17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Dr. Eren EROL TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası ABD, sürekli İsrail’i destekledi… C S TRATEJİ gelmesini Filistin’de kurulan İsrail Devleti’nin güçlü olmasına bağlayarak, İsrail ile askeri ve ekonomi alanlarda anlaşmalar yaptı. Eisenhower’den sonra gelen John F. Kennedy (1961–1963), "İsrail’in nükleer çalışmaları, dünyayı tehdit altına alacak bölgesel nükleer rekabetin yanı sıra küresel nükleer rekabete de yol açar" ifadesini kullanmasına rağmen İsrail’in nükleer çalışmalarını onayladı. Kennedy’nin halefi olan Lyndon B. Johnson (1963–1969), İsrail’in Arap ülkelerine yönelik geniş çaplı bir askeri harekâtın başlatmasına yeşil ışık yaktı. Arapları yenilgiye uğratan İsrail Devleti’nin kurulmasından sonraki en şiddetli Arapİsrail savaşı 1967 yılında gerçekleşti. Bu yenilgiyi kabullenemeyen Araplar 1973 yılında İsrail’e yönelik askeri harekât başlattı. Dönemin ABD Başkanı olan Richard Nixon (1969–1974) ABDİsrail arasında hava koridoru oluşturarak İsrail’e büyük çapta askeri yardım yaptı. Nixon sonrasında başkanlık koltuğuna oturan Gerald Ford da (1974–1977), bütün ağırlığını İsrail’den yana koydu. 1977–1981 yılları arasında ABD Başkanı olan Jimmy Carter, Mısır’ın Dönem Başkanı olan Muhammet Enver Sadat’ı İsrail ile barış anlaşması yapılması konusunda ikna etti. Bu bağlamda, 17 Eylül 1978 tarihinde Mısırİsrail arasında Camp David’de yapılan barış anlaşması Camp David Anlaşması olarak tarihe geçti. Böylece, Mısır’ın İsrailArap çatışmasının dışına çıkarılmasıyla İsrail’in güvenliğinin sağlanması konusunda en önemli adım atılmış oldu. Carter sonrasında iki dönem ABD başkanlık koltuğunda oturan Ronald Wilson Reagan (1981–1989), ABDİsrail ilişkisi konusunda seleflerinden farklı bir siyaset izlemedi. Başkan baba George Bush (1989–1993) ise, İsrail’in bölgedeki varlığının devam etmesi şartıyla, Arapİsrail yakınlaşmasını Madrid Konferansı’nda kısmen sağlamayı başardı. Bill Clinton (1993–2001), Filistin topraklarından İsrail’i silmeyi ana hedefleri olarak belirten Filistinlilerin, İsrail’i tanımaları konusunda ikna edilmelerini sağladı. Clinton sonrası ABD Başkanı olan George W. Bush, ABDİsrail konusunda tüm dengeleri alt üst eden bir yol izleyerek, kendisine diğer tüm Amerikan başkanlarından daha aşırı bir siyaset belirledi. Bush, İsrail’in eski Başbakanı Arial Şaron’a, Filistinli mültecilerin Filistin topraklarına dönmemesi, İsrail’in 1967 sınırlarına geri çekilmemesi ve (Madri’de yapılan Filistinİsrail anlaşması çerçevesinde) 2005 yılında Filistin topraklarında Filistin Devleti’nin kurulmaması konusunda garanti verdi. Ayrıca, Irak’ı işgal eden Bush, 2006 yılı Haziranı’nda Lübnan’daki Hizbullah’a saldıran İsrail’i destekledi. İsrail’in güvenliğinin korunmasına ve bölgede güçlü kalmasına özen gösteren Bush idaresi, İsrail’e yönelik İran tehdidini ortadan kaldırmak için de girişimlerde bulunuyor. 1970’lı yılların başından itibaren bugüne kadar olan süre içerisinde ABD tarafından İsrail’e verilen ekonomik yardım miktarı yaklaşık 1.550 milyar doları buluyor. ABD, İsrail aleyhine BM’den çıkan kararlar hakkında da yetmiş altı defa ret oyu kullanarak İsrail’e olan desteğini sürdürmektedir. Dolayısıyla, Orta Doğu’da kalıcı bir barışın sağlanması, öncelikle Filistinlilere ve İsraillilere eşit şartların sağlanması ve adaletli yaklaşımın sergilenmesine bağlıdır. Aksi takdirde, bölgede kalıcı barış yerine kalcı kaos yaşanacaktır. ünya tarihinin en uzun anlaşmazlıklarından biri olan Arapİsrail ihtilafı, Ortadoğu’nun istikrarı kadar dünya istikrarının da önündeki en önemli engellerden biridir. Resmi olarak 59 yıldır süren Arapİsrail ihtilafı, yalnızca askeri bir çatışma değil, stratejik, ekonomik ve kültürel boyutları da olan uzun süreli bir savaştır. ABD’nin mutlak desteğini alan İsrail, Yahudi devletini korumak için uyguladığı yöntemlerin meşru olduğunu savunurken, Arap ülkelerinin aynı amaçla uyguladıkları veya uygulayacakları metotların meşru olmadığını ileri sürmektedir. Aynı zamanda, Ortadoğu’da nükleer güce sahip tek ülke olan İsrail, Körfez ve Balkan savaşlarından edindiği deneyimle bölgenin en güçlü ordusunu oluşturma yönünde stratejiler uygulamaktadır. Söz konusu strateji irdelendiğinde, bölgedeki en güçlü ordu olma hedefinin yanı sıra Ortadoğu ülkelerinin elinde bulunan uzun menzilli füze tehdidini ortadan kaldırma, kimyasal ve biyolojik saldırılara karşı önlem alma ve karşılık verme amacı taşıdığı da görülmektedir. Ayrıca, İsrail ABD’nin büyük desteği sayesinde bazı bölge ülkelerinin askeri gücünü sınırlandırmak için hava saldırılarında da bulunmuştur. Ancak, 2006’nın Temmuz ayında patlak veren ve İran’a saldırmak için bir prova olarak ileri sürülen Hizbullahİsrail savaşında hayal kırıklığına uğrayan İsrail, yine ABD’nin desteğini arkasına alarak diploması kanallarını izlemeye karar verdi. İzlenecek diplomasi kanallarının hedefinde, Arap ve bazı bölge ülkelerinin Suriye, Lübnan ve Filistin Devleti’ne verdikleri desteği keserek, bahsi geçen ülkelerin tek başlarına İsrail ile masaya oturmasını sağlayacak zeminin hazırlanması olduğu görülüyor. D Ortadoğu’da diplomasi denemesi ABD, hemen hemen bütün başkanların döneminde Ortadoğu’daki sorunu çözmek için kapsamlı girişimler başlattı. Bu girişimler şimdiye kadar sonuç vermedi. İran’a saldırının provası olarak nitelenen İsrailHizbullah çatışmasının ardından şimdi diplomasi yöntemi yeniden deneniyor. Yahudi lobileri için büyük bir avantajdı. Yahudi lobileri, ABD’nin Orta Doğu’da egemen güç konuma gelmesinin bölgedeki güçlü bir İsrail Devleti üzerinden sağlanacağı kanaatini Amerikan halkında uyandırmayı başardı. Bu bağlamda, 1936–1945 yılları arasında ABD Başkanı olan Franklin Delano Roosevelt, dünyaya yayılmış bir şekilde yaşayan tüm Yahudilerin Filistin’de kendileri için kurulacak bir devlet içerisinde yaşamalarını gündeme getirerek, Yahudilerin desteğini arkasına almaya çalıştı. Franklin Delano Roosevelt’ten sonra başkan olan Harry S. Truman (1945–1953), başkalarına ait olan topraklar üzerinde bir başkaları için kurulan devletin sağlıklı bir şekilde yaşamayacağına inanmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni hemen tanıdı. Başkan Dwight Eisenhower (1953–1961) ise, ABD’nin bölgedeki çıkarlarının sürdürebilir hale ABD İSRAİL İLİŞKİSİ Aslında, uzun yıllardan beri Arapİsrail anlaşmazlığını sona erdirmek amacıyla ABD destekli bir sürü "Orta Doğu’da Barış" konulu toplantı gerçekleştirildi. Arapİsrail anlaşmazlığı bağlamında İsrail’in Birleşmiş Milletler (BM) tarafından alınan Annapolis Konferansı’nın katılımcıları... kararlara uymamasından dolayı tüm bu toplantılar sonuçsuz kaldı. İsrail’in sergilediği uzlaşmaz tavırda kuşkusuz ki ABD’nin mutlak desteğini almasının büyük etkisi var. İsrail devletinin kurulmasından bugüne dek olan süre içerisinde ABD tarafından İsrail’e verilen sonsuz destek, ABD’nin başkanlık koltuğunda oturan tüm isimlerin ortak noktası oldu. Sadece ABD’deki değil tüm dünyadaki sermaye hareketlerini, medya ve enformasyon sektörünü kontrol eden Yahudi lobileri, ABD kamuoyu üzerinde etkileyici yönlendirme politikası uygulamasının yanı sıra başkan ve senatoların seçilmesinde de büyük rol oynuyor. Buna karşın, gerek dünyada gerekse ABD’de Arap lobilerinin zayıf olması
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle