17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Prof. Dr. Türel YILMAZ İktidar, muhaliflere baskı ve bozuk gelir dağılımı nedeniyle eleştiriliyor C S TRATEJİ 17 anket muhalefet tarafından gerçekleştirilmiş olsa da, İran’daki gelişmelere baktığımızda gerçekten reformistlerin şanslarının büyük olduğu gözlenmektedir. 2005 yılının Ağustos ayında devlet başkanı seçilen Mahmud Ahmedinejad, seçim kampanyasını sürdürürken, daha ziyade ülkenin ekonomik durumundaki çarpıklıkları dile getirmiş ve ekonomik dengesizlikleri/istikrarsızlığı düzelteceğini vaat etmişti. Ancak, İran’daki gelişmelere baktığımızda, geçen iki yıllık dönem içerisinde uyguladığı/yürüttüğü ekonomik ve siyasi politikalar, ekonomik istikrarsızlığı daha da körüklediği gibi, gelir dengesizliğinin artmasına neden olmuştur. İran yönetimi, istatistikleri zamanında ve doğru olarak açıklamaktan kaçınarak, enflasyonu yüzde 16.2 olarak ilan etmiştir. Ancak, İran kaynaklı bilgiler, halihazırda enflasyon oranının yüzde 25 olduğunu ve bu oranın yıl sonunda yüzde 30’lara kadar yükseleceğine işaret etmektedirler. İran’da mevcut yönetim, çok açık olarak gözlendiği üzere ithal ikamesi güden bir ekonomik politika yürütmektedir. Devlet, resmi rakamlara göre ayda 4 milyar dolarlık ithalat yapmıştır. Özetle, ithalata ağırlık verilmesi yerli üretimin, teşvik yetersizliği ve geleceğe ilişkin belirsizlik de yatırımların durmasına neden olmuştur. Ayrıca, işsizlik oranının arttığı, kamu kesiminde çalışan memur ve işçilerin ciddi geçim sıkıntısı içinde oldukları ve söz konusu kesimin aldıkları ücretin yarısından fazlasını ev kirası ödemek zorunda oldukları ve bunun sonucunda da kamudaki rüşvet ve suiistimal olaylarının arttığı ifade edilmektedir. ran, bir taraftan dış politikasında, özellikle de ABD ile yaşadığı gerginliklerle uğraşırken, diğer taraftan da iç gelişmeleri nedeniyle oldukça zor günler yaşamaktadır. İran’da Mart 2008’de yapılacak olan parlamento seçimleri öncesinde mevcut Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad’ın liderliğindeki "aşırı muhafazakar" kesim ile "ılımlı muhafazakar" ve "reformist" kesim arasındaki siyasi mücadele/rekabet bütün hızıyla devam etmektedir. Bu çerçevede de, taraflar, gündemi oluşturan gelişmeleri ve iki kesimin önde gelen liderleri tarafından yapılan açıklamaları eleştiri konusu yaparak, seçimlere yönelik olarak kendi lehlerine siyasi rant elde etmeye çalışmaktadırlar. İ İran’da seçim öncesi gerginlik Dış politikada ABD ile kriz yaşayan İran, önümüzdeki Mart ayında seçimlere hazırlanıyor. Ahmedinejad iktidarı, muhaliflere yönelik baskılar ve gelir dağılımındaki bozukluk nedeniyle eleştiriliyor. Önceki devlet başkanları Rafsancani ve Hatemi, eleştirilere öncülük ediyorlar. yaptığı bir konuşmada, Rafsancani’nin konuşmasına benzer noktalara dikkat çekmiştir. Hatemi söz konusu konuşmasında; halkoyuna inanmayan bazı iktidar sahiplerinin, rejimin bekası için her hal ve şartta halk üzerindeki hakimiyeti korumak amacıyla baskı uyguladığını, oysa egemenliğin gerçek anlamda halka ait olması gerektiğini, bu nedenle halkın gelecek seçimlerde ciddi bir katılım göstererek, hak ve özgürlükleri savunan bir meclis oluşturması gerektiği üzerinde durmuştur. İran’daki gelişmeler bu şekilde devam ederken, Kasım ayı içinde reformist gruplar tarafından, internet üzerinden bir anket çalışması gerçekleştirildi. Ne kadar tarafsız gerçekleştirildiği tartışmalı olmakla birlikte, anket sonuçlarına göre, Mart 2008’de yapılacak olan parlamento seçimlerinden reformistlerin galip geleceğini düşünenlerin oranı yüzde 75, reformistleri desteklediğini beyan edenlerin oranı yüzde 50, ılımlı muhafazakarları destekleyenlerin oranı yüzde 35 ve Mahmud Ahmedinejad’ı destekleyenlerin oranı ise yüzde 15 olarak ortaya çıkmıştır. Her ne kadar söz konusu MUHALEFETİN ELEŞTİRİSİ Reformist ve ılımlı muhafazakar liderlerden İslami Katılım Cephesi Merkez Yürütme Kurulu üyelerinden Mustafa Dirayeti yaptığı bir açıklamada, "Ülkenin siyasi ikliminin gittikçe sertleştiğini, farklı görüşlere tahammül edilmediğini, ülkede güçlü ve hür bir meclis yapısı bulunmaması ve yürütme üzerinde gereken denetimi yapmaması nedeniyle, insanları karalayan bu tür ifadelerin yöneticiler tarafından kolaylıkla sarf edilebildiğini" vurgulayarak, seçimler öncesinde ülkenin siyasi profili hakkında genel durumu özetlemiştir. Mustafa Dirayeti tarafından belirlenen bu durum, gerçekte İran’daki bütün muhalif grupların ortak görüşüdür. İran yönetiminin, reformist kesimin siyasi faaliyetlerini kısıtlaması ve toplumun çeşitli kesimlerini, iç güvenlik gerekçesiyle baskılara maruz bıraktığı yönünde genel bir şikayet söz konusudur. İran yönetiminin bu tarz uygulamaları ülke içinde tepkilere neden olmaktadır. Özellikle, reformist liderlerin seçim arifesinde teker teker tutuklanmaları, ülkede çoğulcu demokrasinin gelişimini engelleyecektir/sekteye uğratacaktır. İran’daki reformist kesime yönelik olarak uygulanan politikalar, basına yansıdığı kadarıyla bunlarla bitmemektedir. Reformist ve ılımlı muhafazakar partilerin, halkla iletişim kurmak ve seçim propagandası yapmak amacıyla kurdukları resmi yayın organları kapatıldıklar gibi, parti kurultayları da İran güvenlik güçlerinin çok sıkı denetimleri altında toplanmaktadır. İran’daki muhalefete karşı yapılan bu uygulamalar, İran’da önemli mevkilerde bulunmuş/bulunan kişiler tarafından da eleştirilmektedir. Konu hakkında bir açıklama yapan Uzmanlar Konseyi Başkanı Haşimi Rafsancani, "Dünya genelinde ülkelerin, halk hakimiyetinin esas olduğu yönetim biçimlerine geçiş eğiliminde olduklarını, dünyanın herhangi bir noktasında meydana gelen bir gelişmenin bilişim teknolojileri sayesinde en uzak bölgelerde, anında yankı bulduğunu, insanların artık totaliter rejimleri kabullenmediklerini ve karar mekanizmalarına aktif ve etkili bir şekilde katılma arzusunda olduklarını, bu nedenle demokratik yapının geliştirilmesi ve bunun en önemli unsuru olan siyasi partilerin güçlendirilmesi gerektiğini" vurgulamıştır. Yine aynı şekilde, İran’ın eski cumhurbaşkanlarından Muhammed Hatemi de Meşhed’de GELİR DAĞILIMI ADALETSİZ İran, OPEC’in ikinci büyük petrol üreticisi üyesi olup, dünyanın bilinen petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 10’una sahiptir. Aynı zamanda, Rusya’dan sonra dünyanın ikinci büyük doğalgaz rezervlerine de sahiptir. Bu nedenle, İran’da devlet bütçesinin yüzde 4050 arasındaki gelirleri de petrol ve doğalgaza endekslenmiş durumdadır. İran’da ekonomi uzmanları, Mahmud Ahmedinejad yönetiminin iki yıllık dönemde, Muhammed Hatemi’nin 8 yıllık döneminde elde edilenden daha fazla petrol geliri elde ettiği, ancak ekonomik verilerin, bahse konu gelirlerin yapısal düzenlemeler için sarf edilmediği şeklinde görüş bildirmektedirler. Bu çerçevede yönetimin, petrol gelirlerini ekonomiyi iyileştirmek yerine, farklı alanlarda kullanmasının halkın tepkisine yol açacağı ve Ahmedinejad ve yönetimini iktidardan uzaklaştıracağını göz önünde bulundurması ve gerek iç gerekse dış politikalarında halkın İran’da yapılan önceki seçimlerden... tepkisine yol açmayacak daha farklı düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Sonuç itibariyle, İran’ın iç gelişmelerine baktığımızda, Ahmedinejad yönetiminin, iç ve dış politikada özellikle de ekonomi alanında aldığı büyük eleştiriler, muhafazakar kesimi yeni arayışlar içine sevk ederken, zayıflamış olan reformcu grupların da yeniden toparlanarak, atağa geçmelerine neden oldu. İran’daki gelişmeler bu şekilde devam ederse, diğer bir deyişle Ahmedinejad yönetimi, özellikle iç politikada bu tarz faaliyetlerine devam ederse, ülke içindeki gerilimin/tansiyonun artacağı ve muhafazakar kesim arasındaki görüş farklılıkları artarken, reformist kesimin ülke içinde güçlenmesine katkıda bulunacağı ortadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle