18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Halkının Batı’ya karşı değer yargılarında Afganistan’da ABD’nin tüm dünyayı arkasına alarak girdiği Afganistan’da işler tersine gitmeye başladı. Bir dizi olay halkın ülkedeki ABD’ye tepkisine, bunu güçlü bir şekilde ortaya koymalarına neden oluyor. Gürol KIRAÇ TUSAM Türkistan Araştırmaları Masası [email protected] yukarıdaki kararlarında belirttiği istikrar ortamını sağlamaya ne derece yardımcı olduğu sorusu akıllarda soru işareti yaratıyor. Çünkü Afganistan’daki son gelişmelere bakıldığında ortada her geçen gün daha da kötüye giden bir sürecin yaşandığını söylemek mümkün. Hatta şu an imkansız görünse de, Taliban’ın tekrar ülkeye hakim olabileceği ihtimalinin tartışıldığı analizler, uluslararası basında gündeme gelmeye başladı. Zaten ABD’nin Afganistan’da savaşarak uluslararası terörü bitireceği ve dünya barışını sağlayacağı sözlerinin, henüz Afganistan’da bir netice alamamışken 2003 yılında Irak’ı, uluslararası hukuka ve BM’ye aykırı davranarak işgal etmesiyle, birer palavraya dönüşmesi de başlı başına bir skandal değil midir? Son yıllardaki politikalarıyla aslında dünyayı istikrarsızlaştıran, kaotik ortamların oluşmasına zemin hazırlayan ve uluslararası terörizmle mücadele ettiğini söyleyerek kendi projeleri (Büyük Orta Doğu Projesi) doğrultusunda yayılmaya çalışan Washington yönetiminin, uluslararası terörizmden sonra dünya barışına yönelik tehdidin diğer bir ayağını oluşturuyor olması da altı çizilmesi gereken diğer bir gerçektir. insanın öldüğü belirtiliyor. Ölenlerin yalnızca Taliban üyeleri olmaması ve bu operasyonlarda sivil halkın da yaşamını kaybetmesine göz yumulması halkın öfkesine neden oluyor. Örneğin ABD’li askeri yetkililer bu yıl Mayıs ayının üçüncü haftasında Kandahar’da yürütülen operasyonlarda 80 Taliban militanının öldüğünü açıklarken, bölge valisi ölenlerin 16’sının sivil halk olduğunu duyurdu. Bölgedeki halkın ifadelerine göre ise ölen sivillerin sayısı 35. Afgan halkı bir yandan operasyonlarda sorumsuzca katledilen yakınları için ağlarken Mayıs 2005’ten bu yana yaşanan bazı kritik gelişmeler sonrasında halkın değer yargılarında ve Batıya yaklaşımlarında şiddetli depremler meydana getirdi. Halkın Batılı siyasilere ve dolayısıyla ülkelerinde bulunan Batılı askerlere karşı tepkisine neden olan olaylar Guantanamo Hapishanesi’nde tutulan mahkumlara manevi işkence yapmak için Kuranı Kerim’in tuvalete atılmasıyla başladı. Halk sokaklara dökülerek bu olaya karşı tepkisini şiddetli biçimde ortaya koydu. Bu olayı Danimarka ve Norveç basınında Hz. Muhammed’le ilgili hakaret içerikli karikatürlerin yayımlanması olayı takip etti. Afgan halkında kısa zaman aralıklarıyla ikinci bir şok etkisi yaratan bu olay da yine ölümlerin meydana geldiği şiddetli protestolara sahne oldu. Halkın yaşadıkları bununla da sınırlı kalmadı. Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçen Afgan Abdul Rahman olayı, halkın Karzai hükümetine olan güvenini de sarsacak nitelikteydi. Din değiştiren Rahman’ın Afganistan’da yürürlükte olan şeriat kanunlarınca cezalandırılmasını talep eden halk, karşısında yine Batıyı buldu. Batılı siyasiler ve din adamları Karzai hükümeti üzerinde kurdukları baskılar neticesinde Abdul Rahman’ın, insan hakları gerekçesiyle değil, "akli dengesinin yerinde olmadığı" gerekçesiyle emredici tavırla salıverilmesini sağladılar. Hıristiyanlıkla ilgili olması nedeniyle neredeyse bütün Hıristiyan dünyasını ayağa kaldıran bu olayda kazanılan "zafer" aslında Afgan halkının değer yargıları ve kendilerince inandıkları adalet sistemine vurulmuş en büyük darbelerden biri oldu. Yaşanan bu olaylar halkta ABD ve Batıya yönelik güvensizliği tetiklemiş, sokaklarında gördükleri bayrakların "dostluklarından" şüphe eder hale getirmiştir. A fganistan operasyonunun uluslararası hukuka uygunluğunu bildiren ve ABD’nin Afganistan’a giriş bileti niteliğindeki belgeler 12 Eylül 2001’deki 1368 nolu ve 28 Eylül 2001’deki 1373 nolu BM Güvenlik Konseyi kararlarıdır. ABD ve müttefiklerine meşru müdafaa hakkı tanıyan bu kararlarda "uluslararası terör", uluslararası barış ve güvenliğe yönelik en ciddi tehdit olarak tanımlanıyor. Bu tehdidin kovuşturulması için bireysel ve kolektif müdahale hakkı tanınıyor. Bu çerçevede uluslararası hukuka uygun olarak Afganistan’a giren ABD’nin, yaklaşık beş yıldır yaptığı çalışmaların (!) ve operasyonların, BM’nin KURTARICILIKTAN İŞGALCİLİĞE Afganistan Operasyonu’na verilen ad "Sonsuz Özgürlük Operasyonu"ydu. Bunun o dönemde anlaşılan manası şuydu: Terörist gruplara yardım ve yataklık eden Taliban iktidarını sonlandırmak, bölgedeki ElKaide ağını çökertmek, Usama Bin Laden’i yakalamak, 11 Eylül saldırılarının intikamını almak ve Afgan halkının özgürleşmesini sağlamak. Aradan yaklaşık beş yıl geçmesine rağmen tanımdaki hedeflerden yalnızca Taliban iktidarı sonlandırıldı ve yerine Hamid Karzai getirildi. Karzai’nin gelmesiyle halk özgürleşti mi yoksa sadece Taliban baskısından mı kurtarıldı bunun yanıtını vermek gerçekten güç. ABD’nin başta kurtarıcı olarak görüldüğü ülkede, halkın bu düşünceden her geçen gün uzaklaştığı görülüyor. Ülkenin çeşitli bölgelerinde Taliban’a yönelik olduğu iddia edilen askeri operasyonlarda bugüne kadar içlerinde kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce sivil yaşamını kaybetti. Unknownnews internet sitesindeki bilgilere göre Afganistan’da 2004 yılı rakamlarına göre 3485 sivil hayatını kaybederken 6273 kişi de ciddi şekilde yaralanmıştır. Son dönemden çarpıcı bir örnek vermek gerekirse 17 Mayıs’tan ay sonuna kadar Afganistan’ın güneyi merkezli olarak yürütülen Taliban operasyonlarında 400’e yakın ABD’YE GÜVEN BİTİYOR MU ? Afganistan’da 29 Mayıs 2006 günü yaşanan bir kaza, ülkede yukarıda anlatılanların ardından adeta bir canlı bomba etkisi yarattı. Amerikan askerlerini Karzai
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle