17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 gelen havan mermilerine karşı kullanılabilecek, Tactical Laser Operational Needs adlı, araç üzerine monteli ve Amerikan Kara Kuvvetleri için geliştirilen bir proje üzerinde çalıştıkları, Amerikan Deniz Kuvvetleri’nin, füzesavar teknolojilerinin geliştirilme aşamasına hazırlık olarak yeni su üstü gemileri dizayn ettiği, Amerikan Hava Kuvvetleri’nin geliştirmekte olduğu Müşterek İnsansız Hava Savaş Sistemi (JUCAS) programını yoğunlaştırılmış enerji silahlarını kapsayacak şekilde ele aldığı da bilinmektedir. (Jane’s Defence Weekly, a.g.m.) Günümüzde askeri alandaki lazer teknolojili silah programlarına baktığımızda, bu silahların daha çok uçan araçlara yerleştirilmesinin ve hava savaş ve savunmasına dönük kullanılmasının söz konusu olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda, Amerikan Hava Kuvvetleri ve Füze Savunma Ajansı halen özellikle kimyasal lazer alanında önde gelen destekleyici görünümündedir. YALIA ABL ve İleri Taktik Lazer isimli kimyasal esaslı ve hava araçlarında kullanılacak sistemlerin geliştirilmesi ve lazerlerin ufuk ötesi menzile erişebilecek aynalı röle sistemleriyle kullanılması desteklenmektedir. Yine 3 milyar dolarlık bir proje olan ve Füze Savunma Ajansı’nca desteklenen ABL projesi, Boeing 747–400 uçağına yerleştirilecek oksijeniodin esaslı kimyasal lazer silahıyla bir Megawatt’tan daha fazla bir gücü hedefe odaklayacak bir sistem geliştirilmektedir. Bu lazer silahı ile, likit yakıtlı bir taktik balistik füzenin 600 km. menzilli bir yükselme safhasında imhası öngörülmektedir. Nortrop Grumman Enerji Silahları Bölümünce gerçekleştirilen (JHPSSL) (Müşterek Yüksek Güçlü Katı Maddeli Lazer) projesinin 3 etabıyla, 100 kW’lık ve havadaki hedefleri bu hedeflerin, yüksekliğine, katılığına ve diğer değişkenlerine göre birkaç mil öteden etkileyebilecek bir silah geliştirilmektedir. 2010 yılında envantere girecek Talon programıyla, 100 kW’lık ve hibrid dizelelektrik araca monte edilecek sistemle mobil bir anti RAM silahının (roket, top ve havana karşı) geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu sistem 2 km.lik bir menzil dâhilinde 10 kadar hedefe aynı anda karşı koyup belli bir askeri karargâhı etkin şekilde koruyabilecektir. Yine bombardıman uçaklarının yerdenhavaya füzelere karşı korunması ve F35B müşterek taarruz uçağının hedeflediği objeyi yüksek hassasiyetle vurabilmesini sağlayacak lazer silahlarının geliştirilmesi de gündemdedir. Irak ekseninde yeni birliktelikler, yeni cepheler… C S TRATEJİ ŞiiSünni çekişmesi yayılıyor Irak’ta kısa sürelerle değişen dengeler İran faktörünü güçlü bir şekilde gündeme getirdi. İran’ın bu ülkedeki etkisinin farkına varan Sünni gruplar, yeni destek arayışına yöneldi. Rusya, Türkiye, Ürdün ve körfezdeki bazı emirlikler İran’ın yayılmasına karşı Sünni bloku desteklemeye yöneldi. Dr. Hicran KAZANCI TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası [email protected] ünyanın üç ülkesinde çoğunluğu (İran yüzde 92, Irak yüzde 60, Bahreyn yüzde 60), bir ülkede de nispi oranı ( Lübnan yüzde 30) oluşturan Şiiler, sadece İran’da yönetim erkini ellerinde bulunduruyorlar. Irak Arap Şiileri, İran Fars Şiilerinden tamamen farklı bir yapıya sahiptir. Ancak Irak Şiilerinin son yüz yıl içerisinde İran Şiileri ile oluşturdukları bağlar sayesinde, söz konusu yapısal farklılıklar kısmen ortadan kalktı. Nüfus içindeki ağırlıklarına rağmen tarih boyunca politik ve askeri kurumlardan dışlanmış olan Irak Şiileri 1920 ve 1991 yıllarında birbirine benzer bir siyasal bağımsızlığın arifesinde bulunmuşlardı. Yaklaşık 15 milyon nüfusuyla Irak Şiiliğinin bugünkü Irak’ta üstlendiği rol Irak kadar İran, Bahreyn ve Lübnan gibi ülkelerin de geleceğini etkileyeceğe benziyor. sürdürdüğü nükleer çalışmaları ile askeri gücüne güç katarken, başta Sünni yönetimlerin iktidarda olduğu Körfez ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleri için sürekli bir tehdit kaynağı oluşturuyor. Ayrıca, Irak’ın Şii parti ve silahlı milis grupları üzerindeki etkisi nedeniyle, Irak’ın siyasi ve askeri denklemini önemli ölçüde etkiliyor. Bu durum, Irak konusunda ABD’nin İran ile bazı siyasi anlaşmalar yapacağı konusunu gündeme taşıdı. Bu gelişmeler neticesinde bölgeyi etkisi altına alacak bir Şii kuşağının oluşması ihtimali, Körfez ülkelerinin yanı sıra Türkiye ile Rusya’yı da harekete geçirdi. 1979 yılından itibaren her fırsatta komşu ülkelere İslam devrimini ihraç etmeye çalışan ve şeriat ile yönetilen İran’ın laik Türkiye’ye karşı PKK terör örgütünü desteklediği gibi Çeçen savaşçılarını da Rusya’ya karşı desteklediği ileri sürülüyor. Öte yandan, Irak Şiileri aracılığıyla Irak’ta artan İran etkisi, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin çıkarlarını büyük oranda zedeliyor. Bu bağlamda, Irak konusunda çıkarları örtüşen Rusya ve Türkiye, Irak Sünnilerini açık bir şekilde destekliyor. Dolayısıyla Rusya, Türkiye ve Ürdün, Irak’ın siyasal yapısında Şiilere karşı bir denge unsuru olabilecek şekilde Irak Sünni gruplarına katkı sağlıyor. Bu doğrultuda, Sünni Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olan Hamas, Filistin’de iktidara gelmesinin ardından Türkiye ve Rusya tarafından davet edildi ve ABD ile İsrail’e rağmen desteklendi. Bir başka ifade ile İran, başta Körfez ülkeleri olmak üzere bölge ülkelerinde bulunan Şii gruplarını destekleyerek bu grupları yaşadıkları ülke yönetimine özellikle de Sünni yönetimlere karşı bir baskı unsur olarak kullanıyor. Buna karşı da bazı bölge ülkeleri, Irak Sünnilerin yanı sıra Filistin Hamas yönetimini destekleyerek, bölgeyi Şii kuşağı ile kuşatmaya çalışan İran’a karşı bir Sünni kuşağı oluşturmaya çalışıyorlar. Bu arada, Irak çıkmazından yüzünün akı ile çıkmak için her yolu deneyen ABD de, İran’ın bölgede bir Şii kuşağı oluşturma girişimine zaman zaman göz yumuyor ve destekliyor. Bu açıdan bakıldığında, Rusya, Türkiye, Ürdün ve bazı Körfez ülkelerinin desteklediği Sünni kuşağın oluşmasıyla, ABD’nin bölgedeki gücüne karşı orantılı bir güç oluşmuş olacaktır. Böylece, bölgedeki güç dağılımını etkileyecek şekilde yeni ittifaklar ortaya çıkacaktır. Bu durum, bölgenin siyasi haritasının da değiştirilmesine yol açacaktır. Bu bağlamda, İran’ın Irak üzerindeki etkisini kırmak için Iraklı Sünnilere destek sağlama maksadıyla oluşturulan RusyaKatarBirleşik Arap Emirliği eksenine, Türkiye de katıldı. Gelişmeler, Irak konusundaki plan ve projelerini sürekli değiştiren ABD’nin yeni planının da eskileri gibi başarısızlığa mahkum olmasına sebep olacaktır. D SÜNNİLER KARŞI ATAKTA Irak’ta son dönemlere kadar Şiilerin ön plana çıkması, oluşturulacak hükümette büyük payı almalarına kesin gözüyle bakılması ve petrolün önemli miktarının güneyde bulunması diğer kesimleri de harekete geçirdi. Bu kesimler arasında Sünnilerin hareketliliği dikkat çekiyor. Irak Sünnilerin temsilci olan Müslüman Ulema Heyeti, 2006 yılının Mart ayında Rusya’yı ziyaret etti. Söz konusu ziyaret, ABD’nin Irak’ı işgal edişinin üçüncü yıl dönümüme denk geldi. Rusya parlamentosu tarafından karşılanan Irak Sünni heyeti, Rusya’nın desteğini almaya çalıştı. Ayrıca, Türkiye, Katar ve Birleşik Arap Emirliği’ni de ziyaret eden heyet, Sünni ülkelerin de maddi ve manevi desteğini almaya çalışıyor. Heyetin Rusya ziyaretinden önce yayınladığı bildiri ise, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasına, tüm Iraklılara ait olan yeraltı zenginliklerinin hangi bölgede bulunduğuna bakılmaksızın Irak halkına eşit olarak dağıtılmasını savunuyor. Bu açıklamayla birlikte değerlendirildiğinde Irak Sünnilerinin gerek Rusya, gerekse bazı Körfez ülkelerini ziyareti, İran destekli Irak Şii grupları tarafından Irak’ta bir Şii güney federal yapısının oluşturulmasının gündeme getirilmesine karşı alınmış bir önlem olarak yorumlanıyor. İran, geliştirdiği uzun menzilli füzelerin yanı sıra SİLAHLARIN TEHDİT BOYUTLARI Bunlar genelde 10 MHz ile 4 GHz aralığındaki frekansa sahip elektromanyetik radyasyonla çalışan cihazlardır. Elektromanyetik atım (pulse), nükleer infilak yoluyla, elektromekanik sistemlerle teçhiz edilmiş konvansiyonel patlayıcılarla ortaya çıkmaktadır. Bunlar, hassas elektronik sistemleri, mikroçipleri, bobinleri yüksek elektrik yüküyle etkiler. Elektronik sistem ihtiva eden bütün araç ve gereçler bu tür bir oluşum yaratıldığında bundan uzaklıkları derecesinde etkilenebilir. Yerden bir kilometre kadar yüksekte patlatılacak bir atom bombası çok geniş bir alandaki bütün elektrikle çalışan araç, gereç ve silahları uzun bir süre etkisiz ve çalışamaz hale getirebilecektir. Korumasız elektrik nakil hatları da bundan etkileneceğinden bütün bir enterkonnekte elektrik sistemi çöküntüye uğratılabilir. Bu tür silahların teröristlerin eline geçme olasılığı, güvenlik güçlerince üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Radyo Frekanslı veya Yüksek Güçlü Mikrodalga Silahları yıllardır çeşitli ülkelerce üzerinde çalışılan konulardır. Gelişmiş endüstri ülkelerinin askeri güçlerini arttırmak ve çevrelerinde egemenlik kurmak için geliştirdikleri bu silahların kötü niyetli teröristlerin eline geçerek "bumerang" etkisiyle kendilerine zarar vermesi mümkündür. Bu konu, toplumları psikolojik olarak olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle kamuoyunda pek fazla gündeme getirilmese de güvenlik güçlerinin bir el çantasına sığabilecek bu tür silah ve cihazların kötü yolda kullanılmasını engellemek için geniş platformlarda önlem alması gerekir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle