17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Rusya’nın biçimlendirdiği Orta Asya… C S TRATEJİ Moskova doğuda ilerliyor Seyhun ŞAHİN Araştırmacı T arihsel süreçte doğal kaynak ve stratejik konumun kanlı olaylar eşliğinde şekillendirdiği iki bölgeden biri olan Orta Asya, diğeri Ortadoğu parçalanma sonrasındaki on yılda (199111 Eylül 2001) ekonomiyi önceleyen gelişmelere sahne oldu. Bu tablonun oluşmasında iktidara gelişinde Batı yanlısı ve liberal söylemi öne çıkaran Yeltsin Rusya’sının, Orta Asya’yı çöküntünün sorumlusu olarak görmesi ve buraya aktarılan kaynakların ülke içerisindeki yeniden yapılanmaya kullanılmasıyla sorunların çözüleceği inancını taşıması etkendi. Öncü konumdaki Moskova’nın, kendi bünyesinden çıkan yeni cumhuriyetlere karşı izlediği bu tutum, ABD ile birlikte diğer aktörlerin de petrol ve doğalgaz başta olmak üzere enerji kaynakları ulaşım hatlarına yönelmesinin nedeniydi aynı zamanda. Putin yönetimi, Gürcistan ve Ukrayna’daki gelişmelerden çıkardığı derslerle Orta Asya perspektifini daha gerçekçi unsurlar üzerine kuruyor. 2005 yılından sonra bölgedeki avantajlarını değerlendiren Moskova, geçmişten gelen yakınlığını, bölgenin ekonomik değerleriyle birleştiriyor. yönünde herhangi bir çaba gösterilmedi. Örneğin gümrük kontrol sistemi ve transit tarifelerdeki düzensizlik konusunda. Bölüm bakımından son nokta, 11 Eylül saldırılarının ekonomik eğilimi ön plana çıkaran dönemin bölgeye askeristratejik bir yörünge kazandırmasıdır. Amerika ve diğer güçlü devletlerin bölgedeki askeri kapasite artırımı, üstelik bunu bütün dünyanın onayladığı gerekçelere dayandırma, Amerikan karşıtlığı ve çevrelenme sendromundaki Rusya’yı bölge iktidarlarının yönlendirilmesi zorunluluğuna sevk etti. giriş jestlerine karşın Taşkent’in, Rus dış politikasındaki mevcut durumu değiştirmediği uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Buradan hareketle; ? Büyük ihtimalle Rusya, Orta Asya’daki çıkarlarına geri döndü ve bu bölgesel strateji önceden planlamıştı; ? Tutum ABD’nin bölgeye girişiyle paralellik göstermektedir; ? Karşıtlığa rağmen Amerikan askeri varlığının bölgeden tamamen ayrılması benimsenmedi. Çünkü bölgedeki sorumluluklarına zemin hazırlamada ve ABD ile ikili ilişkilerde avantaj sağlamaktadır; ? Göstergeler Rusya’nın, NATO ile KGAT arasında işbirliği kurulması amacını taşıdığını hissettiriyor. Çünkü 19. yüzyılda yaşananlara benzerlikler taşıyan unsurlar mevcuttur, nükleer başlıklı silahlar ve mevcut tehditler itibariyle. Bu sorun uluslararası düzeyde işbirliğini zorunlu kılmaktadır; ? Rusya, Özbekistan’ın enformasyon alanında yer alması itibariyle bu ülkeden aslında hiçbir zaman ayrılmadı. Çünkü 75 yıllık bir ortak yaşam Rusça’yı en fazla konuşulan dil kategorisine sokarken, Rus kolonisine aidiyet duygusunun halen canlı oluşu, sadece dilin değil genel mentalitenin benimsenişi, Amerika’ya nazaran daha avantajlı konum kazandırıyor. RUSYA’DAKİ DENGELER Rusların, dağılma ile birlikte kaybolan güven ve kimlik arayışlarının, Putin’i iktidara taşıyan Çeçenistan ve diğer cumhuriyetlerdeki ayrılıkçı hareketler ile terör eylemleriyle çakışması, Moskova ile bölge başkentlerinin ayrışmasını daha da hızlandırdı. Yeltsin’in sağlık sorunlarıyla birlikte, yolsuzlukların da gizlenemez şekilde ortaya çıkması, Moskova’daki Batı yanlıları ve liberalleri çıkmaza iterken, ülke politikasına da yön verecek liderin kimliği önem kazandı doğal olarak. Sonuç olarak FSB’nin (Rus İstihbaratı) tartışmasız olarak sahneye çıkması, Amerikan karşıtlığı ve geçmiş özlemi yoğun olarak hisseden Doğu yönelimli grubun Vladimir Putin’i devlet başkanlığına oturtması ülke politikasında da dönüşümü beraberinde getirdi. Avrasya’ya yönelimde, bölgedeki doğal kaynakların kaybolacağını fark eden Rus egemen elitlerinin etkin olduğunu görüyoruz. Putin’in, yönetimi devralır almaz Rus petroldoğalgaz şirketlerini sınırdaş ve "yakın bölge"deki ülke pazarlarına yönlendirmeye yönelik güçlü bir eğilim göstermesi buna kanıt olarak gösterilebilir. Tekel konumundaki Gazprom’un üretiminde sürekli düşüşler kaydetmesi, doğal olarak iç piyasada enerji sorunu yaşanması, öte yandan dünya pazarında söz sahibi olma ve Batılı şirketlerle rekabetin politik öncelik taşıması Orta Asya’ya yaklaşımdaki farklılığın bir diğer nedeni. Bu çerçevede Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan ile imzalanan petrolgaz anlaşmaları iç piyasa talebinin giderilmesi ve bahsedilen rekabetin gereğiydi. Rus yatırımının Orta Asya’ya yönelmesinde enerji ön plana çıkarken, bölgede var olan sorunlar görmezden gelindi, çözüm DEĞİŞİMDE ZİRVE: 2005 Kırgızistan’daki iktidar değişiminin ardından, Özbekistan’ın Andican olaylarının etkisiyle böylesine hızlı bir yön sapmasında bulunması beklenmiyordu. Taşkent’in eğiliminin Moskova’ya kayması yıl içerisinde kaydedilmesi gereken en önemli noktaydı. Bir noktanın altını çizmekte yarar var, bu eğilim Özbek yönetimi tarafından sergilendi, halkın aynı tercihi yaptığını söyleyemeyiz. Diğer bölge ülkelerinde böyle bir değişiklik görülmedi, Bişkek’te yaşananlara karşın. Aslında Özbekistan’ın, totaliter yönetiminin şekillendirdiği zayıf ekonomisi, bünyesinde barındırdığı çatışma riskleri, dünya piyasalarına ulaşımda deniz çıkışının bulunmaması (üç ülke üzerinden), komşu ülkelerle sağlıklı ilişki kuramaması bağımsız bir dış politika ve ekonomi yönetimi benimsemesini zorlaştırıyor. Buna karşın ABD’nin bulunduğu 20012005 döneminde planladığı hakimiyeti kuramadığı, Hanabad Üs’süyle sınırlı kaldığı görülüyor. Bu süre içerisinde Washington’un sosyoekonomik durum ve siyasi yaşama müdahale ettiği de söylenemez. Hatta zaman zaman aktif saldırılarda bulunan muhalif güçleri desteklemekten geri kalmadı. Bunların da etkisiyle Rusya, 2005’in ikinci yarısından itibaren etki alanını genişletmeye başladı. ŞİÖ kararlarındaki etki, Rusya ile imzalanan Müttefiklik Anlaşması, Avrasya Ekonomik Teşkilatı üyeliği’nin ardından, Kollektif Güvenlik Anlaşması Teşkilatı’na SADECE TİCARET Rusya’nın, Özbekistan örneğinde vurgulandığı gibi bölgeye dönüşünde farklı anlamlar çıkarmamak gerekiyor. Çünkü bu oldukça pragmatik bir tutum, eskiden olduğu gibi donör değil de çıkarlarına göre hareket eden bir ortak niteliğinde. Putin’in, Sovyet sonrası dönemde bölgede arabulucu bir rol üstleneceğini belirterek, "Biz anlaşmazlıkların çözümünde tek başına sorumluluk üstlenmeye hazır değiliz, istemiyoruz. Rusya’da krize neden olabilecek, taraftar kılacak bir sorumluluğa razı değiliz. Sadece tansiyonun yükseldiği yerlerde Rus tarafının görüşünü yansıtacak bir çözümü kabul ediyoruz" sözleri, Amerikan stratejisi gibi bir anlayışın bulunmadığına işaret ediyor. Bölgede enerji kaynaklarıyla ilişkiler altyapısı bakımından çıkar büyüklüğünde Rusya öne çıkıyor. Gazprom, Lukoil, İterra gibi güçlü şirketler Özbek enerji sektörüne 2.2 milyar doları aşan maliyetteki projelerde aktif olarak yer alırken, Vimm Bil Dann, Çerkizov EtSüt Kampanyası ve Golden Telecom’un toplamda 21 milyon doların üzerinde yatırımı bulunuyor. Rusya ile Özbekistan arasında 16 Haziran 2004 tarihinde imzalanan Stratejik Ortaklık Anlaşması; ekonomik işbirliği, yakıt enerjisi kompleksi, enerji, barışçıl amaçlı atom enerjisi, ulaşım ve komünikasyon, havacılık ve bankacılık alanlarındaki temel yönelimleri belirliyor. Ulaşım ve komünikasyonda; Rusya birinci sıraya petrol ve doğalgaz boru hatlarının geliştirilmesini koyuyor. Komünikasyon altyapısı ve ihraç enerji kaynaklarıyla da ilgileniyor. Hatta Rus yönetimine yakın bazı kaynakların, devlet borçlarına
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle