17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 C S TRATEJİ AB’nin Bahar Zirvesi sönük geçti… ‘Yapısal sorunlu’ Polonya Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] vusturya’nın ikinci dönem başkanlığında gerçekleştirilen ilk AB zirvesi, 23–24 Mart günlerinde Brüksel’de toplandı. Bahar zirvelerinin ekonomi konularına ayrılması geleneğinin bozulmadığı bu zirvede, Lizbon Stratejisi yani sürdürülebilir büyüme, istihdam, çevre ve enerji konuşuldu. 2010 yılına kadar tutturulması gereken hedeflere ne kadar yaklaşıldığı, üye devletlerin AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’ya konu ile ilgili teslim ettikleri "ev ödevleri"nden kaç aldıkları ve İtalya’nın Fransa’yı "ekonomik vatanseverlik" ile ilgili şikâyet etmesi gündemi oluşturdu. Önemli konuların konuşulduğu zirve, üye ülkelere yetmedi ve önümüzdeki aylarda bir gayri resmî Sosyal Zirve, bir de gayri resmî Enerji Zirvesi (Beyaz Zirve) yapılması kararlaştırıldı. Dâhil edildiği her zirvenin gündemini başka bir konu konuşulmayacak şekilde meşgul eden genişleme ise, bu zirvede özellikle tartışılmadı. Hatta Lizbon Stratejisi enine boyuna konuşulsun diye Genişleme Komiseri Olli Rehn, alışılmadık bir uygulama ile toplantılara bile alınmadı. AB Konseyi, bu tutumu telafi etmek için Mayıs ayında düzenlenecek bir gayri resmî zirveyi de genişlemeye ayırmaya karar verdi. Böylece AB ülkeleri, iki günlük zirve mesailerini planladıkları gibi iç sorunlara harcayabildiler. Zirvenin açılışında "genişlemiş Avrupa’nın sahip olduğu potansiyelin kendiliğinden gerçeğe dönüşmeyeceğini" vurgulayan Barroso, Lizbon Stratejisi’nin bu yolda AB’nin elindeki en önemli araç olduğunu dile getirdi. "Ne amaçladığımızı ve hedeflerimize nasıl ulaşacağımızı biliyoruz. Artık iyi niyetleri eyleme dönüştürme zamanı" diyen Barroso ayrıca üye ülkelere "vites büyütme" çağrısı da yaptı. Ancak, üye ülkelere nasıl vites büyüteceklerini tablolarla ve gerçekçi ölçümlerle anlatmaları için verilen ödevler, yani Ulusal Eylem Planları, Komisyon’da biraz hayal A kırıklığı yarattı. Büyüme, istihdam, çevre ve enerji konularına eşit önem verilmesi gereken planlarda, özellikle istihdam ile ilgili hesaplamalar ve kaynak tanımları eksik bulundu. Bilineceği üzere, AB’nin 2007–2013 bütçesi üzerinde henüz nihaî bir uzlaşma sağlanmış değil. Bütçe kesinleşse bile, Lizbon için ayrılmış net bir harcama kalemi mevcut olmayacak. Bu durumda Strateji’nin gerçekleşmesindeki en büyük görev üye ülkelere düşüyor. Yeni iş olanakları yaratmak, sürdürülebilir büyüme adına iklim değişikliği ile mücadele etmek ve araştırmageliştirme çalışmalarını artırmak için 25 ülke, büyük ölçüde kendi kaynağını yaratmak zorunda. olacağım" diyerek 50’lilerinde iş piyasasından çekilmesini kaldıramıyor. Bu durumda, istihdam adına sadece yeni iş olanakları yaratmanın yeterli olmayacağı düşünülüyor. Mümkün olduğu kadar çok kişinin mümkün olduğu kadar uzun süre çalışmasının yollarını arayan Komisyon, emeklilik yaşının her üye ülkede 65 ile 68 yaş arasında olması gerektiğinin altını çiziyor. Ayrıca üye ülkelerden, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve özellikle çocuklu kadınların çalışmaya teşvik edilmesi için işyerlerinde çocuk bakım tesislerinin açılmasını talep ediyor. Lizbon Stratejisi, "özel ve profesyonel yaşantının barıştırılması" hedefinin böylece gerçekleşeceğini öngörüyor. NASIL BİR İSTİHDAM POLİTİKASI? AB’nin küreselleşme ile mücadele ve sürekli büyüme politikalarının önemli bir unsuru, genel istihdamın yanı sıra genç ve kadın istihdamını da artıracak yeni iş olanakları yaratmak. Ancak her şeyden önce AB’nin rekabetçi gücünü sağlamlaştırmak hedeflendiği için, yaratılacak işlerin teknoloji yoğun, kaliteli ve yüksek ücretli olması gerekiyor. Bu konu ile ilgili en iyi teklif, Danimarka ve İrlanda’nın eylem planlarında yer alırken ekonomisinin kötüye gidişi süren İtalya’nın planında, istihdam artışının bahsi bile geçmiyor. Son genişleme ile AB’ye katılan 10 ülke arasında ise en iyi durumda olan Slovenya iken, en fazla yapısal güçlükle karşı karşıya olan ülke olarak Polonya göze çarpıyor. Komisyon, İtalya ve Polonya’yı istihdam politikalarını gözden geçirip Lizbon Stratejisi’nin gereğini yapma konusunda uyarırken Almanya ve Fransa’dan da yüzde 10 civarında seyreden işsizlik oranlarını düşürmelerini istedi. İstihdam politikalarının Zirve’de üzerinde durulan diğer bir boyutu da, emeklilik yaşının AB genelinde yükseltilmesi idi. AB ülkeleri, yaşlanan nüfusları nedeniyle ağır emeklilik ve sağlık harcamaları altında eziliyor. Komisyon’un Zirve öncesi yaptığı açıklamada da belirttiği gibi, AB ekonomisi artık insanların "ben emekli ENERJİDE ‘BİRLİK’ YOK! Barroso her ne kadar "Enerji küresel bir konu ve ancak bir Avrupa yaklaşımı ile ele alınabilir" dese de bazı üye ülkeler, henüz bütünleşmiş bir enerji politikası gütmek istemediklerini dile getirdiler. Enerji konusunun ne kadar önemli olduğunu RusyaUkrayna doğalgaz krizi sayesinde bir kere daha anımsayan AB, enerjinin kesintiye uğramadan güvenilir kaynak ve makul fiyattan teminin yolunu arıyor. Ancak, enerji konusunda kendi kendine yeten Danimarka’nın başını çektiği küçük bir grup, enerji politikalarının ulusal düzeyde belirlenmeye devam etmesini istiyor. Sıkı işbirliğinden kaçınmayacağını belirten Danimarka, yine de enerji ile ilgili karar verme sürecinde, dışarıya bağımlılık oranları yüksek üye ülkeleri göz önünde bulundurarak enerji maliyetini yükseltmek istemediğini ifade etti. Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel de bu görüşe enerji kaynaklarının belirlenmesinde ülkelerin ulusal egemenliklerine saygı duyulması gerektiğinin altını çizerek destek verdi. Zirve’den ‘birlik’ yerine ‘sıkı işbirliği’nin çıkmış olması yine de kimi lider tarafından yeterli bir başarı olarak görüldü. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Zirve’yi bu nedenden dolayı bir "dönüm noktası" olarak değerlendirdi. Ayrıca enerji piyasasının tamamında bütünleşme gerçekleşmese de, gaz ve elektrikte tek iç pazarın 2007 yılına kadar tamamlanması kararlaştırıldı. Son olarak Barroso, 2006 yılının ikinci yarısında teslim almak üzere üye ülkelere, "Enerji Etkinliği" raporu yazılması ödevini verdi. AB, Avrupa’nın rekabetçi gücünü artırmada araştırmageliştirme (ARGE) çalışmalarına büyük önem veriyor. Bu nedenle Komisyon, üye ülkelerden her yıl GSYİH’nın yüzde 3’üne denk gelen miktarı (üçte ikisi özel, üçte biri kamu sektöründen sağlanacak şekilde) ARGE’ye ayırmalarını istiyor. Zirve’de 25 ülke aynı zamanda, bu yüzde 3’lük hedefe ne kadar yaklaşabileceklerini de açıkladılar. Yunanistan ve Portekiz’in ayırabileceği kaynak yüzde 2’nin altında kalırken, İsveç ve Finlandiya’nınki yüzde 3’ü geçti. Bilim ve Araştırma Komiseri Janez Potocnik, bu konudaki asıl endişelerinin, aralarında ARGE’ye GSYİH’nın sadece yüzde 0,75’ini ayırabilen ülkelerin bulunması nedeniyle, yeni üyeler olduğunu belirtti. Fransız kamu işletmesi Gaz de France’ın, Fransız şirketi Suez’i İtalyanların satın almasını engellemesinin yankıları, AB içerisinde hâlâ devam ediyor. Bu olayın AB hukukunun ihlâli olduğunu savunan İtalyan Başbakanı Berlusconi, Zirve öncesi Komisyon’un Fransa’yı resmi olarak kınamasını talep etti. Ne var ki, Fransa’nın "ekonomik vatanseverlik" uygulamalarını devlet politikası aracı olarak kullanmadığını düşünen Komisyon, buna yanaşmadı. İtalya’nın şikâyetinden elde ettiği tek avutucu sonuç, "iç piyasaların her türlü kısıtlama ve bürokratik engelden arındırılması" gereğine yapılan vurgu oldu. Bahar Zirvesi’nden sonra çekilen aile fotoğrafı... AB’nin sürdürülebilir büyüme, istihdam, çevre ve enerji konuları Bahar Zirvesi’nde tartışıldı. Gündemi değiştirecek bir gelişmenin olmadığı zirvede birliğe yeni katılan üyelerin durumu değerlendirildi. Gündemi işgal etmesi nedeniyle genişleme konusu hiç tartışılmadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle