17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Din değiştirme ve ‘Medeniyetler çatışması’… C S TRATEJİ Karzai geri adım attı Gürol KIRAÇ TUSAM Türkistan Araştırmaları Masası [email protected] Eylül 2001 tarihi yalnızca uluslararası bir terör olayının yaşandığı gün değil, Batı ile Doğu arasındaki ilişkiler bütünü için de bir milat oldu. "Medeniyetler Çatışması" adı altında birçok konu gündemde sıkça tartışılmaya başlandı. Bu başlık dini, siyasi, sosyal ve ekonomik motifler içeriyor. HıristiyanlıkMüslümanlık, AvrasyacıBatıcı, KüreselBölgesel, AsyalılıkBatılılık, GlobalMilli ve daha birçok kavramsal karşılaştırma kullanılarak analizler yapılıyor. Bu bağlamda, DoğuBatı ikilemi toplumsal tepkilerde giderek artan bir biçimde belirginleşmeye başladı. Konunun en önemli izleri yaşamakta olduğumuz bin yılın ilk savaşlarıyla kendini göstermeye başladı. Afganistan ve Irak savaşları, ardından kurulan yeni siyasi yapılar, taraflar arasındaki düşünce farklılıklarını apaçık gözler önüne serdi. 11 Son dönemin popüler teorisi ‘medeniyetler çatışması’ son olarak Afganistan’da bir kişinin Hıristiyan olmasıyla kendini gösterdi. Şeriat kuralları gereği ölüm cezasına çarptırılan Abdul Rahman, Batı’nın çıkarları ve ‘ben merkezli’ tutumunun gücüyle kurtuldu. Danimarka’nın JyllandsPosten gazetesinde daha sonra da 10 Ocak 2006’da Norveç’in Magasinet dergisinde yer aldı. Ardından da İzlanda’nın DV , Alman Die Welt ve Fransız "France Soir" gazetelerinde tekrar tekrar gündeme getirilerek olayın büyümesine çanak tutuldu. Bu olaya da İslam ülkelerinden tepki geldi, protesto gösterileri yapıldı. Afganistan’da çıkan olaylarda 7 kişi öldü, 30 dolayında kişi de yaralandı. Önceleri Norveçli siyasiler ve diğer Batılı siyasi ve medya mensupları karikatürlerin herhangi bir hakaret içermediği ve konunun ifade özgürlüğü nedeniyle herhangi bir yasanın ihlali olarak görülmediğini belirttiler. Hatta Danimarka Kraliyet Başsavcısı Henning Fode, JyllandsPosten gazetesini suçsuz bularak, gazetenin karikatürleri yayınlamakla dine hakaret ve ırkçılık yasalarını çiğnemediğini açıkladı. Ancak Filistin, Afganistan, Suriye, Irak ve İran’da BM, NATO ve diğer Batı güdümlü sivil ve askeri binalara, burada bulunan Avrupa ve Amerikan askerlerine saldırılar meydana gelmesiyle birlikte Batı ağız değiştirdi. Olayların sorumlularından JyllandsPosten gazetesi özür dilerken, Magasinet dergisinin genel yayın yönetmeni Vebjoern Selbekk ''Karikatürler Müslümanların onurunu kırdıysa üzgünüz'' şeklinde bir açıklama yaptı. Ancak, İslam dünyasını pek de tatmin etmeyen bu göstermelik özürler, Guantanamo’da Kuranı Kerim’e yapılanlardan sonra Batı’ya duyulan nefreti bir kat daha artırdı. Bu doğrultuda son gelişme Afganistan’da yaşandı. Din değiştirerek Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçen Afgan Abdul Rahman ile ilgili yaşanan gelişmeler konuya ilişkin duyarlılığın son göstergesi. Şeriat kuralları ile yönetilen, katı bir İslam devleti olan Afganistan’da siyasi yapı dini temeller üzerine kurulu. Halkın yüzde 99’unun Müslüman. Taliban sonrası yeniden yapılanma çerçevesinde Anayasa ve devletin niteliği konusunda ciddi tartışmalar yaşandı. 4 Ocak 2004’te Loye Cirge’de* kabul edilen anayasada Afganistan’ın yeni adı "Afganistan İslam Cumhuriyet" oldu. Şeriat yasalarınca yönetilecek bu devlete uluslararası alanda da büyük bir destek sağlandı. Yaşanan son gelişmede ise din değiştiren Abdul Rahman’ın Afgan yasaları uyarınca "İslama ihanet" suçundan idam cezasına çarptırılması uluslararası alanda geniş yankı uyandırdı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Abdul Rahman için AB’nin girişim başlatacağını duyurdu. Avustralya yönetimi, Kanada Başbakanı Stephen Harper, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice da, Hamid Karzai'den "idama engel olmasını" istediler. İtalyan yönetimi, Roma'daki Afganistan büyükelçisini çağırarak, davayı protesto etti. Afganistan ISAF’taki Alman birliklerinin komutanı General Christof Munzlinger de "tartışmanın tırmanmaması" uyarısında bulundu. Katoliklerin ruhani lideri Papa 16. Benedikt de Karzai’ye gönderdiği bir mektupla Abdul Rahman’ın affedilerek serbest bırakılmasını istedi. ABD'deki Hıristiyan gruplar ve insan hakları dernekleri, Bush yönetimini Abdul Rahman'ı kurtarmak için harekete geçmeye zorlayan bir mektup kampanyası başlattı. "Afganistan'ı Hıristiyanları öldüren radikal İslamcılara teslim etmek için mücahitlerden kurtardık diye övünecek miyiz?", "Amerikalılar kanlarını ve paralarını yeni köktendinci İslami rejimler kurdurmak için harcamazlar" şeklinde ifadelerin yer aldığı mektuplar sonrasında Başkan Bush, Afganistan üzerindeki nüfuzlarını Rahman davasıyla ilgili olarak kullanacaklarını söyledi. Afganistan’da ise halk Batı’nın konuyla ilgili düşüncelerine katılmıyor, anayasa gereği Abdul Rahman’ın idam edilmesi kararını destekliyor. Ancak Karzai, gelen baskılara boyun eğerek Abdul Rahman’ın, "akli dengesinin yerinde olmadığı" gerekçesiyle yargılanamayacağını ve serbest bırakılmasını sağladı. Hıristiyan olan Abdul Ruhman. ÇİFTE STANDART Yukarıdaki iki örnekle yaşanan son olay kıyaslandığında Batı’nın Doğu’ya uyguladığı çifte standart açıkça görülüyor. Afganistan’da bugüne kadar itiraz edilmeyen şeriat yasalarına, mevzu bahis Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçmiş bir kişinin ceza alması olunca hemen itirazlar yükseldi. Afganistan’da bugüne kadar aynı şeriat kanunlarıyla cezalandırılmış Müslümanlar konusunda kılını kıpırdatmayan Batı "medeniyeti" ikiyüzlü politikalarını bir kez daha belgeledi. Batı’nın çifte standardı, bugüne kadar Afganistan’da 3485 kişinin öldüğü, 6273 kişinin de yaralandığı olaylara seyirci kalmasında da açıkça görülüyor. Müslüman’ın diğer Müslüman’ı dinsel kurallara göre cezalandırması Batı kamuoyunu fazlaca ilgilendirmiyor. Konu kendilerine uzanınca, kendilerini tehdit altında hissedince "uygarlığın nimetlerini" en önemli unsur haline getiriyorlar. Bu anlayışın seçtiği Batılı hükümetler ise doğu ile ilişkilerinde "insanlığın ortak değerlerini" oluşturmak yerine, çıkarlarının izinden gidiyor. Genişletilmiş Ortadoğu’ya götürüleceği söylenen demokrasinin anlamı da son dönemdeki gelişmelerle biraz daha netleşiyor: "Ben ve yine ben…" * Loye Cirge, Afganların geleneksel halk meclisidir. Bu mecliste halktan önde gelen isimle, aşiret liderleri ve bölgesel komutanlar yer almaktadır. Alınması gereken her hangi bir ulusal karar bu mecliste görüşülüp karara bağlanır. Afganistan’daki son gelişmeler ise Doğu ile Batı’nın olaylara verdikleri tepkilerin ne derece farklı olduğunun daha net biçimde görülmesine yardımcı olacak nitelikte. 2005’den bugüne yaşanan üç olay tarafların konuya yaklaşımıyla ilgili önemli ipuçları veriyor. Olayların ilk halkası Guantanamo hapishanesinde Müslüman tutuklulara manevi işkence yapmak için Kuranı Kerim’in tuvalete atıldığı, yerlere atılıp çiğnendiği ve bardak altlığı olarak kullanıldığının Mayıs 2005’te basına sızmasıyla başladı. Hapishanedeki mahkumların ifadeleriyle doğrulanan bu olay, Müslüman ülkelerde protestolara neden oldu. Pakistan ve Afganistan’daki protesto gösterilerinde 17 kişi öldü. Doğu, yaşanan bu olaylara şiddetli tepkiler vererek, inanç, değer yargıları ve ahlak anlayışlarına ters gelen bu acı olayı topyekun kınadı. Ancak, Batı kamuoyu ve siyasiler bu olayda sessiz kaldı. Bu konuyu gündeme taşıyan yayın organlarına yönelik Batılı siyasilerin sert eleştirileri oldu. Batı, söz konusu olaylara sessiz kalmakla yetinmeyerek Guantanamo’da hem insan haklarına hem de inanç özgürlüğüne yönelik yapılan suiistimallerin üzerini kısa sürede örtüverdi. KARİKATÜR KRİZİ Bu gelişmelerin ardından kutuplar arasında ikinci bir deprem meydana geldi. Bu sefer de Hz. Muhammed karikatürleri ile gündem bir kez daha sarsıldı. Hz. Muhammed’in terörist olarak ve kadınların arasında dili dışarıda resmedildiği karikatürler önce 30 Eylül 2005’te
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle