17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

birlik hükümeti" konusu üzerinde kafa yormak gerekiyor. Arap dünyasında uzunca süredir bir "ulusal birlik"tir gidiyor. Öyle ki, ABD işgali ve Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra otorite boşluğuna düşen ve bir türlü doğru dürüst bir hükümete, idareye kavuşamayan ve ardı arkası kesilmeyen bölünme senaryolarının havada uçuştuğu Irak’ta; Hamas’ın iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra patlak veren HamasEl Fetih çekişmesi/çatışması ile henüz bir "devlet" sıfatına sahip olamadan iç kargaşaya düşen Filistin’de şimdi de savaştan sonra kendine gelmeye çalışan Lübnan’da tek çözüm yolu olarak sunulan, "hayat kurtarıcı" anlamlar yüklenen "ulusal birlik hükümeti" kavramı ilk bakışta son derece etkili, mucizevî bir "ilaç" olarak görünüyor. Hatta kulağa da çok hoş geliyor ancak, mantıksal olarak "ulusal birlik hükümeti"nden söz edebilmek için öncelikle "ulusal birlik"ten söz edebilmek; bunun içinse adı üzerinde yekpare bir ulustan söz edebilmek gerekiyor. Lübnan içinse henüz böyle bir "yekpare" tanımlama yapmak olanaklı değil. C S TRATEJİ Hizbullah taraftarları... 9 genel alırsak içerisinde (her ne kadar "Avrupalı" kategorisine girmekte ısrarcı olsa da) Türkiye’nin de bulunduğu Doğu toplumlarının, peynir gemilerini lafla yürütmekte üzerine yoktur. Lübnan da, (Orta)Doğu’nun bu karakteristik özelliğini fazlası ile taşıyan ülkelerden biri olarak lafa gelince "birlik"ten, "dirlik"ten göz gözü görmez ama bunların hepsinin güzaf olduğunu da söyleyen dahil herkes bilir. İlk bakışta anlaşılması zor bir ironi gibi görünse de hayata Suriye’den, Lübnan’dan, Ürdün’den, Mısır’dan ve tabii ki Türkiye’den kısacası Ortadoğu’dan bakıyorsanız bu anlaşılması güç gibi görünen ironi birden bire normal hatta sıradan bile geliyor. LÜBNAN’IN ‘KARA KEDİSİ’ Bu kısa sosyolojik analizden sonra dikkat çekilmesi gereken bir konuya daha değinmek gerekiyor. Yine normal insan aklının anlamakta güçlük çektiği bir durum söz konusu Lübnan’da. Doğal olarak insan düşünmeden edemiyor, 10.452 kilometrekarelik yüz ölçümü ile Türkiye’nin değil sadece başkent Ankara’nın neredeyse üçte biri kadar bir alana sahip ve nüfusu sadece 3.8 milyon olan Lübnan daha ne kadar küçük parçalara ayrılabilir ki? Başka bir açıdan bakarsak 3.8 milyonluk bir ülkede ne kadar farklı etnik, dini grup ya da fraksiyon olabilir ki? Ama bu küçücük ülkede etnik, dini ve mezhepsel ayrımlar gösteren tam 17 farklı grup bulunuyor. Dolayısıyla da kaba hesapla 17 farklı düşünce yapısı ve yaşayış tarzı bulunuyor. İşin içine siyaset karışınca da farklılık kat sayısı daha da yükseliyor. Çünkü etnik, dini ya da mezhepsel olarak "aynı" olan gruplar içerisinde dahi siyaset dünyasının "kanseri" sayılabilecek hizip devreye giriyor ve "aynı"lar da bir anda "ayrı"laşabiliyor. Nitekim Lübnan’da da durum aynen böyle. Hal bu olunca da halk her ne kadar gündelik yaşamlarında "barış içinde bir arada" yaşıyor olsa da (ya da en azından böyle bir görüntü çiziliyorsa da) işin içine siyaset girince Lübnan için söylenen "dinlerin kardeşliği", "kültürlerin buluşma noktası", "medeniyetlerin beşiği" gibi kavramlar bir anda anlamını yitiriyor hatta hiç yokmuş gibi davranılıyor. Başka bir deyişle siyaset bırakın "farklı" insanları, "aynı" insanları bile ayırabiliyor. Söz konusu Lübnan gibi metrekareye düşen farklılık sayısı nüfusa oranla çok yüksek olunca iç savaş senaryoları da, iç savaş hayaletleri de Lübnan’ın kaderi haline geliyor… İÇ SAVAŞIN HAYALETLERİ Nasrallah her ne kadar tüm konuşmalarında "Lübnan Halkı" demeyi tercih ediyorsa da, büyük oranda sadece Şiiler ve sayıları çok olmamakla birlikte Nasrallah’a ve Hizbullah’a sempati duyanlar üzerlerine alınıyorlar bu tanımlamayı. Oysaki son savaşta İsrail’in attığı her füze Lübnan halkını etnik, dini ya da mezhepsel farklılıklar gözetmeksizin ortak düşmana karşı birleştirmiş neredeyse tek yürek haline getirmişti. Lübnan, Şii’si, Sünni’si, Ermeni’si, Marunî’si, Dürzî’si ile hep bir ağızdan hepimiz "Hizbullah"ız, hepimiz "Nasrallah’ız" diyordu. Ancak, "ateşkes" ilan edilip ortalık durulunca, ortak düşman fenomeninin şimdilik ortadan kalkması Lübnan halkını birleştiren merkezkaç kuvvetinin de etkisini yitirmesine neden oldu ve eski defterler yeniden açılarak eski hesaplar yeniden ortaya döküldü. Hatta ardı sıra yapılan birbirinden sert konuşmalar neredeyse bir ruh çağırma seansına dönüşürken, iç savaşın hayaletleri de hiç vakit yitirmeksizin Lübnan’a geri dönmeye çoktan başladı. Lübnan İç Savaşı sırasında bir birlerine karşı dış güçler (İsrail, ABD, Suriye vs.) tarafından kışkırtılan ve kendi deyimleri ile "kardeş kanı akıtan" gruplar, tarihten hiç ders almamışçasına bugünlerde yine aynı hezeyanlar içerisinde oldukları görüntüsünü veriyorlar. Bu nokta da akıllara, çok değil yalnızca bir ay önce yıkıntılar arasında birlik, beraberlik marşları söyleyen Lübnan halkı ne oldu da bir anda kılıçlarını içeriye çevirdi sorusu takılmıyor da değil. Bunun tek bir açıklaması daha doğrusu toplumsal bir çözümlemesi var demek daha doğru olur belki de… Ortadoğu toplumlarının hatta daha Lübnan’da 17 farklı etnik ve dinsel grup bulunuyor. Sorunlara farklı yaklaşım ise bu gruplardaki hizipler nedeniyle daha da artıyor. Nasrallah’ın hükümeti hedef alan yaklaşımı karşıt da buluyor, yandaş da topluyor. Lübnan’daki protesto gösterilerinden...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle