01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 normalleştirilmesi süreci de bitmiş oldu. Bu dönemin ardından örgüt lideri Sadreddin Bayanuni[3] Hafız Esad Rejimini, mezhepçilik (Alevilik) ile suçladı ve uzlaşıda bir ilerleme sağlanamamasını hayal kırıklığı olarak ifade etti. Beşer Esad’la diyalog ncak, Beşer Esad’ın iktidara gelmesi Müslüman Kardeşler ile rejim arasında yeni bir diyalog sürecinin başlaması için bir umut ışığı oldu. Beşer Esad önce okullarda başörtüsü takılması ile ilgili yasağı kaldıran bir kararı onayladı, ardından da 2003 yılında zorunlu askerlik hizmetini yapanların kışlalarda namaz kılmasına izin verdi.[4] Öte yandan Beşer inançlı bir kişi olduğu yönündeki kanaatleri güçlendirmek adına 1999 ve 2000 yıllarında Umre ziyaretlerinde bulunmuştu. Simgesel olması açısından belki de en önemli jest, Beşer Esad’ın 1982 isyanının merkezi olan Hama’da 2002 Aralık ayında Umar Al Hattap Camisi’nde kıldığı bayram namazı olmuştur. Müslüman Kardeşler’in lideri Bayanuni, Beşer Esad’ın kendinden önceki iktidarın yaptıklarından sorumlu olmadığını belirterek, Beşer Esad’a diyalog çağrısında bulunmuştu. Bayanuni, hapishanelerde bulunan yaklaşık 4.500 kişinin serbest bırakılması, yurtdışında yaşayanlara genel af çıkarılması ve siyasi alanda özgürlüklerin gerçekleştirilmesi yönünde taleplerde bulunmuştu. Aslında, örgütün rejim ile belli bir diyaloga girmek istemesinin temel nedenleri de bulunmaktadır. Yaklaşık 20 yıldır faaliyetlerini ülke dışında sürdüren liderlik kadrosu, 2000 yılından bu yana da faaliyetlerini Londra’dan devam ettirmektedir. 1979 yılında Ürdün’e gitmek zorunda kalan Bayanuni, Suriye ile bu ülke arasında gelişen ilişkiler paralelinde Amman’ı da terk etmek zorunda kalmıştır. Bayanuni’nin son dönemlerde basında yer alan demeçlerine bakıldığında, Müslüman Kardeşler’in Suriye’deki kesimlere sesini duyurmakta bir hayli zorlandığı ve liderlik kadrosunun bu çıkmazdan kurutulmanın çarelerini aradığı görülmektedir. [5] Hatırlamakta fayda var: Suriye’de Müslüman Kardeşlere üyeliğin cezasını ölüm olarak düzenleyen 49 sayılı kanun hala yürürlüktedir. Bayanuni, son mülakatında, “örgütün rejim ile çatışmaya sürüklenmesinin bir hataolduğunu” belirtmiştir. Bayanuni kendilerinin rejimin bir alternatifi olmadığını, alternatifin Müslüman Kardeşler’in de katkıda bulunacağı geniş katılımlı ulusal bir hükümetin olduğunu belirtmektedir. Bu haliyle, geçmişte de örnekleri bulunan örgüt ile rejimin ortak paydada (ki bunun da C S ABD’nin oluşturduğu Suriye karşıtlığına dayalı bir politikanın karşısında Suriyelilik temeline dayandığı iddia edilebilir) uzlaşmasını sağlayacak bir zeminin yaratılabilecek olmasıdır. Nitekim, Özellikle 1636 sayılı BM kararının ardından ülke içi muhalefet “Suriye milliyetçiliği” söylemini kuvvetlendirmiş gözükmektedir. Yakın gelecekte, halk üzerindeki meşruiyetini perçinlemek zorunda olan Beşer Esad ile ülke politikasında etkin bir konuma gelmek isteyen Müslüman Kardeşler arasındaki ilişki, ülkenin mevcut iç ve dış sorunlardan kurtulması yönündeki politik çabalarının önemli ipuçlarını bünyesinde barındırmaktadır. 40 yıllık iktidarını “seküler” politikalarla devam ettirmiş bir rejimin, gelecekte de varlığını sürdürebilmesi uzun yıllardır şiddetle yok etmeye çalıştığı Müslüman Kardeşler örgütü kimliğinde Radikal İslam’da araması mümkün olabilecek midir? Yoksa her iki taraf da bir rejim muhalifinin ifade ettiği gibi, akıl dışı hataları ve akılsızlıkları ısrarla devam mı ettirecektir? Ortadoğu’da Mısır, Kuveyt ve Filistin örneklerinde olduğu gibi radikal İslamın siyasi mekanizmalarda rol alması yönündeki artan eğilim, Şam’ı da etkileyecek gibi gözükmektedir. Büyük Ortadoğu’ya demokrasi getirme iddiasındaki ABD’nin, yakın gelecekte radikal unsurlarla muhatap olmaktan kaçınamayacağı bir süreç ile karşı karşıya kalacaktır. [1] Volker Perthes, “ Syria: It's all over, but it could be messy”, International Herald Tribune, 05 Ekim 2005, http://www.iht.com/articles/2005/10/ 04/opinion/edperthes.php [2] AKI, 02 Kasım 2005, http://www.adnki.com/index2Level. php?cat=Politics&loid=8.0.225201 440&par=0 [3] Müsülüman Kardeşlerin hali hazırda iki farklı fraksiyonu bulunmaktadır. Silahlı mücadeleden ayrılan Sadreddin Bayanuni ve Irak’a kaçaraksertlik yanlısı tutumunu muhafaza eden Adnan Saddreddin. Bu iki grup arasındaki mücadele de dikkat çekicidir. [4] Bu izne rağmen, dini faaliyetlerde bulunduğundan şüphenilen bir kişinin ordudan atılması yönündeki düzenleme halen yürülüktedir. Son dönemde Sadreddin Bayanuni’nin demeçleri için bkz., Terrorism Monitor, 16 Ağustos 2005, Cilt 3, sayı 16, “The Battle within Syria: An Interview with Muslim Brotherhood Leader Ali Bayanouni”,http://jamestown.org/te rrorism/news/article.php?articleid= 2369769 ve Anthony Shadid, , Washington Post, “Inside and Outside Syria, a Debate to Decide the Future”, Washington Post, 9 Kasım 2005, sayfa A25. TRATEJİ A A İran’da nükleer denklem BD, Rusya, Çin, Hindistan, AB’nin hesapları… Cavid VELİEV TUSAM Yakındoğu Araştırmaları Masası [email protected] luslararası Atom Enerji Ajansı’nın (UAEA) 24 Kasım 2005 tarihli Viyana toplantısında İran’ın Nükleer Dosyası görüşüldü ve toplantının sonucunda İran İslam Cumhuriyeti’nin uranyum zenginleştirme işlemini kendi topraklarında yapamayacağı kararı çıktı. İran’ın nükleer silah üretme çabasında olduğunu iddia eden ABD ve İngiltere, UAEA’nın 25 Eylül 2005 tarihli toplantısından farklı olarak bu toplantıda İran’ın Nükleer Dosyası’nı BM Güvenlik Konseyi’ne göndermek için ısrar etmemiştir. ABD ve İngiltere UAEA’nın 25 Eylül toplantısı sonrasında, Rusya, Çin ve Hindistan’a ziyaretler yaparak İran’ın Nükleer Dosyası’nı BM Güvenlik Konseyi’ne göndermek için bu ülkelerde destek aramışlardı. ABD’nin BM Güvenlik Konseyi ısrarından vazgeçmesinde Çin ve Rusya’nın desteğini kazanma çabalarının sonuç vermemesinin büyük etken olduğu düşünülüyor. ran’ın nükleer silah üretmek için İ arayışları, küresel iddiası olan bütün güçlerin kendisi ile ilişkilerine özel önem vermesine neden oluyor. İran’ın petrol ve doğalgaz rezervleri de bunun en önemli nedenlerinden. Rusya, Çin ve Hindistan’ı İran’a karşı yanına almakta zorlanan ABD, AB ile aynı noktaya gelmek üzere. Rusya, İran’ı kaybetmemek için uğraşırken, Çin ve Hindistan, enerji kaynakları nedeniyle İran’ı gözden çıkaramıyor. U mesi için yeni bir teklif yapmtı. Bu teklife göre İran uranyum zenginleştirme işlemini Rusya’nın kontrolünde, Rusya topraklarında yapacak ve İran bu uranyumu nükleer tesislerinde kullandıktan sonRusya’nın yaklaşımı ra tekrar Rusya’ya gönderecektir. 10 Kasım 2005’te Rusya Atom Enerji Ajansı Başkan Yardımcısı Nikolay Şingaryov, usya Dışişleri Bakanı Sergey Rusya’nın bu teklifi Haziran 2005’de Lavrov, İran’ın Nükleer Dosyayaptığını ve teklifin İran tarafı ile görüsı’nın BM Güvenlik Konseyi’ne göndeşüldüğünü açıkladı. rilmesine karşı çıktıklarını açıkladı. Öte Çin de İran’ın Nükleer Dosyası’nın yandan, Rusya, İran’a yönelik AvroAtBM Güvenlik Konseyi’ne gönderilmesi lantik baskıyı azaltmak için uranyum için Bush yönetimine somut bir destek zenginleştirme işleminin gerçekleştirilvermemiştir. UAEA’nın 25 Eylül toplantısında İran’ın Le Monde 24 Ekim Nükleer Dosyası’nın BM Güvenlik Konseyi’ne gönderilmesi yönünde koşullu oy kullanan Hindistan hükümeti ise iç politikada sol partilerin baskısı ile karşılaşmıştır. Ekim ve Kasım aylarında sol partiler Hindistan meclisinde Hindistan’ın bir sonraki toplantıda İran’ın Nükleer Dosyası’nın BM Güvenlik Konseyi’ne gönderilmeme R ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle