09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S ek yönlü bilgilendirme kaynaklarının pasif ve uysal T konuma getirdiği Türkiye’nin önünde iki örnek bulunuyor. Bunlardan ilki İran, ikincisi ‘doğurgan’ Yugoslavya. Örneklerden ders alınmazsa ülkemiz üçüncü özgün örneği oluşturabilir. Çünkü Türk kamuoyu sürekli değişen düşman hedefler karşısında yön duygusunu yitirmiş, yönetenlerin ortaya attığı ve çoğu kez birbiri ile çelişen slogan bombardımanı karşısında şaşkınlaşmış ve sonuçta daha önce savunduğu değerlerin bütünü ile aksi de olsa yaşadığı güne egemen olan değerleri pasif bir itaatkarlıkla benimser hale gelmiştir. Bir örnekleme yapılması gerekirse bir zamanların en büyük düşmanı olarak kabul edilen SSCB’nin yerini alan Rusya Federasyonu Türkiye için artık bir dost ve ticari partner, Türk isimlerini değiştiren Jivkov Bulgaristan’ı bugün Türk asıllıların bakan olarak hükümette yer aldığı bir ülke, Öcalan’ın cebine pasaport koyan Kıbrıs Rum Kesimi KKTC ile bütünleşmesi için çaba sarfedilen bir toplum, aynı kişiyi Kenya’da Büyükelçiliğinde saklayan Yunanistan dost bir komşu, Hatay’ı sınırları içinde göstermeyi sürdüren ve Öcalan’a 14 yıl ev sahipliği yapan Suriye desteklenmesi gereken bir ülke, geçmişte PKK’ya karşı Irak’ın kuzeyinde savaş veren dost Barzani bugün PKK’yı koruyan bir düşman, Öcalan’ı yakalayıp Türkiye’ye iadesini sağlayan ABD ülkemiz üzerinde gizli hesap ve emelleri olan bir ülke, rejimini Türkiye’ye ihraç için yıllarca çabalayan İran ise bugün çıkarlarımızın örtüştüğü bir komşudur. İçsel dinamikler açısından da durumun daha farklı olduğunu söylemek mümkün olmasa gerektir. Güdümlü kamuoyu yaratılması Pavlov’un öğretilerini izleyerek geliştiren teknisyenlere göre iyi düzenlenmiş başarılı bir propoganda ile rahatlıkla sağlanabilir. Bu sonuca ulaşabilmek için uygulayıcılara önerilen reçete şudur; “..Varsayımlarınızı ve telkinlerinizi mekanik bir biçimde yineleyin. Sizinle aynı fikirde olmayanların ve karşıtlarınızın haberleşme olanaklarını olabildiğince azaltın. Bu uygulamalar sonucunda toplumlarda kendi kendine düşünebilen, değer yargı ve hükümleri olan kişiler kaybolacaklardır… Bu sibernetikte pozitif feedback (pozitif geri besleme) olarak adlandırılan bir süreci ifade eder. Olumlu geri besleme sistem içindeki enformasyon kanallarının tahribi ile ortaya çıkar ve sistemin tamamen tahribi ile sonuçlanır. Bu durumdan kurtulmanın iki yolu vardır. Ya sistemin kaynakları tükenecek ya da sistem kendisini tahrip edecektir... Kamuoyu mühendisleri toplum için aynı şeyleri yapmak isterler. Toplumu huzursuzluk içine sokarlar, yalan haberler yayarlar, değişik sloganlarla kavram kargaşası yaratırlar… Kullandıkları en etkili silah (dildir.) Dili bozmakla düşüncelerideğiştirirler... Sistem tahribe doğru giderken yapacakları müdahale ile gelişmeleri kendi yönlerine çevirir ve kendi düzenlerini yerleştirirler. Bu arada enformasyon kanallarının kesilmesi o kadar belirgindir ki, bu gidişe dur diyecek kişilerin toplumu yönetmekle görevli kişilerin nereye gidileceğinden haberdar olmamaları, oyunu dışarıdan seyredenlerce hayretle karşılanır..” Günümüz Türkiye’sini sanırız yukarıda verilen bu bölüm çok açıklıkla tanımlamaktadır. Çünkü yaşadığımız günlerde de enformasyon kaynakları tek yönlü hale dönüşmüş, yalan haberler ve değişik sloganlar bireyleri inanılmaz bir zihinsel kargaşaya itmiş, iletişimi sağlayan dil yozlaşmış ve toplumsal huzursuzluk alabildiğine artarak ortak bir güvensizlik yaratmıştır. Güdümlü toplum yaratılmasındaki son aşama ise Pavlovcu teknisyenlerce şöyle ifade edilmektedir; “Bu aşamalardan sonra eski Yunan tragedia’larındaki ‘deus exmachina yani sistem dışındaki kuvvet gelip Gordion’un düğümünü çözünceye değin cemiyeti sarsmak, silkelemek ve kendi istedikleri potaya döküp istedikleri düzeni kurmak..” Türkiye’nin psikolojik bir savaşın hedefi olduğunu ileri sürenler umarız bu bilimselverilerden yola çıkarak yargıya varmaktadırlar. Psikolojik savaşın boyutları e var ki Türkiye’nin hedef tahtasına oturtulduğu psikolojik savaşın iki boyutu bulunduğunu, bu boyutlardan birisi dışarıdan yönetilirken daha da tehlikeli olan ikincisinin kaynağının içsel olduğunu görmemiz gerekmektedir. Tek yönlü enformasyon kaynaklarının yarattığı olumlu geri besleme sürecinde pasif itaaatkar konuma getirilen Türk toplumunun önünde çok canlı iki örnek bulunduğunu anımsamamız gerekmektedir. Bunlardan birincisi, İran İslam Devrimi sonrası İran’lı generallerin, gelişmeleri nasıl olup ta göremedikleri sorusuna verdikleri yanıttır; ‘Bir çiçeğe her gün bakarsanız nasıl büyüdüğünü algılayamazsınız..’ İkinci örnek ise Tito’nun amalgam rolü sona erdikten sonra Yugoslavya’nın bugünharitalara yansıyan doğurgan kimliğidir. İki örneği bir arada yaşadığı için Türkiye’nin özgün bir üçüncü örnek yaratmamasıherkesin ortak dileği olmalıdır. TRATEJİ ÇİZGİLİ DÜNYA 21 The Sunday Times 18 Aralık BAK! ...KÜÇÜK AHMEDİNEJAD... N Le monde 16 Aralık Le monde 17 Aralık
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle