19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 09 7/9/06 16:25 Page 1 CUMARTESİ EKİ 09 CMYK 9 EYLÜL 2006 CUMARTESİ 9 Çağın kanlı şakası Şaka olmadığı, ama kanlı olduğu kesindir. Yine de bana kanlı bir şaka gibi gelmişti. Birileri sanki insanlarla, insanlıkla alay etmişti. Belki de çağın üstümüze düşen gölgesidir. Uçaklar Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerine çarptığında ve daha sonra kulelerin yıkılışını yüzlerce kez izlediğimizde hep gerçeklik duygusundan koptuğumuzu düşündüm. İçinde yüzlerce yolcu olan uçaklar kulelere doğru uçuyor ve çarpıyordu. Gökdelenler bir süre sonra büyük bir toz bulutunun içinde çöktüler. İnsanlar yüzlerinde dehşet izleriyle kaçışıyorlardı. Cehennem böyle bir şey olabilirdi. Kıyamet kopuyordu gibiydi. Armegedon! Biraz sonra dünyanın geri kalan kısmı da patlayacak ve her şey sona erecekti. İsrafil surunu üflemişti belki de. Sonra tozlar yatıştı ve kulelerin bulunduğu yerde ortaya çıkan boşluk New York’un klasik görüntüsünün değiştiğini, artık fotoğraflarda başka bir kent silüetinin geçerli olacağını gösterdi. New York değişmişti. Ama asıl değişen dünyaydı. Kulelerin yıkılışının insanlarda yarattığı öfkenin, korkunun, kuşkunun yitirilen gerçeklik duygusunun nedeni olduğunu bir süre sonra öğrenecektik. Daha sonra olup bitenin, soğukkanlı ve kanlı planlara dönüşeceğini tam olarak sezdiğimizi söyleyemem. Büyük süper güç kuşkusuz bu saldırıyı karşılıksız bırakmayacaktı, ama nasıl? Herhalde teröristlerin izi sürülecek bu büyük organizasyonu, kanlı ve dehşet verici saldırıyı gerçekleştiren tuhaf, o güne kadar benzeri görülmemiş terör örgütü çökertilecekti. Peki ama kimdi bunlar? Kim oldukları ortaya çıktığında esrar perdesinin daha koyulaşacağını kim bilebilirdi ki? Kuleleri yıkan o dehşet verici örgütün lideri Usame bin Laden adlı bir Müslüman teröristti. Saldırıyı gerçekleştiren El Kaide adını taşıyan esrarengiz bir örgüttü. Esrarengiz ve yersiz yurtsuz gibi görünen büyük bir örgüttü bu El Kaide. Geniş, dallı budaklı, parası ve desteği bol bir örgüt olmalıydı herhalde, çünkü tarihin en büyük terör eylemini gerçekleştirmiş, Dünya Ticaret Örgütü’nün kulelerini yerle bir etmişti. Üstelik bu eylemini süper güç ABD’nin en büyük metropolünde GÜRAY ÖZ gerçekleştirmişti. Usame bin Laden’in adı duyulur duyulmaz geçmişteki eylemleri de gündeme geliverdi. Usame, Afganistan’daki Ortaçağ’dan fırlamış şeriatçı Taleban örgütünün önderlerindendi. Taleban Sovyetlerin Afganistan’daki varlığına karşı ya da başka türlü söyleyelim, demokratik ve laik bir Afganistan düşü kuranlara karşı savaşıyordu. Pakistan’daki Afgan öğrenciler (talebe) arasında örgütlendiği için örgütün adı da Taleban olmuştu. Suudilerin, Pakistan’daki şeriatçı örgütlerin ve hiç kuşkusuz Sovyetlere karşı ABD’nin desteğine sahipti. Suudi kökenli Usame bin Laden de zengin bir Suudi ailesinin zengin oğluydu. Talebanı yalnızca finanse etmekle kalmıyor, dağlarda onlarla birlikte çarpışıyordu. Usame bin Laden Suudi kökenliydi ama, oldukça geniş olan aile Arabistan’da değil, ABD’de, Boston’da yaşıyordu. Ailenin sahip olduğu şirketlerin önemli bir bölümü de ABD’de, dünyanın değişik ülkelerinde ve Suudi Arabistan’daydı. İlginç olan ve daha sonra komplo teorilerine kaynaklık edecek olan gerçek, Laden ailesinin ABD’nin çok ama çok önemli kodamanlarıyla kurduğu ticari ortaklıklardaydı. Laden ailesinin ortakları arasında baba Bush ve arkadaşları yer alıyordu. Şimdi ABD’yi yöneten yeni muhafazakar lardan neoconlardan pek çoğu bu ortaklığın içindeydiler. Ünlü Carlyl Grup, Laden ailesi ile neoconların ortaklığını kanıtlayan önemli bir uluslararası şirketti. Bu ortaklıkla ilgili ilk işaretler ortaya çıktığında Carlyl gurubunun internet sitesine girdim. Gerçekten de söylenenler doğruydu. Ortaklar arasında bin Laden ailesi, neoconların önde gelenleri bir aradaydılar. Şirketin internet sitesi hızla birkaç günlüğüne kapatıldı ve yeniden açıldığında artık ‘‘temiz’’di. Laden ailesi ise ikiz kulelerin yıkılmasından önce ya da hemen sonra ABD’yi hızla terk etmişler ya da gönderilmişlerdi. Usame’nin bu büyük eyleme girişmeden bir süre önce yattığı hastanede ABD’li yetkililer tarafından ziyaret edildiği de söylentiler arasındaydı. Eylül 11 Ben komplo teorilerine pek inanmam. Ama olaylar arasında bir illiyet rabıtası kurulabiliyorsa, daha derin ve teknik komplolar aranmasına da gerek yoktur diye düşünürüm. Gerçek olan şudur: Laden ailesi ile Bush ve neoconlar arasında geçmişte yabana atılamayacak ticari ve siyasi ortaklıklar vardı. Usame bin Laden ABD tarafından desteklenen Taleban’ın önderleri arasındaydı. Aile ABD’de yaşıyordu ve neonların önde gelen isimleriyle aynı şirket içinde yer alıyordu. Daha sonra Taleban Afganistan’da iktidarı ele geçirdi. Sovyetler yıkıldı. Dünya değişti ve neoconlar daha kesin bir şekilde ABD’de yönetime geldiler. Şimdi dünyada yeni bir düzen kurmanın zamanı gelmişti. Bu yeni düzenin ideologları yıllardır sürdürdükleri hazırlıkları birbiri peşi sıra tamamlayıp piyasaya sürdüler. Birisi artık ‘‘tarihin sonunun geldiğini’’, bundan böyle serbest piyasacı düzenin mutlak ve değişmez, değiştirilemez bir düzen olacağını ilan ederken diğeri uygarlıklar, kültürler arasında bir savaşın kaçınılmaz olduğunu öne sürüyordu. Peki eski ortak Usame bin Laden ne olacaktı? Yeni düşman resmi komünizm değil de islam olacaksa, Usame de düşman olacaktı. Neoconların bu düşüncesini en fazla kim paylaşıyordu? Kuşkusuz artık konünizme karşı savaşmanın bir gereği kalmamışsa, kiminle savaşacak, şeriat düzenini kime karşı gerçekleştireceksiniz? Kime karşı cihat bayrağını açacaksınız? Komünizme karşı savaşta aynı safta ve aynı şirketlerde buluşan ‘‘hısımlar’’ şimdi ‘‘hasım’’ olmuşlardı. Sonuçta Usame bin Laden ABD’nin ‘‘Frankenstein’’lığına soyundu. Küreselleşen dünyada artık rakipsiz olduğu zehabına kapılan ve tartışılmaz önderliğinde yeni bir dünya düzeni kurmaya soyunan ABD ve neoconlar ise dünyanın belalısı oldular. 11 Eylül’de ikiz kuleleri yerle bir eden şeriatçı terörist Usame bin Laden hala yaşıyor ve eylemlerini sürdürüyor. ABD ise İkiz Kulelerin yıkılışı ile birlikte başlattığı Ortadoğu harekatını geliştirme ve genişletme yolundadır. İkiz kulelerde hayatını yitirdiği belirtilen 3000 kişi ile kalmadı kurbanların sayısı. ABD’nin başlattığı kanlı saldırılar Afganistan’da, Irak’ta yüzbinlerle ifade edilebiliyor. Saldırı sürüyor. 11 Eylül’le başlayan kabus daha bitmedi. Afganistan’da ABD yanlısı olan, ama yalnızca bir kaç kente hükümet edebilen bir yönetim var. Geri kalan bölgeler Taleban’ın fiziki ve ideolojik egemenliği altındadır. Şeriat düzeni hem büyük kentlerde hem de kırsal alanda hüküm sürüyor. Kadınlar hem kentte hem kırda burka ya da peçe altındadır. Irak’ta ise kanlı bir işgal, kanlı bir savaş var. Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında belki daha da genişleyecek bir iç savaştan sonra üçe bölünecek Irak. Üçünde de şeriat düzeninin kurulması büyük olasılık. Petrol kuyularının denetimi ABD’nin elinde kalacak ve ABD’nin planladığı ‘‘şer ülkelerini hizaya getirme’’ ya da ‘‘Büyük Ortadoğu Planı’’ ya da Ortadoğu’da, Kafkaslar’da, Kuzey Afrika’da egemen olma projesi sürdürülecek. Şaka gibi gelmişti bana. Sonra kanlı bir şakaya dönüştü. Sonra bir kıyım ve kırım planının ilk işaret fişeği olduğu ortaya çıktı. Plan hazırdı ve uygulamak için bir kıvılcım gerekiyordu. Eski dost, yeni düşman Usame ve adamları yetiştiler. Peki bize ne oldu bu arada? Türkiye henüz durumun farkında değildir. Geçmişin araçlarıyla içerde ve dışarda politika yapmaya çalışanların bildiği tek ‘‘gerçek’’ ABD’nin süper bir güç olduğu ve onunla birlikte olunursa kazanmanın olanaklı olduğudur. Bu bir gerçek olsa bile, tabi olanların tabi kılanlarla birlikte ve eşit olabilmesi mümkün değildir. Bunu bir yana bırakın, her bakımdan tökezleyen bu tuhaf ‘‘gerçek’’ ahlaki değildir ve insanlığa düşmandır. Ama zaten bana kötü bir şaka gibi gelen 11 Eylül, insanlık dışı güçlerin karanlık köşelerinden dışarı uğradıkları bir gün değil miydi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle