19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 05 7/9/06 16:17 Page 1 CUMARTESİ EKİ 05 K 9 EYLÜL 2006 CUMARTESİ 5 onser Fotoğraflarla K zamanda yolculuk [email protected] Gökşin Sipahioğlu’nun ‘Doğru Yerde Doğru Zamanda’ adlı retrospektif sergisi ‘67 Eylül’ün yıldönümünde açıldı Gökşin Sipahioğlu’nun ‘‘Doğru Yerde Doğru Zamanda’’ başlıklı fotoğraf sergisi İstanbul Modern’de açıldı. Yarım yüzyılı [email protected] aşkın bir süredir Türk ve dünya basın fotoğrafçılığının en önemli isimlerinden biri olan Sipahioğlu’nun 127 adet siyahbeyaz fotoğrafından oluşan sergi, 26 Kasım’a kadar sürecek. Foto muhabirliğine yaptığı katkılarla tarihe geçen Sipahioğlu, Sipa Press Fotoğraf Ajansı’nın kurucusu ve yöneticisi olarak dünya çapında başarı kazandı. 1955 yılında meydana gelen 67 Eylül Olayları sırasında İstanbul Ekspres’in yazı işleri müdürüydü. Gazetede olayla ilgili yayımlanan haber nedeniyle eleştirilere hedef oldu. 1956’da yaşanan Süveyş Krizi’ndeki ‘‘Sina Çatışması’’nı izledi. 1962’de ‘‘Füze Krizi’’ sırasında, giriş çıkışların yasaklandığı Küba’ya, denizci pasaportuyla giden tek gazeteciydi. 1960’larda Enver Hoca’nın diktatörlüğünde kimsenin giremediği Arnavutluk’a 1961’de savaştan sonra giden ilk Batılı gazeteci oldu. 1958’de komünist ülkelere savaştan sonra giren ve 1949’da Mao Zedung’u iktidara taşıyan devrimden sonra 1965’te Çin’e giden ilk Türk gazetecisiydi. Bugünlerde anılarını yazan Sipahioğlu’yla gazetecilik ve fotoğraf üzerine söyleştik. ZÜLAL KALKANDELEN Nardis sezona dolu dolu başladı ‘Nardis Jazz Club’ yeni sezon için kapılarını dün açtı. Bu akşam saat 22.30 ile 01.30 arasında, gitarda Önder Focan’dan, orgda Yavuz Darıdere’den ve davulda Cem Aksel’den oluşan ve 50’li ve 60’lı yılların hammond orglu caz müziğini andıran ‘Focan Hammond Trio’ müzikseverlerle buluşacak. 11 Eylül Pazartesi günü ise ‘Burak Bedikyan & Önder Focan & Caner Kaptan Trio’ konser verecek. Nardis Jazz Club’a, 12 Eylül Salı günü de İmer Demirer, Oğuz Durukan ve Deniz Dündar’dan oluşan ‘İmer Demirer Trio’ konuk olacak. Selçuk Sun ile ‘İsteyin Çalalım’ gecesi ise 13 Eylül Çarşamba günü yapılacak. (0212 244 63 27, biletler tam 20, öğrenci 10 YTL) Sizin biyografinize baktığımda dünya ölçeğinde çok başarılı bir meslek hayatınız olduğunu görüyorum. Merak ediyorum, acaba hiç içinizde kalan, ‘‘Şunu da yapsaydım’’ dediğiniz bir şey var mı? Doğrusu tekrar bir akşam gazetesi çıkarmak isterdim. Fakat akşam gazetesi eskiden çok önemliydi. Tabii televizyon çıktıktan sonra bu önemini kaybetti. Ama şimdi de buna biraz olanak var aslında. Avrupa’da, Paris’te buna benzer projeler var. Ücretsiz satılan, akşamları 400 bin basan gazete çıkarmak istiyorlar, ki çok önemli Fransa için. Belki onu yapmak isterdim. Fransa’da mı Türkiye’de mi? Livaneli’nin 35. yılı Bir kadın çocuğunu sokakta yıkarken. Nijerya, Lagos Temmuz 1964. Zülfü Livaneli, bu akşam Kuruçeşme Arena’da 35. sanat yılı dolayısıyla sevenleriyle buluşacak. Saat 21.00’de başlayacak konserde Livaneli’ye, sanatçının şarkılarını seslendiren dostları eşlik edecek. 35 yıllık Livaneli şarkılarını, Livaneli ile aynı sahnede Ajda Pekkan, Ferhat Göçer, Hakan Aysev, Hüsnü Şenlendirici, Nilüfer, Sezen Aksu, Şükriye Tutkun, Yavuz Bingöl ve sürpriz sanatçılar seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler, 45 ve 33,50 YTL) İki yerde de olabilir. Burada dağıtma olanağı daha kolay. Fransa’da o kadar kolay değil. Burada vapurla, trenle, tramvayla gelip giden çok. Dağıtma yerleri çok olduğu için daha ilginç. Burada en büyük sorunlardan biri de dağıtım konusunda yaşanıyor aslında.. Öyle mi? Ama şimdi yasaklayabilirler mi böyle dağıtmayı? Türkiye’de önemli olan bitaraf, yani hiç kimseye bağlı olmayan bir gazetenin çıkması. Akşam gazetesi çıkarmak dışında yapmayı istediğiniz başka bir şey var mı? 500 MİLYON FOTOĞRAFÇI Sizce gazetecilikte yaptığınız en önemli iş neydi? Benim yaptığım en önemli iş, gazetenin erken baskıya girmesidir. Yeni Gazete’nin yazı işleri müdürü olduğum sırada, gazeteciler akşam gelirlerdi, aşağıdaki köftecide yemek yerler, 09.3010.00 gibi gelirler, yazılarını yazmaya başlarlar, ondan sonra o yazılar baskıya girsin diye 12.00’da 01.00’da aşağıya verilirdi ve gazete sabah saat 04.00’da 05.00’da çıkardı. Halbuki haberler akşamüstü saat 5’te, 6’da bitiyor, Ankara’da bütün bakanlıklar kapanıyordu. Ben dedim ki, haberleri erken yazarsak, gazeteyi erken çıkarırız. Böylece gazeteyi diğer gazetelerden bir gün evvel gönderdik Ankara’ya. Otobüs garajı vardı orada. Bütün Anadolu’ya giden otobüsler oradan kalkıyordu. Böylece Anadolu’ya da 48 saat önce gitti Vatan gazetesi. Bunu ben Vatan’da gerçekleştirdim. Gazete hemen ikinci gazete oldu. Daha önemli haberler olduğunda da İstanbul’a ikinci, üçüncü baskıyı yapıyorduk, değiştiriyorduk baskıyı. Sabahleyin diğer gazetelerle aynı haberleri verme imkanına kavuşuyorduk. Türk basınında yaptığım en önemli şey bu oldu. İkincisi de fotoğrafa önem vermek tabii. Fotoğrafın bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Irak’ta görev yapan bir foto muhabirinin, ‘‘Bizim fotoğraflarımız savaşı durduramadı’’ dediğini okumuştum. Televizyonun ve internetin etkisiyle insanlar eskiye oranla savaş görüntülerine daha duyarsız bir hale mi geldiler? Fotoğrafın savaşın durdurulmasını sağladığı tek olay Vietnam’dır. Amerikalılar orada 50 bin kişi kaybetmişlerdi. Fakat harbin durdurulmasını fotoğraftan beklememek lazım. Bir yandan da Irak Savaşı sırasında çekilen en etkili fotoğraflar, askerlerin Abu Gharib hapishanesinde çektiği fotoğraflardı. Dijital makinelerin yaygınlaşmasıyla herkesin elinde fotoğraf makinesiyle gezip çektiği fotoğrafları internet ortamında yayımlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben bunu yıllar önce söylemiştim. Fransa’da üç sene önce bana bundan sonra ne yapacaksın diye sormuşlardı. Ben amatör fotoğrafçıların fotoğraflarını toplayacak bir ajans kurmak istiyorum dedim. Bu bir anda 500 milyon fotoğrafçıyla çalışmak gibi bir şey olacaktı. Sonra o Tsunami olayı oldu, Londra’daki saldırılar oldu. Amerika’da, İngiltere’de bir sürü böyle ajanslar kuruldu. Bu büyük bir organizasyon ve hala böyle bir imkân var. Tekrar fotoğraf çekme imkanı vardı ama, onu da yapamadık. Sipa’dan ayrıldıktan sonra en büyük isteğim, Irak’a gidip Saddam’ı bulmaktı, fakat ben daha gidene kadar Saddam hop diye yakalandı, bütün fotoğraflar çekildi. Çekilmeyen resim kalmadı. Keşke yapmasaydım dediğiniz bir şey var mı? Yedikule’de sabaha kadar... Bugün Yedikule Zindanları’nda sabahın ilk ışıklarına kadar aralıksız eğlenebileceğiniz ‘Extreme Fest’ var. Saat 15:00’de başlayacak etkinlik üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Anima, Zardanadam ve Demir Demirkan; ikinci bölümde Yeni Türkü, Mavi Sakal ve Duman; ve üçüncü bölümde ise Dj Dirty Face müzik dolu bir gece yaşatacak. 14 saat boyunca kesintisiz müzik dinleyebileceğiniz gecenin bilet fiyatları 10 YTL. (0216 556 98 00) Fotoğraf: UĞUR DEMİR Zaten hava karardıktan sonra gazete basılmaz ki. Üç saatlik bir sürede oldu. Bizim o günkü tirajın otuz bine vardığını bile sanmıyorum. 2025 bin filandır en fazla. Gazetenin o vakit saatte 10 binden fazla basan bir makinesi yoktu. 50 senelik bir rotatifti o. Neler yazmadılar o konuda? Gazete daha önceden basılmış. Yunan hükümetinin tebliğini nasıl koymuşuz. Bu konu üzerindeki spekülasyon konunun önemi nedeniyle hiç bitmeyecek herhalde. Zannetmiyorum, yok. Basında ve internette 67 Eylül Olayları ile ilgili olarak sizinle yapılmış bazı röportajlar okudum. Size o olayların büyümesinde sorumluluk yükleyenler var. O tabii çok iğrenç ve yalan bir şey. Bir süre önce de Hürriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmenlerinden Muammer Kaylan’ın yazdığı ‘‘Kemalistler’’ adlı kitapta okudum. Orada da bu olaydan söz ediliyor. Atatürk’ün Selanik’teki evinin bombalandığını duyuran haberinizin yayınlanmasıyla İstanbul Ekspres’in satışının 30 binden 300 bine çıktığı yazıyor. W.A.S.P sonunda İstanbul’da 14 Temmuz günü gelmesi beklenen, ancak Blackie Lawless’ın sağlık sorunları nedeniyle ertelenen W.A.S.P konseri yarın akşam Refresh’de yapılacak. Saat 20.00’de başlayacak konserde, 80’li yılların başında Los Angeles’da kurulan W.A.S.P, kışkırtıcı müzikleri ve sıradışı sahne gösterileriyle sevenlerini coşturacak. 56 şehir ve 22 ülkelik ‘WASP 20062007 Dünya Turnesi’nin ikinci ayağı olan konser için biletlerinizi, Biletix’ten alabilirsiniz. (0216 556 98 00, biletler, 77 ve 45 YTL) Ne vakit çıktı bu kitap? Türkiye’de bu yıl yayımlandı. Fakat siz daha önce bu yöndeki iddialara yanıt verdiniz. Ben onları tekrar sormak istemiyorum. Sormak istediğim şey, siz bunların doğru olmadığını söylediniz, fakat bir yandan da bunu yaptığım için pişmanım, şimdi olsa yapmayabilirdim, dediniz. Bunlara en güzel cevabı bu serginin kataloğunda Tufan Türenç yazdı. Bu şimdi şey gibi; geçenlerde Lübnan’da Hizbullah ne dedi; bu iki kişiyi kaçırdık. Eğer böyle bir sonuç olacağını bilseydik yapmazdık, dedi. Bizim habere gelirsek, zaten olaylar başlamıştı. Böyle bir haberi vermemek gazetecilik yapmamak demek. O vakit televizyon yoktu. Biz bu haberi nereden aldık? Ajanstan ve radyodan aldık. Abartılmış denmesi de yalan. Gayet tabii ki, cinayet olduğunda ya da bir adam idam edildiğinde haber büyük veriliyor. Atatürk’ün evine bomba konuldu. Bombayla hasara uğradı. Bütün gazetelere yalan attılar, bomba atıldı diye haber verdirdiler. Yalan. Manşetin altında da Yunan hükümetinin verdiği tebliği yayınladık. Yunan hükümetinin bu işle hiçbir ilgisi yoktur diye. Ama tabii elli yıl sonra bana telefon eden iki kişi oldu. Bir Altan Öymen, bir de Zaman gazetesi. Bir de Özgen Acar’la konuştuk. Onun dışında bu olayın 50. yılı vasıtasıyla bütün yazılanlar benimle konuşulmadan oldu. Kimse bana telefon bile açmadı. Halbuki gazetede benim dışımda başka insanlar da vardı, onlar aranabilirdi. Ben, böyle olacağını bilseydim o haberi vermezdim dedim. Gayet tabii. Türk tarihinin en feci bir olayı. Türkiye’ye daha büyük bir kötülük yapılamazdı. Elbette ki böyle olacağını bilseydim, belki es geçilebilirdi bu dedim. Ama yine de diyorum ki, böyle bir olay olduğu vakit bunun üzerinde durmak şarttır gazetecilikte. Düşünmeden böyle 300 bin bastı deniyor. Şimdiki rotatiflerle bile 300 bin zor. Biz o haberi saat 01.00’da aldık. Gazete 04.30’da baskıya çıktı. O kadar zamanda zaten nasıl olacak? Söyledim onu daha önce, bilmem okudunuz mu? Okudum, evet. Doğru dürüst bir gazetecilik olsa, böyle diyenlere karşı bir de onların dediklerinin neden olmayacağına bakmak lazım. Ben güya Mithat Perin’le beraber Adnan Menderes’le buluşmuşum, öyle karar verilmiş. Ben Adnan Menderes’e hayatımda bir defa rastladım. O da, bir basın toplantısında. Ona sual sorduğum için ertesi günü beni gazeteden attırdı. 1956 senesiydi. 1955 senesindeki olaylardan dolayı onunla bir ahbaplığımız olsa, beni gazeteden attırmazdı. Dünya kupası için futbol maçımız vardı. Ona biz katılmadık ve hükmen mağlup olduk. Onu sordum, niçin böyle yaptık dedim. Orada aramızda bir münakaşa çıktı. Ertesi gün Mithat Perin’e telefon edildi, ben yazı işleri müdürü olduğum gazeteden ayrılmak durumunda kaldım. Sonra 67 Eylül’ün bir tertip olduğunu bana ilk söyleyen Fahrettin Kerim Gökay oldu. İhtilalden sonra İsviçre’de büyükelçiyken onunla röportaj yapmıştım. Sonra Yassıada’da fazla bir şey açıklamadı ama biliyordu ama ne olduğunu. Yıllar önde Sipa’yı 16 metrekarelik odada kurarken bu kadar büyüyeceğini hayal etmiş miydiniz? Evet. Haldun Simavi bir gün Paris’te benimle beraberdi. ‘‘Ne diye kuruyorsun böyle bir şeyi şimdi?’’ diye sordu. Ben bunu Avrupa’nın en büyük ajansı yapacağım dedim. Bu başarıyı yakalamanızı sağlayan temel neden sizce ne? Bach Günleri Türkiye’nin en önemli klasik müzik etkinliklerinden ‘İstanbul Bach Günleri’, 1221 Eylül 2006 tarihleri arasında altıncı kez İstanbullu müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. ‘Hakan Erdoğan Productions’ tarafından, ‘Kayra Şarapları’nın ana sponsorluğunda, gerçekleştirilecek olan festival, Aya İrini Müzesi, St. Antuan Kilisesi ve aralarında Fazıl Say’ın evinin de bulunduğu üç farklı evde düzenlenecek. Festival Rusya’nın en önemli oda orkestralarından ‘Musica Viva’nın 12 Eylül Salı günü, saat 21.00’de Aya İrini Müzesi’nde vereceği muhteşem gala konser ile açılacak. Piyanist ve şef Profesör Alexander Rudin yönetimindeki orkestra İdil Biret’e eşlik edecek. Ayrıca ‘Kayra Ev Konserleri’ kapsamında, Musica Viva Solistleri, üç değişik programla, 13, 14 ve 15 Eylül 2006 tarihlerinde müzikseverlerle buluşacak. (0216 556 98 00) Benim işe gazetecilikten başlamam. Hem fotoğrafçı hem gazeteci hem de idareci olmam. Hâlâ düzenli olarak fotoğraf çekiyor musunuz? Hayır. Sipa’dayken fotoğrafçılığa devam etmemi fotoğrafçılar istemediler. Neden? Başında bulunduğunuz bir ajansta aynı zamanda fotoğraf da çekerseniz rekabet yaratırsınız, o bakımdan. Büyük bir özveri gibi geldi bana bu. Maalesef öyle. Bugünkü Türk basınında fotoğrafın kullanımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün Türk basınında bana en çok acı Her gün bankaya para yatırılıyordu. İki bobin, iki bobin.... Bir kere 300 bin basabilmek için o kadar kağıt bile bulmak imkansız. Sonra o kağıtları nereye getirecekler, nereye koyacaklar, kim taşıyacak? Saat 5’te başladı baskı. 8’de bitti. çektiren şey, hala fotoğrafa yeterli önem verilmemesi. Bir de gazetelerde foto editörü yok. Yani diğer memleketlerde, mesela Time mecmuasında yalnızca kapak resimlerini seçen bir yazı işleri müdürü var. Burada gazetelerde resim altı bile koymuyorlar. Fotoğrafçının ismini yazmıyorlar. Yoksa Türkiye’de çok iyi fotoğrafçılar var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle