27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 09 14/9/06 16:57 Page 1 CUMARTESİ EKİ 09 CMYK 16 EYLÜL 2006 CUMARTESİ 9 Ortaçağa gitmeye ne dersiniz Eğer tarihe ilgi duyuyorsanız bir süre sonra döneme ait okuduğunuz kitaplar, filmler ve bildik söylemlerden sıkılıp o dönemde insanların gerçekten nasıl yaşadığını merak etmeye başlarsınız. Gezdiğiniz antik kentler gözünüzde canlanmaya başlar, agoralar sessiz yıkıntılar olmaktan çıkıp ete kemiğe bürünür. Satıcılar, zanaatkârlar, tüccarlar, o gürültü ve keşmekeş gözünüzün önüne gelir. Gittiğiniz kentlerde şatoları, burçları arar, önünde hayallere dalarsınız. Ama sonra silkinip o günleri göremeyeceğinizi anlarsınız. Bir burukluk kaplar içinizi. Zaman makinesi olmadan o günlere dönmek mümkün olmasa da yaşananların bir bölümünü (tabii fazla ciddiye almadan) yeniden yaşayabileceğiniz bir ülke var: Almanya. Başka ülkelerde yaygın olup olmadığını bilmiyorum ama Almanya’nın birçok kentinde her yıl, tarih bilincini aşılamaya yönelik, iç turizmi canlandıran eğlenceli etkinlikler düzenleniyor. Kendinizi birdenbire ortaçağda buluyorsunuz. Ülkede, kentlerin tarihi dokusu çok iyi korunduğu için arzu edilen atmosferi yakalamak kolay oluyor. Bu ortaçağ etkinlikleri genellikle kasabaların ya da kentlerin iki katlı eski tip evlerin bulunduğu Altstad (eski şehir) bölümünde yapılıyor. Etkinliklere daha çok genellikle hafta sonu tatilinde sportif eğlencelere gitmeyen küçük çocuklu çiftler ve yaşlı Almanlar katılıyor. HAKAN AKARSU SEVİM ERTEMUR Yanağındaki yarayı dişleyen sineği kovaladı çocuk; elinin tersiyle telaşsız. Kömür gözleri, kömür madeninde yıldız ararken Uzaktan babası göründü, hayal meyal. Olmayan bacağından ve koltuk değneğinden tanıdı babasını. Boşta olan eline baktı babasının; boştu. Yeniden daldı kömür madenine kömür gözleri. Yıldız aradı: Kömür gözlerini aydınlattı önce gördüğü yıldız. Bir tanecikti ama olsundu; vardı ya! Gözlerinden yüzüne aktı yıldız. Bütün yüzüyle gülümsedi. ‘‘Ah! Bir de çiçek olsaydı’’ diye geçirdi içinden. Son kez çiçek gördüğünde kardeşi ölmemişti daha. Hatta, hatta belki de doğmamıştı bile. Yıldıza baktı tekrar ve uzun uzun. Bombardıman başladı aniden, bilmem kaçıncı kez. Kollarını başının üstüne attı bilinçsizce. Sesler kesildiğinde çekti kollarını ve korkarak yıldızı aradı kömür gözleri. Yoktu, besbelli vurulmuştu yıldız. Derin bir kömür madeniydi yine, yeniden gökyüzü Yanağındaki yara kaşındı yeniden. Sinek de yoktu artık; kendi kaşıdı. Görmezden gelemezdik ? HERŞEY AYNI... Şimdi gözünüzde canlandırmaya çalışın... Bir yanda tüy kalemle yazı yazan katipler, bir yanda elindeki hayvan kabuğundan enstrümanıyla müzik yapan deli bakışlı genç bir müzisyen, diğer yanda sokağın sonuna ilkel tezgâhını kurmuş çalışan bir marangoz... Köyün birahanesinden gelen şen kahkahalar ateş önünde çalışan demircilerin örs ve çekiç seslerine karışıyor. Onların hemen yakınındaki alanda ise kasabanın koruyucu şövalyeleri yapılan silahları deneyip çalışıyorlar. Çocuklar hayranlıkla büyüklerini taklit etmeye çalışırken, anneleri çadırların önünde ateşte yemek pişiriyor. Köydeki zanaatkârların elinden çıkma giysileri ve silahları kuşanıp dolaşan ziyaretçiler ise oyuna katılmanın mutluluğunu yaşıyor. Bu festivalde asıl beklenense profesyonel ortaçağ kulüplerine üye şövalyelerin oyunları. Genellikle kasabanın açık alanındaki çayırlıkta yapılan gösteriler gerçekten nefes kesici. Kötü kara şövalyeler, uzun saçlı güzel prensesler uğruna verilen savaşlar, gerçeğine çok yakın hissi uyandıran vurdulu kırdılı oyunlar... At üzerinde birbirine saldıran uzun mızraklı şövalyeler çarpışmanın şiddetiyle bazen attan düşüyor, bazen de ellerindeki mızraklar paramparça olup sağa sola izleyenlerin üzerine düşüyor. Almanya’nın birçok kentinde düzenlenen ‘‘Ortaçağ İhtişamı’’ programında mızrak turnuvaları, zanaatkar pazarları, veba salgını canlandırması ve dönem müziklerinin seslendirileceği konserler yer alıyor. Ender görülebilen bir etkinlik de sadece dört yılda bir düzenlenen ‘Landshut düğünü (1475)’. En ince ayrıntılarına kadar hazırlanan düğün birkaç hafta sürüyor ve izleyenlerde hayranlık uyandırıyor. Düğün, Landshut First’ünün halkı selamlamasıyla başlıyor, devasa bir geçit töreniyle sürüyor. Gece ise tiyatro gösterileri ve halka açık yemek davetleri ortaçağ atmosferini tamamlıyor. Binlerce Landshut’lu, tarihi olabildiğince gerçekçi kılmak için aylarca hazırlık yapıyor. ŞÖVALYE TURNUVASI En büyük ortaçağ askeri organizasyonu ise Hessen eyaletindeki Breitenbach’ta bulunan Herzberk şatosunda kuruluyor. Bin yıllık bir tarihe sahip Moyland Şatosu’nda düzenlenen şövalye turnuvası da haklı bir şöhrete sahip. Bu turnuva için Almanya’nın ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinden gelen şövalyeler defne yaprağından yapılan taç için yarışıyor. Almanya’da ortaçağ tutkunu çok insan var. Fan kulüpleri, dönemin kostüm ve silahlarını satan dükkanlar, tartışma grupları internette oldukça fazla yer tutuyor. Gruplar haftasonlarını hep beraber açık alanlarda kurdukları çadırlarda ortaçağ ortamında geçiriyor. Festivale katılmak isteyenler her kent için hazırlanan internet sitelerine girerek etkinlik tarihlerini öğrenebiliyor. Ümran Davran’ın şiiriyle başlamak istedim söze. Dünya genelinde pek çok ülkede hala savaşın, yoksulluğın ve açlığın hüküm sürdüğü günümüzde o kadar çok şeyi anlatıyor ki Davran’ın dizeleri... ABD yönetiminin Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirebilmek için çeşitli bahanelerle başlattığı Irak’a yönelik saldırı, ardından İsrail’in iki askerinin Hizbullah tarafından kaçırıldığı savıyla Lübnan’ı bombardımana tutması... Çocukkadın, terörist ayrımı yapılmadan, kısacası hiçbir kıstas gözetilmeden yapılan bombardıman sonucunda bilindiği gibi İsrailliler, BM temsilcileri bile zarar gördü... Beyrut’taki BM’nin Acil Durum Koordinatörü Egeland, ‘‘Evler blok blok yıkılmış. İnsani yasaların ihlali’’ değerlendirmesini yaparken bombardımanların sonucunda bir kez daha savaşın korkunç ve acı yüzü yansıdı fotoğraf karelerine... Bazı gazetelerin birinci sayfalarında yayımlanan, bombardımanda ölen Lübnanlı bebeklerin, çocukların fotoğrafları hepimizin yüreklerini sızlattı. Neden savaşıldığından habersiz, patlamamış bombaları oyuncak sanıp oynayacak kadar masum çocuklar!.. Yaşamla henüz tanışmaya başlamışken yaşama hakları ellerinden alınan Lübnanlı çocukların bu görüntüleri ‘‘Ne yapabiliriz’’ diyen fotoğrafa gönül vermiş 100 fotoğrafçıyı da harekete geçirdi. Lübnanlı çocuklara yardım için sergi açmaya karar verdiler ve bunun için tam ‘‘1 ay uğraşmaları’’ gerekti ama şimdi mutlular. ‘‘Bir damla da siz olun’’ sloganıyla yola çıkan ‘‘www.fotokritik.com’’ sitesi üyelerinin sergisi 30 Eylül7 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da Taksim Metro Sergi Salonu’nda açılacak. Ulaşım AŞ, Kızılay, PestGo Ltd. Şti, Göçerler, Fırat Plastik AŞ’nin sponsor olduğu sergide, ‘‘100 çocuk, 100 isim, 100 bakış’’ olarak fotoğraf karelerine yansıyan çocuk fotoğrafları Kızılay’a yapılacak 100 YTL ’lik bağış karşılığı alınabilecek. Bu projenin gönüllülerinden Ümran Davran, ‘‘Görüp görmezden, duyup duymazdan gelemezdik’’ diyor ve bizi bilgilendiriyor: Bu proje nasıl doğdu? Lübnan savaşı ve gazetelere, televizyonlara yansıyan bombalamalarda öldürülmüş çocuk görüntüleri hepimizi üzdü. Derken bir arkadaşımız ‘‘www.fotokritik.com’’da Lübnan’daki çocukların durumunu gösteren bu fotoğrafları yayımladı. Bu, siteye üye pek çok fotoğrafçı arkadaşımızı etkiledi. Herkes eleştirilerini, düşüncelerini yazmaya başladı ve bir şeyler yapmamız gerektiği görüşüne vardık. Sonuçta bu proje doğdu. Bizler fotoğrafa gönül vermiş insanlar olarak çevremizde olana bitene duyarsız kalamazdık. Özellikle de çocuklar söz konusu olunca! Çocuklar için yola çıktınız. Evet. Bir damla da biz olalım dedik çocuklar için. Bu amaçla başta İstanbul olmak üzere çeşitli illerde 100’er fotoğraftan oluşan fotoğraf sergileri açıp, gelirini Kızılay aracılığıyla ve Lübnanlı çocukların ihtiyaçları doğrultusunda onlara aktarmayı düşündük. Sergilenecek fotoğrafların içerikleri hakkında bilgi verir misin? 100 fotoğraf gönüllüsü arkadaşımızın gezdikleri, gördükleri ülkelerde ve Türkiye’de fotoğraf makinelerine yansıyan çocuk resimlerinden oluşuyor. UNICEF Türkiye temsilciliği ile de işbirliği yapmak istediğinizi biliyorum. Evet. Ama olumsuz sonuçlandı. Malum bir sürü yardım kuruluşları var. Ama biz politize olmasın istedik. Bunun için de, UNICEF tarafsız ve uluslararası bir kuruluş düşüncesiyle ve nakit yardım yapabilen tek kuruluş olduğu için ilk onlara başvurduk. Çünkü ambargo söz konusu olduğu için hiç bir kuruluş nakti yardım yapamıyor. Gerekli bağlantıları yapıp görüştük. 4 Eylül’de protokol oluşturalım, görüşelim, dediler. Her şey yolunda gibi konuştuk. Afiş örneği ile fotoğraflardan oluşan bir CD hazırlayıp verdik. Ancak ertesi günü ‘‘Malesef toplantıdan olumsuz sonuç çıktı. Sizinle çalışamayacaklar’’ dediler. Bunun üzerine gerekçesini sordum ve yazılı cevap istedim. Sonucun olumsuz olduğunu bana yazılı olarak faksla bildirdiler ama tüm sorularıma karşın gerekçe bildirmediler. Onun üzerine Kızılay’la görüştük. Bizim fotoğraflara karşılık yapılacak bağışları Lübnan fonuna aktaracaklar ve ayni yardıma çevrilerek ihtiyaç malzemesi olarak Lübnan’daki çocuklara yollanacak. İlk sergimiz Ulaşım A.Ş. nin katkılarıyla İstanbul Taksim Metro Sergi Salonu’ nda 30 Eylül7 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek. Kişi, kurum ya da kuruluşların, sahip olmak istedikleri her fotoğraf için Kızılay’ın tüm bankaların 2868 nolu hesap numarasına 100 YTL bağış yapmaları ve dekontu açıklayacağımız faks numarasına fakslamaları yeterli olacak. Sergiden sonra fotoğrafları adreslerine ulaştırılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle