19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 14 14/9/06 16:54 Page 1 CUMARTESİ EKİ 14 CMYK 14 16 EYLÜL 2006 CUMARTESİ Kuşbazdım bir zamanlar Kuşların dilinden anladığını söyleyen Okan’a inanmıştım. Bana verdiği paçalı güvercine takla attırmasını seyredince, içim gitmişti. Çaldığı ıslıkla güvercini kanatlandırıp gökyüzüne salması görülmeye değerdi. Onlar için kurup düzenlediği kuşevleri ise dillere destandı. Taş oymakta, kafes yapmakta üstüne yoktu. Kuşların dilinden anlamada kimse eline su dökemezdi. Benden birkaç yaş büyük olması onun her sözünü dinlemem için yeterli nedendi... Gerçi ‘‘ağabeyi’’ demesem de, o bu yaş farkını hissettirir, arada bir ‘‘ben senin abinim unutma’’ diyerek her söylediğini yapma, ona inanmaya yöneltirdi beni. Kuşlara düşkün olduğumdan, onun peşinden ayrılmaz, her dediğini yapar, gözümü üzerinden ayırmazdım... İyi bir kuşbazlığın yolu, bunu iyi bilen birini gözlemekten geçer, diyordum kendi kendime... Onun, yaptığı tek şey, beni bütün bu işlerinin ortağı kılması, her dediğini yaptırmasıydı. Evlerinin arka bahçesindeki metruk bir yapıyı tamamen kuşevine çevirmiş, mahallenin çekim odağı yapmıştı. Kuşbazlığı dillerdeydi... Kuş pazarlarının vazgeçilmez siması Okan ile akrabalığımız ise ona itaat etmemin bir başka nedeniydi. Kimi mahallelinin lanetlediği, kiminin acıyarak baktığı, kiminin de hayranlıkla dilinden düşürmediği Okan; benim gözümde de bir kahramandı. Kuş avına çıktığımız günlerde, hazırladığı tuzaklar, kurduğu ökseler, bunları siperde bekleme anları; her bir şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattığı bir süre sonrasında şenliğe dönüşürdü. ‘‘İyi bir kuşbaz, önce kuş avlamasını bilecektir. Bunun için de yapacağı ökseler, hangi kuş neye gelir, nasıl avlanır bunları öğrenmelidir. Kuş dilini ancak bunları bilirsen öğrenebilirsin...’’ Onun bu türden sözleri çekip almıştı beni o dünyanın içine. Bir tür ona çırak durmuştum. Gidip zahireci Zakir Usta’nın yanında çalışmam da bundandı. O öğlen namazına gittiğinde, Okan bir çuvalla gelir, kuşyemi alır giderdi. Öylesine rahat, güvenliydi ki; dükkânın sahibi sanırdınız onu. Kendince usulü vardı; Zahire dükkânında kuşyemleri için ayrılan yerde öbeklenen açılmamış çuvalları açar, her birinden birer lenger alır, çuvalları aynı ustalıkla dikerdi. Bu oyunumuz bir gün ortaya çıkınca, benim de zahireci çıraklığım sona ermişti. Okan’la dillere düşmüştük artık. Hafta sonları bit pazarında kuş ve yumurta satışı, yaptığı kuşevlerinin siparişlerini alma işi biter bitmez soluğu maşatlıkta alır bu kez yanımızdaki kafeslerde getirdiğimiz paçalı güvercinleri gökyüzüne salar onların takla atmasını seyre dalardık. O 1957 çıkardığı Bazı evlerin damlarına kurduğu ökselerde yakaladığı bıldırcınların kafalarını kopararak orada ızgara yapıp yediğini, kafeslere kapattığı kuşları günlerce yemsiz, susuz bıraktığı bu söylentilerin bazılarıydı. Bir gün, onun Doktor Kâmil Bey’in av tüfeğine hedef olup öldüğü haberini aldığımda; okuldan yeni çıkmıştım. Son dersi zor etmiş, çıkar çıkmaz Okan’a gitmeye, kapısını zorlamaya, beni bahçeye almasına karar vermiştim. Daha da olmazsa, evlerine en yakın bir evin damına çıkıp onu orada gözetlemeye ahdetmiştim. Eve gelip okul giysilerimi çıkarıp kasketimi çantamı bir yana atıp dışarı çıkacaktım ki; annem: ‘‘Sakın Okanlar’a gideyim deme... Orada kötü Erzurum doğumlu. şeyler oldu,’’ sözleriyle beni duralatmıştı... İstanbul Marmara Üniversitesi Sorularımı yanıtsız bırakınca tıknefes Okanlar’ın Eğitim fakültesini bitiren Andaç, İÜEF’de kapı önünde buldum kendimi... ‘Dış Göç Olgusunun Edebiyatımıza Yansıması’ Kapıda bir polis duruyordu. Bir de yeşil cip konusunda yüksek lisans yaptı. vardı. Polise yaklaşıp içeri girmeye cesaret TürkçeEdebiyat öğretmeni olarak FERİDUN edemedim. Ama kötü bir şeyin olduğunu liselerde ve Marmara Üniversitesi’nde görev aldı. Özel Geri dönmektense, evin tam ANDAÇ kurum ve kuruluşlarda eğitim, halkla hissetmiştim. karşısındaki Taşçeşme’nin önünde beklemeye ilişkiler, idari işler, yayıntanıtım, koyuldum. reklam ve insan kaynakları konusunda Sokaktan gelip geçen yoktu... Hava yöneticilik yaptı. Deneme ve söyleşileri kararmak üzereydi. Yazko Edebiyat, Somut, Yeni Düşün, Babamın eve gelme saati de yaklaşmıştı. Varlık, Broy, Milliyet Sanat, Çağdaş Türk Dili, Gergedan, Şehir, Adam Beni burada görmemeliydi. Ama oradan da Sanat, Gösteri, Edebiyat ve Eleştiri, kopamıyordum. Yeni Biçem, Adam Öykü dergileri Aklıma, evin bitişiğindeki binanın çatısı ile Cumhuriyet, Yeni Yüzyıl ve gelmişti. Damdan dama geçerek çatıya çıkıp, Evrensel gazetelerinde oradan da Okanlar’ın bahçeye atlardık. Bahçenin yayımlandı. yanı başında yıkılan evin yerine yapılan bu yeni yapı Doktor Kâmil Bey’in eviydi. Tek katlı kavalını binanın, açık bir terası vardı. Bütünüyle bahçeye üflerdi; bense, dönük teras doktorun gözlemevi gibiydi. Çünkü yetmeyen nefesimle, baldıran sapından yaptığım yaz kış teleskopunun başından ayrılmazdı. mızıkama asılırdım. Yer gök susar, bizi dinlerdi. Doktorun bu hali mahallelinin dilinde oyuna Kuşlar o sesle yükselir alçalır; maşatlık taşları dönüşmüş, öyle ki; ‘‘Doktor civanım, seni seviyor uğultularını keser, bazen ağuya, bazen özleme, canım,’’ diye diye, biz çocukların eğlencesi olmuştu bazen de şenliğe dönüşen sesimize kulak verirdiler. Kâmil Bey. ‘‘Ölülerde ses ister,’’ derdi Okan. Beni çekip Onun bu gökyüzü seyirlerine kimse anlam götürdüğü maşatlıkta korkum dinerdi, Okan’ın veremezdi. Hatta, bazen, ‘evleri gözetliyor,’ diye de yanında güven duygusunu siper ederdim kendime. adı ünlenirdi. Kuşlar yorulup da kafeslerine girince, taş oyununa Kuşlar terasta yuva yapalı beri, Okan oraya verirdik kendimizi. musallat olmuş, Kâmil Bey’in de başına bela Bizim Okan’la kuş sevdamız, oyunların bendinden geçme ayinimiz Okan’ın bir av tüfeğinin kesilmişti. İşte gene böyle bir günde, münakaşa etmişler; saçmalarına hedef olmasıyla son bulmuştu. Kâmil Bey’in içeri girip çıkmasıyla av tüfeğini Ortaokula yeni başlamıştım... Okan, okulu Okan’a doğrultup tetiği çekmesi bir olur... bitirememiş; babasının ölümü sonrasında Bu olay Okan’ı hayatımdan kopardığı, beni annesinin, yakın bir mahallede okul inşaatı yapan güvercinlere küstürdüğü gibi Doktor’u da dört bir müteahhide gizlice kaçmasıyla o büsbütün duvar arasına göndermişti. kuşlarına vermişti kendini. Ondan bana yadigâr kalan kafesi, ökseyi hâlâ Kocaman evde anneannesiyle bir başına kalan saklar; ‘‘Ollum (oğlum) kuşbaz olmak için kuşları Okan; o bahçeye, bahçedeki kuşevine kapanmış, sevmek yetmez, dilini anlayacaksın; bunun için de uzunca süre onu gören olmamıştı. bin fırın ekmek yemen gerekir,’’ sözlerini sık sık Bu kez, onun adı, ‘kuşlara eziyet ediyor’a hatırlarım... çıkmıştı. kabus olmaktan çıkıyor Meme kanseri kâbus Meme kanseri yüzyılın korkulu rüyalarından biri aslında... Hele kadınlarda ŞERİFE daha sık rastlanır olması, her kadının başına olasılığı bu rüyayı daha bir gerçek ŞİMŞEK gelme kılıyor... Meme kanseri, teşhis edilir edilmez insanın yaşamını belki tamamen farklı yönlere çeken bir hastalık. Doktorun kanserden şüphelendiğini söylediği andan itibaren size ne olacağı; ne yapacağınızı, neyin doğru olacağını bilemediğiniz kocaman soru işaretleri. Ancak bugün meme kanserinden korunmanın ve hiç değilse erken dönemde tanı konulmasını sağlamanın modern imkânlarına sahibiz. İsterseniz tüm bunları şimdilik bir kenara bırakıp, kadın olarak meme yapımıza göstermemiz gereken özeni, nasıl ve ne zaman sorularını yanıtlamaya çalışalım. Her kadın meme kontrollerine 20’li yaşlarda başlamalı. Bu muayeneyi her ay adetin yedinci gününden sonra kendi kendimize yatarak, ayna karşısında, banyoda yapabiliriz. Kendi kendimize muayenemizi nasıl yapabileceğimizi öğrenmenin en güvenli yolu bir genel cerrahi uzmanına veya özellikle meme hastalıkları ile ilgilenen bir uzmana başvurmamızdır. Şimdi ‘‘ben kendi kendimi muayene ediyorum ama hiç birşey anlamıyorum!’’ dediğinizi duyar gibiyim... Hemen vazgeçmeyin. İlk birkaç muayenenizi kendi meme yapınızı tanıma süreci olarak değerlendirin. Birkaç muayeneden sonra memenizde daha önce karşılaşmadığınız bir değişikligi farkedebildiğinizi hayretle göreceksiniz. Unutmayın ki sizden istediğimiz meme hastalığı teşhisi koymanız değil, alışılmadık bir belirtide doktorunuza vakit kaybetmeden ulaşmanızı sağlamaktır. Memenizde oluşabilecek akıntı, elinize gelen sertlikler, yumrular, şişlikler, deride kızarıklık, deride çekintilerin oluşması, koltuk altınızda elinize gelen şişlikler sizi doktorunuza götürmesi gereken belirtilerdir. Kadınların meme kanseri korkusu ile polikliniklere en sık başvuru nedenleri ‘‘memede ağrı hissi veya ağrılı şişlik oluşması’’dır. Oysa kötü huylu olabilecek meme şişliklerinin çok büyük bir bölümü ağrısızdır. Meme kanserinde ağrı çok geç dönemlere kadar hiç ortaya çıkmayabilir. Ağrılı şişliklerin çoğunlugu ‘‘fibrokistik meme yapısı’’ olarak bilinen değişikliklerdir ve kanserleşmezler. ü yk Ö Op. Dr. Memede elimize gelen ağrısız, kenarları düzensiz şekilli, az hareketli veya hiç hareket ettirilemeyen şişlikler bizi uyarmalıdır. Bizi çok tedirgin edebilecek durumlardan birisi de hiç şüphesiz meme başından gelen ve çeşitli renklerde olabilen akıntılardır. Bu akıntıların çoğu masumdur ve kanserle ilişkilendirilmez. Kendiliğinden yani meme başını sıkmaksızın gelen kanlı yada kahverengi akıntılar biz doktorlar için ileri incelemeyi gerektirebilecek bulgu olabilirler. Doktorunuza bildirmeniz kaydı ile süt renginde, şeffaf, yeşil vb akıntılarda hemen telaşlanmamız gerekmez. Meme kanserleri ile ilgili belirtilerden birisi de memedeki şişliğin deride çekinti, kızarıklık, şekil değişikliği oluşturmasıdır. Genellikle bu belirtiler ilerlemiş meme kanserlerinde olursa da inflamatuar meme kanseri dediğimiz ve meme kanserinin nisbeten kötü gidişli bir türü olma ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır. Bazen meme kanserleri meme içerisinde herhangi bir şişlik, kitle oluşturmadan koltuk altından başlayabilir. Yapılan tetkiklerde memede herhangi bir belirtiye rastlanmayabilir. Bu nedenle koltuk altımızda oluşan ve kısa sürede geçmeyen şişlikler bizi doktora götürmelidir. Doktorumuz meme muayenemizi yapacak ve gerekli görürse yardımcı teşhis metodları için bizi yönlendirecektir. Meme hastalıklarının teşhisinde meme ultrasonografisi ve mamografi en değerli tetkiklerdir. Kırk yaş altı kadınlarda meme ultrasonu ile tanıya gidilmeye çalışılırken kırk yaş üzerinde meme ultrasonu mamografinin ayrılmaz bir parçası halindedir. Mamografi ve meme ultrasonografisi sadece meme kanserlerinin tanısında değil, meme kanseri icin yapılması gerekli taramaların da ana elemanlarıdır. Son yıllarda kullanımı hızla artmakta olan manyetik resonans görüntüleme ileri bir tetkik olup mamografi ve meme ultrasonu ile teşhis edilemeyen durumlarda gereklidir. Mamografi veya ultarosonografi sonrasında eğer şüpheli bir durum saptanırsa doktorunuz sizden biyopsi yöntemleriyle mikroskop altında teşhis konulabilmesi için örnekleme yani parça alma işlemini isteyebilir. Geldik aslında en kritik noktaya... Eğer biyopsi sonucu; mikroskopik incelemesi sonrasında kötü huylu hücreler içeriyorsa sırada tedavinin bundan sonraki bölümünün hasta ve ailesi ile birebir tartışılacağı aşama gelmektedir. Teşhis edilmiş meme kanserinin halen kabul edilir ilk tedavisi cerrahi yani ameliyattır. Genellikle ilk yapılması gereken, ileri hazırlıkları takiben hastalıklı bölgenin tam olarak vücuttan alınmasıdır. Günümüzdeki gelişmeler sayesinde artık kadınların meme kanseri nedeniyle birkaç klinik durum haricinde memelerini kaybetmek yerine, sadece kanserli bölümün çıkarılması, veya memenin çıkarılıp yine aynı ameliyatta hastaya yeniden meme oluşturulması gibi seçenekleri vardır. Artık meme kanseri ameliyatlarında gerekmediği takdirde tüm koltuk altı bezlerinin alınması da söz konusu değil. Bunun yerine ‘‘sentinel lenf nodu biyopsisi’’ dediğimiz ve meme kanserinin atlama olasılığı en yüksek olan ilk koltuk altı bezesinin çıkarılması ve eğer bu beze kanserle tutulmadı ise koltuk altındaki diğer bezelerin çıkarılmaması sıklıkla mümkün olmaktadır. Meme kanseri ameliyatı sonrasında sırada hastanın vücudunda kalmış olması muhtemel mikroskopik kötü huylu hücreleri öldürmek için kemoterapi denilen ilaç tedavisi ve memede kalması muhtemel tümör odaklarını öldürmek için ışın tedavisi dediğimiz radyoterapi bulunmaktadır. Kemoterapide son yıllarda oluşan büyük ilerlemeler sayesinde artık çok daha az yan etkili ilaçlarla hastalar bu dönemi daha rahat geçirebilmektedir. Kemoterapi sonrasında uygun olan hastalara endokrinoterapi denilen hormon benzeri birtakım ilaçların verilmesi de söz konusu olabilir. Radyoterapi dönemi uygun şartlarda ve şekillerde yapıldığı takdirde en az yan etki ile atlatılmaktadır. Meme kanserinden korunmak için düzenli beslenmek, egzersiz yapmak, kilolu olmamak, kendi kendimizi muayene ve doktor muayenelerimizi düzenli olarak yaptırmamız gerekir. Unutulmamalıdır ki meme kanserine yakalanmış olmak tedavi süreci ve takibi yönü ile hepimizin korkulu rüyası gibi de dursa, artık tedavi edilebilir hastalıklar grubunda yer almaya başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle