19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 10 14/9/06 17:01 Page 1 CUMARTESİ EKİ 10 CMYK Si ne ma 10 Indochine, Doğu Batı gibi başarılı filmlerin yaratıcısı Regis Wargnier, son çalışması Man to Man’de şaşırtıcı bir insan serüvenini anlatıyor. 43. Altın Portakal Film Festivali’ndeki senaryo atölyesine katılacak senarist Michel Fessler’le senaryoyu oluşturan Wargnier, genç bir Kamerunluyla bir Pigmenin doğdukları Afrika’yı artlarında bırakıp yaşamlarının yönünü değiştirmelerini ele alıyor. Sinema dünyasından çok uzak bu iki Afrikalı, Cecile ve Lomama, Kristin Scott Thomas ve Joseph Fiennes’le birlikte kameranın karşısına geçtiler. 1870’de bir grup Pigme serüvenci bir kadınla bir doktor tarafından anavatanlarından alınarak Avrupa’ya getirilirler. Kadının amacı bu insanları yaban hayvanları benzeri sergilemek, erkeğinkiyse maymun ile insan arasındaki eksik zinciri tamamlamak, bu küçük kadınla küçük adamın kendisi gibi birer insan olduğunu kanıtlayarak öteki bilim adamlarının savlarına karşı çıkmaktır. Bu yerlilerin hemen hemen sessiz sayılacak oyunları, Man to Man’in ruh ve duygu yoğunluğu demektir Regis Wargnier için: ‘‘Başından beri Toko ve Likola’yı canlandıracak iyi oyuncular bulamazsak öykünün işe yaramayacağını biliyordum. Michel ile senaryoyu yazmaktayken yapımcılardan teknisyenlere dek herkes bize Pigmeleri nasıl halledeceksiniz diye durmaksızın soru soruyordu.’’ Luc Besson’dan veda Üç Palmiyeli film Derinlik Sarhoşluğu, Nikita, Leon ve Beşinci Element filmlerinin yönetmeni Luc Besson, sinemayı bırakıp sade bir vatandaş olmak istediğini açıkladı. Luc Besson’un Fransa’da 13 Aralıkta vizyona girecek animasyon filmi ‘Arthur ve Minimoylar’ yönetmenin 10. ve son filmi olacak. Geçtiğimiz mayıstaki Cannes Film Festivali’nde artık kendini vatandaşlık görevlerine adamak istediğini belirten yönetmen ‘‘İşte bu, bitti’’ dedi. 62 milyon avroluk büyük bütçeli filmini tanıtmak üzere RTL’ye davetli olan Besson, sinema kariyeriyle gurur duyduğunu açıklarken; ‘‘Onlar benim 10 küçük bebeğim, hepsini çok seviyorum. Bu filmleri yaptığım için çok memnunum ve bitti’’ dedi. Gelecekteki projeleri hakkındaki soruları da cevaplayan Besson; ‘‘Vatandaşlarımla, gezegenimle ilgilenmek, banliyöler ve doğa yararına hareket etmek ve birçok değişik şey yapmak istiyorum’’ dedi. Banliyölerde yaşayan gençler için bir dernek kurma hazırlığı içinde olduğunu söyleyen yönetmen; ‘‘Tüm bu gençler konusunda çok hassasım ve çok heyecanlanıyorum’’ diye konuştu. Amores Perros (Paramparça Aşklar ve Köpekler) ile 21 Gram’ın yönetmeni Alejandro Gonzalez Inarritu’nun Cannes Film Festivali’nde üç ödül kazanan yeni yapımı Babel Türkiye’de 10 Kasım 2006’da gösterime girecek. Başrollerini Brad Pitt, Cate Blanchett, Gael Garcia Bernal ve Koji Yakusho’nun paylaştığı filmin çekimleri bir yıldan uzun sürede üç farklı kıtada gerçekleştirildi. İnsanoğlunun iletişim eksikliğinin kökenlerini anlatan İncil’deki bir efsaneyi güncelleyen Babel, gerçekle kurguyu kesiştiren bir dram. ??????????????????????????????????? Pigmenin başarı öyküsü ASLI SELÇUK ????????????????????????????????????? PİGMELERDEN OLUŞAN DANS GRUBU Konusuna tutkuyla sarılmış, kahramanlarını bulacağı inancıyla dolu yönetmen, Batı uygarlığına karışmış Parisli, Londralı siyahi oyuncuların, dansçıların içinden bulmak, onları Afrikalılaştırmak yerine zoru seçer, onun için önemli olan özgünlüktür, yani gerçek pigmeleri bulmaktır. Ekim 2003’te casting ajanı Nicolas Ronchi Afrika’ya gidip aşağılanan, milislerce eziyet edilen, başka kavimlerce kötülük getirdiğine inanılan pigmeleri arayıp bulmaya çalışır. Üç ay boyunca Kamerun ve Kongo’nun altını üstüne getiren Ronchi, yerel castingcilerle çalışır, deneme filmleri çeker, ilginç tipler bulur ama tek bir Pigme bulamaz. Wargnier çekim mekanlarına bakmak üzere Kongo’ya gelince Saba Kraliçesi’ne benzeyen, iriyarı Kongolu televizyon sunucusu Sabrina onu amatör Pigmelerden oluşan dans grubundaki Lomama ile tanıştırır. Lomama’yı görünce heyecanlanan sinemacı sonunda oyuncusunu bulmuştur: ‘‘Öylesine rahatladım ki, büyük bir mutluluk duydum. İki buçuk yıldır bu projeyi çalışıyorduk, gerçek Pigmeleri bulamasaydım filmi yapamayacaktık.’’ Aynı zamanda Kamerunlu casting ajanı, ufak tefek hizmetçi arkadaşı Cecile’i Likola rolü için yönetmene getirir. Ciddi bakışlı, ışıltılı bir gülümsemesi olan Cecile, Yaunde’de yaşamaktadır, çocuğunu ayrıldığı kocasına bırakmıştır, zor bir durumdadır. Deneme çekimleri yapılır, Cecile Likola olmuştur. Asıl zorluklar yeni başlamaktadır, Lomama ve Cecile’in pasaportları, çalışma izinleri için aylarca uğraşılır. Ayrıca iki oyuncunun menajerleri, Kongolu Sabrina ile Kamerunlu ajan arasında inanılmaz bir çekişme vardır. Fransızca konuşmasına karşın Cecile son derece şaşkındır, uygarlık şokuna girmiştir. Lomama’nın durumu daha da ilginçtir, yıldız havalarında dolaşan Sabrina ile araları çok gergindir. ‘‘Gerginlik baskıcı Afrikalılarca hor görülen Pigmeler sorunundan kaynaklanıyordu’’ diyor Wargnier. ‘‘Buna karşın filmin öyküsü Lomama’yı etkiledi. Çekimin sonuna doğru Atalarımın yaşadıklarını düşündükçe yüreğim sızlıyor demeye başladı.’’ Romeo ve Juliet’ten de önce ALPER TURGUT İçine onur, gurur, kahramanlık ve savaş katılmadan, ille de aşk yaşanmadan destan olmaz, olamaz... İşte bu formülü layıkıyla uygulayan ‘‘Tristan ve Isolde’’ ile ‘‘Beowulf ve Grandel’’ adlı destan uyarlaması iki film yakında gösterime girecek. Epik sinemaya özlem duyanlar, ‘‘kara sevda’’ öykülerini, canavarları, büyücüleri, kralları, şövalyeleri beyazperdeye taşıyan her iki yapıma (şiire ve operalara konu olan hikayelerdir bunlar) şapka çıkaracaklar... Mançuryalı Aday (The Manchurian Candidate) filminin senaristi Dean Georgaris tarafından uyarlanan Tristan ve İsolde’nin yönetmeni ise Kevin Reynolds... Monte Kristo Kontu (The Count of Monte Cristo), Robin Hood: Hırsızlar Prensi (Robin Hood: Prince of Thieves), Su Dünyası (Waterworld), 187 (One Eight Seven) gibi birçok yapıma imza atan Reynolds, bu kez neredeyse her filminde görevlendirdiği ünlü oyuncu Kevin Costner’den vazgeçmiş... Genç yaşında hız tutkusu sonucu yaşamını yitiren efsanevi aktör James Dean’i canlandırdığı TV filmindeki rolüyle Altın Küre’yi kazanan James Franco, Tristan’a, İngiliz aktris Sophie Myles ise Isolde’ye hayat veriyor. Filmin afişinde yeralan ‘‘Romeo ve Juliet’ten önce Tristan ve Isolde vardı’’ sözü aslında her şeyi anlatıyor... Karşımızda tarihi bir savaş öyküsüne ustalıkla yedirilmiş bir ‘‘kara sevda’’ örneği var. ‘‘Hayatın ölümden daha büyük olduğunu bilmiyordum... Ancak aşk ikisinden de büyük’’ repliği de bunun altını çiziyor zaten... İngiltere (Cornwall) Kralı’nın hem akrabası hem de sadık şövalyesi olan Tristan ile düşman İrlanda Kralı’nın kızı Isolde arasında yaşananlar 12. yüzyılda kaleme alındı. Wagner’in operasıyla iyice canlanan bu meşhur çiftin aşkı, yüzyıllardan bu yana çekişip duran Anglosakson ve Kelt halklarının trajedisidir bir anlamda... İngilizlerin henüz birleşip büyük bir krallık kurmadığı günleri anlatır film... Küçük Tristan’ın babası bir Kelt akınında öldürülür. Tristan’ı kurtarmak için elini kaybeden kral, onu oğlu gibi sever. Gel zaman git zaman Tristan büyür ve İngilizlerin en büyük savaşçısı olur. Tristan ile denizin karşı kıyısında gün geçtikçe güzelleşen Isolde’nin kaderleri elbet birleşecektir. Ama bu birleşme bir kralın onurunu ayaklar altına alacaktır. Çünkü Isolde, Tristan’ın kurtarıcısı olan kralın eşidir artık... (Benzer bir durum Kral Arthur’un eşi Guinevere ile yuvarlak masa şövalyelerinin en ünlüsü Lancelot arasında da yaşanmıştır) Ve imkânsız bir aşkı müjdeleyen bu karışıklığa yol açan ise Tristan’ın ta kendisidir. Kılıç, kalkan, mızrak ve okların kullanıldığı ilkel savaşlar, soylu ve gururlu şövalyeler ve deli dolu (ihanet soslu) bir aşk hikâyesi... Tristan ve Isolde’nin sonunda vuslata erişemeyeceği ise apaçık ortadadır. İzlandalı yönetmen Sturla Gunnarsson’un yönettiği Beowulf ve Grandel, bir İskandinav destanını anlatıyor. Aslında Beowulf, İngiltere’nin en eski şiirinde (30 bin satırlıktır bu şiir) geçen edebi yönü çok güçlü bir kahramanlık öyküsüdür. Her şeyi kesip, biçebilen korkusuz savaşçı Beowulf’un (Gerard Butler) rakibi insanları yiyen canavar Grandel’dir (Ingvar Eggert Sigurosson)... İnsan suratlı, kıllı bir dev olan Grandel, bildiğimiz canavarlardan değildir. Daha çok küçükken babasının ölümüne şahit olmuş ve Kral Hrothgar (Dört dörtlük aktör Stellan Skarsgard rolünün hakkını veriyor) ve adamlarına diş bilemiştir. Büyüdükçe güçlenen Grandel, intikam planlarını hayata geçirmeye başlar. Ama hedefinde kadın ve çocuklar yoktur. Sadece bir kan davası gütmekte ve savaşçıları öldürmektedir. Maceraperest Beowulf, işte tam bu esnada çıkagelir. Beowulf, sürekli söylenen mızmız kral Hrotgar’a, Grandel’i öldürmek konusunda yardım etmeye kararlıdır. İlk işi insanlardan uzakta yaşayan hafif sıyrık büyücü Selma’ya (Son dönemlerin en yetenekli kadın oyuncusu Sarah Polley tarafından canlandırılıyor) aşık olmak olan Beowulf, onun canavar Grandel’in çocuğunu doğurduğunu öğrenince neye uğra dığını şaşırır. Bir süre sonra Grandel’in annesi de maceraya karışır. Aşk, kan, gözyaşı, büyü ve intikamla harmanlanan destan sahneye çıkar... MASUMİYET VE SAFLIK... Onbir çocuklu bir ailenin en son çocuğu Lomama, 14 yaşındayken sefaletten kurtulmak için ormanını terkederek şansını Kinşasa’da denemek istemiş. On yıldan beri geçici işler yapıyor, iki çocuğuyla bir viranede yaşıyor. Film için seçilince Sabrina ona çevresinde para kopartmak isteyenlerin olacağını söylememiş, hatta üç ay süresince yurdundan ayrılacağından bile söz etmemiş. Yaşamında ilk kez vatanından ayrılan, ilk kez uçağa binen, nereye gittiğini, ne yapacağını bilmeyen Lomama, Cecile gibi şoka girmiş. Sabrina’nın genç adamı aldattığını anlayan Regis Wargnier onun güvenini kazanarak filmin öyküsünü, ondan ne beklediğini ona anlatmış. K.S. Thomas Cecile’le R. Fiennes’te Lomama’yla yakınlaşmışlar. Wargnier iletişimi kolaylaştırmak için Pigmelerin Lingala dilinde hüzün, öç, aşk, ihanet gibi kırka yakın sözcük öğrenmiş. Lomama, Sabrina’nın tutsaklığından kurtulmak için Fransızca öğrenmeye girişmiş. ‘‘İkisi de bizleri çok şaşırttılar. Çekim bilmecesini nasıl çözdüler bilmiyorum ama filmin, kazanacakları paranın yaşamlarında çok şeyi değiştireceğini kavrayıp istekle işe sarıldılar’’ diyor yönetmen. ‘‘Oyuncular gibi önceki ya da sonraki sahneleri düşünerek oynamadılar. Çekim anında onlardan istediğimi büyük bir dürüstlükle yaptılar. Son derece inandırıcıydılar. Kristin’le Joseph de şaşkındılar. Çevrelerine masumiyet, saflık yaydılar.’’ Cecile’le Lomama salt sinemayı keşfetmekle kalmayıp Avrupa’yı, tüketim toplumunu, soğuğu, gece ve ekip çalışmasını da öğrendiler. Cecile bugün artık hizmetçi değil, toprak satın alarak üstüne evini kurdu, çocuğunu geri aldı, terzilik yapıyor. Lomama on yıl sonra ilk kez doğduğu köye döndü, dans grubunun yöneticisi oldu, gerçek bir evde oturmaya başladı, bir dükkan açtı, sanat yaşamını sürdürüyor. (Cars) Walt Disney’den sonra animasyon sinemasının ikinci devrimini yapan Pixar Stüdyoları’nın yeni filmi Arabalar’ın yönetmeni Toy Story ve A Bug’s Life filmlerinden anımsadığımız John Lasseter. Owen Wilson, Paul Newman ve Bonnie Hunt gibi tanınmış aktörler tarafından seslendirilen Arabalar, Lightning McQueen adında bir yarış arabasının hayatı keşfetmesini anlatıyor. Route 66’da yaptığı beklenmedik bir kazayla kendini küçük Radiator Springs kasabasında bulduğunda hayatta yarış kazanmaktan daha farklı şeylerin de olduğunu anlar. Kasabanın sakinleri arasında esrarengiz 1951 model Hudson Hornet, 2002 model Porsche şık ve zarif Sally Carrera ve eski kamyonet Mater vardır. Araba kültürü üzerine birçok detayı bulunduran filmde şampiyon pilot Michael Schumacher de sesiyle küçük bir rol üstlenmiş. ? Arabalar (Lady in the Water) Altıncı His’le bir anda Hollywood’un zirvesine ulaşan M. Night Shyamalan, yedinci filmi Sudaki Kız’la bilindik fantastik gerilim tarzını sürdürüyor. Çocuklarına yatmadan önce okumak için yazdığı bir masaldan yola çıkarak senaryoyu oluşturan Shyamalan, filmde American Splendor ve Sideways’in yıldızı Paul Giamatti ile Apollo 13 ve DaVinci Code’un yönetmeni Ron Howard’ın kızı Bryce Dallas Howard’a rol verdi. Cove apartmanının görevlisi Cleveland Heep, rutin bakım görevini yürütürken uzun zamandır sesini duyduğu genç kızı apartmanın havuzunda bulur. Kızın masallarda yaşayan bir su perisi olduğunu anlayan Cleveland, farklı dünyalardan gelen fantastik ve tehlikeli yaratıklarla yüz yüze gelecektir. ? Sudaki Kız
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle