18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ 5 Guns N Roses ve James Brown çarşamba akşamı müzikseverleri coşturacak Bu Temmuz unutulmayacak ŞİRİN GÜVEN Aslında son birkaç yıldır hayranı olduğumuz birçok grup ve sanatçı Türkiye’ye geliyor. Ancak bu kez durum biraz farklı. İstanbul aynı gün iki büyük konsere sahne oluyor. Tarzları farklı olsa da müzikseverler 12 Temmuz akşamı Kuruçeşme Arena’daki ‘Guns N Roses’la Parkorman’daki ‘James Brown arasında tercih yapmak zorunda kalacak. Önce efsanevi rock topluluğu Guns N Roses’ın konserinden bahsedelim. Guns N Roses Türkiye’yi de kapsayan bu turneden önce son on yıldır hiç sahneye çıkmadı. Yani uzun bir süredir sesiz. Grubun Mayıs 1991 Temmuz 1993 periyodunda verdikleri 192 konserin toplam 7 milyon 235 bin 461 kişi tarafından izlendiğini anımsarsak son zamanlardaki bu durgunluğun olmaması gerektiği hissine kapılıyoruz. Çünkü onlar sanki ne kadar çok konser verirlerse versinler, hep biletler tükenecek ve hep izlenme rekoru kırıcaklar gibi. Uzun bir aradan sonra çıktıkları ilk turnenin sonucu ise tahmin edildiği gibi. 28 Haziran 2006, Oslo Konserinin (kapasite 9 bin 700) biletleri 20 dakika, 5 Temmuz 2006, Helsinki konserlerinin (kapasite 12 bin) biletleri 8 dakikada tükendi. Haliyle Türkiye konserinde kaç bilet satılacağı da merak konusu. Gitarist ‘Slash’ ve basçı ‘Duff’ McKagan’ın 1990’lı yılların ortalarında Guns N Roses’tan ayrılmalarından sonra grupta bir tek solist Axl Rose kaldı. Grubun yeni üyeleri ise şöyle: Dizzy Reed (keyboards), Tommy Stinson (bass), Robin Finck (gitar), Richard Fortus (ritm gitar), Bumblefoot (gitar), Brian Mantia ‘Brain’ (bateri) ve Chris Pitman (keyboards). Grupların konser vermeden önce neler istedikleri hep kulaktan kulağa konuşulur aslında. Guns N Roses’ın istedikleri de o kadar ilginç ki konuşuldu ve konuşulmaya devam ediyor. Bir anlamda sahne performansları ve Axl’ın asilikleri ile de ünlü olan grup 300 adet havlu istedi. Biraz yaşlanan grup, sahne performansında yorgunluk hissetmemek için 6 adet oksijen tüpü istedi. 600’e yakın kişinin çalıştığı organizasyonda güvenliğe özellikle önem verilmesinin yanısıra kral daireleri, suitler ve gizli ‘after partiler’ de istekler arasında yer aldı. K onser Sean Paul Türkiye’de Dünyanın en ünlü hip hopreggae dans müziği ustalarından Sean Paul, BKM Organizasyonuyla ‘Gimme the light’ Avrupa turnesi kapsamında 2 konser vermek üzere Türkiye’ye geliyor. Bu gece ‘Antalya Beach Park’da, yarın gece ise ‘İstanbul Kuruçeşme Arena’da sahneye çıkacak olan Jamaika doğumlu sanatçı, dans ekibiyle birlikte müzikseverleri coşturacak. ‘Dutty Rock’ albümü 6 milyon adet satan ve en çok satanlar listesinde albümüyle Grammy sahibi olan Sean Paul, otantik Jamaika kökenli müziği popüler müziğe uygulayan en başarılı sanatçılardan. (0216 556 98 00, biletler 50 YTL) BROWN ELMA VE MUZ İSTEDİ Bugüne kadar yayınladıkları toplam 6 stüdyo albümü ile 39 platin plak ve 3 altın plak ödülü kazanan başarılı grup heyecanla bekleniyor. Axl’ın ağzından ‘You Could Be Mine’, ‘November Rain’, ‘Welcome To the Jungle’ ve hele hele ‘Don’t Cry’ı dinlemek kesinlikle fazla güzel olacak. Gelelim 12 Haziran gecesinin Parkorman ayağına: James Brown. Tek kelimeyle soul ve funk müziğin babası denebilir James Brown’a. Organizasyonu ve prodüksiyonu ‘Parkormanevent’ tarafından gerçekleştirilen gecede James Brown dev orkestrası ve dans grubuyla tüm İstanbul’u coşturacak. Konserden önceki gece ve konser gecesi Mövenpick Otel’de konaklayacak olan James Brown’ın istekler listesi de değişik: DVD player, elma ve muz... 1933 doğumlu Brown 1953 yılından itibaren profesyonel anlamda müzikle uğraşıyor. James Brown için 60’lı yıllarda soul müziğin, 70’li yıllarda funk müziğin ve 80’li yıllarda da rap müziğin gelişimini etkilediğini söylemek yanlış olmaz. ‘I Feel Good’, ‘Living in America’, ‘Like A Sex Machine’, ‘Super Bad, Talkin’ Loud And Sayin’ Nothing’, ‘Get Up’ gibi şarkılarıyla yıllardır dünyayı sarsan James Brown’ın sahne performansını merak ediyorsanız, biletix’in internet sitesinde verilen linke bir bakın deriz. Sahne şovunu izlerken keyif almamak ve onunla dans etmemek neredeyse imkansız. Kısacası bir güne bu iki dev isim gerçekten çok fazla. Bir yanda Guns N Roses, diğer yanda ise James Brown 12 Temmuz’u unutulmaz kılacak. ‘Ücret dışı James Brown festival’ Bugün Türkiye yeni bir etkinlikle tanışıyor: ‘Radar Live’. Saat 14:00’te, Parkorman’da, Radyo Dinamo’nun katkılarıyla başlayan ‘Radar Live’ın aslında biraz farklı bir misyonu var: Çok popüler olmayan ama takdiri fazlasıyla hak eden yerli ve yabancı grupları İstanbullu müzikseverlerle buluşturmak gibi. Etkinliğin en göze çarpan yanıysa ücretsiz olması. Bugün sekiz grubun yeralacağı etkinlikte gecenin yıldızlarından birisi de Reggae & dub, techno ve folk türlerini mükemmel bir şekilde harmanlayan ve sıradışı çizgilerinden hiç ödün vermeyen ‘Dreadzone’. Etkinliğe katılmak için ‘www.radarlive.com’ internet adresindeki katılım formunu doldurmanız yeterli. Guns N Roses Bir gecede iki farklı rüya BÜLENT ERGÜDEN Caz farklı müzisyenlerin rahatlıkla biraraya gelip yeni topluluklar oluşturdukları, dostluklarını hem gündelik yaşamda, hem de sahnede paylaştıkları, hatta artık yaşamayan eski arkadaşlarını bile sürekli gündemde tuttukları bir alan olmaya devam ediyor. ECM etiketiyle çıkan 2006 yılı albümleri, geçtiğimiz hafta ülkemize de ulaşan Sangam ve Trio Beyond adlı üçlüler caz dünyasının yeni biçimlenişlerinden. Charles Lloyd, Zakir Hussain ve Eric Harland’dan oluşan topluluğun Sangam albümü davulcu Billy Higgins’in anısına Jack de Johnette, Larry Goldings ve John Scofield’den oluşan Trio Beyond’un Suadades albümü ise davulcu Tony Williams’ın anısına çalınmış konser kayıtları. Sangam nehirlerin biraraya gelmesi; suların karışması anlamına geliyor. Ancak müzik her zaman nehir gibi akmıyor, bazen su gibi damlıyor, bazense sel oluyor. Ama hep doğaçlama düşüncesiyle, hep içten ve derinden akıyor. Albümde Lloyd saksafon, flüt ve klarinet çalarken, Hintli tabla ustası Zakir Hussain ve genç davulcu Eric Harland ritm bölümünde kenetlenmekteler. Cazdaki standart üçlü anlayışından uzak olan saksofon ve iki vurmalı çalgı biçimlenişi ilk anda bir eksiklik duygusu oluşturabilir. Ancak Lloyd ve Harland zaman zaman klavye de çalıyor. Hussain ise tablayı bir melodi çalgısı olarak da değerlendirmekte. Hatta sololarının arasına Rossini’nin William Tel uvertürünün ünlü melodisini bile sıkıştırmış. Davul ve vurmalı çalgıların bir aradalığı ise ritmi yükseltmekte. Ritm yaşamla ve varoluşla ilgili bir özellik. Dolayısıyla felsefe söylemiyle eklemleşebilmesi de oldukça olanaklı. Tales of Rumi adlı parça Mevlanayla ilgili. Anadolu’da yaşamış bu çok önemli düşünür, bilge artık sanata da ışık tutuyor. Tasavvufta düşünüldüğü gibi, caz da kişiyi müzik aracılığıyla farklı varoluş biçimlerine ulaştırabiliyor. Yaratılış özünde müziği içeriyor ve müzik sürekli değişim içerisinde. Roger Waters’ın İstanbul konserinde 30 yıl önceki parçaları birebir aynı çalması bu görüşün tersine bir durumdu. Ayıca topluluğundaki gitaristin, David Gilmour’un sololarını aynen taklit etmesi de sanat etiği açısından sorgulanması gereken bir durum. Charles Lloyd 70 yaşında ve hala müzikte bilinmeyeni araştırmayı sürdürüyor. 30 yılda bir arpa boyu yol gitmemiş Roger Waters’ın konseri basınımızda büyük övgülerle karşılandı. verir. ‘Acıkınca yerim, susayınca içerim. Benim mucizem de bu.’ Caz yemek, içmek kadar doğal bir müzik türü. Charles Lloyd ilk önemli albümü Forest Flower’dan yeni üçlüsüne bilinmeyen müzikal dünyayı keşfetmeye devam ediyor. Kendisinden sonraki kuşaklara daha iyi bir dünya bırakmaksa onun en önemli isteği. Sangam albümünün zirvesi Harland’ın klavyeyi bir bas gibi düşünerek inatçı bir motifi çeşitlediği Gumen adlı parça. Zakir’in vurmalıları ritm ve melodinin ötesinde bir renk karnavalına çevirdiği ve sesini kullanarak Hint melodileriyle doğaçlama yaptığı parçada, Lloyd flüt çalmakta. Suların kaynaştığı sıfır noktasından, sonsuz açılımlara, yüksek ruhsallığa ulaşılırken, Doğu ve Batı anlamını yitiriyor. Çıplak ayaklı diva Bu gece saat 21:15’te Bodrum Antik Tiyatrosu’nda, yarın gece ise saat 22.00’de İstanbul A’jia’da Cesario Evaro müzikseverlerle buluşuyor. Yeni albümü ‘Rogamar’ın Avrupa turnesi kapsamında Türkiye’de dinleyicisiyle buluşan müzik dünyasının çıplak ayaklı efsane vokali, 1988 yılında De Silva isimli genç bir Fransız’ın teklifiyle Paris’e gidip ‘La Diva aux Pieds Nus’ (Yalınayaklı Diva) isimli albümü kaydetti. Sanatçı, 2003’yılında Güncel Dünya Müziği kategorisinde ‘Aşkın Sesi’ (Voz d’amor) adlı albümüyle Grammy ödülü aldı. (0216 556 98 00, Bodrum biletleri 75, 65 ve 55 YTL, İstanbul biletleri ise 265, 165 ve 100 YTL) STANDART DIŞI İKİ TRİO Trio Beyond’un 2 CD’den oluşan Suadades albümü davulcu Tony Williams’a ithaf edilmiş. De Johnette ve Scofield, birgün sohbet ederlerken Tony Williams’ın her ikisi üzerinde de ne kadar büyük etkisi olduğunu farketmişler. Davul, bas ve org konsepti onun Lifetimes topluluğuyla, cazı elektronik ve rockla birleştirme çabasınını biçimlenmesiydi. Goldings’in iki eli klavye üzerinde tamamen bağımsız olarak çalışıyor. Bu da doğal olarak beyni ikiye bölmekle ilgili. Sol el bir bascının işlevini fazlasıyla yerine getirmekte. Suadade Portekizce’de hüzün demek. Hüznü Tony Williams’la ilişkilendirmek zor olmasa gerek. Davulcu De Johnette, Keith Jarrett’la olan ‘Standart Trio’da daha temkinli daha yumuşak çalarken, Trio Beyond’da daha serbest, yoğun ve sert çalıyor. Suadades albümünü dinlerken sesi açmak oldukça önemli. Standart dışı bu iki trio, yani Sangam ve Trio Beyond, 10 Temmuz akşamı Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında çalacaklar. Hüzün kaybetmekle ilgili bir duygu, ancak onlar müzisyen arkadaşlarının anısını, çok yalın bir tarzda müzikle yaşatmayı tercih ediyorlar. Hepsi savaşa karşı ama, ama konserde slogan atmayacaklar. Sadece sesler dünyasında yolculuğa çıkıp farklı hallere ulaşacak, müziği bir duvar gibi örmeyecekler. Nehirlerin hüzünle buluşacağı, sıradışı iki caz üçlüsünün İstanbul konserleri, sanırım Caz Festivalinin en önemli etkinliği. Özellikle bir gecede iki farklı rüya görmek isteyenler için. CAZ, YEMEK KADAR DOĞAL Ancak paraya‘defol’ denilen ve bütün kötülüklerin sebebi olarak anlatılan ‘Money’ parçasını seslendirirken, oldukça yüksek bilet ücretleri kendisinin ve birilerinin banka hesabına yatıyordu. Dünyada savaşların tek sorumlusu olan G8’leri aklama projesi olan Live 8’e çıkıp, burada savaş karşıtı imajını sürdüren şarkılar söyledi. ‘Pink Floyd bir markadır ve David Gilmour buradan çok para kazanıyor.’ diyen Waters, eski Pink Floyd şarkılarını basmakalıp seslendirirken bu sözlerini unutmaktaydı. 1976’dan bu yana müzik adınan ne yaptığı ise belirsizdi. Rock ve Klasik müzik Hristiyanlığın bazı söylemleriyle, eklenmiş durumda. Bethoven’ın müziğin Tanrısı olması, Mozart’ın ölmeden önceki İsa benzeri çektiği acılar, Paganini’nin kemanın şeytanı olması ve Rock müziği ilahları gibi... Waters içinse ‘Bu bir mucize’ başlığı atıldı. Caz müzisyenleri ise dini söylemlerden oldukça uzak, insan olarak mütevazi, ama çok önemli işler çıkarmaktalar. Bir Zen öyküsünde, biri ustaya sorar. ‘İsa suyun üzerinde yürüyor, ölüleri diriltiyormuş. Söyle bakalım senin mucizen ne?’ Usta şöyle yanıt [email protected] John Scofield Çeşme’de yaz keyfi Bu akşam saat 21.00’de, Çeşme Açıkhava Tiyatrosu’nda Türk müziğinin önde gelen iki ismi birlikte konser veriyor: Zuhal Olcay ve Bülent Ortaçgil. İkilinin hafızalarımıza kazınmış şarkıları Çeşme’nin güzel havasında müzikseverlerle buluşuyor. Bilet fiyatları 56, 45 ve 28 YTL arasında değişiyor. (0216 556 98 00) HAFTA SONU 05 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle