22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çıtayı baştan yüksek tuttuk Kurtlar sofrasında iki genç Türk kadını.... Ayşe ve Ece Ege kardeşler.... Daha okul biter bitmez o toylukla, o amatör ruh ile modanın merkezi Paris’te yarattıkları Dice Kayek markası 15 yılı aşkın bir süredir ayakta, dipdiri. Üstelik dünya markası olmuş, Japonya’dan ABD’den siparişler alıyor. Yetmemiş moda evinin varlığı, bu yılın başında yine Paris’te, en gözde semtlerden biri olan Saint Germain’de küçük şirin bir mağaza bile açmışlar. Yüzlerinden haklı bir gurur okunuyor. Ece ile İpekyol firmasının Bomonti’deki merkezinde buluşuyoruz. Çünkü Ece aynı zamanda İpekyol firması için yarattığı Machka markasının yeni sezon hazırlıkları ile de uğraşıyor... Ufak tefek, saçlarını tepesine toplamış, gri renkli giysisi ile enerjik bir genç kadın. İnsan haklı olarak merak ediyor, moda devlerinin arasında kendine mütevazi sayılmayacak bir yer edinen Dice Kayek’in yaratıcılarının bu işi nasıl başarabildiklerini? Üstelik Türkiye’nin yıllardan beri söylense de moda marka yaratma konusunda ciddi sorunları bulunurken.... Ece, ‘‘biz baştan çıtayı yüksek tuttuk. Çünkü var olabilmemiz için marka olmak şart’’ deyip ekliyor: ‘‘Marka çocuk gibidir. Yaratıyorsun, büyütürken üzerine titriyorsun, türlü sorunlarla başediyorsun. Sonra da iyi biri ile evlendiriyorsun. Yani mürüvvetini görmüş oluyorsun bir anlamda. Bizim de hedefimiz bu işte.’’ Yani Dice Kayek için bir damat adayı mı var ufukta? Dice Kayek’i yaratarak dünyanın moda merkezine taşıyan iki kardeşten Ece Ege marka olmanın zorluklarını ve hayallerini anlattı ÖZLEM YÜZAK Ayşe Ege Ece Ege Artık modanın tanımı bütünüyle değişiyor. Tasarım ancak işin üçte biri. Diğer üçte birini para, son kalan dilimi de stratejik olmak oluşturuyor. Bunların hepsini doğru olarak birleştirebilirseniz işe devam edersiniz. Ben bir dükkan açtım belki ama 5 dükkan daha açamam. İş bir noktada geliyor finansmana dayanıyor. Bugün Givenchy, Christian Dior, Donna Karan ve daha bir çok markanın sahibi dev holdingler. Yatırımcı geliyor markanın bir kısmını (ne kadarı olduğu anlaşmaya bağlı) almayı teklif ediyor. Sana da tabii pay bırakıyor ki, gitme ve yaratıcılığını sürdür diye. Yarattığımız markayı ‘iş’ haline getiremezsek, ayakkabısından gözlüğüne parfümüne kadar marka olamazsak yaşama hakkı da bitiyor. Biz işte artık o noktadayız....Ama güçlü ve kendimize güveniyoruz ve yine de kendi çabalarımızla var olmaya sürdürüyoruz. Örneğin ufukta New York ve Tokyo’da mağaza açma düşümüzü gerçekleştirmek var. Peki bu sermayedarlık işini Türkiye’den birileri üstlense..? şeye alım yapmaması. Güvensizlik mi, cesaret eksikliği mi bilmiyorum. Oysa moda marka yaratıcılarının sahiplenilmeye çok ihtiyacı var. Yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada böyle. Büyümek için her markanın bugün finansörü büyük sanayiciler. Örneğin Donna Karan’nın yaratıcısı ABD’li bir kadın ama şimdi Fransızların elinde. Hermut Lang Avusturyalı, ama o da dizaynını İtalyan Prada’ya sattı. Ama her şeye karşın Dona Karan ABD, Helmut Lang da Avusturya markası olarak biliniyor. Benim de hedefim 50 yıl sonra bile dünyada ‘Dice Kayek diye bir Türk markası var’ diye biliniyor olmak. Arkasındaki endüstri devi kim olursa olsun? Tabii şunu da söylemekte yarar var. Dice Kayek markası ile yapmadık ama İpekyol ile ortak marka yarattık. Onların finansman gücü, imalat ve mağazacılık deneyimi ile bizim tasarımımızı birleştirdik ve Machka doğdu. Birinci yılını doldurduğunda 5 mağazaya ulaşmıştı bile. En son Atina ve Levent Kanyon’da açıldı. Yani istenirse güzel işler yapılabiliyor. Türkiye tekstil ve hazır giyimde bir türlü marka olgusunu benimseyemedi. Tabii bireysel başarı öyküleri var ama konu sahiplenilmiyor. Oysa marka Türkiye’nin tekstildeki en önemli çıkış noktası. Tabii bir de Çin tehdidi... Bu konuda neler söyleyeceksin? Ben her zaman ‘iyi ki Çin var’ diyorum. Çünkü Avrupa artık bitmiş durumda. O kadar marka var ki. Talep ise az . Tüketim azaldı, insanlar alışveriş yapmıyorlar. Ünlü markaları alanlar Ruslar, Koreliler, Çinliler, Amerikalılar ve Japonlar.... Çin’den ise korkmak yerine onu büyük ve zergin bir pazar olarak görmek lazım. Çin’in zengini marka için bol para harcıyor. Ürününü beğendir ve Çin’e sat. Türkiye İtalya’ya göre ucuz, Çin’e göre çok pahalı. Dolayısı ile Çin’le rakabet mümkün değil, Türkiye İtalya’nın yerini almalı. Bunun için ne eksik? Esasen çok iyi olur. Bütün dünya bunu yapmış Türkiye’de yok . Belki hazır değiliz. Çünkü önünde örnek yok. Türkiye’nin bir sorunu da moda konusunda önünde örnek olmadan hiç bir Eğitim eksik, altyapı eksik. Örneğin düzgün bir moda eğitimi okulu yok. Modelizm demek kalıpçı demek. Teknikleri ve daha bir sürü şeyi öğretir, yalnızca dizayn değildir bu iş. Tekstilde çalışan insanların o oluşumda olması lazım. .... ‘Çıtayı yüksek tuttuk’ dedin. Ne kadar yüksek? Ve nedir markalaşma yolunda ilerleyenler icin önerilerin? Benim çıtam Louis Vouitton. Biz daha oraya gelmedik ama emin adımlarla ilerliyoruz Markalaşma yolunda ilerleyenler için tavsiyem iyi gözlem yapmaları. Bir yere geldikten sonra işin ikinci bir basamağı var... Mağaza açmak. Bu, marka kimliğini halka indirmenin en güzel yolu... Para kazanmak amaçlı değil tamamen reklea ve öyle öyle gidiyor. Ardından size franchasing için geliyorlar. Bu artık büyüme sürecinde daha profesyonel ellere yönelmek oluyor. Devleşin markanızı yaratın. Mağazanızı kendiniz açın ve insana yatırım yapın, çünkü en büyük gücünüz insan. Büyük oynayın büyük kazanın. Türkiye insan bilgisine ve yeteneğine yatırım yapmamayı sürdürürse tekstil biter. Parlak renkteki pareolar, parmak arası terlikler, hasır çantalar ve halhallar... Kadınlar sahilde de şık Aksesuvarlar plajları podyuma çevirdi ÖZNUR OĞRAŞ Rengarenk parmak arası terlikler, çeşit çeşit çantalar, uçuşan elbiseler, düşük bel geniş yırtmaçlı pantolonlar, pareolar ve kat kat eteklerle plajlar adeta podyuma dönüşüyor. Her yazın vazgeçilmezi olan plaj çantaları onlarca çeşit modellerle mağazaların vitrinlerini süslüyor. Bu yıl özellikle hasır çantalar revaçta. Her rengi bulabileceğiniz çantalar aynı renk parmak arası plaj telikleriyle çok uyumlu. Plaj havlunuz, güneş gözlüğünüz ve halhalınızı da unutmayın. Zeki, bu yaz aksesuvarlarında el işçiliği fazla olan süslü modelleri çok kullanmış olsa da altın ve gümüş detaylar uyguluyor. Her boyutta, canlı renklerde çiçek desenlerinin ön plana çıktığı koleksiyonda, fırfırlar, drapeler, fistolar, pililer ve fiyonklar bu yaz özellikle de genç kızların gözdesi olacak. Zeki’de yazın vazgeçilmez renkleri turkuvaz, lacivert ve beyazla birleşiyor. Marine temasında sade çizgiler, gümüş ve altın aksesuvarlar ve nakışlarla bütünleşiyor. Keten ve doğal dokulu kumaşlar ön plana çıkarken, eskitilmiş görüntülü sentetive kumaşlar, hayvan desenleri, sal desenler ve toprak tonlarıyla sofistike bir görsellik sunuyor. Kom, mayolarında olduğu gibi pareolarında da sıkça boncuk kullanıyor. Düz renk pareolar yerine bikini ve mayoların desenlerinde takım olarak karşımıza çıkıyor. Bu yılın modası olan boleroları da plajlara taşıyor Kom. Tüm Avrupa’da satılacak olan parmak arası terlikler Amerika’nın bu konudaki en başarılı firması tarafından Ayyıldız’ın kendi aksesuvar markası olan Feel markasıyla üretiliyor. Türkiye’de nisan ayında satışa sunulan terlikler artık bayanların gözdesi. HAFTA SONU 16 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle