Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Si ne ma 10 ? ? ? ? ? ? ? Superman 1 numara ABD’de gösterime girdiği ilk günde 21 milyon dolar hasılat elde eden ‘Superman Returns / Superman Dönüyor’, ilk beş günde 84.2 milyon dolara ulaşarak, 1 Numara tahtına oturdu. Bryan Singer’in yönettiği (X2: XMen United, XMen, The Usual Suspects) ve eleştirmenlerden olumlu not alan ‘Superman Dönüyor’ Türkiye’de 21 Temmuz’da gösterime girecek. Yeni Clark Kent ve Superman rolünde geç oyuncu Brandon Routh’un yer aldığı filmde, onun büyük aşkı Lois Lane karakterini Kate Bosworth canlandırıyor. Superman’in ezeli düşmanı Lex Luthor rolünde ise Oscar ödüllü oyuncu Kevin Spacey yer alıyor. Yapım karanlık ve dramatik havasıyla bir süper kahraman filminden fazlasını vaat ediyor. Kaptan Jack döndü Karayip Korsanları: Ölü Adamın Sandığı bu haftasonu Amerika’da gösterime girdi. Eleştiriler almasına karşın filmin gişede başarılı olması bekleniyor. İlk film özellikle Kaptan Jack Sparrow karakterini canlandıran Johnny Depp ile büyük popülarite kazanmıştı. Yapımın yeni bölümünde de başarılı aktöre yine Orlando Bloom ve Keira Knightley eşlik edecek. Fantastik öğelere daha çok ağırlık verilen Ölü Adamın Sandığı ülkemizde 14 Temmuz’da seyirciyle buluşacak. İkincisi daha yeni gösterime girerken gişe başarısından şüphe duymayan yapımcılar serinin üçüncüsünün çekimlerine başladılar bile. 2007 yazında gösterime girecek filmde Rolling Stones’un gitaristi Keith Richards da rol alacak. ??????????????????????????????????? Ergenlik bunalımını konu edinen, Bağımsız Amerikan filmi Başparmak’a ilişkin geçen haftaki yazımızın, teknik bir arızaya kurban giderek bizi utanca boğan, bitmemiş, ham, taslak haliyle yayımlanmış olduğunu açıklayarak ve okuyucudan özür dileyerek başlayalım söze. 1990’ların başında unutulmaz Barton Fink’le keşfedip bağrımıza bastığımız, Coen kardeşlerin gözde oyuncusu olarak tanınıp ünlenerek sonunda yönetmenliğe de merak sardıran John Turturro’nun, üçüncü yönetmenlik sınavından da yüzünün akıyla çıktığı, (ayrıca bu yılın İstanbul festivalinde de en çok seyirci topladığı bildirilen) Romance and CigarettesAşk ve Sigara’sına tam niyetlenmişken biz, yönetmen koltuğunda Andy Garcia adındaki başka bir oyuncunun oturduğu Kayıp Şehir filmi çıktı kısmetimize son anda. Robert Altman ustanın Kumpanya, Lasse Hallström’ün Yeniden Başlamak, Güney Koreli Kim Ji Woon’un Acı Tatlı Hayat’ıyla birlikte dün gösterime giren yeni filmler arasında dikkati çeken Kayıp Şehir’in senaryosu büyük ölçüde, 2003’de ölen Kübalı ünlü romancı Guillermo Cabrera Infante’nin, devrim öncesinin Havana’sındaki tatlı hayatı farklı boyutlarıyla ele alan, dilimize Kapanda Üç Kaplan adıyla çevrilmiş Tres Tristes Tigres romanına ve Andy Garcia’nın kişisel anılarına dayanıyor. 1959 devriminden sonra kapağı ABD’ye atan, Küba göçmeni ve Castro karşıtı bir ailenin temiz yüzlü, ufak tefek çocuğu olarak ABD’de yetişip 1970’lerin sonu1980’li yılların başından itibaren, Hal Ashby’nin Ölmenin 8 Milyon Yolu, Brian De Palma’nın Dokunulmazlar, Mike Figgis’in Internal Affairs, vb. gibi ilginç filmleriyle nisbeten saygın bir Hollywood oyuncusu olagelen, (ayrıca yapımcı, yönetmen, senarist, besteci) Andy Garcia, başrolü oynamasının yanısıra yönetmenliğini, senaristliğini, müzikleriyle yapımcılığını da üstlendiği ve yıllardır tasarladığı, hayatının filmi projesini, büyük stüdyo sermayesiyle gerçekleştirmiş sonunda, dün gösterime girenKayıp Şehir’le. Al Pacino’nun, oldukça halim selim ve munis tarafından Küba şubesi sayılabilecek Andy Garcia’nın, hayranı olduğu Küba müziğinin ustalarından, Mambo’nun yaratıcısı, basçı ve besteci Israel Cachao Lopez’e ve bir konserine ilişkin çektiği Cachao...Como Su Ritmo No Hay DosKimsenin Cachao’nunki gibi ritmi yok (1993) adlı bir belgeselle başlayıp Ahora Si!’yle (2003) devam eden yönetmenlik kariyerinin yeni bir aşaması niteliğindeki Kayıp Şehir, öncelikle ABD’deki Kübalı göçmenlerin Castro, Che Guevara ve sosyalist devrim hakkındaki nefretlerini kusan, düşmanca bir yaklaşımın eseri. Fidel’in acımasız bir diktatör olduğunu ikide bir kafamıza vuran filmde özellikle Che figürü alabildiğine gaddar ve melun çizilmiş. Yıllarca kafayı ülkesi ve kökenleri üstüne çekeceği bu filme takmış Garcia, 2,5 saate yayılmış, baştan sona Küba müziğine garkolduğumuz, oldukça uzunca tutulmuş ve yer yer Sinema . UNGU ÇAPAN sıkıcı olmaktan da kurtulamayan bu epikimsi, tıknefes melodramda, seyirciyi Batista döneminin Havanasına götürüyor, bildiğimiz yarım yüzyıllık gerçekleri, Andy Garcia’nın öznel bakış açısından yansıtarak. Michael Curtiz’in Humphrey BogartIngrid Bergman’lı ünlü Casablanca’sından çokca etkilendiği anlaşılan Andy Garcia, uzaktan uzağa Cabaret, Baba 2, Doktor Jivago gibi klasiklerden de esinlenmeler içeren filminde, Batista döneminin Havana’daki en şık gece kulübü El Tropicana’yı çağrıştıran, her gece müzik eşliğinde, Las Vegas tarzı dansbacak gösterileri yapılan bir lokalin müdürü olan F(eder)ico Fellove’yi oynuyor. Dönem, tam bir zevksefaeğlence beldesine dönüştürülmüş adanın ümmüğüne yıllarca çökerek Havana’yı Amerika’nın kerhanesine çevirmiş olan diktatör Batista dönemi. Üniversite hocası profesör babayla sevecen bir annenin(Millie Perkins ne hale gelmiş!) oğlu Fico’nun bir eli yağda, bir eli balda! İki erkek kardeşiyse devrimci safta yer alıyor, fena halde Casablanca’nın Rick’ini anımsatan, keyfi hep tıkırında Fico’muzsa hep ‘nötr’ kalmayı yeğliyor. Öldürülen devrimci kardeşinin güzel karısına(Ines Sastre) kol kanat gererken aşık da olan Fico kargaşadan uzak durmaya bakıyor. Ama gittikçe karmaşıklaşan ve kanlanan bir siyasal ortamda, ailesini, gece kulübünü, kendisini korumak adına mücadele etmeye koyuluyor sonunda, Castro 1959 yılbaşında Kayıp Şehir sosyalist devrimi gerçekleştirip demir pençesiyle Küba’yı yönetirken.Bu arada, Las Vegas’ın kurulmasında da katkısı olan, başka Amerikan filmlerinde de canlandırılmış, 1940’ların Amerikalı mafya babası Meyer Lansky(Dustin Hoffman) de Fico’nun gece kulübünü kumarhaneye çevirmek istiyor.Gece kulübünün sürekli müşterisi olarak her görüntüye girişinde yavan bir espri patlatmaktan geri durmayan, Fico’nun Amerikalı alaycı yazar müsveddesi dostu rolündeki Bill Murray’ın abartılı oyunuysa bu kez çok gıcık ve demode geldi bize. Kayıp Şehir sonuçta, geçmişten sakilliğiyle aklımızda kalmış, Robert Redford Lena Olin’li o Sidney Pollack balonu Havana (1990) paspallığı derecesine düşmese de, kesinlikle çokça önemsenecek bir ‘devrim, aşk öyküsü, aile dramı, dans ve müzik filmi’ olamıyor. Yazar Infante’nin kulağa çarpan kimi oturaklı diyaloglarının dışında, Hollywood yapımlarından farksız kılınmış senaryo da, malum Castro ve Küba düşmanlığını yineleyen klişeler üstünden gelişiyor. Epeyce özenilmiş, şık şıkırdım sanat yönetimine, şarkılarına çerçevelemelerine bir diyecek yok ama skeçvari anlatımı bütünlükten ve etkileyicilikten oldukça yoksun, oyunculuklar da donuk, tekdüze ve renksiz.Özetle ahım şahım bir film hiç değil Kayıp Şehir . Yine de Küba müziğinden hoşlananlara ve vakti bol olanlara bir şey ifade edebilir belki de... ??????????????????????????????????????????????????????? Havana’da geçen bir ‘Casablanca’ Yaşama tutunmanın ve azmin öyküsü ALPER TURGUT Yeniden Başlamak (An Unfinished Life), Robert Redford ve Morgan Freeman adlı yaşları 70’e dayanan iki ustanın sırtladığı geçmişle yüzleşmenin, tekrar tanışmanın, kendisini ve başkalarını bağışlamanın filmi. Yeniden Başlamak, yeteneği tartışılır ünlü şarkıcı oyuncudansçı Jennifer Lopez’in dahi sırıtmadığı hayata tutunmanın ve azmin hikayesi aynı zamanda... Sinemalarımızda dün vizyona giren 107 dakikalık AlmanyaABD ortak yapımı film, Tanrının Eseri Şeytanın Parçası (The CiderHouse Rules), Çikolata (Chocolat), Kazanova (Casanova) gibi yapımların rejisörü İsveçli Lasse Hallström’ün, Hollywood orijinli yeni eseri. Senaryoda Mark Spragg ve Virginia Korus Spragg’ın imzası var. Bundan tam 26 yıl önce Brubaker adlı cezaevi filminde birlikte oynayan Robert Redford ve Morgan Freeman, Yeniden Başlamak için tekrar buluştular. Akbabanın Üç Günü, Atlara Fısıldayan Adam, Başkanın Tüm Adamları... Robert Redford’un ezbere bildiğimiz filmlerinden birkaçı. 1981 yılında yönettiği Sıradan İnsanlar (Ordinary People) ile Oscar ve Altın Küre’yi kucaklayan Redford namı diğer Sundance Kid, bağımsız sinemanın kalbi 25 yıllık Sundance Film Festivali’nin de kurucusu. Morgan Freeman’ın ise tanıtılmaya dahi ihtiyacı yok aslında. Günü gelir zenci Amerikan başkanı olarak çıkar karşımıza, bazen tanrıyı bile oynar. Esaretin Bedeli’nden Affedilmeyen’e, Milyon Dolarlık Bebek’ten Amistad’a her filmde karşımıza çıkar kabiliyet ve karizma abidesi bu Oscarlı oyuncu... Porto Rico asıllı güzel Jenifer Lopez ise daha çok görmemişlik hikayeleri, skandalları, sevgilileri, evlilikleri ve kalçalarıyla gelir gündemimize. Seksi kadınlar listesinde ilk sıraları sürekli zorlayan ve pek çok kez birinciliği kimseye kaptırmayan Lopez, 11 yıldır sinemanın içinde... Film, eski alışkanlıklarından kurtulmama çabası içindeki modern bir western ailesini konu alıyor. Einer Gilkyson (Robert Redford) ve Mitch Bradley (Morgan Freeman), Wyoming’in kuzey batısında bulunan çiftlikte 40 yıldır birlikte yaşayan iki dosttur. Çiftlik sahibi Einer, vahşi bir ayının saldırısına uğrayarak ölümden dönen ve bu nedenle sürekli bakıma ihtiyaç duyan arkadaşı Mitch’in dünyadaki tek dayanağıdır. İkilinin tekdüze hayatı sürerken bir gün geçmişten gelen bir tanıdık kapılarını çalar. Gelen davetsiz misafir Einer’in gelini Jean Gilkyson (Jennifer Lopez) ve on bir yaşındaki kızı Griff’tir (Becca Gardner)... Einer için hoş bir sürpriz olmamıştır. Çünkü oğlunun ölümünden dolayı gelini Jean’ı suçlamış ve genç kadın gitmek zorunda kalmıştır. Ancak Jean’in başka şansı yoktur. Erkek arkadaşının uyguladığı şiddetten kaçmaktan ve kayınpederine sığınmaktan başka şansı yoktur. Mitch’e saldıran ayının yakalanması, dede ve torunun yakınlaşması, yakışıklı şerif ile Jean’ın birbirine aşık olması filme hareket getirir. Artık hesaplaşma zamanıdır. Ya beyaz bir sayfa açılacak, ya da her şey tamamen sona erecektir. Kayıp Şehir The Lost City / Yönetmen: Andy Garcia / Senaryo: Guillermo Cabrera Infante’nin romanından A. Garcia / Kamera: Emmanuel Kadosh / Müzik: A. Garcia / Oyuncular: A. Garcia, Ines Sastre, Richard Bradford, Nestor Carbonell, Enrique Murciano, Bill Murray, Millie Perkins, Steven Bauer, Dustin Hoffman, Tomas Milian, William Marquez / ABD 2005 (WB) Başarmak ya da Ölmek Sol Ayağım, Babam İçin, Boksör, Amerika’da filmlerinin başarılı ustası Jim Sheridan, ilk albümüyle satış rekoru kıran rapçi 50 Cent’in belgeseli Başarmak ya da Ölmek’i çekiyor. ‘‘Rap, kültürel bir protest olaya dönüştü, rock’n roll’un yerini aldı. Dünyanın her yerinde Sierra Leone’den Bağdat’a dek rap var’’ diyen Sheridan bu müzik türünü beğendiğini, bir süredir rap filmi çekmek istediğini, hatta Faust’un rap versiyonunu düşlediğini bile vurguluyor. Rapçi 50 Cent’i etkileyici, dürüst bulan sinemacı şarkıcının kendisini yaşamını olduğunca yansıtacak denli saldırgan, cesur bulduğunu söylüyor: ‘‘Aynı yollardan geçmişiz, ikimizde yoksul, çıkışsız çevrelerde büyümüşüz. Bende gençken bir grupta şarkı söylerdim. Hedefim müzik aracılığıyla öyküler anlatmaktı’’. Dokuz kurşun yedikten sonra 50 Cent’in ölümsüzlüğe ulaşıp yeniden dirilişini anlatan filmde olayların %75’i gerçek. Eminem ve Dr. Dre’nin korumasındaki şarkıcı: ‘‘Jim yaşadıklarımı ASLI SELÇUK ölümsüzleştirdi. Ölümsüzlüğe ulaşmak düşüncesi beni bu filmi yapmaya yöneltti’’ diyor. Queens’de büyüyen, ekmeğini kazanmak için uyuşturucu satan bu genç, bir alacak sorunundan dokuz kurşun yemiş. Tıpkı peri masalları benzeri bu gencin iyi bir sesi varmış, rapçi olarak ünlenmiş. İlk albümünün satışlarını, Curtis Hanson’ın Eminem’li 8 Mile(2003) filminin başarısını gören yapımcılar böyle bir projeye girişmişler. ‘‘İrlanda’dan ABD’ye gelen Jim’in yaşamı benden değişik, ama duygular, savaşımlar aynı. Queens’te kötü adamın karşısında bir damla gözyaşı akıtmak zayıflık göstermek, ölmek demektir’’ diyen 50 Cent filmde gerçekten ağlamış. Uzun yıllar hiç ağlamadığını vurgulayan 29 yaşındaki bu savaş makinesi zırhlı araba kullanmasının gerekli bir önlem olduğunu söylüyor: ‘‘Benim geldiğim yerdekiler için başarının iki sonucu vardır, ya etkilenirler ya da kıskanırlar. İnsan yaşamının Queens’te hiç değeri yoktur’’. 50 Cent’in şaşırtıcı yaşamını, Başarmak ya da Ölmek’i yakında sinemalarımızda izlemek dileğiyle. HAFTA SONU 10 CMYK