22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Si ne ma 10 ???????????????????????????????????????????????????? Rocky yıllara meydan okuyor Masallarda yaşayan bir peri Ünlü aktör Slyvester Stallone 1976’da başladığı Rocky serisine yıllara meydan okuyarak devam ediyor. 60 yaşındaki aktör Rocky Balboa ismini verdiği filmde öncekilerinde de olduğu gibi yazar ve yönetmen koltuğuna oturmuş. Filmde antrenör rolünde Burt Young (Paulie) ve Rocky’nin oğlu Jr. rolünde Milo Ventimiglia yer alıyor, Adrian ise hikayede kansere yenik düşmüş. Filmin konusu şöyle; Dünya şampiyonu ile sanal bir maç yaptırılan Rocky kazanan taraf olur. Bunun üzerine içindeki dövüş tutkusu alevlenen boksör yerel maçlara çıkmaya başlar. Bu durum beklenenden fazla gürültü koparınca organizatörler yaşlı şampiyonu unvan maçına çıkarmak için kolları sıvar. Film ABD’de 22 Aralık’ta gösterime girecek. Altıncı His, Köy ve Ölümsüz filmlerinin başarılı yönetmeni M. Night Shyamalan’ın yeni filmi Lady in the Water (Sudaki Kadın) dün ABD’de gösterime girdi. Shyalaman’ın çocuklarına uykudan önce anlattığı bir hikayeden senaryolaştırdığı filmde Paul Giamatti, Bryce Dallas Howard, Andrew Aninsman ile Jarett Armstrong başrolleri paylaşıyorlar. Sideways’in yıldızı Giamatti’nin canlandırdığı Cleveland, bir gece gizemli bir kadını tehlikeli bir durumdan kurtarır. Kurtardığı kadının aslında masallarda yaşayan bir peri olduğunu keşfeden Cleveland, periye zamanla aşık olur. Filmin ülkemizdeki gösterim tarihi belli değil. ??????????????????????????????????? Olağanüstü koku alma duyusuna sahip ahlaksız ve kötü JeanBaptiste’in öyküsü Parfüm 20 yıl sonra sinemada Mayalar yeniden doğuyor Mel Gibson kamera arkasına geçmek için yeni tutkusunu buldu. Çekimleri tamamlanmak üzere olan Apocalypto, 600 yıl önce Orta Amerika’daki Maya Uygarlığı’nın çöküş zamanlarında geçen bir aksiyon macera filmi. Mel Gibson’ın yapım şirketi Icon Entertainment’ın finansman ve yapımcılığını üstlendiği filmin ABD dağıtımını Walt Disney Studios yapacak. Avustralyalı aktör filmin 50 milyon dolara yaklaşan bütçesini karşılamakta hiç zorlanmadı, bir önceki filmi Passion of the Christ (Hz. İsa’nın Çilesi) 25 milyon dolarlık bütçeyle dünya çapında 600 milyon dolar gelir getirince Mel Gibson dünyanın en güçlü bağımsız film yaratıcılarından biri haline gelmişti. Yunanca’dan gelen Apocalypto kelimesi ‘ortayaaçığa çıkma’ ve ‘yeni başlangıç’ anlamlarına geliyor, bu da bize yönetmenin konu olarak, üzerindeki sır perdesi hiçbir zaman tam olarak kalkmamış eski ama gelişmiş Maya Uygarlığını seçmesindeki niyetini gösteriyor; ‘‘Apocalypto evrensel bir kelime, ortaya çıkarmak istediğim şeyi çok iyi açıklıyor. Yeni birşeyin başlaması için başka birşeyin sona ermesi gerek’’. Çekimleri süren filmin konusu şu noktada tam olarak bilinmiyor. Önceki filmi Passion’ın senaryosu filmin gösteriminden önce basına sızıp büyük tartışmalara neden olunca Gibson, bu sefer ön yapım toplantılarında gizliliğe çok önem verdi. Gibson’un basınla paylaştığı konu şöyle; İspanyol kolonizasyonu öncesi Maya hükümdarları refaha giden yolun daha fazla insan kurban etmekten geçtiğine inanırlar. Kurban edilmek için seçilen Jaguar Pençesi kaderinden kurtulmak için kaçar ama derinden sevdiği eşi ve ailesi için geri dönecektir. Film Mayaların yaşadığı Meksika’nın Veracruz bölgesinde çekiliyor. Apocalypto’nun gösteriminin Ağustos ayında olması planlanmıştı ancak Meksika’daki yoğun yağışlar çekimleri aksattı ve gösterim tarihi 8 Aralık olarak yeniden belirlendi. Mel Gibson, Passion’la başladığı; dönemin veya medeniyetin orijinal dilini kullanma geleneğini sürdürüyor ve altyazılardan hoşlanmayan Amerikan seyircisine rağmen filmin tamamını Maya dili Yucateco’yu kullanarak çekiyor. Cesuryürek bu kararını şöyle açıklıyor; ‘‘Yucateco kulağa çok hoş geliyor, umudum filmin bu dili tekrar popüler yapması ve böylece dilin yerli genç halk tarafından gururla konuşulmaya devam etmesi’’. Senaryoyu Farhad Safinia ile birlikte yazan Gibson’un yoğun olarak Maya kutsal kitabı Popol Vuh ve İspanyol misyonerlerinin günlüklerinden etkilendiği belirtiliyor. Filmin bir başka ilginç notu ise oyuncu kadrosunun tümünün yerlilerden oluşması, 1200 kişinin katıldığı denemelerde çoğu ilk kez bir filmde yer alan veya az tanınan aktörler seçilerek film gerçekçi kılınmak istenmiş. Apocalypto’nun film müziklerini ünlü besteci James Hornor üstleniyor. ASLI SELÇUK ERDEM KOCA Patrick Süskind’in çok satışlı romanı Perfume: The Story of a Murderer (Parfüm: Bir Katilin Öyküsü/1986) yayımlanmasından yirmi yol sonra sinemaya uyarlandı. 18. yüzyılda Fransa’da doğan, olağanüstü koku alma duyusuna sahip ahlaksız, kötü JeanBaptiste Grenouille’un ayrıksı öyküsü Stanley Kubrick, Robert Altman, Milos Forman, Martin Scorsese, Ridley Scott, Tim Burton gibi çok sayıda özgün sinemacının ilgisini çekmişti. Hatta içlerinden kimileri bu karanlık, güzel roman sinemaya uyarlanamaz demişti. Gülün Adı, Ruhların Evi, Çöküş gibi önemli filmlerin yapımcısı Bernd Eichinger, 1986’da çıkar çıkmaz Parfüm’le ilgilenmeye başlar. Okur okumaz romanın büyüsüne kapılan yapımcı öykünün daha önceki hiçbir öyküye benzemediğini, kitaptan çok etkilendiğini saklamaz. Hemen yazar Süskind’i arar ama romancıdan hayır yanıtını alır. Cesaretini yitirmeden aramayı sürdürür, sonunda dost olurlar, onbeş yıl sonra da (2001) Süskind sonunda Eichinger’e evet der. Yapımcılığının yanısıra yönetmen ve senaristte olan Bernd Eichinger senaryoyu ele alır ama tek başına işin altından kalkamayacağını da bilir. Tom Tykwer’dan (Koş Lola Koş, Cennet) yardım ister, yazım aşaması iki yıl sürer. Çalışma sorunlu geçer çünkü romanın her sayfasında saklı sayısız Tom Tykwer, 2006 sonbaharında gösterime girecek Parfüm için Süskind hayranlarını romandan ayrı bir film izleyeceklerine şimdiden hazırlıyor. tuzaklardan, sayısız tanımı güç kokulardan çok baş kahraman olağanüstü karmaşık, ele alınması zor neden onları anlamak yerine beyninin içine girerek öldürmeyi İspanyolca, İngilizce dilleri birbirine karışıyor. Tom Tykwer bir kişiliktir: Grenouille içe dönüktür, nerdeyse hiç konuşmaz. yeğliyor. Böyle korkutucu bir yanı var’’ diyen genç oyuncu oyuncularıyla diyaloğu seven, onlardan gelecek önerileri Böyle bir karakterle izleyicinin özdeşleşmesi zor olduğundan çekime başlarken bu garip karakteri yorumlamak onu çok dikkate alan bir yönetmen. Başrol oyuncusu Ben Whisaw’la bir çıkar yol bulmak gerekir. Yönetmen Tykwer: ‘‘Her zaman ürkütür. Yönetmenden destek alınca da rahatlar: ‘‘Tom bana aralarında inanılmaz bir benzerlik var, Tom tıpkı Ben’in ağbisi romanın koku yaymadığını söyledim. Romanda, filmde çok yardımcı oldu. Romanda bile yer almayan doğru tonu gibi. Onları birarada görünce karşılaşmaları, sanki roman, kokular içermiyor, duygular içeriyor. Ayrıca biz Süskind’in yakalamak için sürekli konuştuk, fikir alışverişinde bulunduk’’. uyarlama, film onların önceden yazgısında varmış gibi romanıyla yarışmayı kesinlikle düşünmüyoruz. Sinema da bir Tykwer’ın isteğiyle de Taksi Şoförü filmini izler. Ayrıca düşünüyorsunuz. anlatım dilidir, bu konuda ayrı olanaklara sahibiz’’ diyerek Grenouille’u kendine çok yakın bulan Ben, çocukken kendi ‘‘Yazınla sinema ayrı anlatım dilleridir. Biz görüntülerle düşüncelerini açıklar. dünyası içinde yaşadığını, çocukluğu süresince okulda her değişik bir yaklaşım yarattık. Parfüm bugüne dek yazılmış en Doğru oyuncuyu bulabilmek için yönetmenle yapımcı zaman başarılı olan ikiz kardeşinin gölgesinde kaldığını, olağanüstü öykülerden biri. Farkedilmeyi bekleyen bir canlı, dünyanın altını üstüne getirirler, sonunda Londra Dramatik Grenouille’un yaratıcılığını sevdiğini de belirtiyor: ‘‘Metod tuhaf yeteneği olan bir birey, sevilmeyi isteyen, aşkını Sanatlar Kraliyet Akademisi’nden yeni mezun olan tedirgin oyunculuğunun yardımıyla yavaş yavaş setteki insanları, alışılmadık, korkutucu bir şekilde itiraf eden bir insanın edici bir melek yüzlüyü Ben Whishaw’ı bulurlar. Onu ilk hayvanları, kiri, çamuru kullanmaya başladım, sonunda öyküsü. Hemen söyleyebilirim ki kitabın ayrıntıları filme farklı gördüklerinde Ben, Hamlet giysileri içindedir, bu görüntü onların kokusunu gerçekten duydum’’. yansıyacak. Herkesin Parfüm’le özel bir ilişkisi var, umarız ki onların kanını dondurmaya yeter. ‘‘Hamlet’le Grenouille Kadın oyuncu porselen tenli, kristal sesli genç İngiliz herkes özel kişisel uyarlamasıyla filmle özel bir ilişki kurar’’ sanırım birbirlerine çok benziyorlardı. İkisi de toplum dışında Rachel HurdWood binlerce kişi arasından seçilmiş. Öteki diyerek ön açıklamasını yapan Tom Tykwer, 2006 duran karakterlerdi, yaşamda kalabilmek ve farkedilmek için rollerde deneyimli aktörler Dustin Hoffman’la Alan Rickman Sonbaharı’nda gösterime girecek Parfüm için Süskind kendilerine göre savaşım veriyorlardı. Bana göre Grenouille var. AlmanİspanyolFransız ortak yapımı Parfüm’ün çekim hayranlarını romandan ayrı bir film izleyeceklerine şimdiden kötülüğü simgelemiyor. Cinayetleri elbette bağışlanamaz ama mekanları Münih, Barselona ve Montpellier. Sette Almanca, hazırlıyor. Bunu da yönetmenin dürüstlüğüne verelim. Paris’in kucağında aşka dair bir masal... ALPER TURGUT Angela, yüzyıllardır aşka yaslanan Paris’te deli dolu soluklanan sevgiye dair kurgusal bir şiir... Düşsel yanılsamanın yeni zamanlı izdüşümü... Hem de eksiğine gediğine aldırmadan, kafa yormadan yaşanan... Mucizevi... Angela, Yönetmen Luc Besson’un, gökkuşağının renklerine inat, siyah beyaz boyadığı (çokta yakışan) masal tadında bir film... Her anlamda zıt ve farklı bir çiftin, güzel ve çirkinin, umutsuzluğun girdabında, hayatın kıyısında tanışıp, kaynaşmasının, kadere posta koymasının gülünç öyküsü... Angela, Subway (Metro), Beşinci Element (The Fifth Element), Derinlik Sarhoşluğu (La Grand Bleu), Nikita ve Leon ile tanıdığımız ünlü Fransız yönetmen, yapımcı ve senarist Luc Besson’un 10. filmi... Besson’un senaryosunu yazmaya 10 yıl önce başladığı ve geçen yıl kotardığı bu yapımın, önümüzdeki günlerde Türkiye’de de gösterime girmesi planlanıyor. Luc Besson, Yamakasi, Wasabi, Taxi (Taksi), Bandidas, The Transporter (Taşıyıcı), Danny The Dog (Kır Zincirlerini), Haute Tension’un (Yüksek Tansiyon) aralarında bulundu 75 filmin yapımcılığını, 32 filmin de senaristliğini yapan bir isim... Angela’nın müzikleri ise ünlü müzisyen Jan Garbarek’in kızı Anja Garbarek’e ait. Angela’nın başrolleri ise Jamel Debbouze ve model, ressam, fotoğrafçı Rie Rasmussen paylaşıyor. Standup ustası, şov yıldızı ve TV gediklisi olan Fas asıllı Fransız komedyen Jamel Debbouze’yi, sinemaseverler ‘Amelie’den hatırlıyor. (Jamel, Amelie’de manav çırağı olarak başarılı bir performans ortaya koymuştu.) Jamel Debbouze, sağ kolunu henüz 8 yaşındayken tren kazasında raylara bıraktı ancak yılmadı, yeteneğini konuşturmayı sürdürüyor. Ünlü Yönetmen Brian De Palma’nın Femme Fetale’in de (Öldüren Kadın) ilk kez karşımıza çıkan Rie Rasmussen görsel bir mucize gibi... Danimarka doğumlu 28 yaşındaki Rie için Luc Besson, ‘‘Onda daha fazlası var. Çünkü o yalnızca bir oyuncu değil. Rie Rasmussen yazıyor, tasarlıyor, resim yapıyor. O gerçek bir sanatçı ve ben onu destekliyorum. Ve onun söylenenlerden daha fazlasına sahip harika bir insan olduğunu düşünüyorum’’ diyor. Güneşli Pazartesiler, Olga’nın Topuzu ve Kıyamet Melekleri’nde de oynayan Serge Riaboukine ile Gilbert Melki ise Angela’nın yan rollerindeler. Andre, siyah beyaz ama rengarenk ve güzel Paris’te herkes tarafından tanınacak kadar ünlü ve bir o kadar da beceriksiz bir dolandırıcıdır. Uçan kuşa borcu vardır. Alacaklılar tepesinde, ölümün nefesi ensesindedir. Bu kısa boylu, sakat ve çirkin adam çaresizdir. Arka planda Paris’in sıcak, parlak ve ışıl ışıl, sokak, cadde ve meydanları akar gider, ama onun bu nimetlerden faydalanacak zamanı ve takati yoktur. Yaşamıyordur aslında, kaçıyordur. Piyangodan kazandığı Amerikan vatandaşlığı da işine yaramaz, kimliksiz bir Arap olarak tutuklanma fikri de... Sonunda dönüp dolaşır ve yolu Sen (Seine) Nehri’ni süsleyen köprülerden birine düşer. İntihar tek seçeneğidir artık... Ve yaşamın kırılacağı bu noktada uzun boylu, sarışın, güzeller güzeli Angela, kendisine çok yakışan siyah elbisesiyle arzı endam eder. Angela, Andre’nin kurtarıcısıdır, gökten inmiş bir melektir. Angela, sigara içmenin yasak olduğu cennette tedavilik bir tiryakidir. Tanrı katındaki ‘‘planlama departmanı’’ tarafından görevlendirilmiş ve dünyadaki görevi için kendisine meslek olarak fahişeliği seçmiş doğaüstü bir varlıktır. Uçarı kaçarı Angela’nın güzelliği Paris’le yarışır. Sonra çokça eksik, bazen komik ve romantik ama aşka ait bir hikaye başlar. HAFTA SONU 10 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle