19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 22 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ ZÜLAL KALKANDELEN ABD Başkanı George W. Bush’un esin kaynağı olduğu albümlere bir yenisi eklendi. Ünlü Amerikalı alternatif rock grubu The Flaming Lips, Bush’un izlediği savaş yanlısı ve dini kullanan politikalardan öylesine nefret ediyor ki, bunu ‘‘At War With The Mystics’’ adlı yeni albümüyle belgeledi.. Böylece, bugüne kadar varoluş, hayatın belirsizliği, umutsuzluk ve uzay temalı şarkılara imza atan grup, ilk kez olarak politika odaklı bir albüm yayınlamış oldu. Müziğinde funk öğeleri taşıyan ‘‘Free Radicals’’ adlı şarkıda, intihar saldırılarında bombaları atanlara şöyle sesleniyor The Flaming Lips: ‘‘Çok radikal olduğunu sanıyorsun ama gerçekte bir fanatiksin’’ ve ‘‘Yoksul adamın Donald Trump’ına dönüşüyorsun’’. ‘‘Haven’t Got A Clue’’ adlı şarkıda ise, ‘‘Sen her açıklama yaptığında ben yüzüne daha fazla yumruk atmak istiyorum’’ diyerek Beyaz Saray’ı yönetenlere kızgınlıklarını anlatıyorlar. Şarkı sözlerini yazan vokalist Wayne Coyne böyle dese de, aslında o hiçbir şekilde fiziksel şiddetten yana değil, röportajlarında ‘‘devrimlerin insanın içinde, yani zihinsel olacağını’’ söylüyor. Müziğin dünyayı değiştireceğini düşünmüyor ama Bush’u ve savaşı görmezden gelmenin mümkün olmadığını da vurguluyor. Ona göre bu son albümleri çok kızgın olduğunuzda duvara attığınız bir yumruk gibi. Albümde dalga geçilen bir diğer konu da, Britney Spears gibi dünyada olup bitenleri umursamadan müzik yapanların kazandığı haksız ün ve bunların yaydıkları boş eğlence zihniyeti. 1983 yılında Oklahoma’da kurulan The Flaming Lips’in bu 11. albümünde, ilk dönemlerindeki ‘‘psychedelic’’ eğilim daha ağırlıklı olarak ortaya çıkıyor. Grup, 2002 tarihli albümleri ‘‘Yoshimi Battles The Pink Robots’’daki dijital seslerden önemli ölçüde uzaklaşmış. Pink Floyd hayranı olan üçlü, bunu özellikle ‘‘Pompeii Am Gotterdammerung’’, ‘‘The Wizard Turns On’’, ‘‘The Sound Of Failure’’ ve ‘‘My Cosmic Autumn Rebellion’’ adlı şarkılarda hissettiriyor. Aslında albümdeki şarkılar zaman zaman farklı müzisyenleri çağrıştırıyor; aklınıza bazen Prince, bazen Black Sabbath, bazen de Marvin Gaye geliyor. George Bush bir rock albümüne daha esin kaynağı oldu D Yerli umanı üstünde ? 1970’li yıllarda TRT’de yayımlanan konserlerle herkese tanıttı kendini. Mustafa Kandralı, roman müziği ve çiftetelli denince, soloları, fasıllarda eşlikçiliği ve tabii ki çoşkusu, neşesiyle akla gelen ilk isimlerden biri oldu... Ülkemizin köklü müzik yapım firmalarından Uzelli, Mustafa Kandıralı’nın 1970 1980 tarihli kayıtlarından bir seçkinin yer aldığı albüm çıkardı. CD, özenle hazırlanmış, geniş bilgi içeren bir de kitapçıkla birlikte satılıyor. Kandıralı 15 parçayı tüm ustalığı, duygusu ve yorumuyla seslendiriyor. ? ‘Sıra Gecesi’ kültürü DVD’de yaşatılıyor... İnteraktif eğitim, hobi ve oyun yazılımları geliştiren EuroSoft, ‘Sıra Gecesi’ DVD’si ile Urfa’nın geleneksel eğlence kültürünü tanıtmayı amaçlıyor. Kültür Serisi’nden çıkan DVD’yle, bu eğlence buluşma biçiminin gündelik ve yaygın kültürde yanlış tanınmasına karşı doğru bir seçenek oluşturulması da amaçlanıyor. Bu seriden daha önce ‘Çerkesler’ başlıklı DVD’nin de çıktığını hatırlatalım. DVD’yi, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Müziği Bölümü’nde Sanatçı Öğretim Üyesi, Türk Musikisi İcra Heyeti Şef yardımcısı Gürsel Koçak yıllar sürmüş araştırmalarının sonucunda hazırladı. VAZELİNLE KAHVALTI EDEN KADIN Özel bir dinleyici kitlesine sahip olan The Flaming Lips, şarkılarına koydukları uzun ve garip adlarla da tanınır. Amerika’dan daha çok Avrupa’da ilgi gören grubun kuruluşu da oldukça ilginç. Vokalist Wayne Coyne, ilk olarak bir kiliseden çaldığı müzik aletleriyle işe başlamış. 1993 yılında vazelinle kahvaltı eden bir kadını anlatan ‘‘She Don’t Use Jelly’’ adlı şarkıyla dikkat çeken grubun kariyerindeki asıl çıkış, 1999 tarihli ‘‘The Soft Bulletin’’ adlı albümle oldu. Elektronik aletlerin daha fazla kullanıldığı ‘‘Yoshimi Battles The Pink Robots’’ ise dünya çapında büyük başarı kazandı ve 2003 yılında ‘‘En İyi Rock Enstrümantal Performansı’’ dalında Grammy Ödülü’nü aldı. The Flaming Lips, tartışmasız müzik dünyasının en yaratıcı ve deneysel gruplarından biri. Hiç çekinmeden, herkesi ‘‘Olur mu canım?’’ dedirtecek çalışmalara imza atıyorlar. Örneğin, ‘‘Zaireeka’’ adlı albümleri 4 CD’den oluşur. Her bir CD’de farklı bir grup elemanının çaldığı bölüm yer alır: yani gitar partisyonları bir CD’deyken davul partisyonları başka bir CD’de toplanmıştır. Müziği tam olarak dinleyebilmek için bu dört CD’yi dört ayrı CD çalarda eş zamanlı olarak çalmanız gerekir. Bu tarz çalışmalar yapmalarındaki tek neden, müziğin sınırlarını zorlayıp yeni deneyimlere yol açmak. Müziğin hemen her türüne açıklar. Flüt, zil, timpani, trompet, bilgisayar, tef, flugelhorn, kontrabas, bongo, davul, elektronik gitar, akustik gitar albümlerini kaydederken kullandıkları müzik aletlerinin başlıcaları. Grubu tanıyanlar bilir; The Flaming Lips, müziklerindeki yaratıcılığı sahne performanslarına da aynen yansıtır. Grubun elemanları konserlere hayvan kostümleri içinde çıkar; konserin başlamasıyla sahneyi birden bire zebra, tavşan, panda, tavuk, ördek ve kaplan gibi çeşit çeşit hayvanlar kaplar. Konfetiler, kuklalar, balonlar, ışıklar, dumanlar, kanı çağrıştırmak için kullanılan kırmızı boyalar, megafonlar ve dev ekranlarda gösterdikleri şok edici savaş görüntüleriyle konserlerini tam bir gösteriye çevirirler... Ve Wayne Coyne, dev bir plastik uzay balonu içinde sahneye yuvarlanarak gelir. Asıl önemlisi, onların konserlerine giden izleyici artık aktif bir izleyicidir; sadece dinlemekle kalmaz, gördükleri karşısında şok olmuştur, yerinde duramayıp şarkılara eşlik etmekte ve aynı zamanda gördükleri hakkında düşünmektedir. Louis Armstrong’un ‘‘What A Wonderful World’’ adlı şarkısını söyleyerek sahneyi terk eden grup, sanki büyük ve görkemli bir parti vermiş gibidir. Grubu Amerikalı müzisyen Beck’e eşlik ettikleri turne sırasında izledim ve konser salonunda gördüklerimi, sözcüklerle ancak bu kadar anlatabiliyorum. Kurulduğu günden bu yana inişli çıkışlı çok yol kat eden The Flaming Lips, kanımca bu son çalışmasıyla kariyerinin en başarılı albümlerinden birine imza attı. Wayne Coyne, Roll dergisinde yayınlanan bir röportajında, ‘‘en etkili ve güçlü olan, sanat yoluyla düşünce biçimini değiştirmek’’ diyordu. Bu yolda atılan önemli bir adımdır ‘‘At War With The Mystics’’. kzulal?yahoo.com ? Genç Yunanlı şarkıcı Hrispa’nın ‘100’ isimli albümü çıktı. Albümde, pop müzik yapsa da müziğe sağlam bir altyapıyla adım atan, sahnede gösterileriyle de dikkat çeken Hrispa’nın bu albümünden çıkan ilk hiti ise ‘Antres 100’. Genç yıldız, albümünün yayımlanmasıyla Türkiye’de de konser vermeyi ve Türk müzisyenlerle çalışmayı tasarlıyor. 1982 Pire doğumlu Hrispa küçük yaştan itibaren müzik, ses bilgisi ve baleyle ilgilendi, okul yıllarında popüler bir Yunan şarkıcının önünde sahne alarak müziğe profesyonelce devam etme kararı aldı. Hrispa ilk albümü ‘Tora’yı 2003’te, temmuzda ülkemizde de yayımlanacak olan ikinci albümünü ise kendi ülkesinde 2005’te çıkardı. ? Tiziano Ferro, yeni single’ı ‘Stop! Dimentica’ ile hayranlarına sesleniyor. Son albümü ‘111’in çıkışından bu yana üz yıl geçmişken, bu single, Ferro’nun hayranlarını sevindirdi. Aynı şarkınını İtalyanca ve İspanyolca yorumlarının da yayınlanacağı duyuruldu. Bu single, sanatçının ‘Nessuno ? solo’ adlı yeni albümünün ilk çıkış parçası... ? Dans müziğinin sıkı takipçileri, ‘Fatboy Slim’in ‘Greatest Hits/En İyiler’ toplama albümüne kavuştu ! Albümün adı da ‘Why Try Harder’. 1990’lı yılların sonunda adı duyulan Fatboy Slim, o günden bu yana ‘Better Living Through Chemistry’, ‘You’ve Come A Long Way Baby’, ‘Halfway Between The Gutter And The Stars’ ve ‘Palookaville’ adlı 4 albüm çıkarttı. Gerçek adı Norman Cook olan Brighton’lı ünlü DJ, bu derleme albümde bir de sürpriz yaparak, iki yeni şarkısına, ‘Champion Sound’ ve ‘That Old Pair Of Jeans’a da yer veriyor. Albümün ilk baskıları DJ’in 10 farklı şarkısının klibinin yer aldığı bir DVD’yle birlikte satışa sunuluyor. Sabri Berkel’in bir dönemi ‘Türk Resminde Soyut Eğilimler’, ‘Türk Resminde Soyut’, ‘Türk Resminde ÜMRAN Kaligrafi ya da Soyut Geometri’ gibi tanımlamalarda Sabri BULUT Berkel’in yeri kuşkusuz tartışılmaz. Onunla ilgili yazılar, sergiler hep soyuta olan ilgisini göstermiştir. Gücünü, kararlılığını, bulgularını, özgünlüğünü vurgulamıştır. Yapı Kredi Bankası Kazım Taşkent Sanat Galerisi’ndeki Sabri Berkel Dönemler I (19301955) sergisi sanatçımızın farklı bir açıdan ele alınmasını amaçlamış gibi görünüyor. ‘Dönemler II’ sergisinin 2007’de yapılacağı söyleniyor. Sabri Berkel için 19301955 dönemi biraz da ‘soyuta geçiş’ diye sınıflandırabileceğimiz öncü çalışmaların gerçekleştirildiği, araştırmaların yapıldığı bir süreç. Berkel bu döneminde figüratifle sınırlı kalmamayı deniyor. Resimlerini tekrar tekrar ele alıyor, pek çok parçalamalar, bölmeler, renklerle yenilikleri önceliyor. Bir soyutlamasının fonunda kullandığı hafif sarımsıyla Bizans Resmi’nden etkilendiğinin izlenimini veriyor. Bir diğerinde Delaunay’a, Derain’e yaklaşıyor veya Matisse’e, Picasso’yu anımsatıyor. Önceleri otoportrelerinde gözleme dayalı çalışıp, sembolik öğelere karşı tavırlı oluyor. Nesnel yaklaşımı önemsiyor, nü’ler yapıyor, portreler, natürmortlar deniyor. Giderek eğilimleri farklılık gösteriyor ve kübist yaklaşımlara hatta deformasyonlara ilgi duyuyor. Teknikler uyguluyor. Kontur kullanıyor. Geometrik soyuta yöneliyor. Bir ara adeta Prof. Dr. suluboya, guaj çalıştığı kadar füzen, kurşun kalem, çiniden de vazgeçemeyeceğini haykırıyor. Rengi de ışıkgölgeyi de kullanıyor. Yani pek çok tat, pek çok ses var bu döneminde Berkel’in. Sonraları renk ve biçim birlikteliğinin ötesinde resimsel ögelerin galibiyeti görülüyor yapıtlarda. Parçalar hem kendileri için hem de bütündeki uyum için varlar. Sergide ‘hepsi’nden örnekler var. Var da, bu çeşitliliği daha iyi anlayabilmemiz, çözebilmemiz için yardımcı açıklama yok... Merakımızı giderebileceğimiz, sorularımıza yanıt bulabileceğimiz kolayca anlaşılır yazılar yok resimlerin bulunduğu salonlarda. Gezerken, Türk Resim Sanatını bilmiş olsanız bile, bir eksiklik duyabilirsiniz. Tüm izleyiciler için, yapıtların ya da 25 senelik bir dönemin kısa da olsa anlatılması gerektiğini düşünebilirsiniz. Serginin öğretici, bilgilerin doğru, yeterli ve yerinde verilmiş olmasını isteyebilirsiniz. Örneğin, desenlerin sergilendiği üst katta dolaşırken bir tanesinin önünde kalabilir, şöyle sorabilirsiniz: ‘‘Boyutun yazılmamasında bir neden mi var acaba?’’ Aynı eksikliği, aşağıda bir yağlıboyada gördüğünüzde yorulmuş olabilirsiniz. Katoloğu karıştırdığınız da ise tüm çalışmada ayrıntılara yeterince önem verilmediğine üzülerek emin olursunuz. ‘‘Hadi ben biliyorum, bilmeyenler ne yapacak?’’ ya da ‘‘girişteki metini anlamak pek güç’’ deyiverirsiniz. Yine de, Sabri Berkel’i tanıtan ‘Dönemler I (19301955)’de yapıtların hırs ve çalışma azmiyle dolu dolu gerçekleştirildiği gözlerinizden kaçmayacaktır. Sanatta duyumsaldan çok nesnel estetiğe bağlılığı öğrenecek, bir sanatçının soyut öncesi dönemini izlemiş olmaktan keyif duyacak; desenlerin bir köşesine atılan imzaları ve tarihleri gördüğünüzde belgenin ne derece önemli olduğunu fark edeceksiniz. Ardından Berkel’in orta eğitim kurumlarında, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde ve İstanbul Resim Heykel Müzesi’nde başarılı çalışma dönemlerini düşünüp, sanatçıeğitimci kimliğine saygı duyacaksınız. Sergi 25 Ağustos’a kadar açık, iyi seyirler. Yabancı HAFTA SONU 14 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle