Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
rıyorlar, padişahın tayin ettiği memurları hiçe sayıp kendi yandaşlarını çeşitli görevlere tayin ediyorlardı. İstanbul ile Anadolu’nun bağlantısını kesmeye çalışan hainler, devletin yasalarını ve düzenini bozmak için yalan haberler yayıyorlardı. Bu duruma karşı yapılması gereken, söz konusu kişilerin ve onlara yardım edenlerin asi ilan edilmesi, padişahın tebliğine rağmen fesatlarında ısrar ettikleri takdirde de şeriatça vacip olarak katledilmeleriydi. Halifenin ordusuna katılarak asileri katledenler gazi, onlar tarafından öldürülenler ise şehit sayılacaktı. Asilerle savaşmak için yayımlanan padişah fermanına uymayan Müslümanlar da günah işlemiş olacaklarından şeriatın uygun bulduğu cezalara çarptırılmaları gerekecekti. Şeyhülislamın ibret dolu bu fetvasının yaratabileceği olumsuzlukları engelleme işi, Ankara Müftüsü Börekçizade Mehmet Rifat Efendi’ye düştü. Rifat Efendi, bu fetvanın dinen geçerli olmadığını içeren bir karşı fetva hazırladı. Onun bu girişimi diğer vilayetlerin müftüleri ile çeşitli bölgelerin müderrisleri tarafından da desteklendi. Fetvada, Anadolu’daki milli hareketin İslam halifesini baskıdan kurtarıp yetkilerini kullanabilir duruma gelmesini sağlamayı ve vatanın işgal edilen bölgelerini kurtarmayı hedeflediği belirtildi. Halifesine bağlı Müslümanların yapması gerekenler beş soruda ele alındı ve verilen cevaplar Kuran’dan alınan ayetlere dayandırıldı. Mustafa Kemal de yeni hükümet değişikliğine ilişkin görüşünü 8 Nisan 1920 günü yayımladığı bir genelgeyle bildirdi. Mustafa Kemal’e göre Damat Ferit Paşa, evvelki deneyimlerden de bilindiği üzere, Müslüman halkın kendini savunmasına engel olmaya çalışıyordu. Onun bugüne kadar sergilediği tavır, mütareke koşullarından yararlanarak İtilaf Devletleri’nin işgaline kapı açmak olmuştu. Bugün de farklı bir davranış göstermesi beklenemezdi. Ancak bugün içinde bulunulan koşullar geçmiştekinden çok farklıydı. Güçlenip örgütlenen ve davalarının meşruiyetini her gün biraz daha temellendiren vatanseverler, Damat Ferit Paşa hükümetini ve bu hükümetin kararlarını hiçbir surette tanımayacaktı. PORTRE Damat Mehmet Ferit Paşa, Şurâyı Devlet üyelerinden, Arnavut asıllı Seyyid Hasan İzzet Efendi’nin oğlu olarak 1853 yılında İstanbul’da doğdu. Öğrenimini tamamladıktan sonra Paris, Berlin, Petersburg ve Londra elçilikleri kâtipliklerinde bulundu. Sultan Abdülmecid’in kızlarından, Padişah Vahdeddin’in kız kardeşi Mediha Sultan ile evlenerek saraya damat oldu. 1884 yılında Şurayı Devlet üyeliğine tayin edildi, iki sene sonra vezir rütbesi aldı. Londra Büyükelçiliği’ne tayin isteğinin Sultan II. Abdülhamid tarafından reddedilmesi üzerine memuriyetten ayrıldı. Meşrutiyetin ilanının ardından Âyan Meclisi üyesi oldu. Bir dönem İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilişkiye geçen Damat Ferit Paşa, daha sonra cemiyete karşı tavır alan Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın kurucuları arasında bulundu; 11 Kasım 1911 günü kurulan fırkanın ilk başkanlığı görevini 25 Kasım 1911’den Haziran 1912’ye kadar devam ettirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıktığını belgeleyen Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından Damat Ferit Paşa beş defa sadarete getirildi. İlk sadrazamlık görevine Tevfik Paşa kabinesinin 3 Mart 1919’da düşmesi üzerine, 4 Mart 1919’da başladı. Bu ilk sadareti Yunanlıların İzmir’i işgal ettiği 15 Mayıs 1919 tarihine kadar sürdü. 19 Mayıs’ta kurduğu bir diğer hükümet, 20 Temmuz 1919’a kadar devam edebildi. Ancak istifasından bir gün sonra tekrar kabineyi kurmakla görevlendirildi ve üçüncü sadareti 30 Eylül 1919’da sona erdi. Ali Rıza Paşa kabinesinin düşmesi, ardından kurulan Salih Paşa hükümetinin 25 gün sonra istifa etmesi ve Tevfik Paşa’nın tekrar hükümet kurmayı kabul etmemesi nedeniyle, Damat Ferit 5 Nisan 1920’de tekrar sadrazamlıkla görevlendirildi. Kabinesini kurduktan sonra Kuvayı Milliye’yi dağıtmak için çeşitli girişimlerde bulunduysa da, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen tepkilerin de etkisiyle 30 Temmuz 1920’de istifa edip bir gün sonra son kabinesini kurdu. Beşinci ve son kabine, 17 Ekim 1920 tarihine kadar görevine devam etti. Kurduğu bütün bu hükümetlerde hariciye nazırlığını, son iki hükümette ek olarak harbiye nazırlığını üstlenen Damat Ferit Paşa, sadrazam olduğu dönemde Osmanlı heyeti başkanı olarak Paris Barış Konferansı’na katıldı. İtilaf Devletleri’nin işgallerine yönelik başlatılan milli direniş hareketine karşı çıkarak Kuvayı Milliye teşkilatına karşı Kuvayı İnzibatiye adlı bir askeri teşkilat örgütledi. Ülkenin paylaşılmasını öngören Sevr Antlaşması’nın hazırlıklarında yer aldı. Milli Mücadele’nin zafere ulaşması üzerine 21 Eylül 1922 tarihinde ailesiyle birlikte Avrupa’ya kaçan Ferit Paşa, 6 Ekim 1923’te Nice şehrinde öldü. DAMAT FERİT PAŞA 137