28 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

.1 r ve Dallas'a karşı başka bir biçimle, bilimsel gelişmelerdeki hız, dar anlamlı kUltUrün önünc geçerek, yeni bir kültür kavramı oluşturuyor. Atom fıziğindeki gelişmeleri hiçbir romancı konu almıyor, veya alamıyor. Bu da teknolojinin önünde gitmeye alışmış olan klasik kültür kavramlarını sarsıyor. Bu nedenle, Avrupa, teknolojik ve bilimsel geriliğine rağmen, Nobel Edebiyat ödülleri'nde ağırlığını devam ettiriyor. 1970 ile 1980 yılları arasında Nobel alabilen Amerikan yazarlarının sayısı sadece iki. Bunlardan biri Saul Bellow, diğeri Isaac Singer. Nobel Edebiyat ödülleri'ndeki bu üstünlüğe rağmen, Avrupa tiyatro, resim, heykel gibi alanlardaki üstünlüğunü Amerika'ya kaptırmış durumda. Amerika'nın bu üstünlüğünden en çok yararlanan ülke, dil ortakIığı ncdeniyle lngiltere. Bir zamanların koca Fransa'sı, lngiltere'den gerilerde kalıyor. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönetnde, dar anlamıyla kültürü sadece şiir, roman, heykel ve müzikten ibaret saymak yanlış olur. Bunlara bir de görsel araçları eklemek gerek. Hatta ünlü düşünür Mc Luhan'a bakılırsa, yazılı iletişimin yerini görsel iletişim araçları alıyor. Bu görüşte bir doğruluk payı olduğu muhakkak. Her ne kadar şimdilik görsel iletişim aletleri, yazılı metinlerden yola çıkıyorsa da, basılı iletişimi büyük ölçüde etkiliyor. Batı'daki büyılk yayınevleri, ba$ta Hachette olmak üzere, görsel alanlardaki treni kaçırmamak için büyük çabalara girişti. Romanlar, piyesler yamnda televizyon ve video filmleri yapımı da artık yayınevlerinin faaliyetinin bir parçası haline geliyor. Ancak, bu alanda da Avrupa, Amerika'nın çok gerisinde. Sadece Hachette örneği ile yetinirsek, treni kaçırmamak için görsel alana el atan Hachette bu girişimi nedeniyle buyük zararlara uğrarken, Amerikan kuruluşu Time tnc. basılı yayınlardan ettiği zararlan görsel yayın faaliyetindeki kârlanyla kapatıyor. Görsel iletişimin akıl almaz boyutlara ulaşması, basılı yayın tekniğini de etkiliyor. Ortaya, saniyede yilz sayfa, dakikada bir kitap basan baskı makineleri çıktı. Bütün bu konularda Amerika'nın Avrupa'ya fark yaptığını unutmamalıyız. Şimdi, saniyede yüz sayfa, dakikada bir kıtap basan teknolojinin sanat dünyasını dünya yaratıcılığını nasıl etkileyeceğini bilmek önem kazanıyor. Kültürel gelişmenin teknik altyapısı ve somut imkânlan bakımından Amerika Avrupa'ya fark atıyor. Amerikan kültüründeki gelişmeler belki bu konuda bazı ipuçları verebilir. Her ne kadar aydınlar Amerikan kültürünü hamburger ve Dallas'tan ibaret görüp eleştiriyorlarsa da, bu kültüre aracılık yapan teknolojik yenilikleri pek dikkate almıyorlar. Bugün Batı'nın kültür lokomotifi Amerika. Bütün Avrupa'lı yazarların en büyük hayali, Amerika pazarına girmek. Amerika ise örneğin, Fransa'dan sadece çocuk kitapları almakla yetiniyor. Ayrıca, hepimizin alay ettiği Dallas dizisi bir anda yeryüzünün dört bir yamnda, nerdeyse dört milyar insana birden gösterilebiliyor. Geleneksel mutfaklar kaybolup giderken, hamburgerciler tıklım tıklım. Gene Fransa'dan örnek verirsek, Amerika kendi hamburgerini Fıansız mutfağına rağmen Saint Michel bulvarına getirip oturtabıliyor. Bu kitlelere dönük, buyük hacimli üretimler, doğal olarak teknolojiden kaynaklanan bir yaygınlaşmanın sonucu. Artık herkcs televizyon seyredebiliyor. İletişim araçlanndaki bu büyiık boyutlu yaygınlaşma, kitlesel sanat yapıtlarının değerini düşürüyor. Bir anda yeryü7ünün dört bir yamnda oynayan Dallas'ın hangi teknolojik gücün ve nasıl bir yaygınlaşmanın sonucu olduğunu gözden kaçırınca, tabii ki, ıçerığı bize yavan geliyor. Avrupa ABD'nin teknolojik üstünlüğünün beğenmedıği sanatsal içeriğine karşın güzel sanatlarda kıasik biçimlere dönüş yapıyor. Avrupalı romancılar çocukluklarını, aşklarını anlatan klasik türde eserler veriyorlar. Amerika'nın, Avrupa karşısındaki bu hâkimiyeti, Batı'da kızgınlıkla karşılanıyor. lkiyuz yıllık bir devletin binlerce yıllık Avrupada beğenilmeyen hamburgerleriyle, Dallaslarıyla at koştuıması. Onun emperyalist tavıına bağlanıyor. Ama o Avrupa emperyalist anlayışın arkasındaki bilimsel, teknolojik ve ekonomik güçle baş edecek, bir ikinci kapitalist odak oluşturamıyor. Bir 7amanların Dünya Kültür Merkezi sayılan I'ransa, şubat 1983'te Sorbonne'de, Kültür Bakanlığı'nın girişimiyle, "Sanalsal Yaratıcıhk ve Ekonomik Gclisme" konulu bir toplantı düzenledi. Dünyanın dört bir yanından gelen 400 sanat ve bilim adamı konuyu tartıştı. Ancak, Amerika'nın "Ekonomik giiciinden kaynaklanan kültür egemenligine" karşı, Fransa'nın "küllurel faaliyetlcrdcn, ekonomik bir guç elde etme" çabası, ABDyi hiddetlendırdi. VVall Street Journal gazctesi toplantı için şöyle yazdı: "Kültür Bakanı Jack Lang Dallas için heyecanlanacagına, çagdaş dünya küllüründe niye Fransa'nın hiçbir yeri yok diye duşünmeli. üıinya kültür kurtancılıgına soyunmadan önce, Fransa'nın 20 yıldır Michel Tournier dışında niye gerçek bir yaralıcı yelişliremedigini kendi kendine sormalı". Amerikan gazetesi, bu satırlarla, uygulamalı bilim dallannda önemli oranda Nobel'i olmayan, teknolojik gelişimi süperlerin çok gerisinde kalan bir ülkenin çağın aktif yaratıcığında rol oynayamayacağı görüşünü dile getiriyor kanısında. Yeni bir evrensel kültüre doğru | e k e r teker, Amerikan ve Avrupalı sanatçıları ele almayıp, topyekun bir değerlendirme yaptığınız vakit.dünyada büyük bir kültürel devrim olduğunu görüyorsunuz. Genel olarak teknolojik gelişmelerin büyük boyutlara ulaşması, özel olarak da görsel iletişimin ulaştığı yeni durum, dünya kültürünü etkiliyor. Avrupa'nın klasik mimansinin alternatifi olarak ortaya gökdelenler, geleneksel muttagına karşılık hamburgerler, iç çatışmaları anlatan yazarlara karşı, hastaneleri, havaalanlarını yazan yazarlar, incelikli yaratıcılara karşı Dallas dizileri çıkıyor. Bu genel kalite düşukluğünün arkasında, teknolojik nimetlerin demokratikleşmesi var. Dallas NVashington'da da seyrediliyor, Çinde de. Kumbarah telefonlarla ıstedığiniz yeri bir anda karşınızda buluyorsunu/. Hamburgerle günlük hayatın hızlı temposunda çabuk ve ucu7 karın doyuruluyoı. Feknolojinin doğayla alışverişinden yeni bir kültür oluşuyor. Bu alış verişte ağır basan devletler, doğal olarak diğerlerini etkiliyor. Amaç, bu yeni teknolojik gelişimlere uygun ve daha kaliteli yeni kültür oluşumlaıı yaıatmak olmalı. Her halükârda bu teknolojik düzey, yapıtların ıçerığıni de er ya da geç etkileyecektir. Dakikada yü/ sayfa, bir dakikada kıtap basan baskı makinalarına uzun süre çok kaiıtesiz şeylerle yanaşamazsınız. Bu düşünceyi, daha başka bir örnekle geliştirebilirİ7. Bu kadar ileri bir teknolojiyle çalışan baskı makinalarına layık olan roınart, en azından, uzayı anlatır bir roman olınalıdır. Aşkların, kavgaların, kıskançlıklarıu, savaşların, barışların, köylerin, kırların, kentlerin, hatta denizlerin romanı yazıldığına göre, uzayın da şimdiki kurgubilim dışında, gerçek bir romanı yazılacaktır. Sadece yeni eğilimlerini saptamaya çahştığımız Avrupa Amerika kültür farklılığı, uzay romanının yazılmasıyla daha da aydınlığa kavuşabilir. Şimdiki durumda, Batı dünyasında uzay romanı yazmaya en yakın aday, Amerikalı yazarlar. Avrupa'nın uzay işlerinde en gayretli Ulkesi olan Fransa'nın uzay mekiğini, ancak 1996 yılında uzaya fırlatmayı hesapladığı duşünülünce, insan buna daha çok inanıyor. Uzay romanı yazıldığında, teknolojik gelişime uygun daha kaliteli bir edebiyat da belirmiş olacaktır. O zaman hem Dallas'ı seyretmeyeceğiz hem de Tibetli Kar Adam mı, yoksa Avrupalı King Kong mu büyük, koİayca cevaplayabileceğiz. En azından, bir zaınanlar Avrupalı King Kong çok büyüktü, biçiminde....
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle