28 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

\Yiti ı*\ \^ıı:ı ıA Eski Vııııaıı ıııirası. hambnrgc Avrupa, ABD'nin teknolojik üstünlüğünün getirdiği sanatsal içen'ği beğenmiyor, daha klasik biçimlere dönüş yapıyor. MEHMET ALTAN l ibet'deki Kar Adam mı biiyiik, yoksa King Kong mu? Avrupa ilc Amerikan kullürü arasındaki farklara değgın aranışlarda bulunmak, yukardaki soruya cevap vernıek kadar güç. Ağır siklet boksöıleri ayıran jokey görıınumlü bir hakem durumuna düşmek istemiyorsanız, bu soruya hemen, "ikisi de çok biiyiik" diye cevap vermclisiniz. Ancak, gerek Amerikan, gerek Avrupa kiiltürünün büyüklılğünü gözden kaçırına dan, değişen ve gelişen çağla birlikte ikisi arasındaki farklaıa ve eğiliınlere, belirli yaklaşımlat yapnıak OIUM. Kültürü bir loplumun sosyal, dinsel, bcyinsel ve sanatsal yapılarının toplamı biçiminde ya da bir toplumun, doğayla alış. verişinden ortaya çıkan bilgi ve beceri birikimi olarak tanımlayabiliri/. Nitekim, bi/ bu yazı boyunca kültürü dar anlamında, sadece resim, müzik, minıari, edebiyaı ve sıııema olarak değıl de, bir toplumun yarattığı hcr şeyin o toplumun kultürünü oluşturduğu savından hareket ederek, toplumların do~ ğa ile alış verişi biçiminde ele alacağız. Eğer, Türk kulturunden bu tanıma bir ornek vermeye kalkarsak, "Mimaride Tiirk Milli Lslubu" seminerınde, sayın Doğan Kuban'ın dediğı gibi, "Hillon otelsiz, llitit he>kelsİ7, kuaförsüz, başörtüsüz, Atalürk'süz, Hz. Muhammed'siz, Hz. Ali'siz, Oran Site'siz bir ulusal kiiltür" tarif edemeyiz. Fğeı yurt dışında uzun yıllar geçirmişseniz, Turk kültürünün sadece yazı, çi/i, mimari, din olmadığını daha da somut bir biçimde görebilirsiniz. "Uışardaki" her Türk'ün rakı ve sucuk aranması, sanmsaklı peynirleri tercih ctmesi, çayı fincanda değil de çay bardağında içmeyi arzulaması, tuvaletlerde kâğıtla değil de suyla silinmesi bııtün bir kültürun parçalarıdır. I. Avrupa ve ABD kültürünün temelleri nın içinde yer alıyor. Ancak, tarihsel gelişimi içinde, Avrupa Batı uygarlığının ilk nıirasçısı olarak belirir. Amerika, çok daha sonraları bu kervana katılmıştır. Bu açıdan, daha eski Yunan'dan beri uzana gelen Batı kültürü içinde, Arnerika sadece tarihsel olarak 16. yüzyılda, devlet olarak da 1783'te ortaya çıkan, çok yeni bir gelişmedir. O nedenle, ABD kültürünün temellerine bakarken, eski Yunan kultürünü, bu kültürü alıp kendi katkılarını da ekliyerek Batıya taşıyan Romalıları göremeyiz. Amerikan tarihinde, Rönesans'tan kalma bir resim, bir mimari, bir şiir, bir trajedi bulmak olası değildir. Özetle kültürel varlık olarak Avrupa'nın edindiği miras Amerika'nın kültür varlığının yanında dede ile torun kadar farklı durur. llerde oluşacak Amerika Birleşik Devletleri'nin, kıyı kısımları ilk kez 16. yüzyılda Fransız ve Ispanyollar tarafından keşfedildi. Rönesansı geride bırakan, beyliklerin yerine milli devletler kurmaya yönelen Mcrkantilist Avrupa ülkeleri, henüz kendilerirıe daha sonraları rakip çıkacak bir Ulke topraklarına ayak basiıklarının farkında değildiler. Merkantilizm ortalığı kasıp kavurmakta, ülkeleri birbirine düşürmekteydi. Amerika'ya çengel atan lngiltere hemen koloniler oluşturacak, Amerikalılar'ın yardımıyla, Kanada'daki Fransızlar'ı yaşlı kıtaya geri yollayacaktı. 1775 yılında işler tersine döner. Bu kez, Georges Washington liderliğindeki Amerikalılar, İngilizler'e başkaldırır, Fransa'nın da askeri yardımıyla, bağımsızhklarım ilan ederler. Bağımsızlığını ilan edcn Amerikalılar, aslında Avrupa'dan buralara göçmüş "eski Avrupalılar"dır. Yeni Kıta'ya hem eski kültürü hem de bu kültııre karşı duydukları tepkilerden oluşturdukları yeni alışkanlıkları getirirler. Fskiye karşı dııyulan hınç ve öfke, aynı zanıanda, sonradan bile tukenmeyecek bir dinamizmin ilk alevi olacaktır. ABD, kuıulusuyla birlikte yeni maceralara dalar. Meksika ilc Teksas, Kalifornia, Yeni Mcksika'nın elde edilmesi için savaşa girişilir ve bu savaş kazanılır. Ülke içinde ise, sanayileşmeye donuk zengin Kuzey ile sömürulen, horlanan Guney arasında iç savaş beliıiı. İç savaşa hâkim olan Kuzey iyice semirnıeye başlayınca, Afrika'nın kara derili bedbaht insanlarını da buralara esir olarak getirir. 1870 1906 yılları arasında nüfus 40 milyondan 90 milyona çıkar. Gayrı safi milli hasıla dort ke/ artar. Bu uretim artışı ile birlikte, Amerika Devleti de bir enerji fazlasına tutularak, etrafa saldıracaktı. Her saldııışta da yeni bir parçayı genç devletin sıniı larına katacaktı. Havai, Küba, Porto Rico, Filipinler, Panama bu taşkınlıklar sonucu elde edilen topraklardı. Eski altın arayıcıları, bilek gücüyle yaşamaya ve yükselmeye çalışan kovboylar, durmadan gelişen bir dinamizmin temsilcileri olarak devlet biçiminde örgütlenmişler, özelliklerini sınır ötelerinde sürdürür olmuşlardı. Aslında, bireyci, savaşkan ve dinamik Amerikan insanını ve kultürünü "vahşi bir at veya inck üstünde durmaya calışmak" olarak anlatabileceğimiz "rodeo" sporu, en iyi biçimde simgeleniyor. Bugün de Amerika, bütün emperyalist amaçlı girişimlerinin de ortaya koyduğu gibi, bu Özelliğini içte ve dışta suıdürüyor. Gene bu özelliğinden ötürü, Le Monde gazetesinin belirttiği gibi, Amerika hâlâ "bir lek göınlekle gidildigi halde zengin olarak dönülebilecek belki de tek ülke." Tabii rodeo sporuna alışıksanız. Nobellerin izinde [odeo oyunundaki atlar kadar taşkın bu yeni ülkenin dinamizmi, 20. yüzyılın basında, henüz yaşlı Avrupa'yı pek rahatsız etmiyordu. Eski Yunan'a dayanan klasik kültür birikimi Avrupa'nın yeni Amerikan Devletine her bakımdan ön almasını rahatlıkla sağlıyordu. Bunu 1901 yılından itibaren verilmeye başlanan Nobel ödüllerini izleyerek görebiliyoruz. Fizik ödüllerinde, 1925 yılına kadar ancak, iki Amerıkah'ya rastlanıyor. Bunlardan birincisi, ışık hızı üzerine deneyler yapan Alberl Michelson, Nobel'i 1907'de alıyor. Diğeri Robert Millikan. O da 1911'de elektron yükünü ölçmeyi başarıyor. Nobel'i ancak 1923 yılında alıyor. Kimyada da durum pek farklı değil. 1925 yılına kadar ancak bir tek Arnerikalı Kimya Nobeli'ııi alabiliyor. T.W. Richards. Tıp dalında, ilk 25 yılda hiçbir Amerikalı'nın izine rasllamak mümkün değil. Dar anlamıyla kültür tanımına giren edebiyat dalında, Nobel'i alan ilk Amerikalı, kendi ülkesinin genç burjuvazisiyle hafiften matrak geçen Sinclair Lewis. Ancak, Nobel'i 1930 yılında alabiliyor. Buna karşın, bizi ilgilendirmeyen Nobel Barış Ödülü'nü 1925 yılına kadar aJan Amerikalılar'ın sayısı üçe ulaşıyor. Nobel ödüllerini nirengi noktası almamızın nedeni, bütun tartışmalara rağmen, bize bir toplumun doğaya ne oranda hâkim olmaya çalıştığını göstereceğine inanmamızdan. Tabiata egemen olma uğraşından ortaya çıkan külturler, Nobel ödüllcrine, ulusların bu yoldaki somut başarılarını gösterme biçiminde yansıyor. Bütün ulusların kültürlerinin saygıdcğcr olması yanında, doğaya hâkim olma yolunda büyuk başarılar elde edemeyen, doğanın o erıgin, bilinmez karanlıklarından gün ışığına yeni parçalar getirmcyen ulusların hâkim kültürler oluşturmaları çok zor. I Ancak, 1925 yülanndan sonra hızlanan rekabet, lkinci Dünya Savaşfndan sonra zirveye çıkıyor. Bugün de bu zirvedeki durumu koruyan Amerika'nın kültüründe, her zaman yukarıda kısaca değindiğimiz özelliklere rastlanıyor. örneğin, SaintPierre ve SaintPaul's katedrali ile NotreDame kilisesi gibi. Nerdeyse zaman kadar eski yüce yapıtları olınayan Amerika, gökdelenleri keşfediyor. Klasik üsluba çok modern ve çarpıcı bir altcrnatif getiriyor. Frank l.loyd Wright gibi, çağdaş "organik mimari"ye büyük katkılar yapan bir mimar yetiştiriyor. Amerika, bu anlatılması zor dinamizm ile, bilim ve teknoloji alanlarındaki başarılarıyla dar anlamlı kültürun daha önüne geçiyor. örneğin gene Nobelleri izlersek, 1970 ile 1980 yılları arasındaki Fizik Nobel ödülü alan 27 kişiden 19'unun Amerikalı olduğunu saptıyoruz. Kimya alanında da aynı yıllar arasında Nobel alanların sayısı 18, bunların sekizi Amerikalı. Tıpta, gene aynı yılları ölçü alırsak, verilen 28 ödülden, 16'sının Amerikaya gittiğini görüyoruz. Doğayı ve evreni tanımaya yönelik bu başarılı çahşmalar, yapısı gereği, bir anda, yazının veya üstyapı kurumlarının dar sınırlarına giremiyor. Daha Amerika atakta Batı uygarlığı dendiği vakit bunu^Fugün Avrupa'nın coğrafi sınırlanyla ayırmak zor. Arnerika da, Kanada da Batı uygarlığı B Imerika'nm 20. yüzyılın ilk 25 yılındaki yavaş gelişmesine karşılık Avrupa her alanda egemenliğini duyuruyor. örneğin edebiyat ödüllerine şöyle bir göz atınca, Romain Rolland'dan, Bernard Sbaw'a, Knut Hamsıın'dan şair Maeterlinc'e kadar, Avrupa'nın uluslararası edebiyat sahnesinde bütün haşmetiyle dolaştığını görüyorsunuz. k
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle