04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

\YIS 2003. SAYI893 iye ne gibi faydası oluyor? stanbul'da kurduğum Okay Teı Ritim Atölyesi'nin bir eşine dııda rastlayamazsınız. Bu aslında ıa da sürpriz oldu. Bizim insanırıızı sanki kendilerine daha faz'akit ayırıyor. Avrupa'da böyle şey zor; ancak hafta sonları bazı rslar var, hepsi bu. Ekonomik ve litik istikrarsızlıklar, zorlaşan yan şartlarının beraberinde getir;i stres ortamı, yaşam kalitesini zmuş durumda. Bu da insanlatempolanna, ritimlerine yansı. Kısacası konsantre zorluğu lyor. îşte biz de bu atölyede yapımız çalışmalarla bu durumun esindengeliyoruz. Ayrıcafestive konserlerde 150 200 kişi bir ya gelerek son derece güzel birtelik ortaya koyduk. Bu hem ülTI adına, hem de ritimler adına yükbirbaşarı. *eki Türkiye'deki müzisyenlerritim duygusu nasıl, var mı ? Dlmaz mı? Var ama, şunu da bemek lazım; ritim olayı sonu olyan bir duygu. Bu duygu ve bilrelpazesi o kadar geniş ki, acaba : ne kadarını biliyoruz, bildikleıizin ne kadarını doğru yerde, ğru zamanda, hangi kalitede llanıyoruz. Bu son derece derin detayhbirunsur. jeleneksel Türk tnüziği motifini, yine folklorumuzdan bir tan ritimleri cazın içinde kullandı.tlksizmisiniz? îrdoğan Çaph yapmıştı bir döm. Amerika'ya giderek, Amerılı müzisyenlerle bir takım çalıştlarda bulunmuştu. Erken kayttik onu, ölmeseydi belki devam srdi. Ama Erdoğan Çaplı pek bi mez. O nedenle bu işi başlatan i ülarak ben görülüyorum. Şimdeğişik dallarda çalışmalar yanlar var. Benim yaptığtm başka, rhan Öcal'rn yaptığı başka... Ayı Esen çok daha başka, llhan Erıin de öyle. Kimisi folkloru, kisi Türk Müziğini, kimisi cazı çok biliyor, öbür tarafı bilmiyor... •ğişik renkler sonuçta. Erdoğan plı cazcı değildi. Piyanistti, araşmacıydı. Amakuruşeyleryaptı, lış şekli makine gibiydi. Bugün ısikçilerin de bir çoğunda maalebusertlikvar. Buolmamasıgecen bir şey aslında. Bunu yumuan cazmüziğidir. Eğerbu ülkeı tınılarını alıp yorumlayacakı, bir kere en iyilerini dinlemen :ım. Eğer yürekliysen, yani kısnçhğın yoksa en iyi trompetçiyi, ırnetçiyi orkestrana almakta fayvar. Örneğin folklorsanatçıları Jodileri çok iyi çalar, biz istesek onlar gibi çalamayız. Onların atığı şeyi uygulamak istiyorsak, çok çalışmamız, onları orkestraza alıp birlikte olmamız, ya da ylerine gidip oralarda yaşayarak .ültüre yakından tanıklık etmez gerekir. 1967 yıhnda Don Cherry'Ie be raber çalışmışsınız. Evet, îsveç'e gidip Don Cherry'le tanışmam, diinya müziğiyletanışmamındabaşlangıcıdır. O zaman world müziği diye bir şey yoktu. Doğal olarak folk elementlerini caza uygulama arayışı hiçbirimizdebaşkmamıştı. Cazöğrenmeyegitmiştik, ama Don'la tanışmak beni farklı şeylereyöneltti, bir anlamdao hayatımın dönüm noktası oldu.Don arayış içersindeydi, cazdan, hep aynı şeyleri çalmaktan bıkmıştı. Folk elementlerini, egzotik tınılardan oluşan farklı şeyleri cazlabirleştirelim istiyordu. Türkiye'den getirdiğim şarkıları, notaları büyük bir hevesle karşıladdar. Hemen çalışmaya başladık. Çocukken, annem Naciye Temiz ud çalarken, ben de koltuk kenarlarına vurarak ritim tutardım. lşte yıllar önce tanıştığım o tınılar, yıllar sonra tekrardan kullanıldı. Annemin arşivindeki plak ve notaları aldım. Türkiye'den birçok usta müzisyenle beraber annemi de götürdüm îsveç'e; o da ud çaldı. Don Cherry Türk Müziğindeki elementleri caza çok yakın buldu. Özellikle Bibap tarzına, yani cazın en hızlı parçalarına uygun buldu. Hatta ondan daha heyecanlı olduğunu söylüyordu. Türk ezgilerinin acılı, biberli tarafını keşfettiler. Darbuka insana inanılmaz bir coşku, hız, heyecan, hareket duygusu veriyor. Siz hıza ve harekete inanırmısınız? Ona pek Lnanmıyorum. Notaların üzerindeki sevgiye ve aşka daha çokinanıyorum. tnandığın zaman hız da peşinden geliyor zaten. îlk önce bu hıza kapüırsan, kaybedersin. Oysa zaman teknoloji vehızçağı olduğu için, ne kadar teknik çalarsan, o kadar coşuyor millet. Benim endişem de bu zaten. Darbuka bana hep neşeyi hatırlatıyor, hiizün bu enstrümanın neresinde duruyor. Darbukayla hep oynanmış, şıkıdım şıkıdım müzikler yapılmıştır. Bizde hiç resital yapılmıyor. Örneğin; Zarp (vurmalı alet) çalan îranlı müzisyenler tek başına dünyayı dolaşarak resitaller veriyor. Notalan açıyor, konçerto gibi. lşte orada hüzün, tarih, mana, her şey var. içinde bulunduğu bütün bir kültürü yoğuruyor, sonuçta bir sanat çıkıyor ortaya. Bizde böyle olmuyor. Sen çaldığın enstrümanı karşındaki oynasın diye çalarsan, gideceğin yerbellidir. Ilerleyemezsin, sanatla dahJçalakankalmaz.Örneklerini görüyoruz. Önce bir şeyleryapıp, medyanın boyası ile tanınıyorlar, sonra bu iş tuttu deyip, arkaya bir makine koyup, birkaç darbuka cıstak cıstak çalmaya başlıyorlar. Oysa inanılmaz şeyler yapdabilir. Araştırmalar yapar, darbukayla ağıtlarbile çalabilirsin. • [email protected] 70 yaşında, Güney Fransa'da yaşarna veda etti... (Renklendirme^ Protest diva enkli sözcüğü Nina Simone'u tanımlamakta yetrsiz kalabilir Birpiyanist.şarkıcı ve besteci olarak Nina Simone'un müziği klasikten, folk, gospel, blues, R&B ve soul müziğine hemen hemen her türün harmanlandığı, alabildiğine renkli bir karışım. Kendisi bu müziğe "siyahi klasik müzik" adını veriyor ve, "caz, beyazlann siyahları tanımlamak için kullandıkları bir terim," diyor. Dr. Simone ile bir sohbete kalkıştığınızda her şeyin onun kurallanna göre tartışılacağını çok geçmeden öğreniyorsunuz Nevar ki, bu tartışmada özentili tavırlar takınan, üstün körü görüşler ortaya atan biriyle karşı karşıya olmadığınız kesin. Çünkü, o bir kraliçe, bir diva ve boyuneğilmesigereken biri. Nina Simone gibi birine öyle kolay kolay rastlayamayacağınızı büin. 1933 yılında Kuzey Carolina'da dünyaya gelen Eunice Waymon kendini bildi bileli bir klasik müzik piyanisti olmayı düşledi. Dünyaca ünlü New Yorkjuilliard Müzik Okulu'na devam ettikten sonra Philadelphia Curtis Enstitüsü'ne girmek üzere başvuruda bulundu. Başvurusunun reddi yaşamına inen ilk sert darbe oldu. Enstitü her ne kadar karşı çıksa da, Simone neden geri çevrildiğini adı gibi biliyordu. O bir siyahi, üstelik de siyahi bir kadındı. Dünyanın sayüı konser salonlarında sahne alma düşleri suya düşen Eunice, adını Nina Simone olarak değiştirip kulüplerde şarkı söylemeye başladı. Yeni adı çekici olmastna çekiciydi, ama bunun asıl amacı, kızının ekmeğini kazanmak için yaptığı müziğe hiç de sıcak bakmayan, son derece tutucu annesiyle ilgili kimi gerçekleri de perde arkası etmekti. Waymon ailesinde bu tür şeyler çok ciddiye alınırdı ve Nina artık yetiştirildiği yuva ortamından çok farklı bir dünyaya açılmıştı. 1958 yılında ansızın yıldızı parlayıverdi. "I Love You Porgy" büyük bir yankı uyandırmış ve Nina'nın yolunu açmıştı. Bir gecede milyoner olması işten değildi, ama ilk plağının haklarını topu topu 3 bin dolara satmıştı. Müzik dünyasında çok sık yaşanan bir yanılgıya düşmüş ve bedelini çok ağır ödemişti. O sırada daha yirmi dört yaşındaydı. Otuz yıl sonra, aynı albümden "My Baby Just Cares for Me" adlı parça yine tüm dünyayı kasıpkavurdu. Altmışh yıllara gelindiğinde Nina Simone'un siyasal kimliği de giderek ağırlık kazanmaya başladı. 1963'teMississippi'de Medgar Evers'in ve Alabama'da dört çocuğun öldürülmesi, başkaldırı dünyasına adım atan Nina Simone için bardağı taşıran son damla oldu. "Mississippi Goddam!" adlı ilk başkaldırı ezgisini bu günlerde besteledi ve Devamı arka sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle