Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 CUMHURlYET DERGİ Oğlum, devletin savcısıyla uğraşılmaz inan Kara baba öğüdünü çiğnemiş, yani "Devletin savcısı, kaymakamıyla uğraşılmaz, sen de uğraşma" lafını kulak ardı etmiş bir gazeteci. 14 davadan hüküm giymiş, kesinleşmiş sekiz buçuk yıl cezasından 44 gün yatmış, bir yüdan fazladır ki gazetesiz kalmış. O da oturup "Sinan'ın 'Kara' Kitabı"nı yazmış, mesleğe nasıl başladığını anlatmış, gazetesi "Datça Haber"i, Datçalılarıgülümseten.Datça'yıyönetenlerikızdıranhaberlerini,tepkileri,destekleriaktarmış... Yargıtay'ın 13 davasıhakkındakikararını bekleyen Sinan Kara ile Berat Günçıkankonuştu: Neden cezaevine girdiniz ? Kaymakamlığa verilmesi usulden olan ikiadetgazeteyibırakmamaktan... Bunun için mi 44 gün yattınız? Bu görülen neden. Yaz günü bir arabayı çevirip, neden takoz ve çelcme halatı bulundurmadığını sormaya benzeyen bir ceza ve ilk defa bana uygulandı. Çünkü haVrlerimden dolayı dava açamıyorlardı... Bu haberlerde ne vardı ? 26 Aralık 2000'de Datça Kaymakamı bir iftar yemeği düzenlemişti ve b u yemekte sadece bürokradar ve siyasiler vardı. Kaymakama "Neden bu yemekte fakir fukara yok " diye sorduğumda "Datça'da fakir bulamadık " yanıtını aldum. Ertesi gün, bu haberi gazeteme manşet yaptım, "Fakirlere Bak Fakirlere" dedim, aile fotoğrafını bastım. Bu fotoğrafta, kaymakam, hâkim, savcı, garnizon komutanı vardı... Ertesi gün savcı beni mevcutl u, yani polisle çağırdı ve " Sen devletin savcısını nasıl fakir gösterirsin"diyesordu. . ., Tutuklandınız mi? Beni bunun için mi çağırdınız diye sorduğumda, hakkımda terörörgütü üyeliği Evimin bir odasını gazetenin idari yeriolarak kullanmalda da suçlandım ve 24 ay hapis cezası yedim ama bu suçun yasada karşılığı yok, hiçbir yerde yok. Yani yasa evinin bir odasını gazetenin idarehanesi olarak kullanırsın ya da kullanamazsın demiyor. Onlar da kanaat getiremeyip Basın Yasası'nın 8. maddesinesoktular. Başka ne gazetecilik suçlarıişlediniz? Datça'nın eski kaymakamına hakaretle de suçlandım... Kaymakam Knidos'ta bulunan eserleri MarmarisMüzesi'negönderiyordu, oysa biz "eser bulunduğu yerde değerlidir " diye biliyoruz. Bunun üzerine bu haberle birlikte bir de karikatür yapıp yayımladım. Karikatürdesütunlardan birinin başına kaymakamın kafasını yerleştirip, altına "Elimizde tarihi eser olarak bir tek bu kaldı" diyeyazdım. Yargıtay onayladı, 3 ay 15 gün nedeniyle ihbar olduğunu söyledi. Hakkımda takipsizlik kararı verildi. Ama yine de DGM ye sevk edildim. Kısacası her şey bu yemek haberiyle başladı... Kaç kez mevcudu gittiniz savcdığa? Yalanolmasın, 1520 kez gitmişimdir. Kitabınızdan anlaşılan bir tek kaymakamlığa o gün yayımlanan gazeteyi göndermemekle suçlanmamışsınız... cezaaldım... Gazeteniz kaç sayfaydı? Genelde sekiz, ama habere göre on sayfa daçıkıyorduk.. Kaç kişilik ekiptiniz? Tek başıma çıkarıyordum, gazetenin her şeyibendim... Kaç yaşında başladınız gazeteciliğe? Erzurum'un Hınıs ilçesinde babam Hü seyin Kara'nın çıkardığı "Hınıs Sesi" gazetesinde çalışmaya başladım, hurufat dizmekten, kalıp bağlamaya, haber toplamaktandağıtıma her şeyleilgileniyordum. Hınıs 'ta toplam 130 köy vardı, bisikletimle dolaşır haber toplardım... Babam daoöğüdünü "Oğlum devletin savcısı, kaymakamı ile uğraşılmaz" lafını o zaman söylemişti, çünkü Hınıs Devlet Hastanesi'nde doktorlarla hemşirelerin horoz dövüştürdüğünü görüntülemiş ve yazmıştım, onlar da intikamlarını babamı döverek almışlardı... Hınıs'tan Datça'ya... Orta ikide eğitimimi bırakıp tümüyle gazeteciliğe yöneldim. Babam ve ailem Ankara'ya yerleştiler, ben de askere gittim, dönüşte eski bir dostun peşinden Datça'ya geldim... Hâlâ aynı kaymakam mı var, Datça'da? Evet. Çıktıktan sonra hiç karşılaştınız mı ? Hayır. Gazeteniz de kapalı, yeniden açacak mısınız? Açıkçası kaymakamın gitmesini bekliyorum. Neden derseniz, geçen gün gazetemi faaliyete geçirmek için istedikleri gibi beyanname verdim, ama onlar inatla " Sen gazeteyi evinden çıkaramazsın" diyorlar. Olay artık trajikomik hale geldi, bana bu gazeteyi açtırmıyorlar... Karınız, çocuklarınız ne diyor bu trajikomik hallere? Eşimbaşlarda "Sinan biraztemkinliol" diyordu, ben de ona anlatıyordum, başka bir seçeneğim olmadığını, onurum için bunun gerektiğini... Şimdi her şeyin farkmda, yeniden cezaevine girmeme de hazır durumda. lkimiz de biliyoruz ki, dünya bireylerden ve menfaatlerden oluşmuyor, gelecek adına iyi bir şeyler yapmamız lazım... Oğlunuzun adı Burhan Apaydın... Burhan Apaydın bana inandı ve davalarımı karşılıksız aldı, inanın dünyanın parasını tutan harçları bile o üsdendi, tamamen kendi meselesi olarak görmeye başladı, 84 yaşında Datça'ya gelip davalara katıldı. Bu benim çok hoşuma gitti, yapabileceğim bir jest olmalı diye düşündüm ve oğluma onun ismini verdim... Mal varlığınızı açıklaym desek... Hiçbir gayrimenkulüm yok.# Nina Simone 9. sayfanın devamı bunu Selma Montgomery Yürüyüşü sonunda, Sammy Davis J r , James Baldwin, Harry Belafonte ve başkalanyla birlikte polis ve asker barikatını yarıp 40,000 kişi önünde yorumladı. Son derece ciddi ve tehlikeli bir dönemden geçiliyordu, ama Dr. Simone yine de arkadaşlarıyla dalga geçmektengerikalmıyordu. "Selma'dabir otobüsetıkışmıştıkveShelleyWintersdut •gibisarhoştu! Ootobüsteolmayı içinesindiremiyordu. Ancak Selma'dan once ilk toplu gösteri Alabama üniversitesinde yapılmıştı. Sahnenin altı tabutlarla doluydu. •Gösteriye katılanlardan biri de Johnny Mathis idi. Mathis bir zamanlar koşucuydu. Tabutları duyunca tabanakuvvet kaçıverdi! Aslında ölüm kalım savaşı veriyorduk. Çokkezüzerimizeateşaçıldığı oldu. " Simone'un müziği birçok yönden insan hakları hareketinin müziksel kanadını oluşturdu. "YoungGifted and Black" bir tür marşa dönüştü ve Simone'un yorumu giderek daha güçlendi. Sesindeki o duygu yüklü derinliği hissetmcmek mümkün değildi. Bu duygu seli öylesine güçlüydü ki, Simone sonunda ABD'yihiçgeridönmemek üzere terk etti. Bu davranışı gerçekte açık bir başkaldırıydı. Onun yaşamında politika giderek müziğin yerini alıyordu. "Insan hakları savunucularının beni kendilerini temsil eden başkaldırı şarkıcısı olarak seçtikleri günden beri politikanın içindeyim. Oldum olası insan haklarını sa vundum ve sonunda politik bir kimliğe büründüm. Langston Hughes ve Lorraine Hansberry gibi insanlardan söz ediyoruz. Eldridge Cleaver ve Kara Panter Partisi'nin kurucusu Stokley Carmichael gibi insanlardan konuşuyoruz. Evet, müziğin tartışılmaz bir gücü vardı, ama bu güç ancak yürüyüşlerle birlikte bir anlam kazanıyordu. Anlamanız gereken bir şey var. Asla şiddetten uzakbiri olmadım. Dr. Martin Luther King'in izinden gittim, çünkü o sırada en çok tanınan kişi oydu. Oysa gönlüm Malcolm X'ten yanaydı. Silaha silahla karşı konması gerektiğine inanıyordum. Müzikle uğraşıyor olmasam, çoktan öbür dünyayıboylardım." Irkçılık, cinsiyet ayrımı, iş ve özel yaşamındaki sorunlarla boğuşan Simone hiç yılmadan ayakta kalabilmeyi başardı. Onu rundan ödün vermeden var olmayı sürdüren Dr. Simone yaşamında iki şeyeteşekkür borçlu olduğunu söylüyordu: Müzik ve Tann. "Tanrı bana bir yetenek bağışladı. Ben de dünyanın her yerinde bu yeteneğimden yararlandım. Inançlarımdan asla ödün vermedim. Bugün de insan haklarının sıkı bir savunucusuyum. Yalnızca Amerika'daki siyahların haklarından değil, Üçüncü Dünya insanlarından söz ediyorum. Afrika'nındabaşıdertte.Sanırımhayatta kalan tek diva benim ve benim dışımda bir protest şarkıcısı olmaması çok üzücü. Gerçi müziğin insanları bubataklıktan çıkartabilecek güce sahip olup olmadığından pek emin değilim. " • Nina Simone'nin JOHN KELLY ile ropörtajından. RİTA URGAN çevirdi.