04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4MAYIS2003.SAYI893 receği bir salon kiraladı ve ABD'de ilk kez 16 mm'lik filmlerin gösterildiği bu salon çokkalabalıkizleyicitopladı. 1946'da yaratıcı film yapımı için verilen ilk GuggenheimÖdülü'nükazandı. 1947'deAkşamın Ağları filmiyle Cannes Film Festivali'nde Deneysel 16 mm 'lik film kategorisinde Bü yük Ödülü kazandı. Cannes Film Festivali tarihinde ABD'ye ve bir kadın yönetmene verilen ilk ödüldü bu. Aynı yıl eşi ve ortağı Hammid'den boşandı. Tannların laneti mi ? Mit ve ritüelle ilgisine yeni boyutlar kazandıracak olan Haiti'ye gitti, Voudou dansçılarının filmini çekti. Film hiçbir zaman bitmedi ama daha sonra Haiti inanışları üzerine bir inceleme olan "TheDivine Horseman Haiti'nin Yaşayan Tanrılan" (1953) adlı kitabı mitoloji uzmanıjoseph Campbell'in rehberliğindeyazdı. Haiti'ye "Gerçekliğin unsurlarını bir sanat eserine çevirecek bir sanatçı olarak gittiğini ama Voudou mitolojisinin etkisi ve karşı konulmaz gerçekliği Ue altüst olduğunu" söyledi. 1948'deMeditationonViolence/Şiddet Üzerine Meditasyon'la yeniden film çekmeye başladı. Bu, Çin dövüş sanat ı üzerine şiirsel bir dans denemesiydi. Son filmi Gecenin Gözü/The Very Eye of Night'ı 1959'da çekti. Filmin müziğiniÇinli müzisyen Teijo Ito yapmıştı. Filmin ilk gösterimi Haiti'deyapıldı. Maya Deren son iki filminin müziğini yapan ve son Haiti yolculuğunda ona eşlik eden kendisinden 18 yaş küçük olan Teijo Ito Uel960'da evlendi. 1961'de beyin kanamastndan öldüğünde 44 yaşındaydı. Beyin kanamasının nedeni üzerine çeşitli dedikodular çıktı. Kimine göre Voudou tanrısının lanetine uğramıştı. Olağandışı güzelliği, etkileyici fiziği ve sıradışıkarizmatikkişiliğionu 1940'larda Greenwich sanatçı ortamında ilgi odağı haline getirmişti. O kendine özgii otantik giysileri, doğal haliyle bıraktığı kıvırcık saçlarıyla o dönemin kadınlarından çok 68 kuşağının"ÇiçekÇocuklan"nabenziyordu. Anais Nin gibi pek çok yazar onu tanımlarken"güçlü,buyurgan,baştançıkarıcı,hipnotik, dogmatik, inatçı, huzursuz, tatminsiz ve vahşi derecede enerjik" gibi sıfatlar kullanddar. Kendi dönemindc pck çok sanatçıyı etkileyen Maya Deren'in etkisi bugün daha geniş bir kitleye yayılıyor. Pek çok sinema okulunda filmleri inceleniyor, üzerine belgeseller çekiliyor, yeni araştırmalar yapılıyor. Haiti dansları dahil filmleri DVD'ye kaydedildiği için daha geniş bir seyirci topluluğu tarafından izleniyor. O hem içerik olarak kışkırtıcı olan filmleriyle, hem biçimsel denemeleriyle sinema tarihine avantgarde sinemayı başlatan kişi olarak geçti. Kendi çektiği 16 mm'lik kısa ve kişisel filmleri kendi kiraladığı bir salonda göstermeye cesaret eden ilk film yapımcısı olduğu için, "BağımsızSinema"nın ilk öncüsü olarak kabul ediliyor. Kısa bir süre önce Amerikan Film Enstitüsü, yaratıcı bağımsız çalışmaları onurlandırmak için Maya Deren adına bir ödül koydu. New York'ta bağımsız filmlerin gösterilebileceği 66 kişilikbir Maya Deren gösterim salonu açıldı. "Underground Sinema "nınkraliçesi, bugün kendi zamanından çok daha heyecan vericibirikon.# 22. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin ilgi çeken belgesellerinden "Yolculuk"un yönetmeni MARIA MAVRIKOU: dim gibi onları da Yunanistan'dan gelen turistler sanmıştım..." " Anadolulu Rumlar bizi zenginleştirdi" "Sonra?" deyince öyküsüne devam ediyor Mavrikou: "Gemiyle geldik ama sandığınız gemilerle değil... 80 yıl önce biz başka gemilerle geldik buraya..." demişler... Girit'in eski Türk göçmenleri çok gülmüş arkadan. Mavrikou'yu alıp evlerine götürmüşler. Ona rakı sofraları kurup.incirikrametmişler. BirlikteGirit şarkılan söylemiş, şürlerokumuşlar.... "Gözlerinden öpmek isterdim.... /kayalan öpen dalgalarmhali. Gözlerın gül bahçesi,/kaşlarm.../delikanlılartn/oturdug'u bir balkon./Ben de kurulacagtm/kaşlarının arastna. ../ve elime kalem kâğıt ahp/güzelliğini yazacağım...." Eski bir Girit geleneğiymiş böyle doğaçlamaşiirokumak. "Yolculuk"tadasık sıkgörüyoruz:80'ini,90'ınıdevirmiş Girit'in yaşhTürklerihiçsektirmeden Girit Rumcasıyla "aşk ve nostalji" şiirleri Korkuyu yıkmak istedim... NÎLGÜN CERRAHOĞLU uzey'den Güney Kıbrıs'a ellerinde içi toprak dolu torbalarla dönen Rumlar gibi tıpkı... TV'lerdeizledik... Herkesin elinde bir tane... Evlerin bahçelerinden avuçlanmış torba dolusu topraklar... Gençlik, çocukluk, dostlar, anılar, özlem, acı, sevinç... hepsi bir torbaya sığdırılmış... Yıllar geçmiş aradan. Devir değişmiş, devran dönmüş. Yaşamlar apayrı yerlere gitmiş... Ama o toprakları avuçlayanlar zamanı yok etmeye, geri çevirmeye çalışıyor; tarihe dönüyorlar. "Yolculuk" torbalara doldurulan avuç dolusu topraklar ve işte böyle bir geri dönüşünöyküsü... "Yolculuk"un yönetmeni Maria Mavrikou: "Giritli Cundalılar bir avuç Girit toprağı ile baba ocağından aynlıyorlar" diyor... Belgeselinin hikâyesini" Ayvahk'ta perşembegünlerikurulanpazarla"anlatmaya başlıyor Maria Mavrikou, Gemiyle Ege'nin bu kıyısına geçen Midillililer öteberi satarmış orda. Bir Efes seyahati dönüşü Ayvalık'tan geçen yönetmen bu pazarda tesadüfen mükemmel "Girit lehçesi" ile Rumca konuşan iki hanıma rastlamış. Merak edip sormuş: "Giritli misiniz?"... "Evet" demişler. Arkadan "ikinci salaksoruyudasordum" diyor Mavrikou: "Gemiyle mi geldiniz? " Tekrar "evet" yanıtını alınca; "Birlikte dolaşmayabaşladık" diyor: "Onlaralışveriş yapıyordu. Ama bu sefer baktım domatessalatalık satan adam da Yunanca konuşuyor. Hayret ettim. Hadi dedim kendi kendime bunlar Girit'ten alışverişe geldi.Pekibuadam....salatalıklarınısatmak için o da mı Girit'ten geldi? Kafam karıştı. 'Neden?' dedim: 'Siz de buraya geldiniz?'... Kafayı yemiş diye baktılar bana tabii. Düşünebiliyor musunuz? Ken okuyor. Çocukluklarındabıraktıklan Girit'ten, akıllarında kalan manzumeleri, şarkılan söylüyorlar. Bir gün önce yedikleri yemekleri hatırlamakta zorluk çekeceğini düşündüğümüz ihtiyarlar ayakta zor duruyor ama 81012 yaşlarında "bir daha geri dönmemecesine bıraktıkları" o Akdeniz adasını sokak sokak; ev ev; şiir şiir... ha tırlıyorJar. Anılar silinmiyor. Kökler unutulmuyor. Ve: "Lanet olsun o gemileri yapanlara" diyorlar:" Bizleri ayrı yerlere yolladıkları için..." "Zaman"ıngöreceliğiniçokçarpıcıbiçimdeyaşatan"çaprazdramların"öyküsü "Yolculuk".Biryüzyılöncesindekaldıgını düşündüğümüz dramlar "dün yaşanmışçasına" kanıyor. "Son tanıklar" içindahihâlâ"mübadeleanılarının" yakıcılığını koruyor olması sarsıyor ve şaşırtıyorinsanı. "Yolculuk" bu açıdan çok etkileyici bir belgesel. "Kimse geçmişi unutmuyor" diyor Mavrikou" Ama her musibetten bir hayır doğar. Devamı arka sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle