24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16ŞUBAT2003.SAYI882 Fikret Mualla'nın yıldızı hayatı boyunca polisle, mahkemelerle, tımarhanelerle barışmadı. Neyzen Tevfik'le Bakırköy akıl hastanesinde aynı odayı paylaştığı çok olmuştu. Ama bütün bunlar onu yıldırmadı, her koşulda resim yapmayı sürdürdü. Soyadı Kanunu çıktıktan sonra, babasının aldığı "Saygı" soyadını kabul edişi, biraz da hayatı boyunca memleketinden beklediği saygıya duyduğu özlemdendi... Mualla. Yaberaber gidüecek ya da hiç gidilmeyecekti, ben bilirmişim... Mualla'ya bir rapor almak söz konusuydu. Bu rapor neyin nesiydi diyeceksiniz? Aldanmıyorsam Eğitim Bakanlığı ya da müdürlüğü, ressamın kafadan sakat olup olmadığına dair bir belge istemişti: " Sağlam" raporu getirmeyecek olursa Fikret işinden gücünden, hocalığından, ekmeğinden olacaktı. Sanatçının bahtı buna bağlıydı; gün olmuş kurtuluşu kafadan sakat olmadığına dair bir belgede bulmuştu, gün olmuş tam tersi kafadan sakat olduğuna dair bir belgede! Sorulsa yeridir, aklı başında olmak mı, yoksa aklını yitirmek mi yeğdi Istanbul kentinde? Pekbelli değil. Daha doğrusu kesin bir kural yoktu, yerine gününe, adamına, olayına göre değişiyordu sorun. Delilikten ne çıkar? Bu söz bir övgü de olabilirdi, bir yergi de. Deliyi akıllıdan, akıllıyı deliden ayırmak konusunda Bakırköy Akıl Hastanesi yetkilikılınmıştı. Böylece resim öğretmenliğinden olmamak için Mualla Bakırköy'üne kadar uzanmak zorundaydı. Hangi olay, korku, vehim, curnal ya da kalleşlik yüzünden rapor almak kertesine varmıştı çevresi ile ressam arasındaki gerginlik? Unuttum gitti, zaten bu aynntı önemsiz, aslına bakarsanız sanatçının varoluşubile bir çılgınhktı. Aklı başında bir yaratığın, dünyayı dolu dizgin yaşamadansa bir yere mıhlanıp, boya ya da sözcüklerle kendince bir dünya yaratma sevdasına kapılınası, çılgınlık değil de neydi sizce? " Bu dönemde Fikret Mualla, Ayasofya'ya gidip resim çalışıyordu, akşamüstleri de Babıâli yokuşundan aşağı inip soluğu Balıkpazarı'ndaki meyhanelerde alıyordu. Petrograd meyhanesi de kaldığı otelin tam altında, sık uğradığı yerlerden biriydi. DÖNMEMECESİNE PARİS... Bruno Bassano galerilerinde sergiler açtı. Ancak buna lımlar peşini bırakmıyordu, 1953 ve 56'da St. Anne akıl hastanesine yatmak zorunda kaldı. Fransız polisiyle de arasıgitgidekötüleşiyordu. Bir gün Montparnasse'tabir kahvede, sert bir içkiden durmamacasına yedi kadeh içme yarışına girdi. Sonunda kendine geldiğinde karakoldaydı veepeyce hırpalanmış durumdaydı, polislere ağza alınmayacak sözler söylediğinden dolayı. Fikret Mualla bir ara oturduğu Rouet Çıkmazı'ndan kaybolunca, Abidin Dino çok meraklanıyor. Notre Dame nhtımının altındaki tanıdığı bir "clochard"a Seine nehrinin tüm köprü aldarını tek tek aratıyor. Mualla bulunamıyor. Sonunda sanayici Louis Lhermine'in onu Seine Nehri'nin sağ kıyısında Monceau'da rahat bir otele yerleştirdiği anlaşılıyor. Lhermine 5758 yıllarında sanatçıya üç sergi düzenliyor, fakat anlaşmazlık başgösteriyorveyollan ayrılıyor. leri için... Ebedi kanun budur asırlardan beri. Allah ebedî, buna inanalım S.O.S!' Gitgide S.O.S'ler çoğalıyordu. Içkiyi ve yemeği fazla kaçırıyor, resme boş verdiği oluyordu kimi gün, kimi hafta, kimi ay... Madam Angles'le gerginlikler baş gösteriyordu, kavgalar kopuyordu! ...Fikret'in sağlığı böylece gün geçtikce beterleşecekti, Madam Lauthier, Çinli kız arkadaşı ve kocası Michel, haftada bir uğrayan doktor telaşlanıyorlardı. Daha da acısı, Madam Lauthier aynen şunlan anlatacaktı bize: Son zamanlarda geceleri uyanıyor, telefona sarılıyor, santraldaki kızı uyandırıyordu. Matmazel ben kimim, lütfen anlatır mısınız, kimim ben? Sonunda telefoncu kız, bu gece çağrılarından bıkıp telefonu kesmişti düpedüz!Aslına bakarsanız peşin ölmekti bu, artık gerçek bir ölüm bir formaliteden başka bir şey değil di... 'Ben kimim?' Shakespeare sorusu." Fikret Mualla sonunda bir dinlenme evine yatırıldı ve 1967 yılında bir gece uykusunda hayata veda etti. Madam Angles o esnada tatilde olduğundan kimsesizler mezarlığına defnedildi. Çok sonra, 1974'te naaşı Karacaahmet'e nakledildi. Fikret Mualla'nın sanatı kimi sanat eleştirmenlerince ve ressamlarca bazı haksız eleştirilere hedef oldu. BunlardanbiriolanNurullahBerk'in, Mualla'yı "Avru Abidin Dino, Fikret Mualla ve Mualla'nın Ayasofya'sı... palı ressam" olarak nitelemesine şöyle karşılık veriyor Abidin Dino: Taris meyhanelerini, bistrot'larını sık sık konu olarak seçmiş olması Mualla'nın kimi çokbilmiş ulusal sanat yandaşlarımızı tedirgin etmiştir... Ressamın . Istanbul hasretini, Sarayburnu'ndan çok SaintLouis adasında duymuş olabileceğini düşünmezler. (Nasıl ki sayın ressam eleştirmenlerimizin aklı fikri Paris'te ise... Aslında resimlerinde, Türkiye'yi Türkiye'de çizseler bile, Andre Lothe atölyesini yaşarlar Kabataş'ta) Ama bu sayın eleştirmenlere ve ressamlara göre Fikret, resminde Türk değil, Avrupalı ressammış. Herkes öyle demiyor ama! NegüzelanlatmışFikret'iEceAyhan "Çocukların Ölüm Şarkılan"nda: Lağım yollarından girdi metropollere Uyandırdı türkçeledibarok bıhncim alkazarnedirbılmemışalışılmamışparmaklı ( ) Metropollerortası Fikret Mualla iıgan kovalarşıirsızlerdüşmanlanmayagakalksınlar Ozetliyorum düşüncemi: Fikret Mualla "Türk'e has" resim anlayışını, folklorcu bir tutumla değil yaratıcı katkılarla geliştirmiştir...Yinedesorulması gerek, önünde sonunda neydi ressamın bize anlattığı şey? Bence bir mutluluk özlemi, mutluluğa erişme özlemiydi Fikret'in anlatımı..."# 1939'dababasınınölümüylekendisine kalan mirasla, bir daha dönmemecesine Paris'e yerleşti. On dördüncü bölgedeki Rouet çıkmazı'nda, altmcı katta kendine bir oda tuttu. Montparnasse'taki Döme kahvesi ve St. Germain'deki Buci sokağı mekânı olmuştu. Buci pazarındaki esnafa kahvelere çok düşükfiyatlaraya da içki karşdığında resim satıyordu. Fikret Mualla gezip tozduğu sokakları, çarşıları, kafeleri, çıplak kadınları çiziyor, ama her şeyden önceinsanlan çızıyordu. Bazen natürmort çalıştığı da oluyordu. Yağlıboya çalışmayı çok sevmesine rağmen, hem atölyesizlikten, hem deekonomik nedenlerden ve de çabukluğundan dolayı daha çok guaş çalışmak zorunda kaldı. Karikatürün sınırlarına kadar uzanan desenlerindekullandığı canlı renkler fovistleri aratmayacak derecede cesurdu. 1953 'ten itibaren Paris galerileri Mualla'yla ilgilenmeye başladılar. Dina Vierny, Bernheim, Katia Granoff, otoğraf: A'dan Z'ye Abidin Dino kitabından 1959'da Mualla hayatının sonuna kadar koruyucu meleği olarak kalacak olan Madam Angles'in kanatlan altına giriyor. 1962'de sol tarafına felç iniyor ve hastaneye kaldırılıyor. Doktorlar temiz havanın kendisine iyi geleceğini söyleyince Madam Angles Mualla'yı Alp dağlarındaki Reillanne kasabasında bulunan evine yerleştiriyor. Mualla Montaparnasse'tan,arkadaşlarındanuzaktaiyice y alnızlığa gömülüyor, kasabadaki kah veler de ona fazla içki vermemeye tembihli olduğundan, resim yapıp, mektup yazarak geçiriyor gunlerini. Ancak sağlığı gitgide kötüleşiyor. Dino bu günleri şöyle naklediyor: "Bayan Bolin'e şöyle yazacaktır Mualla:' Ne yapalım? Er geç ölmek lâzım, Allah'ın emri... ya da tabiatın.Yeni doğacaklara yer bırakmalı, bizler kadar ıstırap çekmeme
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle