Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İ9AĞUSTOS2001 SAYI 804 yirmi beş sene sonraintahar eden insanlar olduğubiliniyor. Vietnamsavaşındanyıllar sonra iflasetmiş insanlar var" diyor. Buna karşın, alternatif adli tıp raporu hazırlanmasının başlangıcında, fiziksel işkenceye ağırlık verdiklerini, çünkü işkenceyi kanıtlamak için fiziksel kanıtlara gerekduyduklarınıbelirtiyor. Alternatif raporlann kabul edilmesi sürecini bir'iuıkuk savaşı" olarak nitelendirerek bu sürecişöyleanlatıyor: "Mahkemelere şunu anlatmaya çalıştık; sizin elinize bir kâğıt gönderiliyor; bunu çoğunluklapratisyenhekimlerimzalıyor; ne adli tıp, ne işkence sonuçları, ne psikiyatri, ne nöroloji ne de ortopedi konusunda uzman olmayan hekimler... Onlann becerilerini kabul ediyoruz, ama uzmanlık isteyen konularda, biz uzman görüşünebakıyoruz. Bizsizeçokayrıntılı ve uzmanlartarafındanhazırlanmışbirrapor sunuyoruz; bu bir ekspertiz raporudur. Mahkeme, bu raporun üstünlüğünü kabul etti. Kabul etmesi için bizçok bilimsel tetkikler sunduk; sadece muayene ile değil en son teknolojiyle belgeledik. Fiziksel işkence izlerinin belgelenmesi bizim için bir aşamaydı, çünkü o sayede falaka ortadan kalktı. Elektrik işkencesinin patolojik incelemeyle ispatlanmasını sağladık. Böylece bir hekimin sadece afaki tek cümlelik raporu yerine; işte sintigrafisi, işte MR, EMG raporlan, işte patoloji raporları dedik. Bunlar reddedilmeyecek şeylerdi." Işkencenin psikolojik sonuçlannın altını çizen Dr. Emre Kapkın,bunlan "olayIann unutulamaması, durmadan film gibi tekrarlanması, rüyada görülmesi, aynı sahnenin ortaya çıkması ve kişinin sıkıntı yaşaması, gelecekle ilgili güven duygusunun ortadan kalkması, arkadaşlarıyla, sosyal çevresiyle bağlarının kopması, iş ve hobilerin eskisi kadartat vermemesi, uğraşalanlanndankopması,birtüryalıtılmışlık, bir vazgeçme, yaşamla bağlantıların kopması, yani insanı insan yapan bir sürüözelliğinyokolması"diyesıralıyor. Buyüzden, "tşkence fiziksel birolay değil ruhsal bir şeydir; ruhsal sonuç elde etmek için yapılır; bunu psikolojik tekniklerle yapmışsın, fiziksel tekniklerle yapmışsın fark etmez; ikisi aynı sonuca vanyor" diyor. Alternatif adli tıp raporlarınm mahkemelertarafındandikkatealınmasını"bir muharebe kazanmak" diye nitelendiren Dr. Kapkın, Manisalı gençlerle ilgili davadayaşananilginçbirgelişmeyedikkat çekiyor. Biryandan gençlerin davası sürerken diğeryandan polislerhakkında, alternatif adli tıp raporu sayesinde açılan işkence davasının görüldüğünü anımsatan Dr. Kapkın, şu bilgileri veriyor: "Polislerin işkence yaptığı sonucuna varılırsaçocuklarınsuçsuzluğu ortaya çıkacaktı, çünkü işkence altında alınan ifadelergeçersizsayılacaktı.Osıradapolislersavunma olarak bizim raporlarımızın geçersizliğini öne sürmeye çalıştılar. Türk Tabipleri Birliği, resmi raporlann eksik olduğunu, hemliteratürden örneklerlehemdeDünyaTıpBırliği'ninkararlarıylagösterenbirraporhazırladı. Yerel mahkeme polisleri beraatettirdi. Yargıtay bizim raporlann gözönüne ahnmamışolmasını eksiklik olarak kabul etti ve kararı bozdu. Yerel mahkeme yine kararında ıs rar etti. Ancak Yargıtay Genel Kurulu'ndan, adli raporlann içinde işkence olasılığınıngözönünealınmasıgerektiği şeklinde, gerekçesioldukçaaynntılıgüzel bir içtihat kararı çıktı. Bu karar bağlayıcılığıolanemsalbirkarar. Mahkemeler bundan sonra kolay kolay alternatif raporları göz ardı edemeyecek. Bu çok önemli biraşama. lşkencenindenetimi,birazsıvil toplum örgütlerineaktarılmış oluyor." Gençler daha çok etkilenir... 1 şkenceden ruhsal olarak en fazla zarar gören insanların, "böylebirolasılığı beklemeyenler" olduğunubelirten Dr. Kapkın, "Sokaktaongöstericiyitopluyorlar bir tane de evine giden adamı alıyorlar. O adamın bütün güven sistemleri yok oluyor, hayatı çölleşıyor" diyor. Manisalı ya da Hakkârili olsun, genç insanlarda "genç olmanın hafif şımarıklığı" olduğunu ve delikanlılığınçılgınlığryla'Bennekadar Ne derler; bu kol orada kesi Idi. Bu da öy le bir şey. Ruhu paramparça çıkıyor; çıktığı zaman yıkılmış. hurdaya dönmüş, oysa içeri girerken bir şey i yoktu, çıkınca bu oldu. Fiziğin kuralı budur; sonuçlarına bakarsın. Bütünatom kuramları bu hesap üzerineçalışır, aynı şey." Toplumun işkenceye karşı duyarsızlığını, "insanın güven sistemine sahip olma" gereksinimine bağlayan Dr. Kapkın, "Tamamenseptikbirdünyadayaşayamazsın. Bindiğinotobüsünyönünüdeğiştirmeyeceğinden emin olmak istersin" diyor. Toplumun, "Bu gençler debirşeyleryapmıştırherhalde, birkabahatleri vardır" diye düşündüğünü," Devlet babanın adi 1 olduğu" inancına sahip olduğunu vurgulayan Kapkın, bunu, "Bu, hiçbir kurumu demokratik olmayan, demokrasiyi özümsememiş bir ulusun devlete bakış açısı" diyetanımlıyor. Toplumun duyarsızlığının, biraz da, larıçalışmalarıilerlerkenbaşvurusayısınındadoğrusal olarak artmasını beklediklerini, ancak bu beklentilerinin gerçekleşmediğini söyleyen Kapkın, "Başvurularda üç kat bir artış oldu ama elde ettiklerimize, yani mahkemelerdeki pozisyonumuza, kamuoyunun bu konudaki aydınlanmışlığına, konunun rahatça işlenebilmesine bakıldığında üç değil on kat artmasını beklerdik, ama olmadf' diyor. Kapkın, bunun nedenlerine ilişkin şu yorumu yapıyor. " İnsanlar işkence olaylarını anlatmazlar. Anlatırken bir kendi çektikleri acıya dayanamadıklarıiçın.ikincisidekarşılarındakilerindinleyişlerinden,sansüretmeleri gerektiğini sezerlergayri ihtiyari. Kendisine yapılan işkenceyi anlatırken karşısındakınin gerildiğini, üzüldüğünü, acıdığını hissettiği zaman susarlar; empati yaparlar. insanlar dabiri işkencey i anlatmaya başladığı zaman onu dinlemenın ve bu Ismail Güneş'in yönettiği "Gülün Bittiği Yer" 12 Eylül sürecinde işkence gören bir gencin yaşadıklarını anlatıyordu. şiddetli sözcükler söylersem söyleyeyim, nasıl olsa büyükler bağışlar" gibi bir inanç olduğunu kaydeden Kapkın, "Bu yüzden gençlerde zarann daha yüksek olacağına inanıyorum. Hayatın başındaki insan, hayatın ortasındaki veya sonundaki insana göre daha fazla ruhsal zarar görür, orada bir kantitatif fark vardır. Ama sonuçta işkence insanın ruhunu zedeler" diyekonuşuyor. Manisalı gençlerden birine fiziksel olarak zarar verilmemesine karşın, ruhsal işkencenin sonuçlarını gördüklerini vurgulayan Dr. Kapkın, sözlerini şöy le sürdürüyor: "Orada yatıp çıktıktan sonra meydana gelen tablo, neler yaşadığını gösteriyor. Normal hayatın akışında bir sapma oluyor; busapmagözaltında oluyor. Burada bensebep sonuç ilişkisikurabilirim.Sen birevegiriyorsunevdençıktığındabakıyorlar ki bir kolun yok veya böbreğin yok. "işkencenin unutulmak" istenmesinden kaynaklandığını kaydeden Kapkın, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Şililibirarkadaşımanlatmıştı;Pinoche, işkence yapanlann bu olaydan kendilerinin sorumlu olacağını belirten bir genelge yayımladıktan sonra işkence kesilmiş. Ancak başka bir şey daha olmuş; toplumda işkenceden de sözedilmez olmuş. tnsanlar, gündelik hayattan çıkanp baskılamışlar işkencey i. Demekki insan unutma, yok etme, karşısındakine anlatmama eğiliminde; böy le travmatik biryaşantıyı ortaya dökmenin doğru olmadığı düşüncesinde" Zehrin akması lazım... Bu gelişmenin, tsveç'e giden siyasal göçmenlerde de ortaya çıktığını belirten Dr. Kapkın, mağdurların, toplumdan dışlanmamak için işkenceyi anlatmadıklarına dikkat çekiyor. Alternatif adli tıp rapor nuonaanlattırmanıniyilikolmadığını.hatırlamamasının, unutmasının onun için daha iyi olduğunu sanarak konu değiştirirler; ama bu doğru değildir. Zehrin akması lazım." Dr. Kapkın, 1991 yılındatoplusalıvermeler sırasında on yıl cezaevinde kalmış insanlarlaçalıştıklarını,hepside işkenceden geçmiş olan bu insanlarda, ilginç bir şekilde, işkence sonuçlanna rastlamadıklarını anlatıyor. Cezaevlerinde "grup halinde" yaşayan bu insanların durmadan işkence ile ilgili konuları konuştuklarını kaydeden Kapkın, "Bir tür on yıllık grup terapisinden geçmişlerdi; lidersiz bir grup terapisi. Aynı ortamda bulunmaları onlar için çok koruyucu bir şeydi. Böylece geceleri uykularından fırladıklarındaetraflanndaki, bunun ne demek olduğunu bilen insanlar tarafmdan sakinleştirildiler. BirlLkte tedaviden geçmişlerdi. Onlarda işkence sonuçlarına rastlamadık" diyor. ^