Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ Pek az düşünür orgazmı inceledi ve ölümle bağlantısını kurdu. Oysa Eski Yunan'dan başlayarak cinsel hazla ölüm bir arada düşünülmüştü. Aristo, Eflatun ve Hipokrat cinsel edimin taşıdığı kaygıyı keşfetmişti. Foucault'ya göre orgazm toplumsal düzene bir tehdittir de, çünkü birey o hazdan, sarhoşluk anından günlük yaşamın iş gücüne dönmek istemeyebilir... Haz mahveder mi? tnsan yaşamının can alıcı bir parçasını oluşturmaklabirlikte, cinsel doyumun doruk noktasına ulaştığı orgazm anı, yüzyıllar boyunca çoğu düşün adamı tarafindan göz ardı edildi. Oysa, sarhoşluk, aşın coşku, uyuşturucuya bağlı sannlar, dinsel esrime vb. gibi, insanın kendinden geçtiği durumlarkılı kırk yararcasma incelendi. Orgazm, tıpkı son soluğun verildiği an gibi, insan yaşamında oldumolasıgaripbiryertuttu. Sürekli göndermede bulunulmasına karşın, kendisinden doğrudansözedildiğiçokendergörüldü.Bu tür konuların ezelden beri tabu sayılması bilgisizliğimizden mi, yoksa korkudan mı kaynaklanıyor? Insan yaşamının en çarpıcı iki olgusu sayılan cinsel doyum ve ölüm, görünüşe bakılırsa, insan aklına uhrevi bir gölge düşürüyor. Bizleri korku ve yitirme kanşımı duygulara boğuyor. lnsanoğlunun kaçınılmaz ve içinden çıkılmaz bir şey olan ölümden korkması kolaylıkla anlaşılabilir. Gelgelelim, bedensel hazzın doruğa ulaştığı orgazm anının neden kaygı ya da hüzün gibi ruhsal durumlan çağnştırdığı anlaşıhrgibi değil. Yoksa, cinsel edimin orgazm ile son bulmasıyla, yaşam çevriminin ölümle noktalanması arasında bir koşutluk rau söz konusu? Bu soruya konuyabüyük bir yüreklilikle yaklaşabilenbirkaçkişinin yazılanndanyola çıkarak bir yanıt getirmeye çalışacağız. Michel Foucault "Hazzın Kullanımı" adlı yazısında, Aristo, Eflatun, Hipokrat ve Galen gibi antik dönem düşün adamlannın cinsel edim konusuna nasıl yaklaştıklannı inceliyor. Cinsel doyumun kesinlikle olumsuz bir yönü olduğu, tarihin oldukça erken bir evresinde saptanmış. Yunanlılara göre, cinsel kaygı üç temel noktada odaklanıyordu: Cinsel edimin kendisi, karşılığında ödenmesi gereken bedel ve bu edimle ilintili olan ölüm. Yunan düşününde cinsel edimin yalnızca olumlu yönlerini görmek bir yanılgı olur. Tıp ve felsefede cinsel edim, özünde içerdiği şiddetle, bireyde yarattığı denetleme ve üstün gelme duygusuyla, korkunç bir tehlike olarak betimlenir; bitkinliğe neden olduğundan, bireyin koruması gereken gücü tükcttiğine, insan bir yandan türünü çoğaltırken bir yandan da ölümü hazırladığına ınanılır. Eskilerin cinsel ilişkiyi algılayışlarında boşalmanın önemli bir yeri vardı: Kişi yalnızca köpüksü salgının boşaldığı ana odaklanarak, içerdiği şıddetle özdeşleştirilen, önüne geçilmesi ve dizginlenmesi olanaksız bu süreci cinsel eylemin özüne yerleştirmiş oluyordu. Gelgelelim, hazların kullanımında önemli bir sorun olarak, kişi tasarruf ve harcamasıyla ilgili bir sorunu da gündeme getiriyordu. Yunanca "esriklik içinde köpürmek ya da kaynamak" anlamına gelen sözcükten evrilmiş olan "orgazm" sözcüğünün özünde erkeklik yatar. Ersuyunun bedende nasıl oluştuğu konusunda kesin bir bilgiye sahip olmadıklanndan, Yunanlılar bunun göğsün, karnın ya dakemik iliğinin dennliklerinden kaynaklanması gerektiğini düşünüyorlardı. Bu nedenle sperm, fizyolojik açıdan abartılı bir önem taşıyordu ve erkeğin orgazm anında ersuyunu yitirmesi beden için korkunç bir tehlike sayılıyordu. Foucault konuya şöyle bir açıklama getiriyordu: "Ersuyu, isterorganizmanıntümünde, ister tenle ruhun kesiştiği yerde ya da besinin bedende işlendiği uzun bir sürecin sonucunda oluşsun, onu bedenin dışına atan cinsel ilişkinin insanoğluna ödettiği bedel birhayli yüksektir. Bu, doğanın tasarladığı gibi, belli bir haz duygusunu da beraberinde getirebilir ve böylece insan kendi soyunu sürdürdüğü düşüncesine kapılır; buna karşılık cinsel eylem, bedenin içinde 'bizzatbirvarlığı' banndıran parçasının gözden çıkanlmasını gerektirdiğinden, insanda büyük bir sarsıntıya neden olur... tnsan, kimi zaman cinsel hazzın yanlış kullanımının nasıl ölüme yol açabildiğinetanıkolur." Foucault açıklamasını şöyle sürdürüyordu: "Tıp ve felsefede cinsel birleşmenin ölümle bağdaştın lması, yalnızca aşın bir tüketim korkusundan kaynaklanmıyordu. Bu görüş, cinsel edimle ölüm kavramlannı üremeilkesindede bir araya getiriyordu...Böylelikle, ölüm oyunagetiriliyordu... Aristo ve Eflatun cinsel edimin bireyin yok olmaya mahkum, dahası, en değerli kaynaklanndan birbölümünü kendisinden çekip alan yaşamıyla, türlerin varlıklannı sürdürmelerine olanak tanıyan ölümsüzlüğün kesiştiği noktada yer aldığı görüşünde birleşiyorlardı." Boşalma ile gebelik arasında bir bağlantı olduğu Yunanlılarca biliniyordu. Ama üremeye ilişkin kuramlan günümüzde saçma olarak nitelendirilebilir. Eski Mısırhlannbile, sahverilen spermlerinemilmesine dayah, ilkel doğum kontrol yöntemleri geliştirdikleri yönünde kanıtlar var. öyle ki, uygarhğın doğuşundan bu yana sperme hep gelecek kuşaklann ortaya çıkmasına yarayan değerli bir kaynak, bir tohum gözüyle bakıldı. Orgazmın gerçekten önemli bir sonucu olan bu üretkenlık, aynı edimin yarattığı esriklik ve tükenme durumuy la çatışıyordu. Orgazmın her iki özelliği de insan ruhunda derin etkıler yaratır: Kaygı ve gerilim, ölümü çağnştıran fiziksel tükenmeden çok, soyumuzu sürdüreceklerin terk edilip edılmemesinden kaynaklanan toplumsal yansımaların bir ürünüdür. Orgazm özünde bedensel, toplumsal ve uhrevi sonuçlar içeren yoğun bir odak noktasına dönüşür.Foucault'nunbelirttiği gibi, oldum olası erkeksi, anlık ve 'fevri' bir bağlamda algılanan cinsel edim, kötülükle bağdaştırıldığından değil, bireyin kendisiyle olan ilişkisini ve törel bir özne olarak bütünlüğünü huzursuz kılıp tehlikeye düşürdüğünden ötürü kaygıya yol açar. Gerektiği gibi ölçülüp biçilmemesi ve dağıtılmaması durumunda, bu edim istenç dışı güçlerin ortaya çıkmasına, gücün azalmasına ve geriye saygın yavrular bırakmadan yaşama veda edilmesine neden olur. Böyle olunca, orgazmın kendinden geçiş anı bireyin gerek bedensel gerekse ruhsal ve törel açıdan belkı de tedavisi olmayan bir rahatsızhktır. Cinselliğin doruğunda geriye toplumsal normlann çiğnenmesi olasılığı kalır. Bu da, çoğu kişiye göre, cinsel edimin yarattığı en ciddi tehlikelerden biridir. Erotik sarhoşluğun yarattığı sarsıntı, kişinin gündelik yaşamın iş, güç ve erotizmden uzak etkinliklerle dolu dünyasına bir daha asla geri dönmemek üzere uzaklaşacağı bir çıkı ş kapısı olarak değerlendiri lebilir. Tıpkı sarhoşluk ve sannsal kapılmalar gibi, orgazm da özünde, bireyde toplumsal sorumluluğundan vazgeçme arzusu doğurabilecekbirüstünlüktohumu banndınr.