Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22NİSAN2001.SAYI787 nun yapıimamasını gösteriyorlar. Yasal engellcr ortadan kalkınca, ortaya ateistleri kıskıvrakbağlayantoplumsalzorlamalar çıkıyor, bir de hâlâ tanık olunan baskılar, Sivas'ta insanlann yakılmasım izleyen binlerce kişinin işlenen suçtaki payı, ramazan ayında kamuya açık yerlerde birşeyler yiyip içenlerin saldınya uğraması... Bu ortamda ateist kimliğin saklı tutulması ya da bu kimliğin gereklerinin yerine getirilmemesi de mevcut durumun uzamasına yol açmıyor mu? Bireyin iç ve dış çatışma arasında kalması, sonunda kendinc sadakatsizliği baskıylaanlaşılabilirmi? Poidevin'inkitabından yola çıkarak bir değerlendirme yapan Selçuk Üniversitesi, FenEdebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü öğretim Uyesi Yasin Aktay teizmi savunan insanlann daha rahat hareket ettiklerinin genelde doğru olduğunu, çünkü güçlerini çoğunluk olmaktan aldıklannı, ancak bu gücün iyi bir diyalektikle beslenmedikçe tükenmeye mahkum olduğunu söylüyor. tnancın ve inançsızhğın felsefi tartışmasındataraf olmayı reddeden Aktay, bunu tannya olan imanmı hiçbir felsefi ve bilimsel gerekçcye dayandırmamasınabağlıyor. Ateisti rahatsız eden uygulamalara, eğitime, nüfus cüzdanında lslam yazmasına ve dini törenle gömülmesine değiniyor ve "Aslında bunlar, çoğunluğun renginden farklı olmanın veya görünmenın her toplumda karşılaşılabilecekdezavantajlannıgözealanbiriiçinyapılamayacakşeylerdcğildir"diyor. Din eğitimi konusunda ateistlere hak veren Aktay, bunu da Türkiye'de eğitimin yoğun bir ideoloji taşımasıyla bağdaştırıyor. Sıra dini törene geldiğinde hak vermey i sürdürüyor ama şu soruyu da sormadan edemiyor: "Cami kapısından uğurlanmayı istememenin de haklı olduğunu düşünmcklc birlikte buna nasıl bir engel olduğunu merak ediyorum. Eğer ateizmi bir hayat tarzı haline getirememişse, bu biraz da ateistin sorunu değil midir? Cami kapısından uğurlanmamayı göze almamak, yapılmakta olan ekonomik veya siyasi bir kâr/zarar muhasebesiy le veya buülkenininsanındainancınürettiğipolitik kânn yüksekliğiyle ilgili olsa gerek. Bu kân gözden çıkaranlann bu sorunu yaşamayacaklarını düşünüyorum." Poidevin'inkitabıyla ilgili bir değerlendirme yapan yazar Şükrii Argın ise "yüzde doksan dokuzun" gürültüsü ile "yüzde bir"in suskunluğunu da kapıştınyor ve suskunluğa, gürültüyü bastırmasını öneriyor: "... Inancın siyasallaştığı biryerde, sırfbu nedenleher ne kadar istenir bir şey olmasa da inançsızlık da siyasallaşabilir. tnancın iktidar vaaz ettiği ya da talep ettiği bir yerde, inançsızlık da, zorunlu olarak muhalif bir konuma düşer ve doğal olarak en azındanbirkarşıiktidar odağı olma talebini dillendirebilir. Bana öyle geliyor ki, bugün ülkemizde, hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da demokratik, ama gercekten demokratik bir ortam olasılığı, sadece ve sadece, bu 'suskunluk',buanlamsız'gürültüyü'bastırdığı an ortayaçıkabilir. Zira farklı seslcri işitebilmek için, her şeyden önce bu gürültünün susturulması, bunun için dc suskunluğun dillendirilmesigerekir." tlahiyatçı Fatma Asiye Şenat Kazancı'yagöreateistlerçok cesur vegüçlü. "Başı vc sonu belirsiz, üstel ık akışınm pek çok yeri kontrolümüzde olmayan hayat, güzel ve acı sürprizleriyle öyle anlaşılma? ve aşılmaz geliyor ki, ateistlerin sırtı yaslayacak sonsuz birşefkat veenerji kaynağı olmadan nasıl yaşadıklarına hayret ediyorum" diyor. Nüfus cüzdanında din hanesinin bulunmasından rahatsız olmayan, vazgeçilmez olarak da tanımlamayan Şenat, bir ateistin dini törenle gömülmesi konusunda da şunlan söylüyor: Yazar Kriton Dinçmen de inanmayanlardan... UzunyıllarlÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde Adli Tıp Enstitüsü'nde görevyapan Prof. Dr. Dinçmen, bedenini Anatomi Anabilim Dalı'na bağışlamış, eşi Reyhan Hanım'ın da kendisiyle aynı karan aldığını söylüyor. Dinçmen sonjlanmızı şöyle yanıtladı: Bedeninizi uzun yıllar görev yaptığınız üniversiteye mi bağışladınız? Evet. Aklım yerinde, bunak değilim, diye bir rapor aldım. Bu hukuksal bir işlemdir ve öldükten sonra cesedimin Cerrahpaşa Anatomi Bilimdah'na bırakılmasını istedim. Orada ikinci ve üçüncü sınrflarda anatomi dersleri var, şimdi hiç ceset yok, zavallılar resimlerden öğreniyorlar... Ateist mislniz? Dinim yok, ama bana bu soyut düşünce yeteneğini kim verdiyse, saygıyla anıyorum. Kendi açımdan inanma keyfıyetini dar bir anlamda almam. Ben, esen rüzgâra inanırım, kayalara çarpan lodosun görkemine inanınm, bana gülümseyen güzel bir kadına inanınm, dürüst olmaya inanınm. Ama bu demek değildir ki, diğeıierine saygım yok, hayır, dini kullanan, manipüle eden, çıkarlanna göre kullananlar hariç diğerlerine çok saygım var. O da böyle gördü, böyle gidiyor... Çok basit bir hikâye: Bundan 56 yıl evvel 19 yaşında lise son sınıfta okuyan, bir tramvaycının kızı hastam vardı. Şizofrenik bir vakaydı. Ben reçete yazıyordum, reçetenin üzerindeki ismime baktı: Dr. Kriton Dinçmen. Kız dedi ki: Doktor bey amca, bu gâvur ismi mi? Gâvur ismi kızım dedim. Siz, gâvur musunuz diye sordu, gâvurum kızım dedim, niçin gâvursuzun diye sordu bu kez, öyle dogdum kızım diye yanıtladım. Ben bu hasta kızın davranışını çok sevdim, çok saygı duydum... Bu, genelde toplumun anlayamadığı şey... Evet, ben seçmemiştim ki, niye ille de ben böyleyim diye kabul edeyim, niye ben başkasına "o" diye bakayım? "O" olunca, benden başkadır, benden ayndır, demek ki benim düşmanımdır... Ama genellikle "o" diye bakılan bir ülkede yaşıyorsunuz? "O" diye bakan sadece ülkemiz değil, koca bir dünyadır, oysa "sen benin karşısında oturan bendir" kavramını anlamak gerekiyor. Bu, harika bir şey.... Pratikte yaşanan başka bir şey... Pratik düşunmuyor, pratik yaşamıyorum. Hep böyle basit realiteden yaşadım... Eşiniz Inançlı bir Muslüman mı? Hayır ama bir cenazede başını örter, dua okur, o ona ait... Kavramlar kanşt, neyi, nerede kuUanacağız? Kanm da, biraz "körie yatan şaşı kalkar" şeklınde. Ben burada isimler vereceğim: Tann Zeus, Dias, Jüpiter, Deus, Dieu, Dyauspita... Hepsi aynı kökten geliyor, modem Yunan'da Zeus yerine Dias diyorlar. Tüm bunlar bir sığınmadır. Tehlike karşısında birieşmenin ifadesidir. Satıh küçüttmedir. Tehlike anında satıh küçültülür. Siz de satıh küçültüyor musunuz? Hayır, kavga ediyorum. Mesele sevgi. Ben sevmek için sevgiyi istiyorum. Ben güç anımda yardım edilsin diye kimseyi sevmiyorum. Sizce Türkiye'de kimiikler neden açık yasanamıyor, özellikle de ateistler neden kendileriyle çelişen bir cenaze töreni ile uğurtanıyorlar? Çünkü büyük kitle huzursuzlaşıyor. Tabii cesarettir karşı çıkmak, saygı gösterilecek bir cesarettir... Hıristiyanlar kendi içindeki dinsizlere nasıl bir yaklaşım gösteriyor? Bana ne? Bilmiyorum. ^ "Âdet yerini bulsun diye yapılan bir töreni insana yapılabilecek en büyük hakaret ve saygısızlık olarak değerlendiriyorum. Empati yaparsam, ateizmin yaygın olduğu bir yerde ölecek olsam, cenaze namazımın kılınmasmın yasakJanması ile eşdeğerbiracı olmalı. Ancak bu konuda ateistlerin de gevşek davrandıklannı düşünüyorum. ölümlerinden sonra nelcr istediklerini düşünmeli ve sevdiklerine anlatmalılar." Kutber Akalın, Şenat' ın önerdiği "sevdiklerine anlatma"yı gerçekleştiren isim. Ailesi Akalın' ın vasiyetine uydu ve cenaze töreni lzmir'de, SSK Hastanesi morgu önünde yapıldı. Çünkü Akalın, bedeninin kadavra olarak kullanılmasını vasiyet etmişti. Eşi Durgut Akalın, bu kararda komünist ya da ateist kimliğin değil, insanhk için birşeyler yapma isteğinin etkili olduğunu söylüyor. Akalın'ın kendisi için istediği tören de eşiyle aynı, çünkü o da gerekenleri yapmış ve bedenini kadavra olarak kullanılmak üzere üniversiteye bağışlamış. Poidevin'in kitabının çevirmeni Abdullah Yılmaz da ateistlerin açmazlan arasında i lk sırayı cenaze törenlerine veriyor ve bu konuda hem teistleri hem de ateistleri suçluyor. Teistleri sorunun azınlığın değil çoğunluğun sorunu olduğunu görmemekle eleştiriyor."... Kendi mağduriyetlerini dillendirmekte hiç de sıkıntı çekmeyen siyasi tslamın bu konuda nedense hiç sesi çıkmıyor. Bu hem ölüye hem de ölmüş bir ateistin arkasında saf tutan cemaatc yapılarren büyük hakaretlerden biridir. Çünkü ölüye saygı devlet için de, dindarlar için de evrensel bir kuraldır" diyor. Yılmaz bir cümleyle de ateistleri suçluyor: "... Popülizm hastalığından olsa gerek bu zamana kadar Aziz Nesin gibi birkaç gözü pek örnek insan dışında sol inançlanna yapı lan busaygısızlığı sincyeçekmiş.çoğunluğu karşısına almamak için bunu görmczdcn gelmiştir." Yazar Leyla Erbil "Ateist misiniz" sorusunu "Kcndimc ateistim de diyemiyorum, çünkü çok yakın birini yitirmekten korktuğumda, Allah korusun diyorum, dil alışkanlığı biliyorum ama doğa korusun diyemiyoru" diye yanıtlıyor '"Hayır, kadavra olmak istemiyorum, dini törene de karşıyım, doğrudan mezarlığa gitmek istiyorum amabunlan yakınlanm, arkamda kalanlar yapabilir, bu kez çocuklanmın başına birşey gelir mi diye düşünüyorum, işte zulüm budur". Ateizme dair söy lenecek çok söz var hâlâ, ve çok hareket... Bu hareket şimdilik internette, 12 sitede sürüyor. Sıra, camileri sadece inananlara bırakmakta değil mi? ^ beratguncikan@turk.net tlahiyatçı Fatma Asiye Şenat Kazancu.. Yazar Leyla ErbiL.