Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Romanlar... Mesleklerinde müzisyen yazıyor. Keman, darbuka, kontrbas, her enstrümanı çalıyorlar... Içlerinde Romanlığı yüzünden konservatuvara ahnmayanlar da var, mezun olanlar da. Sulukule'ye dansöz okulu Kasımpaşa 'da bir düğün, damat Bigalı, bu yüzden müzisyenler de iişenmeyip Çanakkale 'den düğüne gelmişler... Kemanda Tayfur ve Metin var... istiyorlar... KJanıet, Bigalı Şükrü, keman... ŞULE ALTUNDAĞ "Mahellede düğün varmış"... Bu haber üzerine toplanıp gidiyoruz. Düğün yerinde ayak basacak yer yok. Kadınlar bir kenarda toplanmış, herkcs ortada oynayanlan seyrediyor. Damat tarafı Bigalı. Müzisyenler üşenmeyip düğün için Çanakkale'den buraya gelmişler. Adlannı sayalım: Klarnette Bigalı Şükrü, Lapsekili Erkan, kemanda TayfurÇiçekveMetinGümüş. Bıryandanklarnet inletiyor sokağı, diğer yandan ritmler. Klametten çıkan ses bütün Kasımpaşa'yı sanyorsanki. Adamlar,çocuklar...elleribellerinde, daha birtakım özel figürler kullanıyorlar. Hava duru bir akşamüstü. Sokağı boy dan boya kaplay an masalann üstündc rakılar, yanlannda meze olarak salata, kızarmış tavuk, kızartma var. Gelin biraz sonra evinden almıp gezdırilecek. Düğün geç saatlerekadarsürecekmış.Haftalarcazıyaretler olacakmışgelinin evine. Müzisyenler bir saatlik fasıldan sonra gidiyorlar. Birkaç gün Kasımpaşa'da, ömer Hayyam'da inerekbu sokaklardan birine dalıyoruz. Vakit öğle sonrası... Yolda birkaç çocuk top koşturuyor. Biri elinde keman taşıyor. AdıAhrhet. Kaçyaşındasın? 15. Keman? Yeni başladım. Abim bana ders veriyor. Kemanı seviyorum. Diğeri bilmış bir edayla atılıyor: Biz her sazı çalanz abla, baba mesleği. Yaşlannı sorarsanız beş on beş arası, ama istisnasız hepsi de birmüzik aletiyle haşır neşir. Müzisyenler Kahvesi... Söz Mehmet Zambak'ta: "Siz bilmez misiniz, biz kırk çingeneyiz bırbırimızı tanınz." Birgülüşmepatlıyor, ardından Romanlara has üslupla çoğaltıyor sohbeti Zambak: "Şu gördüğün insanlann hepsi bir saz çalar, çalmayan da söyler. Kurtuluş'taki, Sulukule'dcki müzisyenlerbizi tanır, biz de onlan. Yabancı yokturbu camıada." Mehmet Zambak mcmnun mu Roman olmaktan...Cıddileşiyor."Bazenadileştiriyorlar olayı. Çünkü bızi işımız gücümüz yok, eğlence olsun diye Roman havası çalıyoruz sanıyorlar, birçoklan yaptığımız müziğin özünü anlamıyor." Zambak 50 yaşında, otuz senedir Kasımpaşa'da, MüzisyenlerMahallesi'nde. Müzik piyasasındabırçokünlüyleçalışmış.Isimsiz kahraman olmaktan her ne kadar memnun olmasa da, ki bunu onların değenni bilmeyenler için söylüyor, fikrinden cayı veriyor biranda: "Boşversene! Bensazımlaevliyim, sazıma âşığım" dıyor. "Konyadoğumluyum. Muhacirimcsasında ama sen bakma, bilmeyenler bize toptan çıngene diyorlar. tlk solıstim lstanbul'da Hayri Şahin'di. Yıldıray Çınar, Recep Kaymak... Hepsiyle çaltştım. tstanbul'a geldiğimde, tstanbul Radyosu'nda sazüstadı vardır bilirsiniz, Zekai Beşgül. Onun bir yeri vardı Büyükparmakkapı 'da, ben oraya geldim. tlk sazım kontrbastı. Başka sazlar var mı? Klavye çaldım. Tabii bizim cğitimımız piyano üzerine olduğu için bıraz zorlandık. Teyzemin oğlu var, şu an Ankara Radyosu'nda şefkonumunda. Piyanoyu ondan öğrendim. Basgıtar çaldım, daha sonra teknolojinin ilerlemesiylc pıyanolar gıtti keyboardlargeldıfalan... Zambak, şimdilerde Balık Ayhan ve grubundaçahşıyor. Şu anda nasıl değerlendiriyorsunuz yaptığınızmüziği? Eğlence yerlcrinde insanlann istediği gibi çalıyorsunuz diyeyim. Ama kendı aramızda veya farklı bir yerde çalışımız çok daha başka. lstanbul'da 'Habitat' olduğu zamanlarda, gelen misafirlere de çalmıştık. Farklıydı tarzımız tabii. Hatta o zaman Almanya vePortekiz'ekonservermeyegitmiştik. Bir de Laço Tayfa var, onlar nasıl sizce? Kardeşimiz hepsi. Bizim mahalleninçocuklan, yabancımız değıl. Hepsi buradalar, Hüsnüler, Nuriler... Laço Tayfa grubundan Hüsnü Şenlendirici'ye sorduğumuzda, inançlaekliyor: "Ben Kasımpaşa'da oturuyorum, yaşadığım mahalleden aynlamam, onlann içinden sıynlıp gitmem, müziğimi besleyen kaynaklar o zaman kurur." Mehmet Zambak' ın yakındığı bir nokta da Romanlann kendi kabiliyetlerinin farkında olamamalan, birçok müzisyenin heba olup gitmesi. Bu işin ticari yönüyle uğraşanlann onlanbirçalgıcıdan ibaretgörmesi. Müzik okuldaöğrenılirmi? Okulda temel öğretiliyor. Şimdi ben ne kadar öğretsem bir okul kadar öğretemem. Türk Müziği'ndebirleşik makamlar var. Ben bunlan çocuğuma öğretemem. Ama ben ne yapanmçocuğuma'oğlumbunotadörtlüktürbunudört vuruştaoku' derim. Okuldaki Soldan sağa: Halit Serçek, Mehmet Zambak, Alpay Dinletir ve Trabzonlu müzisyen...