Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 MART 2001. SAYI 783 si kesınlikle değildi. Lou'ya göre kadın, kendi özel yeteneklerini gcliştirmek için çalışmalıydı. AslındaDohm'unki gibi radıkal değil daha akılcı bir açıdanbakıldığında,bu tavır, kadının yaşamdaki gizi 1 gücünü bularak onu geliştirmesi, Maslow'un deyimiyle "kendini gerçekleştirmesi" anlamına geliyordu. Feminizme zarar verdiği düşünülen bubakışaçısınınözelliklegclenekselkalıplara sıkıştırılmış kadın yaşamında ne kadar derin bir değişiklik yapacağı konusunda fazla söze gerek yok. Bazılarına göre Salomd, hiçbir zaman feminist olmamıştı. Ama Lou AndreasSalome\ kadınlarla ya da erkeklerle olsun, bütün insan ilişkilerinde kendini karşısındakiyle eşit görüyordu. Erkeklerden bir eksiği olduğunu hiçbir zaman düşünmemiştı. On yedi yaşındayken, popüler bir din adamı olan Peder HendrikGillot'ya ondan ders almak isteğini dile getirdiği cüretkâr bir mektup yazdığında ya da yırmı bir yaşındayken, Paul Ree ve Nietzsche ile birlikte entelektüel bir üçlü yaşama modeli tasarladığında, kendini bu erkeklerle eşit düzeyde görüyordu. Aslında bu tavır, onun tiim yaşamına damgasını vurmuştu. Lou AndreasSalome, hiçbir zaman kendini bir insan, bir kadın, bir yazar ya da bir düşünür olarak kanıtlamaya ya da kabul ettirmeye gerek görmedi ve bu yönde herhangi bir çaba göstermedi. Salome, yaşamını "doğal kuvvetlerin işleyişine benzer bir zorunluluk duygusu"nun yönettiğini söylüyordu ama aslında zorunluluk adını verdiği bu duygu, onun özgüveninden başka bir şey değildi. Çevresindeki insanlan ona çeken ve bağlayan da belki bu özgüven ve onun getirdiği doğallıktı. Lou AndreasSalomĞ, kendi deneyimlerinden yola çıkarak geliştirdiği fikirlerini çok sayıda makaleyle yazıya döktü. Bu makaleler,başlıcaüçkonuüzerineydi: Din,aşk ve psikanaliz. Bunlar, onun yaşamımn belli dönemlerinde ağır basan konular gibi görünse de onun kişilik özellikleri ışığında, aslında belli dönemlerde yaşamın kendisıydı. Salome" için yaşam, önce din, sonra aşk ve daha sonra da psikanaliz oldu. Yaşama nasıl birtutkuylabağlıolduğunul882'de,yirmi bir yaşındayken Petersburg 'dan sonra gittiği ilk Avrupa şehri olan Zürih'te yazdığı şiirleanlatıyordu: Var olmak! Ve düşünmek! Bin yıllarca.. ./Daha sıkı sar beni kollannla/Eğer verecekmutluluğun kalmadıysa/Olsun! Başka acılannvarya... Nietzsche, bu şiirden, özellikle de son iki dizesinden öyle etkilenmişti ki, ona bir beste yapmış ve şiirdeki, yaşamın getirmesi olası her şeyi kabul etme isteğine, en önem verdiği değerlerden birini, kahramanlığı yakıştırmıştı. Angela Livingstone, "Salome: Yaşamı ve Yapıtlan" adlı kitabında Lou AndreasSalome'nin yaşamını bütün yönleriyle ele alıyor. Anlatımında, Lou'nun son dostlanndanbiri olan Ernst Pfeffier'inkilerbaşta olmak üzere pek çok kaynaktan yararlanan Livingstone, bu 19. yüzyıl kadın düşünürününyaşamındakigizemleribirbirçözüyor. Kitapta aynı zamanda Lou'nun yaşamı ve düşüncesine ilişkin önemli ipuçları veren kurgu ve kurgu dışı yapıtlarından parçalar da bulunuyor ve kitap, birilerinin sevgilisi ya da arkadaşı olarak değil, bağımsız bir insan, düşünür ve yazar olarak Salome'yi anlatıyor. Zaten Salome de yazınsal ve düşünsel kimlığiyle ve farklı kişiliğiyle başlı başına bir inceleme konusu olmayı hak ediyor.^ SalomeYaşamı ve Yapıtlan, Angela Livingstone, Çev.: Semra Kunt Akbaş, Aynntı Yayınlan.2001. . . BASKENT GUNLERI Dansın ötesinde bir olay MÜŞERREF HEKİMOĞLU S Şair Maria Rilke... Filozof Friedrich Nietzsche... Psikiyatr Sigmund Freud... ahnelerden uzak kaldım aylardır, hâlâ çok rahat yürüyemiyorum, uzun süre oturamıyorum ama Perde kapanınca sahnenin arkasına, "Çanakkale Şehitleri"ni selamlamaktan güzel baleye emek ve yürek verenleri geri kalmadım. Görkemli bir akşam kutlamaya gittim. Hepsinin soluğu var yaşadım Büyük Tiyatro'da. Merih bu olayda. Tomurcuğun çiçeğe Çlmenciler'in sevincini kutladım, tüm dönüşünü kutluyortar şimdi. Düşmekten dansçılan umutla kucakladım. Balenin korkuyorum ama yürümekten geri besteci ve orkestra yöneticisi Ortıan kalmıyorum. Genç arkadaşım Zeynep Şallıell tanımaktan da mutluluk Tuğrvıl güzel koruyor benl. Bu akşamı duydum. Şehitlerin soluğunu duyurdu, çiçeği burnunda bir habercinin düşsel anlar yaşattı blze. coşkusuyla yaşamak da, paylaşmak da Emek ve yürek vererek oluşan bir yapıt başka bir mutluluk doğrusu. Gözleri Çanakkale Şehitleri. Bir savaş alanında parlıyor, sorular soruyor, belleğine güzel yaşanan olayları anlatıyor, ama savaşı şeyler yerleşiyor sanınm. Kalabalıkta değil banşı çağnştınyor. Cumhuriyet okurian da var. Yolaçıyor, Merih Çimenciler'le güzel dostluğumuz soluk veriyor bana. Okuryazar var. Danslı şöyleşiler yapar, düşler biriikteliğlnin mutluluğunu duyarak kuranz. Birkaç yıl önce Şehitler hızlanıyorum. Kültür Bakanı Istemihan balesinin ön çalışmaları döneminde ören'de buluştuk, uzun uzun konuştuk bir gün. Şehitlerin yattığı tepeleri gezmiş, neler hissetmişti kim bilir. Soluğum kesilerek dinledim onu. Belli sahneleri kanatlanır gibi, şehitlere sanlır gibi anlatıyor, sonra da attını çiziyordu: Bu bale banşa çağn olacak. Savaşı değil banşı anlatacağım. Gerçekten anlatıyor. Ama banş umudu yeşeremiyor dünyamızda. Kan ve gözyaşı sona ermiyor. ölenler, yaralılar, ileri teknolojiyle gelişen silahlan birbirini öldürmek için kullananlar. Dahası niçln, kim için, hangi amaçlar için savaştığını bilmeden silaha saldıranlar, yabancı topraklarda can verenler var. Merih Çimenciler o yabancılara da güzel bir selam veriyor yapıtında. Merih Çimenciler... Sahnede Mustafa Kemal görünüyor birden. Çanakkale Talay ile karşılaşıyoruz derken. Onun da Şehitleri'nin soluğuyla selamlıyor gözleri pariıyor. Şehitler'in yurtdışında yabancı askerieıi: da sahneleneceğini söylüyor. önce Yeni Evlatlannız bizim bağnmızdadır, diye Zelanda ve Avustralya'da diyor. Bence başka ülkelerde de. Savaş ateşini seslenıyor analarına, Onlar söndüremeyenler, silahlanma yanşını topraklanmızda can verdlkten sonra tehlikeli boyutlara vardıranlar da görmeli blzim evlatlanmız oldular artık. bu yapıtı. Banş adına kurulan ama barış Bu sözleri Ancak Mustafa Kemal söyler yolunda olumlu bir adım atamayan değil mi? Savaş dolu bir yüzyılın banşçı örgütler de izlemeli. Yazarken sözcüsü. Büyük Tiyatro'daki kalabalık coşuyorum, savaşın acımasızlığını dakikalarca, ayakta alkışladı onu. yansıtan belgeler durmadan Coşkuyla ve özlemle. Perde kapanırken yayımlanıyor ama, Şehitler Balesi gibi o sahne yeniden tekrarianıyor ama bir belge yok! Aslında böyle belgeler gereği var mı acaba? Bir kezlik gösterim çoğalmalı, bu baleyi de daha geniş daha anlamlı bence. çevreler görmeli diye düşünüyorum. En Merih Çimenciler'i içten kutluyorum. azından ülkemizde, belli illerde Dans dalında güzel bir tırmanış gösterilmeli bu bale. Belleklerimize bir sergiliyor. Ancak Çanakkale Şehitleri uyan, davranışlanmıza bir duyan olur dansın ötesinde bir olay bence. Bir belki. , ift karariılık belgesi, dünden bugüne, yokolmaktan varolmaya bir anlatımı, Kimi zaman çok gerekslnlm var. 4 yeniden doğuşu simgeliyor. Bellekleri aydınlatıyor incecik çizgiler, usta danslaria.