Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25MART2001.SAY1783 'Hüznümmutluluğumdur' diyorpeşi sıra. O kendince böyle sıynlıyor sektörün laçkalığından. Bu onun için 'hem sıradanlığa tepki vermek hem de düzenin içinde varolmak'demek... Onu içlendiren en önetnli nokta da "sözle müziğin uyumu" üzerine herhangı bir tartışmaortamınınbulunmaması. Çünküonagöre, piyasada henüz böyle bir anlayış yok. "Ortada söz yok ki, müzikle uyumundan söz edelim!" diyor sitem ve kızgınlıkla... özgünlüğünü koruyabilmesinin sırnnı ise şöyle ifadeediyor:"Müzik eğitimi almadım.Bu cehalet, bcnim üretkenliğımi zedelemez; aksine sınırsız bir yaratıcılık sağlar bana." Bir gitann teliyle hayat bulan sözlerde kimi zaman bir haykınş, kimi zaman bir terk edişin öyküsü, bazen de' maskeler anlatılıyor. Hüznün adı Düzağaç, sözlerindeki hayatı kendi diliyle şöyle açıklıyor: "Çoğu zaman, yaşanmışhklara karşı duyarlı değiliz. Hislerde körelip kendi bencil mutluluğumuzun peşinden koşuyoruz. Oysa, 'ne durumdayız, gerçekliğimiz ve yaşam paylaşımımız nedir?' sorulannı kendimize sormaktan kaçıyoruz. Sorgulayan halimiz buysa, ben susmaya hazınm." tlk solo kasetindeki 'Buralar soğuk, siyah,çirkin,karanlık...' şarkısınındayaşadığımız 17 Ağustos Depremi' nden sonra sıklıkla yayımlanmasını bir duyarsızlığın göstergesi olarak karşılıyor. Insanlann acılannı kabullenemeyip, paylaşmaktan kaçındıklannı ve bu yüzden vurdumduymazlığın kol gezdiğini söylüyor. "Değişemeyecek ve yaşamayacaksan,bariyaşat!" Sanat dünyasında bazı simalar, aileleri içinyazdıklanyadabesteledikleriürünlerle kitlelcrc ulaşıyor. Düzağaç'a da kızı için bir yapıtı olup olmadığını soruyoruz. "Kızım henüz bir yaşında. Onunla paylaştığım kendimi farklılaştırmak istemem. Onakalacak bir şarkıdan önce kızımın hüznümü anlaması gerek. Bunuanlamadan 'babam, hasta bir adammış' demesinden korkuyorum. Beni şarkılanmla tanımasına izin vermeyeceğim! Onun için bir şarkı yapacak olsaydım, güneşli, ıştltılı ve mutluluğa dair olurdu." tkinci kasetinin ardından üç y ıl ara veren Düzağaç, yeni kasetin çalışmalannı tamamlamak üzere. "Yeni kasetle nasıl bir Düzağaç çıkacak karşımıza?" diye soruyoruz. "Daha az bilmece var ve kolay deşifre olabilirim. Çünkü insanlarbeni deşifre ettiklerini sanmayı seviyor. Aslında öyle değil... Bendeki değişiklikler, paylaşım sürecinde kimi anlar yadırganabilir. Ama ben buyum, bu hale geldim işte!.." Hayal evreninin şarkılanndaki malzemesi olduğunu ifade eden Düzağaç, hayatı içselleştirmeyi, yaratıcıhğın koşullanridan sayıyor. Müzikte bir notadan diğerine geçişi bu anlayışa dayandınyor. Aradaki susuşlar da onun kcndı hali... Şimdilerde mutfağında olduğu yeni çalışmasındakı ezgilerin farklılığını ise şöyle anlatıyor: "Müziğimde değişim şekilden ibaret, içerik aynı. Yaşama dair ama hayat o kadar sefilleşti ki ruhum buna alişmaya başladı. Artık müziğimde ifadeler daha sert, elektronikmotiflervar. Amakaranhğt anlatırken dozunu ayarlamak önemli." "Bu dozu ayarlarken ürüne müdahale etmenizin sının nedir?" diye yöneliyor son sorumuz. Soluklamyor... Sözlerinde, çıkacak kasetinde yer alması düşünülen' Dipteyim' adlı şarkısındayaşadığı sıkınhyı belirtiyor: "Bu şarkıda ölümü, acıyı doruklanncayaşadım. Bunedenlebiraztelaşlıyım." Hüznün Adamı yeni kasetinde yer alacak şarkılarını "Itiraflanm" diye isimlendiriyor. Ve itiraflar Mayıs'ta.. .^| 19 Adını, Erzurum'un kırmızı toprağmdan alan bir atölye.... Farklı sebeplerle, ancak ortak bir heyecanla bir araya gelmiş kişiler. Hepsi de günlük hayatın stresinden uzaklaşmak, sanat yapmak umuduyla gelmişler. Geliş o geliş... kendi çalışmalannı kolaylaşnrmak hem de bu işe gönül verenlerin çalışabilecekleri bir mekân oluşrurmak. Daha sonra arkadaşlanylayollannıayıran Karali, 1995'te Gav Seramik Atölyesi'ni kuruyor ve burayı seramiğe ilgi duyan herkese açıyor. Atölyede yapılan çalışmalan kurs olarak nitelendirmeyi sevmiyor. Işin tekniğinin her halükârda kavranabileceğini söylüyor. Asıl önemli olan yaratım için gerekli olan heyecanı duyabilmek. Bir de sanatın çeşitli dallanndan süreklı olarak beslenmek. Bunun için devamlı okuyup araştırmak, sergileri izlemekgerekiyor. Buamaçlaberaberaraştırmayapıhyorvesergilergeziliyor. Çalışmalannı ortak bir sergide izleyicinin beğenisine sunabilmek en büyük hayalleri. Şayet bir sponsor bulabilirlerse, güzel bir mekânda bu hayal lerıni en kısa zamanda hayata geçirebilmeyi umuyorlar. Karali, 1991 yılından bu yana pek çok sergiye katılmiş, ödüller almış.Seramiğe doğal renklerin daha çok yakıştığını düşünen sanatçı, eserlerinde toprağın yanı sıra cam, kül, metal gibi malzemeler dekullanıyor. Türkiye'de sanatçıya gereken önemin verilmediğini düşünüyor Atölyesini açtıktan hemen sonra vergiden muaf tutulabilmek için verdiği mücadele, Türkiye'nin Aziz Nesin öykülerine konu olan traji komik yönünü vurgulargibi. Kanunun ilgili maddesinde, seramiğin sanat dallan içerisinde sayılmamış olması, vergiden muaftutulabilmekiçinzorlubir mücadeleye girmesine neden olmuş. Sonunda mücadcleyi kazanmış ama bubireysel zafer onu tatmin etmiyor onun sanatçı nıhunu derinden yaralıyor. Zevkli taraflannın yanı sıra, seramik sanatının zortaraflan da var. Atölyede arada bir de olsa oflamalar, yakınmalar duyulmuyor değil. Ama Türkân Karali'nin becerikli elleri sorunlann çözülmesini ve yüzleringülmesini sağlıyor. Kadıköy, Hasanpaşa'daki Gav Seramik Atölyesi'nde (0216 327 89 18 327 47 27)baktıklannızı görmeyi öğremyorsunuz. Tüm negatif enerjinizi çamura bırakıp rahatlıyorsunuz. . ^ Strese karşı seramik. . . YAZI: GÖKÇE ÇtÇEK ÇETtN FOTOĞRAF: GÜLER EMEKTAR S ıdıka Yıldınm, on yıl önce henüz 32 yaşındayken beyin kanaması geçirir. Hastalık sonrası, ellerini verimli olarak kullanamaz. Doktortavsiyesi üzerine seramik kursuna başlar. Lastik top sıkmak yerine çamur yoğurarak ellerini güçlendirmeye çalışmak daha çok hoşuna gider. Hele o mis gibi toprak kokusu yok mu? tlaç gibi gelir. Ve hayatında yeni bir sayfa açılır. Bu hüzünlü hikâye, Kadıköy Hasanpaşa'da küçük ve sevimli bir atölyede anlatılıyor. Seramik sanatçısı Türkân Karali 'nin sahibi olduğu GAV Seramik Atölyesi' nin amatör müdavimlerinden birinin toprakla buluşmasınınöyküsübu. Adını, Erzurum'un kınnızı toprağmdan alan bu atölyeyi, farklı sebeplerle, ancak ortak bir heyecanla bir araya gelmiş genç, yaşlı, kadın, erkek değişik meslek gruplanndan birçok kişi paylaşıyor. Asıl tatminin eserin ortayaçıkma aşamasında yaşandığını söylüyor: "Çamura bir form veriyor, kurumasım bekliyor ve daha sonrafinnhyorsunuz.Ortaya çıkacak eser hakkında hiçbir fikriniz yok, ayncaeserçatlayabilirya dakınlabilir. Aynı heyecanı sırlama aşamasında da yaşıyorsunuz. Siz, kırmızı bir boya sürüyorsunuz. Ama obje, mavi olarak çıkıyor. Düz bir boya beklerken desenli bir boyayla karşılaşıyorsunuz." Anlaşılan son sözü fınn söylüyor. Bu durumda fırının dilinden anlamak, uygun ısıyı ayarlamak çok önemli. Yine de sonuçtan yüzde yüz emin olamıyorsunuz. Türkân Karali, Mimar Sinan Üniversitesi Seramik ve Cam Sanatı Bölümü mezunu. Aslen Erzurumlu. Çocukluğundan beri hep çamurla haşır neşir olmuş. "Serami ğin diğer sanatlara göre ayncalıklı bir yönü var. Heykel, bünyesinde sadece formu, resim ise rengı banndınr. Oysa seramik, kendi içinde hem formu, hem de rengi banndınyor. Yaratıcılığınızın sının yok" diyor. Üniversitede verilen öğretimi pratikte yetersiz bulan sanatçı, henüz üniversite üçüncü sınıfta okurken, iki arkadaşıylabirlikte ortak bir atölye kuruyor. Amaç, hem Çamura form verenler negatif enerjilerinden de kurtuluyorlar. Gav Seramik Atelyesi ve Türkân KaralL.