Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 MART 2001. SAY1 783 nesöylüyor? Aslında birçok mesajı var. Hayat boyu önümüze birtakım engeller çıkıyor ve biz her defasında biraz daha törpüleniyoruz. Çok kolay pes ediyoruz. Neyzen öyledeğil ama. Söylediğinin ardında 73 yıl durmuş ve başı dikölmüşbirinsan. Biliyormusunuz, bu çok önemli. Böyle insanlara ihtiyacımız var. Neyzen'in yetmişflçyıllık yaşamından sizi etkileyen bir görüntü, bir olay var elbette... Beni çok etkileyen, Mısır'da yaşadığı dönemlerde bir köpekle muhabbet edip onunla arkadaşhk kurması oldu. Hayatının yedi ytlını sürgünde geçirdiği Mısır'dan Türkiye'ye getirmiş onu. Bir saatlik, on beş dakikalıkbir dostluk değil yani. Neyzen, uzun soluklar alıyor yaşamında. Cins de tanımıyor, tür de tanımıyor. Insan olsun, hayvan olsun... Iştebu"hiç"liktir. Yani çok büyük, ulvi bir şeydir. öyle herkes yapamaz. Düşünün, sokakta bir köpekle konuşuyorsunuz, deli diye atarlar içeri. Neyzen'i taşımak zor mu, neler yüklüyor? Onun özgürlük tutkusu oldu beni çevreleyen. Bazen bir konakta, bazen sarayda, tımarhanede, meyhanede, tekkede farklı kişiliklerle tanış olmanın verdiği rahatlığı yaşadım. Bazı kişüikler vardırki onlan oynamak zordur, onlann kıyafetleri yoktur. Neyzen' in hayatında olduğu gibi. Bir başım, bir ekmeğim, bir çıplak ayağım... Hiçbır şey yok. "Hiç"liği giyinip vicdan aklamasına soyunmaksa epey yük getiriyor. Artık onun gibi çok rahat karşılayabilirim bazı şeyleri, insanlara cevap verebilirim, ama bir dönem oluyorbu durum. Sonra bir şekil sıynlıyorsunuz. Uyanlıyorsunuz birilerince, 'Hey sen! Ne yapiyorsun, kendine dön!' Belki doğru olan bu değil, hep yanlış olan bu. Biraz da oyuna değiniyoruz Burak Sergen 'le, oyuna ait bilgiler ahyoruz. Neyzen Tevfik'in hayatını konu alan oyun, farklı birreji konsepti içinde sahneleniyor. Oyunun kurgulanmasında, meddah, ortaoyunu gibi geleneksel Türk tiyatrosunun öğelerinden yararlanılmış. Tuncer Cücenoğlu'nun yazdığı, Işıl Kasapoğlu tarafından yönetilen oyunda, Burak Sergen on beş karakteri birden canlandınyor. Kimi yerde annesi oluyor Neyzen'in, kimi yerde bir istibdat memuru, bir tekke dervişi... Oyun süresince Tevfik'in çeşitli anlannatamkoluyoruz. Biryandansaranöbetleriyle boğuşan Neyzen, hayatının uzun bir müddetinde babasını kaybetme korkusu yaşıyor. Bir de deniz hasreti canına yetiyor. Birçok insanla bir araya geliyor; padişaha da ney çalıyor, sokaktaki insanada. Birbakmışsınız bir köpekle dost olmuş yıllar yılı, bir bakmışsınız insanlara küsmuş. Ama oyunun tumundc, hayata karşı hep aynı kaygıyı, insan olmakaygısmıgütrüğünüduyuyoruz. Usta oyuncu Burak Sergen, Neyzen Tevfık'in "hiç"liğini doldurmaya çahşıyor oyun suresince. Oyunun her iki bölümünde de duyduğumuz "Tevfıiiiiiiik!" sesi bu boşluğu doldururcasına yankılanıyor sahnede. Babası sesleniyorNeyzen'e, Tevfıiiik! Tevfıiiiik! Sohbeumizin sonunda... Neyzen'i tarif mfimkfin mü?.. Bilimin son geldiği yerde, bir kaos var. Sizin kalbiniz elli altmış yıl atıyor, atıyor, sonra bir gun ritimsizleşiyor ve ölüyorsunuz. tşte burada bir kaos ortaya çıkıyor. tnsanın kalbinin birden ritimsizleşmesi gibi, bence Neyzen çok büyuk bir kaos. Sözlerini şöyle bitiriyor: "Neyzenimiz iyi ki varmış!"^ 17 Bir zamanlar kalburüstü sofralan süsleyen somon balığı artık herkesin ulaşabildiği bir besin maddesi. Acaba deniz kökenli yemlerle beslenen çiftlik somonlan insan sağlığı açısından yeterince güvenli mi? Şimdi de deli somon mu? şağıda iki somon balığmın öyküsü anlatıhyor. Doğal koşullarda yetişen ilki, ilkyazmevsiminde bir Iskoç ırmağının yukan kısmında ortaya çıkıp beslenmeyc başlıyor. Belki bir yıl, belki sekiz yıl sonra ırmağın aşağısına doğru yüzüp denize ulaşabilecek güce sahip oluyor. Bir süre Atlantik'te dolaşıp sonunda Grönland'a varana dek, beslenıp gelişiyor ve yaşamda kalabilmeyi başanrsa, yeniden ırmağa geri dönüp yumurtalannı kazdığı bir hendeğe bırakıyor. Ardından bir erkeğin gelip yumurtalan döllemesini ve onlan kuyruğuyla gömmesıni bekliyor. Söz konusu sürecin tamamlanması on yılı aşkın bir süreyi gerektirebiliyor. Yabanıl somonun parlak ve çelünsiz akrabasıise.yaşamınıbirtskoççiftliğindeki kafeslerde geçiriyor. Tatlı suda yetiştırilen bu balık göç etmeye hazır olduğunda, içi tuzlu suyla dölü bir gölete aktanlıyor ve kısa süreli yaşamının geri kalan bölümünü yüzde ikisi balık, yüzde doksan sekizi sudan oluşan bir kafeste amaçsızca yüzerek geçiriyor. Etineotüketicidostupemberengini kazandırması amacıyla aksantin eklenmiş bol proteınli balık yemleriyle beslenen somon avcılardan uzak, güvenli bir ya A dilimler halinde konup, ender bir havyar gibi servis soy lu geçmişine bir gönderme. Gerçek şu ki, Iskoç çiftlik üretimi sayesinde, somon artık salam gibi herkesin ulaşabildiği birbesin.Britanya'dayılda 125 bin ton çiftlik somonu üretilirken, doğal olarak yetişenlenn sayısı ancak birkaç yüz tonu buluyor. Yabanıl sularda yetişen morina balığıylabirlikte artık sofralanmızın lezzetl i yiyecekleri arasında yer alan ve ülke sınırlan içinde son derece sağlıklı koşullarda ve çok ucuza üretilen somon balığı ulusal beslenmemizde büyük bir açığı kapatıyor. Çiftliklerdeki kirlenmenin ülkede büyük tepkilere yol açması işte bu yüzden. Surrey Üniversitesi 'nde Britanya 'da satılan somon balıklannın insan eliyle bulaşan ve özellikle küçük çocuklar için tehlikeli kimi zehirli maddeler içerdikleri yolunda kanıtlareldeedildi. Somon balığı omega3 olarak bilinen ve kalp hastalıklannı engellediği düşünülen yağlı asitler içeriyor. Somon balıklannın PCB ve dioksin adı verilen ve atıklann gelişigüzel atılması nedeniyle çevreye yayılan kanserojen maddeler içerip içermedikleri incelendi. Son dönemlerde bu tür maddelerin çevreye yayılmalan büyük ölçüde engellendiyse de, etkilerinden kurtul şam sürdürüyor. Hastalandığında veteriner derhal yardımına koşup tümkafesegerekli ilaçlan veriyor. Topu topu iki yıl gibi kısa bir süre içinde somon balığı yaklaşık üç kiloya ulaşıyor ve sofralanmıza sunulmak üzere kurban ediliyor. 70'li yı 1lara dek, somon balığı bir lükstu. Şimdi bile özenle üçgcn biçiminde kesilmiş köy ekmeği dilimleri Ozerine incecik mak uzun bir süre alıyor. Bu konuda asıl kaygı uyandıran şey, PCB ve dioksinlerden kurtulmanın en yaygın yolunun bunlan denize dökmek olmasından ve çiftlik balıklanna verilen besinlerin bu tür kirliliğin hâlâ çok yoğun olduğu Kuzey Denizi ve Baltık Denizi 'nden elde edilmesinden kaynaklanıyor. tncelenen somon bahklanndan birinin her 100 gramında 340 pikogram PCB olduğu belirtiliyor. Dünya Sağlık örgütü tarafindan insanlara önerilen günlük en yüksek PCB oranı ise, kilo başına 1 4 pikogram. Bu da, 70 kiloluk bir yetişkinin 100 gram gibi azıcık miktarda somon bahğıyla bile bu sının aştığı, bu miktann küçük çocuklarda çok dahayüksek olduğu anlamına geliyor. Araştırmayı yürütenler çiftlik somonlanna verilen deniz kökenli yemlerin yerine, organik somon üreticilerinin yaptıklan gibi, bitkisel yemlerin kullanılması gerektiğine dikkat çckiyor. Gelgelclim, çiftlik somon üreticileri bu sonuçlardan hiç de hoşnut değiller. Organik balık üreticilerinin sayısında bir artış olmakla birlikte, bu yöntemle elde edilen balıklann, geleneksel yöntemlerle elde edilenlcre kıyasla çok daha lezzetsiz olduklan dile getiriliyor. Somon endüstrisinin başım çeken Iskoç Kalite Somon şirketi, Avrupa'da yapılan araştırmalann somondaki PCB düzeylerinin bir dizi başka besindekinden daha fazla olmadığını ortaya koyduğuna ve kirliliğin tüm çevreyi etkilediğine parmak basarakbu sorunun zaman içinde giderileceğini savunuyor. Şirket yetkililerinden John Webster, "Daha kapsamlı bir araştırma yaparsanız, bu maddelere insanlann yedikleri birçok yiyecekte rastlayabilirsiniz. Somon üreticilerine önerim, bu gerçeğin bilincinde oltnalan ve yemlerini kirliliğin en az olduğu bölgelerden elde etmeleri," diyor. Çiftlik somonu yerine doğal somonlann yeğlenmesinin daha güvenli olup olmadığı ise henüz bilinmiyor. Jacobs' ın araştırmasında, yabanıl somonlarla çiftlik somonlanndaki kirlilik düzeylerinin hemen hemen aynı olduğu görülmekle birlikte, "yabanıl" somonlann çiftl iklerden kaçmış olabileceklerine de dikkat çekiliyor. Ne var ki, bu iki tür en azından ayırt edi lebiliyor; üstelik, aralanndaki fark yalnızca fiattankaynaklanmıyor (yabanıl somonun fiatı çiftlikte üretilenden altı kat daha yüksek).Londra lokantacılar derneğinin başkanı Paschal Tiernan, "tkisi arasındaki farkı metrelerce uzaktan anlayabılinm. Bir tanesi yaşamı boyunca ayakta kalabilme savaşı vermiş. Bu, kentte doğup büyümüş birinin dağlarda yetişen birine meydan okuması gibi bir şey," diyor. Tiernan "tadı biraz daha hoş olan" yabanıl somonlan yeğliyor, ancak ikisi arasındaki tat farkının çok da fazla olmadığına dikkat çekerek,marketlerde satılan her tür balığı içrahatlığıy la çocuğuma yedirebi