07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 PAZARIN PENCERESINDEN Kaymakamın güvercinleri SELÇUK EREZ Şiirimizde "güvercin" az değildir: A. Hamdi Tanpınar'ın Bursa'sındaki cami avlusunda uğuldayan güvercinler... Sonra, Orfıan Veli'nin, Istanbul'u kapalı gözlerle dinlediği şiirinde, bahar mevsiminde Mahmutpaşa cıvıl cıvılken, doklardan çekiç sesleri gelirken, avlulann güvercinlerie dopdolu olduğu anlatılmaz mı? Nâzım Hikmet, bir şiirinde, öldüğünde, tabutunun üçüncü kattan nasıl indirileceğini düşünür; o gün avluda her zaman duran çöp bidonlan arasında güvercinlerin de dolaşacağını varsayar. Şiirimizdeki bu güvercin bolluğuna karşı, düzyazımızda yeterince güvercin yoktur: Burhan Felek'in Istiklâl Savaşımız sırasında, neferieri güvercin yiyen Yunan ordusunu konu edinmiş öyküsü dışında güvercinli özgün yapıt, parmakla sayılacak kadar azdır. Yiğit Okur'un ikinci romanı olan "Güvercinler", çocukluğu, imparatorluğun çöküş günleri, erişkinliği, Cumhuriyetin emekleme yıllan, emekliliği ise demokrasimizin henüz tam atlatamadığımız "ham"lık devresiyle çakışan bir yurttaşımızın yaşamını aktanyor. Bu yurttaşımızın yaşamı, güvercinlerie almaşlı, güvercinlerie haşır neşir, hatta güvercininkilerie "contrepoinf'lar oluşturarak sergilenir. "Gözü kör olasıca, güvercin bokuna boğdun evi.." diye çıkışan, hatta kendisini tokatlayan anasına rağmen güvercin besleme merakını yenemeyen Saffet, evlendiğinde kansına da "güvercinim" diye seslenir; Güvercinler konusunda kitap yazmış olan Prof. Bernard Brule ile mektuplaşır, nahiye müdüriüğü yaptığı Rus sınınndaki kasabaya "soğuktan ölürier" diye güvercin götüremez ama kaymakamlığına atandığı Ege kasabasında merakı depreşir, bir taraftan bulunduğu yerde devleti soyan bir sürü maaşlı ile uğraşırken bir taraftan da güvercin uzmanı profesör için güvercin resimleri çeker: "Saffet kadrana baktı. Bir kara kaplumbağa, üzerinde bir ak güvercin, kadranda duruyordu. Şak..Bir şak daha. Fıriadı, aralanndan geçti, bir şak daha, sonra sağa, sonra sola şak..Bir de önden..Altı poz.." Kaymakamlıkta envanterde eksikler çoktur, satılanlann muhasebede kayıtlan yoktur; ormandan izinsiz ağaç kesip kömür yapar, belediye reisine satariar, o da halka satar...Bu işlen o gune kadar rahatça gerçekleştirenler, yeni kaymakam olup biteni fark edıp karşı çıkınca düşman kesilirler... Saffet'in başına çok şey gelir bu düşmanhklardan.. Romanın ikinci bölümünde yer alan 67 Eylül ve ardından gelen "komünist kovalamalanndan" o da emeklilik yaşında olmasına rağmen nasibini alır.Yaşamının çeşitli basamaklarında olup bitenlerin aşın solcu olduğunun ispatı amacıyla yorumlanması, şimdi okuyana komik gelse bile bir zamanlar böyle iddialar yüzünden birçok memurun başına gelenler anımsandığında, tebessümümüz uçar, gider, keyifsizce düşündüğümüzde oluşan çizgiler kaplayıverir yüzümüzü.. Yiğit Okur hukukçudur; bu alanda yıllarca biriktirdikleri, gözlemledikleri, romanındaki tarifleri alabildiğine etkileyici kılmaktadır: "Pusulalar, tuzaklar, hıyanetler, cinayetler, heder edilmiş çocuklar, yok edilmiş kadınlar, boşa savrulmuş ömürler, kin ile bağlannın sömürgen düzeni, kana kan, dişe diş, göze göz...Anadolu'nun doğusu, güneyi, kuzeyi, batısı derken dayanıklı bir Mualla, iki çocuk, bir denk...Yakalan dik, kıımızı şeritleri sırmalı, giderek eskiyen siyah cübbesl içinde ömrünü tüketirken, oturduğu kürsünün üstü kan ve cerahatti.." Okur'un düzyazılan, fırsatını, pundunu bulunca şiirleşiveririer.. Operasyona "yaşama dönüş " adı verildi ama gelen yine de ölümdü. meslektaşlarımız için dayanılmaz eziyete dönüştüğünügördüm. tççamaşırtelineöten makincden gcçmek için çamaşırın çıkartılması dayatılmaktadır. Elle aramalarda tacize varan aramalar söz konusudur. Meslektaşlanmızın bu durumu kabul etmcmesi karşısmda jandarma komutanının tehditlerini olayın vahameti açısından bir kez daha belirtmeyi yararlı görmekteyiz. Av. SevimAkat Kandıra F Tîpi Cezaevi Müvekkil: Cumali Dışkaya Ringden indirildikten sonra onlarca görevlinin coplu sopalı saldınsma maruz kahp büyükbirodayaalındıklannı,buradaçmlçıplak soyularak onur kırıcı bir aramadan geçirildiklerini dayak, coplu tecavüz, hayalann sıkılması ve kötü muamelc vc işkcnceye maruz kaldığınıanlattı.Bunlarıanlatırken bakışları donuklaştı, scsi titredi ve insanın ömründc bir gün vardır, bir ömre bedeldir. Bcn yaşadıİdarımı hayatım boyunca unutamayacağım, uğradığım saldın, dayak ve tecavüz psikolojımıçokbozdu,dedi.Saç sakal tıraşı özensiz bir biçımde kırpılarak yapıldığı belli oluyordu. Av. GülAltay Edirne F Tipi Cezaevi Müvekkil: Hasan Şahin Xray cihazından geçtığimiz halde taciz boyutuna varan elle aramalara maruz kaldık. Kayıt işlemlerimiz bittıktcn sonra el izımız alındı ve 9 tane avukatın görüşebıleceğı görüş kabınlerının bulunduğu yere geldik. Benden önce dokuz avukat görüş yerinc geçmişti bunlardan birı dışan çıkınca ben onun yerinc geçtim, çünkü aynı anda dokuz avukattan fazla alınmıyordu. Saat 11.00'de ıçeriye girdiğim halde ilk görüşmemi saat 14.00'te gerçekleştirebildim. Çünkü görüşme odalan A, B, C, D bloklara göre aynlmış, D blokun görüş odası boş olduğu halde benim müvekkilim A blokta bulunduğu için A blokun görüş odasının boşalmasını bekledim. Ayrıca görüştüğüm birinci müvekkil odasına götürülüyor. Daha sonra ikinci müvekkilim getiriliyordu. Hermüvekkilingelişi 3040 dakikayı buluyordu. Toplam üç kişiyle görüşmek için tüm aramalar dahil 4 saatbeklemek gerekiyor. Görüşme süresi de 10 dakikadan toplam 30 dakikayı geçmiyordu. Av. GülAtay Kandıra F Tîpi Cezaevi Müvekkil: SaygıSağnak Keyfi biçimde son derece sınırlı tutulan avukat görüşü önceki görüşmelerindekine benzer biçimde gergin ve sinir bozucu bir atmosferdegerçeklcşti. Saygı Sağnaktedirgin ve boşluğa kayan bakışlarla başladığı konuşmasını duraklayarak sürdürüyordu. Psikoloj ik durumunun iyi olmadığı her halınden bellıydi. Yaşadıklarını anlatırkcn yenidenyaşıyorgibıydi. Daha önce görüştüğüm tutuklular gibı o da Ümraniye Cezaevi 'nde kurşunlar ve bomba yağmuru altından nasıl sağ çıktığına hâlâ inanamıyor durumdaydı. Umraniyc'dc ama özellikle de Kandıra Cezaevi girişinde hem ring araçlannda hem dc araçlardan indirildikten sonra şiddetlibirsaldırıyauğradıklarını.saçlannın vc sakallarının adcta bıçakla kazındığını,elbiselerininyırtılarakçıkarıldığını,saatlerce her türlü yöntcmle dövüldüklcrinı uzun sürc çözülmeycn kclepçelerden dolayı aradan geçen yaklaşık 10 güne karşın cllerindeki ağrı ve uyuşmanın geçmedığini anlattı. Av. Hakan Karakuş Yiğit Okur... Sadece ağır ceza reisleri değil, romanın kahramanlan, ikinci sırada, üçüncü derecede rol sahiplerı, nhtımda, sandıklann üstünde yatan Haro bile ustaca yansıtıhr: "Haro'nun kocaman, siyah gözleri vardı. Içleri ışıltılı, seveceo. Yirmi yıllık ömrünün tek utancı, Kemah'taki köyünde vurulmaktan korkup kaçmasıydı. O dar sokağın öbür ucundaki Tophane Camii'ne gidip, namaza durup 'Affet beni Allahım', diye bir süre dua edip dedesine, babasına rahmet okurken, yavaş yavaş bu cami gidişlerini azalttı. Sonra tümden kesti. O ışıltılı kara gözlerine önce bir gölge çöktü; sonra, bir kir yerleşti gözbebeklerine. Sağ cebinde on kuruşluklar, sol cebinde dede yadigân kehribartesbih..Başka mülkü yoktu.." "Hulki Bey ve Arkadaşlan"ndan sonra "Güvercinler".. Yiğit Okur'un romancılığının öyle bir nefeslik, tek atımlık bir nesne olmadığı zaten belliydM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle