Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 AĞUSTOS 2000. SAYI750 19 Öykusünün kahramanı pek az değişiyor, ama olay iki ayn dilde, iki ayn düşü süslüyor... Birinde Alaçatılı âşık gencin babası tarafindan Sakız Adası'na kaçınlan sevgilisinin peşinde, uçurtmalan yelken yaptığı tekneyle denize açılması var... Diğerinde mübadelenin acısını tutkuya çeviren, düşmanlığa direnen bir yolculuk... delikanlının gidişini aynlmak zorunda bırakılmış insanlann tepkisi olarak görüyorlar. Buna göre, girme kararı sadece bir inanç, adaya gidip ordaki insanlarla bir araya gelme iddiası. Bir karşı çıkış; kurallara, dayatmalara, düşmanlığa, ayn düşmelere birbaşkaldın. Serüvenın başlangıcındaki itki ne olursa olsun son aynı. Uçurtmanın ardında Sakız Adası'na gidiş ve aynı uçurtmayla Alaçatı'ya geri dönme. öykünün her biçiminde uçurtma, kısıtlanmaya karşı özgürlüğün rengârenk iktidan. Güç ile boyun eğme arasındakiilişkiyitersine çeviren bir sembol. Tutkunun, ülküleştirilmiş görüntüsü. Asıl önemli edim, başandan sonra geri dönme. Çünkü, dönüş, böylece karşı çıkışı simgesel bir etkinlik düzeyinde yükseltmekte. Aynı yel değirmenleri gibi, uçurtma da artık, insanın, yüce, ahlaksal bir seçimi. Kuralı belirleyene karşı insanın özgürlük ayncalığı. Boyun eğmekle yok olmak arasındabirüçüncüyol olabileceğiumudu. Uçurtmanın ardında gidiş; yok oluşla, ölümle sonlansa bile, gene de bir özgürlüğe ayarlı; seçim yapabilmeözgürlüğüne. Rüzgân, aşkı, coşkuyu ve bütün bunlan bir araya getiren insanın ahlaksal özgürlüğünü, varoluşu imlemek. Bu güzel öyküden sonra, özgürlüğün Alaçatı sokaklannda nasıl böylesine uçarı gezinebildiğini anlamak daha kolay. Çocuklann tiyatro oyunlanna katılma isteklerini, kadınlann açıkhavatiyatrosunda çocuklanyla birlikte daldıklan düşleri, taş yığma Rum evlerinin avlulanndaduyulan kumru seslerini... Hacı Memiş Sokağı 'nda "Kardeşiz biz hepimiz" şarkılarını söyleyen Alaçatılı çocuklan, Pakistan'dan Türkiye'ye sekiz gün süren zorlu bir yolculuktan sonra gelip oyunlannı sergileyen "kimsesiz" oyunculan ve uzakta, bir tepenin üzerinde duran yel değirmeninin, dikkatle, rüzgârın öyküsünü dinlediğini duymak daha kolay...^ leşti. Enstalasyon, "Uluslararası Alternatif Sanat Mekânlanna Bakış" adıyla Güney Kaliforniya Üniversitesi tarafından oluşturulan bir dizi etkinlikten biriydi. Bu projede amaç, Fay Hattı üzerinde bulunan ABDMeksikaYeni ZelandaTaylandTurkiye'de depremle ilgili bir etkinlik oluşturmaktı. Türkiye'deki enstalasyon hem sanatın galeri lere ve özel sergi salonlanna hapsedilmesine karşı çıkıyor, hem de oluşturduğu imgelerle alteraatiflerimiz varken umursamadığımız ve belleğimizin gizli köşelerine attığımız deprem konusuyla bizleri karşı karşıya getirip düşündürüyordu. Seçilen yer çok özeldi. Sultanahmet'in Marmara Denizi 'ne bakan yamacında iki otel odası turulmuşru. Odalar Kuzey Anadolu Fayı'na dönüktü. Restore edilmiş eski Istanbul evi görünümünde otele girdikten sonra küçük bir salondan dar uzun bir koridora açılan enstalasyonun gerçekleştiği iki odayla karşılaşılıyordu. Ancak izleyicilerin yığılmasıyla dar koridorda çalışmayı izleyebilmek zorlaşıyordu. Bu zorlama özellikle kurulmuştu; çünkü elinde kokteyl bardağıyla bir tuval resmi seyrediş değil bu. lzleyici de enstalasyonun bir parçasıoluvermişti. OdaNo: 1 'de duvarlar deprem datalanyla kaplanmıştı. Ortaya bir yemek masası ve dört iskemle konmuştu. Temiz bir beyaz masa örtüsü üzerine sofra kurulmuştu. Büyükbir meyve tabağı masanın ortasına yerİeştirilmişti. Düzenli birev içi yaratılmıştı. Kasetçalardan konuşmalar duyuluyordu. Oda No: 2 'de ise yer siyah çöp torbalanyla örtülmüştü. Odanın ortalanndabirmoloz yığını yer alıyordu. Moloz yığınıyla birlikte deterjan kutusu, yırtık tül, streç film, bez, oyuncak, çeşitli yıllara ait fotoğraflar, davetiye, çaydanhk, musluk, boru, çekiç, çuval, defter, saksı, çiçek, ayna, ampul, çamaşır ipi, elektrik süpürgesi, kalem, giysi parçası ve kan izleriy le bir düzenleme yapılmışh.Yerdeveipeasılıkorunmamaskcleri bulunuyordu. Kasetçalarda çığlıklar, feryatlar, ağlamalar, inlemeler, uğultu ve çökenyapısesleri... Sanatçılar dağıttıklan yazıda yarattıklan enstalasyonun mesajını şu anlamlı sözlerle vurgulayarak tamamlıyorlardı: "Her ne kadar deprem sonrası yaşanan şok, endişe ve acı aynı olsa da, daha sonra tekrarlanacağını bildiğimizbudoğal afete karşı alınan ve ahnmayan önlemlerin topluma getirdiği iç huzuru ve huzursuzluğu irdelemeye çalıştık. Buradabulunanlann çoğunun yaşadığı, hepimizin uzaktan ya da yakından etki lendiği deprem olayıru, en önemlisi önlem yöntemlerinin bilinip kanun kapsamına alınmasına rağmen taklpsizlikten dolayı en temel hak sayılan yaşam özgürlüğünün elimizden ahnmasına meydan veren sistemi sorgulamanın gerekliliğine ve tartışılanlann uygulanmasının zamanı geldiğine inanıyoruz. Alternatifimiz var ama scçmedik, keşke seçseydik. Bugün hatırlıyoruz vepişmanlık duyuyoruz, kendimızce olsun duyalım amaunutmayahm. Unutmayalım iki odada iki ayrı alternatifvar. Bugün yeryüzünde, toplumda, ekonomide, demokraside, sanatta önümüzde birçok alternatifvar diyoruz; seçim ve uygulamak hepimizin." • Otel Obelisk Sümengen'de gerçekleşti> rilen buçalışmada seçilen semt, yön, yapı, iç mckân, görsel ve işitsel malzemelerle akılcı ve duyarlı bir ürün oluşturulmuştu. Ne yazık ki sunulan mesaj üç saatlik bir süreyle sınırlı kaldı ve az sayıda izleyicinin belleğinde iz bıraktı. Oysa, sanatın toplumsal bilinçlenmedeki görevini etkili bir söylemle yerine getirmişti.^ Uçiırtmanm ardından SEZER ATEŞ AYVAZ T epedeki üç yel değirmeninin, rüzgânn sesine kapıiıp döndüğü yerdir Alaçatı. Yığma taş evlerin yan yana dizildiği sokaklannda "Çocuk ve Gençlik Tiyatrolan" şenliğini yaşatan, camii önünde, namaz çıkışı insanlann oyun seyrettiği tek yerdir Türkiye 'de. Ve 1900'lerin başındaki "mübadeleye" kadar dünyanın ikinci kalite şarabının üretildiği merkezdir Ege'de. Rum ahalinin göç ettiği tarihten sonra da Grek, ltalyan, Osmanlı mimarisinin olabildiğince korunup, "Balambaka" taşınm yapıîarda hayat bulmaya devam etmesidir. Ama hepsinden önemlisi, denizin kıy ısında, şirin, bir rüzgâr çocuğudur o. Bugün rüzgârdan elde ettiği güçle elektrik enerjisi üretebilen Alaçatı'ran, başrolünde rüzgâr olan, yıl lardır anlatılagelen bir öyküsü var. Uluslararası Tiyatro Festivali'ne Sakız Adası'ndankatılanRumkonuklanyla daha sık anlatılır olmuş bir öykü. E vlerinin önünde oturan aydınlık yüzlü kadınlann her birinin dilinde başkalaşan, parke taşh sokaklarda gezintiye çıktığınız her akşamüstü düşlere bürünen, geceleri, karabiber, sakız ağaçlanmn altındaki açıkhava bahçesinde dinlendiğinizde değişen, asıl kahramanı pek az değişen bir öykü... Alaçatılı genç bir adam,kayığının denize açılmasına eşlik eden bir uçurtma, bir de mucizevi bir yolculuk yapmasını, adaya gidip dönmesini sağlayan içindeki rüzgâr; aşk, tutku, özgürlük arayışı..v.s.. öykünün bir biçimine göre; genç adam âşık, hem de bir Rum kızına. Karşılıklı bu aşk, kızın babasma göre hemen önlem alınması gereken olmaz bir aşk. Alaçatı 'nın ileri gelenlerinden biri olan baba, köklü bir çözüm bulacak kararlılıkta. Ve acımasız çözüm; göç etmek. Alaçatfdan Sakız Adası'na. Gün gelir, göç edilir. Kız üzgün, delikanh tutkun ve öfkeli. Sakız Adası'na giden sevgilinin ardından, delikanlı kendini bir yerlere koyamaz, ne yapıp edip, adaya gidebilmeli, uzaktan çağıran bakışlara kavuşabilmelidir. Babanın koyduğu engeli kabul edemez en çok, uzaklığj, denizi aşabileceğini, kendine, herkese kanıtlamalıdır. Çocuksu, düşsel ama bir o kadar umut dolu bir işe girişir. Güzel mi güzel, olabildiğince dayanıklı, binbir renkli bir uçurtma yapar. Uçurtma, kayığını bir yelkenliye dönüştürecek, adaya giden bu yolculukta, içindeki tutkuya eşlik edecektir. Alaçatılılar önce güler, üzülür, vazgeçirmeye çalışır ama en çok da korkar, delikanlının bu girişiminden. Bir daha dönemeyeceğini düşündükleri sandalın denize açılmasına bakakalırlar. Coşkulu genç, uçurtmanın peşi sıra adaya vanr, sevgilisini görür ve mucizevi yolculuğunu yineleyerek Alaçatı'ya döner. Başarmıştır.Buyürekliliğeövgülerdüzer Alaçatılılar, ağ ipliğiyle örülü dantelalara yansıtır, konuşur dururlar. Ikinclöykü... Bu, öykünün Rum sevgilisiyle anlatılan biçimi. Daha toplumsal bir yorumu yeğleyenler, "Sevgili yok bu öyküde" diyorlar,