Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERG Çok tanımadığınız bir kadın yazar Ayhan Bozfirat. Yetmişli yıllarda yazmış ve seksenli yıllarda dünyaya veda etmiş. Kızı Sırma Köksal onu anlatırken şöyle diyor: "O yazar olmayı kötü bir aynksılık gibi görür, bir tür belalı bir yazgı gibi yaşardı bunu." Ceza Hukukçusu olan Ayhan Bozfirat'ın çocuk suçluluğu üzerine üç romanı var. Henüz Ayhan Bozfirat hâkimlik stajınt tamamladtğı gün... (18 Mayıs 1932 30 Aralık 1981) arada Oğlak'tan Raşit Çavaş her zaman yar şaka, yarı ciddı annemin öykülerini soni] duruyordu. Diğer yayınevınin bunlan bas mama karan aldığını öğrenince, ilk kez o za man ciddı olarak bunlan yayımlamak iste diklerini söyledi. Hayır demek için hiçbir ne den yoktu doğrusu. Peki siz, edebiyat dünyasında yazança lışan biri olarak Ayhan Bozfirat'ın yaz dıklarını nesnel değerlendirebiliyor mu sunuz? Kesinlikle, hayır! O benim için önceliklt annem. Yazdıklannı okurken yazıldıklar günleri, annemin yazdıklanndaki kımı sah nelere benzeyen ya da benzemeyen hallerin hatırlıyorum hemen. Aynca, annemin yaz> dıklan, doğal olarak hayatta en yakından ta nımış olduğum insanlardan buinin iç dünya' sıyla çok yakın ilişkiler taşıyor. Hele de bı insan anneniz olunca yakından tanımakh kalmıyor o dünyayı seviyorsunuz da. Henr zaten sizi yetiştiren insan, ister ıstemez sizt de o dünyayı aşılıyor. Annemi hiç tarumamış olan bazı arkadaşlanm, annemin öykülerin okuyunca, kişilik olarak anneme çok benzediğimi söyledilersözgelimı. Sonuçta, çeşıtl nedenlerden ötürü o kadar yakm bir dünya k yazdıklannda varolan dünya, tarafsız olabilmem mümkün değil. Ancak, kendisiyle en fazla arkadaşlık edeceğiniz bir zamanda, onu yitirdiniz Ölümü, sizin neredeyse yeni yetme dönemlerinize denk düşüyor. Hastalığı sırasında edebiyat üstüne, yazarlık, hayat iistünekonuşmafırsatınızolurmuydu?.. Annemle her zaman kıtaplar hakkında konuştuk. Okumayazma öğrenmeden önce ressam olmak isterdim, ama okuma yazma öğrendikten sonra yazının dünyası çok daha büyüleyici gelmeye başladı. Tam da annemin ilk öykü kitabı lstasyon o dönemde yayımlanmıştı. ilk iş olarak onun öykülerinden etkilenip resimler yaptım, nedense hiç insan olmuyorduburesimlerde, karamsarlardı da üstelik. Annem "insanlar nerede?" diye sorduğunda insanlann ölmüş olduklannı söylerdim, sanıyorum, lstasyon öyküsünde cesetler taşıyan demiryolculardan etkilenmiştim. Annem de bir süre kendi öykülerini okumayı yasakladı bana. Yazılı edebiyatla da, annemin edebiyatıyla da ilk ilişkim buydu herhalde. Sonra hep edebiyat üzerine konuşup durduk. özellikle de yetmişli yıllarda yayımlanan çocuk romanlannı yazarken sık sık yazdıklannı bize okuyup fikrimizi sorardı ki, bupek hoşuma giderdi, pek böbürlenirdim edebiyata yaptığım bu katkıdan dolayı. Ama her annekız ilişkisinde olduğu gibi zaman zaman birbirimızle anlaşmazhğa düştüğümüz olurdu. Annem bazı eğitimli anneler gibi yapay mükemmellik sergilemezdi. tçinden geldiği gibi hareket eden bir anneydi. Böyle olduğu için de, her şeyden çok edebiyat üzerinde konuşurduk sanıyorum. Bu hem onun dünyasıydı, hem de benim düşümdü. Ostelik çok da iyi bir anlatıcıydı, gevezeydi de. Birlikte yaşadığımız sıradan şeyleri bile bir kez de ondan dinlemek hiç sıkıcı gelmezdi. Bol bol deyımler ve deyişler kullanırdı. Benim bir şeyler yazmamagelince... Buna pek hevesli olduğumu bildiği için, bunu biraz da başına gelmiş bir felaket gibi algılardı. Çünkü, benim aksime, yazmanın mutsuz bir yaşama yol açtığına ınanırdı. Yazmaya merak saracagıma işletme okuyup "müdüranım"olmamı kesinlikle tercihederdi. Üstelik buna zorladı da beni. Annemle aramızdakı temel aynm da bu sanıyorum. O yazar olmayı kötü bir aynksılık gibi görür, bir tür belalı bir yazgı gibi yaşardı bunu. Ben ise bir şeyler yazabılmenin eğlenceli bir lüks olduğuna ınanının. Bence günlük yaşam yazının yanında öylesıne sıkıcı ve boğucudur ki... Ama yine de, entelektüel bınlennin kı yayımlanmamış... Onu tanır mıydınız? YASEMtN YAZICI yhan Bozfirat'ın adını duytnuş, ancak yazdıklannı okumamıştım; üstelik erkek olduğunu sanıyordum. Birgünkıtapfuannda,kişisel keşiftaramalanmdan birinde, yayınevinin standında tüm öykulerinin derlenip "Bütün Hikâyeler" adında yeniden basıldığı kitabına rastladım. Eski Italyan film yıldızlanna benzeyen, gözlerindeki anlamla, yüzündeki gülüşün örtüştüğü bir fotoğrafı vardı, kitap kapağında. öykülerini okudum; bu denli sıcaklık dolu, ıçten ve kendiliğinden ve hâlâ(!) geçerli biçemiyle karşılaşınca şaşırdım. Ardından "Dört Yol Ağzındaki Ev" romanı yayımlandığında, hemen okudum tabii. Yine anlatmak istedikleri üzerinde, edebiyat kaygıları taşıyan, farklı bir tcknikle, yalnızca karşılıklı konuşmaya dayalı, yine kahramanlarınakarşı sevgı dolu bir biçemle karşı karşıyaydım. Artık kendisıni merak ederolmuştum. A donanımh okumaların sonunda (ki artık böyle okumalar, edebiyatın tasfiyesi ile gündemden çekiliyor) iyi bir yazann elinden çıkmış bu metinler, tadını çıkararak okuduğum az bulunur yazılardan... Sonra, Sırma Köksal'ın, Ayhan Bozfırat'ınkızı olduğunu öğrendim. Kendisiyle, 5. katta, tenhabir akşamüzeri buluştuk. Boğaz'a bakan masa Sırma Köksal'ı en çok Virgül dergisinde yazdığı "Okumanın Hallen" başlıklı dencmelerindentanıyorum. Sonkerteduyarh ve Bozfırat'ın kızı Sırma Köksal... mızda, çaykahve arasında "Annesi hakkında her şeyi" konuşamasak da, bir şeyler konuşmaya çalıştık... Masanın üzerine bıraktığımız, Ayhan Bozfirat'ın kitaplanysa sanki bize eşlik ediyordu. Anneniz, Ayhan Bozfirat, '70'iiyıllarda kitapları yayımlamasına karşın belli bir çevrenin dışında, pek bilinmeyen bir yazar. Oysa, son öykü kitabı "Sokak Lambaları" 1980 yılında basılmış. Öykulerinin uzunca bir aradan sonra yeniden basılması nasıl oldu? öykülerannemin ölümunden sonra öylece duruyorlardı. Hiçbirzaman herhangi bir yayımcı tanıdığıma gidıp annemin öykülerini veromanını basıpbasamayacaklannı sormadım. Ne kardeşim, ne de ben birilerinden ncacıolmaktanhoşlanmayız,bunutuhafbiçımde zul sayanz. Bu aılecek özelliğımız sanıyorum, annem de hiçbirzaman kimseden rıcacı olmamıştı. Dolayısıyla, şimdi babamın resımlerı durduklan yerde nasıl öylece beklıyorlarsa, annemin öykülen de öyle durdular.Oğlak'tanöncebırbaşkayayınevıilgilenecek oldu ama, sonra editörlen değişınce yayın programlan da değıştı, basmadılar. Bu