27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 HAZİRAN 2000. SAYI 742 13 şekilleri olabilir, foto muhabirlığı de bunlardanbiri. Foto muhabirliği devam edecektir ancak televizyon yüzünden bir yere de gidemeyecektir. Fotoğraf ve sinema ilişkisi hakkında ne dfişünüyorsunuz? Örneğin Theo Angelopoulos'un filmleriyle sizin fotoğraflannız arasındabir ilişki var gibi... Benböyle olduğunudüşünmüyorum. Sizin böyle bir yargıya kapılmış olmanız da beni biraz şaşırttı. Angelopoulos'un çok düşündüğünü düşünüyorum fakat ben çok düşünerek değil çok hissederek fotoğraf çekiyorum. Angelopoulos, Batı eğitimi almış bir Yunanlı yönetmen ve bir Batılının gözüyle olaylara bakıyor. Bir sette, bir sahneyı çekeceğı zaman çok büyük hazırlıklar yapar, her şeyi düzenler. Benim düzenleme yapmak gibi bir önyargım yok. Benim amacım, fotoğraf çekmeyegittığim yerdeki olan biteni tespit etmektir. Fotoğrafçekmeye bir önyargı ve bir düzenleme kaygısıyla gitmiyorum. Kendimi Angelopoulos'tan ziyade dığcr Balkanlı yönetmenlere, mesela Emır Kusturica 'ya çok yakın hissediyorum. Onlardaki sıcaklık ve duygu yükünün bende de olduğunu düşünüyorum. Balkanlar albfimünüzü 1995 yılında Yugoslavya dağılmadan önce yayımladınız. Balkanlar bugün ne durumda? Albümde Balkanlı kimliğini, düşünce şeklini ve mantığını yansıtmaya çalıştım. Balkanlar'da, günümüzden çok geçmişı yaşıyoruz. Her şey bazen çok mantıksız olabiliyor, hattaher şey mantıksızoluyor. İlişkiler, Batılıların düşündüğü anlamda mantıklı değil. 1991 ya da' 92 'de Priştine 'deydim ve bir akşam, gittiğim barlardan birinde; kendi aralannda son derece neşeli sekiz on Arnavut rakı içiyorlardı. Uzun müddet çok eğleniyorgöründüler. Ve o eğlenceli gecenin sonunda birbirlerine bıçak çektiler. Gerekçe de hesabı lrimin ödeyeceğinin sorun olmasıydı; çünkü hepsi de hesabı ödemek istiyordu... Balkanlar tamamen bir paradoks. Buparadoks Türkiye ve Yunanistan'ın geçmişteki ikili ilişkilerine de yansıdı ve bugün de iki ülke bu paradoksu yaşamaya devam ediyor.. .^ Nikos Economopoulos Tarih Vakfı ve Pamukbank'ın işbirliğiyle gerçekleştirilen "Merhaba Atina / Here Istanbul" başlıklı, 5 Yunanlı fotoğrafçının Istanbul'da, 5 Türk fotoğrafçının Atina'da çektikleri fotoğraflan kapsayan projede yer aldı. Ona göre fotoğrafta önemli olan içerik... Herkes kendi gerçeğini çeker! KADER TUĞLA "Çocukluğumdanberi Yunanistan'dabüyüdum Türkiye'nin tıpkı Slavlar, Bulgarlar ve Arnavutlargibı ülkcmin düşmanı olduğunu öğrendim. Türkiye'ye ilk geldiğimde, her nasılsa, bir düşman ülke bulmak yerine kendimi evimde hissettim. Her şey bana tanıdık görünüyordu: tnsanlarınyüzleri,mutfaklardanyükselenkokular,kahvehaneler, pazarlar, ateşli ve kontrol altına alınamayan politik bozukluklar, hantal bürokrasinin verimsizlikleri..." 1995 yılında yayımlanan "Balkanlar" albümünüzün girişinde, Türkiye'ye ilk gelişinizde hissettiklerinizi bu cümlelerle anlatıyorsunuz. "Merhaba Atina / Here tstanbul" fotoğraf buluşması kapsamında yeniden tstanbul'dasınız. Bu fotoğraf projesini ve Türkiye Yunanistan ilişkilerinin bugunflnü nasıl değerlendiriyorsunuz? tkiülkearasındakı ilişkiler, iletişiminartmasıyla, iki ülkenin birbırini anlamaya çahşmasıylagelişecektir. Fotoğraf da iletişimin çok iyi bir örneği olduğu için, iki ülke fotoğrafçıİannmbuprojesiyleülkelerinbirbirini daha iyi anlayacağını, bu nedenle de fotoğrafın ıkıli ilişkilere olumlu bir katkıda bulunacağını düşünüyorum. Sizin için fotoğraf nedir? Fotografbenim ıçın, ılkanlamdabiriletişim biçimi. Fotoğrafı çektiğim anda, çektiğim kişilerle, mekânla ya da objeyle ilişkim iletişimin birinci aşamasıdır. Daha sonra bu fotoğraflarbasıldığında veya birileri bunlan gördüğünde, fotoğrafla onu görenler arasında bir ilişki; aynca fotoğrafı çekilenlerle, fotoğrafabakanlararasındabaşkabirilişki vardır. Hayatımı fotoğrafa adadım, fotoğraf da kendini bana adadı. Fotografbenim için sadece birgeçım kaynağı olmaktan çok, benim yaşamasevincimdir. Fotoğrafçektiğiniz anda, hayatı çekmiyorsunuz, hayatınbiranını, bırparçasını çekiyorsunuz. Fotoğraf, gerçeği yansıtmaz, fotoğrafı çekenin gerçeğini yansıtır. Fotoğrafçı, o anda çektiği gerçeği, ancak yeteneği ölçüsünde fotoğrafkarcsine aktarabilir. Fotoğraf artık dijital bilgisayar ortamında ve her türlii teknolojik müdahaleye açık. Bu hızla ilcrleyen teknoloji karşısında fotoğrafın geleceği nasıl olacak? Fotoğraf çekerken önemli olan, benim ne hissettiğimdir. Günün birinde teknoloji, fotoğraf makinesini ceketimin düğmesine de yerleştirse sevinirim; o zaman bu kadar malzemeyi taşımaktan perişan olmam. Benim için önemli olan, fotoğrafın içeriği ve yarattığı histir. Fotoğrafı çektiğim andaki duygu yükünü tespit edebilmektir. Ben dij ital teknolojiyi arşivleme amacıyla kullanıyorum. Fotoğraflarımı dijital makinelerle çekmiyorum, ama dijital ortamdaarşivliyorum. Fotoğraf dijital olmuş veyanormal olmuş, fark etmez, önemli olan daima içeriktir. Gelişen dijital teknoloji karşısında fotoğrafçıları nasıl bir gelecek bekliyor? Bir gazete fotoğrafçısı ya da bir reklam fotoğrafçısı için ne anlam taşıdığını bilemem. Çünkü ben bunlan yapmıyorum. Salt fotoğraf sanatçısı olarak soruyorsanız; bence iyi olacak ya da bunun bir önemi olmayacak. Fotoğrafsanatının 150yılhkbirgeçmişi var; bir şiirle ya da yazıyla karşılaştırdığınız zaman ki yiizyıllardır var olan sanatlar bunlar, bu hiçbir şey değildir. Fotoğraf sanatı henuz bebeklik aşamasmda, emekleme döneminde. Bu konuda olacak hergelişmenin sanata katkısı olacak, olayın dijital ya da başka bir formatta olmasınm bir önemi yok. Basın fotoğrafı bugün ne durumdadır? Basında fotoğraf kullanımı ve foto muhabirinin konumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Artık insanlarbir gazete fotoğrafindagördükleri sahneleri hatırlamıyor, Ispanya Iç Savaşı'nda çekilmiş birtakım fotoğraflar; meselaRobert Capa'nın çektiği fotoğraflar hâlâ akıllarda kalırken Yugoslavya'daki savaştan şu anda akıllarda kalan bir şey yok. Televizyon sahneleri insanlann akıllannda daha fazla kalıyor ve foto muhabirleri de gittikleri yerde birkaç gün geçirip bir an evvel birkaç fotoğraf yakalayıp onlan gazetelerine yollama çabasındalar. Bugün, her şey çok süratli, alelacele aktanlması gerektiği için, o duygu yükü kalmıyor, bakılıp geçiliyor, o kare sadece tespit edilmiş oluyor. Oysa fotoğrafçının o kareyi kişiselleştırmesi, ona duygu yükünü katabilmesi gerekır. Fotoğrafın çok değişik aktarma Nikos Economopoulos'un objektiftnden: Ağrı /Patnos, 1998...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle