24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 ş+ vcsindegeçergezileri...Bere,atkı,montlan birörnekbirrenktir. Oyüzden ayırtedilmeleri kolay, kaybolmaları zordur. Işgezginleri: Takım elbise, meşin çanta, ciddi bakış, uçakta bilc dosya okuma, havaalanı, taksi, bol yıldızlı bir otel, iş toplantısı ve kaliteli bir yerde akşam yemcği ve ertesi gün tekrar aynı istikamet geriye marş marş... 1 şte bu tür gezginlerinvegezintilerindeğişmezklişesi. Sponsorcular: Son zamanlarda türeyen "en popüler" gezgin grubudur. "Filan firtnanın" sponsorluğunda en "en"ci ve en "ilkçi" serüvenlere atılmakgibi"egosantrik"tuhafhuylarıvardır. "Enbulanıksudaen fazla balık tutan 'ilk' Türk" ya da Tanyeri Macera Kulübü'nün katkılanyla "cn karanlık mağaradaen fazla yarasa yakalayan ilk Türk ekibi" olmak gibi projelerin peşinden giderler. Bu gruba giren gezginlerinbirbaşkaortaközelliği birbirlerini müthiş kıskanmalarıdır. Deneyimlerini başkalanna aktarmazlar. Gönüllerini paylaşmazlar. Paylaşırlarsa eğer, aıüthiş projelerinin başkalan tarafindan çalınacağı ve sponsorlannın elinden alınacağı gibi fobileri vardır. Ferdiciler: Yok canım; hemen celallenmeyin. Gezginlik gibi ulvi bir sıfatıarabeskleştirmiyorum! "Ferdi" yani tek gezenlerden söz ediyorum. Hatırlarsamz Mike Hammermuşterisiyle hiç pazarhğa girmezdi, klişesi hazırdı: "Masraflar artı günde 50 dolar alırım ve sadece solo çalışınm." Mike Hammer'i Mike Hammer yapan da işte bu özelliği, yani solo (ferdi) çahşmasıydı. Ferdi gezginler "nevi şahsına münhasır" kişilerdir. Gezmek için gezerler. "Çekip gitmek ahşkanlığa meydan okumaktır" düsturuylaahrbaşlannı, yollara vururlar. Çoğunlukla tek başlanna gezerler. Bencil değillerdir. Tam aksinepaylaşımcı birruh yapısına sahiptirlcr, ama gczerken özel bir ruh haline bürünüp kendi kendine kalmayı yeğlerler. Bu sayede gezilen ortam ile ıç benJik arasında doğrudan ve engelsiz iletişim kurduklannıifadeederler. Bazılan yaşadıklannı tuvale, notalara, kâğıda,fotoğrafayansıtır. Buyansıttıklannıda 'hava'olsun diye değil merakhlarıyla paylaşmakamacıylasergilerler.öyleortalık yerde pek dolaşmadıklanndan, tanımak, bulmak tesadüflere kalmıştır. Bazen hiç umulmadık bir yerde karşınızaçıkarlar. Afrika'dakuşuçmaz kervan geçmezbirhostel'in bekleme salonunda ya da postadan çıkan bir kartpostalın satırlannda. Bu yazıyı okuyanlardan biri kalkıp da "Peki be adam, bu kadar laf ettin sen hangi gruba giriyorsun" diye düşunürse cevabım hazır: "Ben artık 'gezgin tekir' değil bir emekli 'bezginbekir'im."Köşemeçekildim.Şöminenin karşısında sallanan koltuğuma kurulup pipomun dumamnı savura savura, çevremde "Haydi gezgin amca anlatsana" diye merakla bekleşen mahallenin çocuklannı kırmayıp "ben deyken" masalma başlıyo CUMHURİYET DERGİ PAZARIN PENCERESINDEN Hatıralar... SELÇUK EREZ . ocukluğuma ait bir anı gözümde canlılığını, bunca yıldır korudu: Deniz kenarında bulunan tahta ve yüksekçe bir evden denizi seyrediyoruz. Mevsim yaz, hava sıcak... Deniz insan kaynıyor; genç yaşta ağabeyler, ablalar neşeyle bağınp duruyorlar: "Hoooop, güüümmm!" birbirlerini denize mi itiyorlar, yoksa aralarından birini mi altıokka kaldınp suda, öteye atıyorlar farkında değilim... Bunu anlattığımda babam, "Doğru, bu yer Bakırköy'dü; tanımın doğru ve anlattıklann da Bakırköy'de izlediklerimize uyar... Ancak, sen o zaman iki yaşındaydın ve bellek, iki değil üç yaşında oluşmaya başlar" demişti. Küçük yaşlanmda özlemlerden sapma gösterdiğim için utanır, ama bu sapmanın sadece bir tek "hoopgüüm" olayı ile sınıriı olduğu için de avunurdum. Babamın sözleri beni etkilemiş olacak ki "bellek" konusunu hep ciddiye almış ve izlemişimdir: Hatırlamak nedir? Daha önce algıladıklarımızı ya da düşündükierimizi bir süre sonra çekip yeniden bilinç alanımıza geri getirmektir. Öyleyse bellek denilen, bir deneyimler deposu değil midir? Okulda sınıf geçmeden tutun, yaşamda insanlararası başanlı iletişime kadar pek çok yerde yaran olan bu bellek işlevi konusunda düşünmekte yarar vardır: Bu işlevi geliştirmenin yolunu bulmakla başanmızı arttınr, nelerden etkilendiğini bilebilsek de başkasının anlatıp yazdığı anıyı daha doğru değerlendirebiliriz. Çok eskiden, okumanın yazmanın gelişmemiş olduğu çağlarda olup bitenler sadece belleklerin gücü kadar anımsanır ve kuşaktan kuşağa yansrtılırdı: Bu çağlardan bize ulaşan her şey, insanoğlunun bellek gücü ile sınırlıydı; bu bilgi, kuşaktan kuşağa yüzyıllardır sürdürülmüş, zamanımızda oynanan telefon oyununu anımsatan bir ileti yoluyla varan, gelen bir bilgiydi. Tıpkı bir salonda beşon kişi arasında oynanan telefon oyunu gibi değiştirilmelere, etkilemelere uğramış olması kaçınılmazdı ve aktarıcılarca kısmen veya tamamen yanlış ve eksik anlanmış olmalan da büyük çapta geçeıiiydi. Din krtaplannın önemli bir bölümünde eski anlatılar için bunlann geçerli olmamasını dilemek gerek! Yazılı tarihe geçince de bu eksiklik ve saptınlma olasılığı pek az değişti: Tarihe ait bilgilerimizin önemli kaynaklan olan hatıralar, bunlan yazanlann psikolojik durumlarına, hayata bakışlanna vb. bağlı olarak yansrtılmış, bazen de yaş nedeniyle çarpıtılmış malzeme değil midir? Bu hatıralardan çoğu, yazarlan bir hayli yaşlanmış, olgunlaşmış ve yıllanmışken kaleme alınmış ya da anlatılmışlardır: Türkiye Yayınevi'nin 1940'larda "Canlı Tarihler" serisinde yayımlamış olduğu hatıralara şöyle bir göz atınca, Mehmet Ali Ayni'nin 77, Halit Kaçar'ın 73, Cemil Topuzlu'nun 77, Dr. Cemal Muhtar*ın 80, Ebubekir Hazım Tepeyrani'nin de 81 yaşında hatıra yazdıklarını görürüz. Oysa, Edinburg Ünivresitesi'nin psikoloji dalı öğretim üyelerinden Dr. lan Hunter, Pelikan Kitabevi'nce bastırılmış olan "Memory" (Bellek, hafıza) adlı yapıtında bakın ne diyor: "Insanın son yıllarda olup bitenleri unutmaya başlayınca, daha önce gerçekleşenleri daha kesin hatırlayacağına inanılır. Bazı yaşlılarda görülen bu durum, bazen, 'mazide yaşıyor' denerek belirlenir.. Gerçek şudur ki yaşlılarda böyle bir 'eskiyi daha kesin, daha net hatırlama' söz konusu değildir. Ihtiyarlar, eskiyi de, son zamanlarda olup biteni de daha az, daha bölükpörçük anımsarlar. Ancak, eski tarihlerde cereyan etmişler, şahit olunduğunda öğrenildiğinde daha genç olduklanndan anımsanması bahis konusu olan olay bu güne gelinceye kadar daha çok anımsanmış, bilinç alanına geri çekilmiş olacağından ve kişinin daha güçlü ve etkili olduğu yaşların dekorunu (*) Prof. Dr; Citographica, Hürriyet Cad. 125/17İzmit,Kocaeli Tel: (0262) 33214 01 Faks:(0262)3321402 dulclnea Denis Pondruel "Od« / Gar hotd" Hatıra, Anna Frank yaşında yazılandır. oluşturduğundan son yıllarda olup brtenlerden daha iyi ve daha rahat hatırlanır. Gerçekte orta yaşta olup bitenler, 60 yaşında, 80 yaşındakinden daha iyi hatırlanır. Ama sekseninde bu olayların anımsanması, insana, daha genç yaşlılar arasında daha büyük bir aygınlık ve manevi bir güçlülük kazandınr. Yanna ışık tutacak eskiyi en iyi bilmek bu yaşta en önemli silahımızı oluşturur. Halbuki hatırianan az, hatırianmayıp yakıştınlan, inanılarak saptırılan, kulp takılan, eksiği psikolojik duruma göre doldurulan daha çoktur." Görülüyor ki hatıra dediğin Anna Frank yaşında yazılandır! önemli olaylara tanık olanlanmız, büyük adam tanıyanlanmız ya da bizzat büyük adam olanlanmız, görüp bildiklerini, illaki doksan yaşlanna basıncaya dek bekletip eskitmemelidirier. Çünkü anılar, vftaminler gibi uzun süre bekletilince öyle eskiyip püsküyorlar ki tek faydası satana oluyor, alıcısına pek faydası dokunmuyor..^ 29/O4/OO" l/07/OO I Enstalasyonun tanımı Ikı ,IM 1 si'i^ı ıııık,ıııınrl,ı bmnk hıı ckı.ın kınııuk ^'irklvoı 'AMIU'MN dıkı Kııllııt I \l Klll ^tlı vr 111. Dııiı mr,ı 11, nı ııi' k.Kİ. ıı|,ıl>ıli[vıı îiıı ckı.ml.iKİ.1 sıhii hır kamrr.ı ılc v k ı l n ı \tıııklı \v yenek MIII.IMII ^mıımııleı v.uısıiıl.u.ık Hıı <>m<ı;ın. vcnjun \.ışaıi(lı^ı hıı ıi.ınıi Hmc (Vıtut'ns) \,ı <\<\ hıı v.ıpııt ^krlesııım yın>ııir kuıııltmış ol.nı ^nvenlık k.ınicı.ıl.nııul.tn .ılııı.tn nnı ul.ıhıhı (Kı.ıııhitl) \IIHCHN dekı i'kı.nul.ı Isuıil>u] d.ııı ıtın.ın yntııniulrı >,ııisıiılııkiMi lOt.ık :*uu) IM.IMİHII djkı ıkı.m.ı şrlıruuiı*n ^nrutmılcr yıUiMtıl.ii.ık CM.ıyi1» juon). Ç<*kılı*n. ınuıni'i \nlnvl;t ııl.ı*iııtl<nı \ r cktarı.ı sııtıklı ul.11.1k \r < .ııilı v.tnsıiılan votnniıılct. btt ıt/^nnluk ı/l<>niMiı vctcKk (icı^ck /.ım.ın ucii,cktık hi^Miıı ycinrn'k I kr.ttnn k.ılrnhyi .ıntmdd k uıl.ı kııı ııl.ıı ,ık A/, v.l d.ı h n, ııl,]^ılain,ı\,ııi hıı oıi.ı tt'vttıın u ı n r k.iMMiııı^ . 1 11 V ' I M I H I C ılnı.uı hıı t rp v«' *ı V'" 11. Gerekli Malzeme \,f\\n Miıkaıiı • Hı ,ıntılı hıı tııit;ıs.ıvji • Hıı uflrn pınjtkioıu • Bıı v<i p.ın p.niol.ud.ın olu>.ui lnr ıkı.tn • V.tpı ıskcli"«ınf çağdaş sanatlar içln özgür mekan Her gün 13.00 20.00 (Pazar ve Pazartesi hariç) bodrum kat Meşelik sokak. 20 Beyoğlu, istanbul tel: 212 245 10 71 / telfax: 0 212 245 63 13 www.dulcinea.org email: cafe@dulcinea.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle