Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET DERGİ ilginç coğrafya içindeki tuhaf çukurluklar, göller, ıç içe patlamış yanardağ ağızları, gün batımlannda dalgaları ve kumsallanyla uzak bir deniz gibi görünen kurumuş batakhklar... tlginç bir yer burası. Şimdilik "turizm" falan da yok. tlçeye gidince, gerçekten konuk gibi karşılanıyorsunuz. Kasabanın esnafından yerel yönetıcilerine, ileri gelenlerinden pazarcısına kadar herkes, Karapınar' ın tek caddesinde şaşkın dolaşan yabancının rahatıyla vazifeli sayıyor kendini. Karapınar'a vardığımız gün Belediye Başkanı Kamil Bülbül Okuyucu'nun sıkı birbrifıngiyle karşılandık. O günün akşamı, Güzelkışla Köyü'nde Ahmet Çoban'ın yan kütüphane, yan kahvehane görünümündeki mekânında toplanan köylülerle birlikte Başkan, bölgede turizmin geleceği konusundaki planlannı anlattı. Faruk Akbaş'uı dünyanın dört bir yanmdan çektiği dialan izlerken, anahtar cümle şuydu: "Turizm, yerel kültürün venlen üstünden kurulursa kendi çekim alanını yaratır." Dünyanın pek çok köşesini olduğu gibi Ege'yi, Akdenız'i de hızla tek tipleştiren kitle turizmi yerine, pansiyonculuğun, yerel mimari ve yaşam tarzının öne çıkanldığı, "müşteri" yerine "misafir" tanımının geçerli olduğu anlayış herkesin kafasına en çok yatandı. Konya Karapmar'daU Meke Gölü dörtyam ıgıhüı bir tepenin üstünde. Karacadağ eteklerindeki Güzelkışla Köyü'nde akşam olurken, ovada, çok uzakta birmavilik belirdi. Hotamış Bataklığı, neredeyse dalgalannın sesini işiteceğimiz bir deniz gibi öylece uzanıyordu. Doğusunda Meke Krateri, gölünü göstermeden, yumuşak hatlanyla yükselen bir ada gibi duruyordu. Zaten Meke Gölü, dibine kadar yaklaşmadan görülmez. Karapınar'dan çıktıktan iki kilometre sonra anayoldan aynlıp, ovanın düzlüğünde bclıren tepeye doğru giderken, o tepenin dört yanını ışıltıh bir gölün çevrelediği de zaten kimsenin aklına gelmez. Ne zaman kı yol biter, bir uçurumun kenannda manzaranın sihriyle seyre dalınır, ancak o zaman, hanıdiruzaktan seyredilen tepenin, küçük bir göl içindeki ada olduğu anlaşılır. Milyonyıl önce patlamış yanardağ, hızını alamayıp bir kez daha püskürünce, iç içe iki krateryaratmış, ilkkraterin sularla dolmasıyla da ortasındaki adacıkla bu etkileyici göl manzarası ortaya çıkmış. Göle dik inen yamaçlar ve ortadaki tepe, siyahuı lazıla çalan tonlanna koyu yeşil lekeler alarak, gölün ışıltılannı emer. Uzaktan geçen yolun hafızalardaki izi olmasa insan kendini ya yeryüzünün ilk oluşmaya başladığı zamanlarda ya da bu gezegenden çoktan silinmiş hayatın son alametleri karşısında sanır. îki Türldye'de çöl mü var? Çöl deyince illa kovboy filmlerinin kaktüslü, ölümcül kumluklan, Sahra'nın insan yutan kum denizleri ya da Taftan'ın delik deşik kayalan gelmesin akla. Onlar da çöl, Karapınar ve Meke Gölü çevresindeki topraklar da... YAZI VE FOTOĞRAFLAR: ÖZCAN YURDALAN K onya Ovası'nda, Adana'yadoğru yol alırken, tam karşınızda, karlan ve bulutlarıyla sere serpe uzanmış Karacadağ, sol tarafuuzda, ilkokul resim defterlerindeki tipik dağ görünümüyle Hasandağı belirince, Karapınar'a yaklaştınız demektir. Mor ışıkh dağlara, yol kıyısındaki pençe pençe yeşilliklere rağmen, birçöle girdiğinizi fark edersiniz hemen. Çevredeki bitek araziler yerini çah çırpıya, kararsızkum tepeciklerine, hele vakit akşamsa turuncu bir tenhalığabırakmıştır. Tipik çöl haliyani... Çöl deyince illa kovboy filmlerinin kak tüslü, ölümcül kumluklan, Sahra'nın insan yutan dalga dalga kum denizleri ya da Taftan'ın ufalanmaktaolan delik deşüc kayalan gelmesin akla. Onlar da çöl, Karapınar'ın çevresindeki topraklar da. Yanlış tanm politikalanna Marshall Planı da eklenince, bir zamanlar neredeyse Avustralya'dan çok hayvan banndıran besiciliğin terk edilmesiyle beraber Karapınar, hızla dünya coğrafyasına o efsanevi çellerdenbiri olarakkatılmayolunda. Burası Türkiye'nin tek kum çölüdür, en harbisinden erozyon bölgesidir ve neyse ki 1962'de başlayan iyileştirme programının konusudur. 38 yıllık erozyonu önleme çalışmalannın getinp götürdükJen ayn bir yazının konusu. Burada benim anlatacağım, bu Belediye Başkanı Kamil Bülbül Okuyucu 'nun brifingL. Sekizli Obruk...