02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 HAZİRAN 2000. SAYI 742 dülaziz ve Sultan V Murad'ın valsleri tınhyor, Müslüman, Hırvat ve Sırp kanşımı genç müzisyenlerduvardaasılı Mareşal Tito'nun kaşlan çatık yağlıboya portresinin önünde bu tnüziği büyük bir ilgi ve coşkuyla çahyorlardı. SaraybosnaMüzikAkademisi 1955yıhnda kurulmuş. Sijaric'in kcndisi de bu kuruma giren ilk öğrencilerden. Geçici olarak yerleştirildikleri Katolik ruhban okulunun binasında bugüne kadar kalmışlar. Bina savaşta hasar görmesine rağmen yıkılmamış, hâlâ ayakta. Ancak kendilerini şimdi yeni bir zorluk bekliyor, çünkü Katolik ruhban okulu binalannı geri istiyor. Faruk Sijaric ise akademisine yeni bir yuva bulmak zorunda. Dekan Sijaric bütün savaş boyunca, yaklaşık dört sene, akademisinin kapılarını açık tutmayı başarabilmiş. Savaştan önce 300 öğrenci, 42 tamzamanlı ve 20 yanzamanlı öğretmenleri varmış. Savaş sırasında bu sayı 70 öğrençi ve 15 öğretmene düşmüş, ama yine de Saraybosna Müzik Akademisi 'nde derslerdevam etmiş. Elektrik, su ve dolayısıyla ısıtma sisteminin çalışmadığı bir ortamda sınıflarasobalarkurmuşlar. Sijaric "Ilk olarak eski, işe yaramayan eşyalanmızı, mobilyalanmızı yaktık' diyor ve devam ediyor: "Sonra sıra işe yaramayan eski kâğıtlara geldi. Bunlar dabitinceelbiseler. öğrencilerimize bulabildikleri ne kadar eski elbise, kıyafet, ayakkabı varsagetirmelerini söyledik. Aklınızdabulunsun en iyi eski ayakkabı yanıyor. Bizi bir, bir buçuksaat kadar götürüyordu. Öğrenciler ne kadar fazla yakacak malzeme getirebiliyorlarsa o kadar ders görüyorlardı." Savaş sırasında Saraybosna'da konserler sığınaklarda da olsa, banş zamanının çok üzerinde bir katıhmla devam etmiş. Odamüziği türünde olan bu konserlerin çoğu karanhk mahzenlerde, mum ışığında verilirmiş. Sijaric'in söylediğinegöreartıkSarajevo'da mum imal etmesini bilmeyen insan kalmamış. Mum stoklan tükendikten sonra eriyen mumparçalannıtoplayaraktekrardanmum yaparlarmış. 1993 'te dünyanın çeşitli müzik akademi ve konservatuvarlanna yardım çağnsı içinmektuplaryollamışlar. îlkcevabı Viyana Yüksek Müzik Okulu'ndan almışlar; on bir öğrenciye burs verilmiş ve akademiye para yardımı yapılmış. Sijaric Saraybosna'dan askeri bir uçak ile Viyana'ya gittiği günüçokiyihatırlıyor. Havaalanınınaltına kazılan dar ve alçak bir tünelden geçerek Sırp kuvvetlerinin ablukasında bulunan şehirden dış dünyaya ulaşması onun için unuhilamayacak bir olay olmuş. Daha sonralan bu yolculuğu birkaç kere daha tekrar etmiş. Edinburgh Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllanmda Saraybosna Müzik Akademisi 'ne yapılan yardırrilan ben de çok iyi hatırlıyorum. Hatta profesörümüz besteci Nigel Osborne ile kompozisyon derslerine girdiğimizde piyanosunun bir tarafında kurşun geçirmez yeleğinin asılı durdugunu çok iyi hatırlanm. Profesör Osborne savaş sırasında Saraybosna'dakilere yardıma koşan bir kişiydi. Defalarca oraya gitmiş, hatta fakültemizden müzik terapi projelerinde görev almak üzere öğrenciler götürmüştü. Ancak ne yazık ki bu yüz karası olaylar cereyan ederken bütün dünya seyirci kalmaktan öteye gidemedi. 11 kü öğrencileri ile arasında korku ve baskı üzerine kurulmuş bir diyalog yok, bilakis bir ailenin fcrtlerı gibi laubaliliğe hiç kaçmadan, yer yerşaka ile kanşık, sevgi ve saygının hâkim olduğu bir ortam var. Bu ailenin belki de en kıdemli üyesi akademi kurulduğu günden beri orada çahşan ve öğretmenlere çay, kahve yapan yetmiş küsur yaşlanndaki Şevvale. Ona kısaca "Şeki" diyorlar. Beyaz saçlı, bir altmış boyunda; yün yeleğinin üzerine bağlamış olduğu önlüğü, elinde ağızlığı ve sigarası ile akademideki herkese laf atıyor. "Ben Faruk Sijaric'in burada öğrenci olduğu yıllan bilirim" diyor. Kendisine çok iyi Türkkahvesi yaptığını söylediğünde başka hiçbir yerde bu kadar iyisini bulamayacağımı ilave ediyor. Sonra koynundan sararmış, solmuş bir üniformalı asker resmi çıkartıyor. Başında fesiyle bir Osmanlı askeri: Şeki 'nin babası. Neredeyse gözleri doluyor. Onun bu hissiyatı karşısmda duygulanmamakeldedeğil. Şeki savaş sırasında havaalanının yakınlanndaki evinde iki ateş arasında kalmış. Kocası vurularak ölmüş, onun cenazesini bizzat kendisı evinin bahçesine gömdükten sonra perişan bir halde akademiye ulaşabi !miş. O günden bugüne de evi artıkburası. yanev yok gibi. Avrupa'nınkalbindebuacımasız katliamın sivil halk ve kültür mirasına karşı yapılmış olmasına göz yumulmuş olması ise utanç verici. Büyük Saraybosna Kütüphanesi bugün hayalet bir yapı durumunda. Sadece hazin bir iskeletten ibaret. Asırlar boyunca büyük bir bilinç ve itina ile saklanan, iki dünya savaşında korunan Osmanlı yazmalan, telafisi mümkün olmayan evrak ve daha pek çok kitap daha savaşın ilk safhalarında kül olup gitmiş, hem de kendisi zamanında burada okumuş olan Boşnak Sırplann lıderi Radovan Kardzic'inemri ile... Günlük hayata dair... Bugün Sarajevo'da Osmanlı ortak kültürünün, mimari uzantılannm yani sıra, toplumun sosyoloj ik yapı laşmasında da pek çok canlı örneğe rastlamak mümkün. Halk danslanndan tutun da halk şarkılanna, lisanlanndan mutfaklanna kadar inanılmaz benzerlikler var. Birçiçekçiden karanfil almak için Ingilizce, Fransızca döktüğüm dilin ardından bana 'karanfil' diye çiçeğin uzatılmasını hiç unutamayacağım. Ya takım elbisesini giymiş"bir taşralının başında fesiyle önümden geçerek bankaya girmesi... Slav ırkının güzel insan mozaiğine birde sokaklarda farklı üniformalanyla kol gezen değişik ülkelere mensup askeri birlikler eklenmiş. Biraz da olsa günlük hayatın normale dönmüş olması bu askeri güçler sayesinde. Ancak Hırvat, Sırp ve Müslüman kanşımı Boşnak halkın dış tahrikler sonucu bozulan dengelerini bulmalan her şey yolunda gitse bile nesiller alacağa benziyor. Bir ülke düşünün ki Milli Marşını dahi bestecisinin admı veetnik** Solda Kenize Murat, sağda Emre Aracu Macaristan idaresi zamanında kurulmuş. Cephesinde hâlâ kurşun izleri belirgin olan, ancak savaş sırasında mucizevi bir şekilde yıkılmadan ayakta kalabilen, konserimizi verdiğimiz Milli Tiyatro binası da bu dönemden kalma. Dağlık bir vadinin ortasına kurulmuş olan Saraybosna, savaş sırasında mevzilendikleri tepelerden Boşnak Sırplar için çok kolay bir hedefolmuş. Etrafta neredeyse isabetalmayan bina kalmamış. En korkuncu ise makineli tüfeklerden etrafa saçılan ve durmak bilmeyen kurşun yağmuru. Cephesi taranma Osmanlı'dan kalanlar... Yakın zamanda geçirdiği bütün tahribata rağmen, Saraybosna Osmanlı dönemi mimari etkilerinin gerçekten de çok iyi korunmuş olduğu bir şehir. Hatta burada Türkiye'den daha fazla bir kültür mirasına sahip çıkılmışbiledenilebilir.örneğinbudönemden kalma mahallelerin üzerine gökdelen tarzt binalar kurmamışlar, bunlan şehrin dışma taşıyarak yeni Saraybosna'yı oluşturmuşlar. Dolayısıyla medrese, cami, han ve hamamı ile parçalanmamış şekilde, tipik Osmanlı mahalle örneklerine rastlamak hâlâ mümkün. Şehrin merkezindeki eski "sebi lj" yani sebil ve "bascarsija" yani başçarşı da bunlar arasında sayı labilır. Bir Boşnak için bunlar tarihin en önemli simgeleri. Nitekim 15. yüzyılda Türklerin eline geçen ve "Sarayovası"anlamına gelen Sarajevo'nun kurucusu, tarihlerinde Ishakoviç diye bilinen Osmanlı Valisı Ishak Bey. Ancak şehirde ciddi anlamda ilk imar çalışmalannı yapan ve bugün de kendi adı ile anılan cami ve medreseyiyaptıran, 152141 seneleri arasında 20 yıl valilik yapmış olan, Gazi Hüsrev Bey olmuş. Savaş sırasında bombalanan bu 450 senelik cami bugün maalesef o tarihi havasını kaybetmiş olsa da diğer çoğu ibadethane gibi tamamen restore edilmiş durumda. Boşnaklar Osmanlı idari sistemini de tarihlerinde son derece muhafazakâr bir şekilde benimsemişler. II. Mahmudyeniçerileri kaldırdığı zaman BosnaHersek uzun zaman yeniçeri sistemini kaldırmamakta direnmiş. Bu direnişi bastırmak için Sultan Abdülmecid buraya vali olarak Ömer Paşa'yı (Latas) yollamış, o da isyanı kanlı bir şekilde bastırdıktan sonra hükümet merkezini Travnik 'ten Sarajevo'ya taşımış. (ömer Paşa Latas'ın bestekâr kansı hakkında Cumhuriyet Dergi'ye daha önce iki makale yazmıştım. Bkz. 'Ekselansın besteci eşi' (8 Mart 1998, s. 45) ve 'Ekselanslan ömer Paşa'nın eşi ya da Macarasılh IdaHamm',(6EyIül 1998,23). Saraybosna 'daki konserimde bu hanımın da bazı eserleri seslendirildi). Bosna Hersek yaklaşık 400 seneden fazla bir süre Osmanlı egemenliğinde kaldıktan sonra 1878 senesinde Berlin Konferansı kararlanna göre teoride Osmanlı topraklan sayılmasına rağmen idari anlamda AvusturyaMacaristan tmparatorluğu'na devredilmiş. Işte bugün şehirde göze çarpan çoğu Avrupa mimarisi yapı, bu dönemden kalma. jŞehrin ilk tramvay ağı da Viyana'dan bile önce, Avusturya Saraybosna hâlâ savaşın izterini taştyor... Şevvale'nin babası... Saraybosna Müzik Akademisi eski öğrencilerinin çoğunu ve en iyilerini kaybetmiş olsa da sıcak aile ortamını yitirmemiş bir yer. Daha kapıdan içeri girdiğimizde karşımıza çıkan buzdolabı büyüklüğünde demode bir bilgisayarparçasının üzerine grafiti şeklinde "Faruk beni dışan at" yazılmış. Bunu bize yazıyıtercümeeden Sijaric'in kendisinden öğreniyoruz. Obunugülerekkarşıhydr, çün İştesavai!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle