23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

21MAYIS2000. SAYI739 Washington Irving'in ABD'de çocuk klasiği olarakokutulan "Sleepy Hollovv" adlı öyküsündenuyarlanmış. Buöykü.Burton'un filmi kadar kanlı ve korkunç olmasa gerek, yoksa çocuklara okutulmazdı. Johnny Depp, 1799 Amerika'sında, New York'tan uzak bir kasabada işlenen cinayetleri aydınlatmak üzere görevlendirilen genç polis Ichabod Crane rolünde. 1950 ve 1970'lerdeki vampir rolleriyle izleyiciye kâbuslar yaşatan Christopher Lee ise ona bu görevi veren hâkimi oynuy or... Kendinden farklı düşünen oğlunu başından attnak isteyen baba gibi, Crane' i terör ve dehşetin hüküm sürdüğü Sleepy Hollovv'a gönderiyor. Burada kafasız bir hayalet (Christopher, Walken) önüne gelenin kellesini uçurmaktadır... Burton, olabi Idiğince dehşctli bir ortam yaratmak ve kafa kesmeleri olabildiğince gerçekçi vermek için sanki tüm hünerini kullanmışa benziyor. Yine parlak bir yetenek ve hayal gücü, ama herhangi bir derinlikteneserbileyok. Sadeceısrarlatekrarlanan bazı motifler ve simgeler var. Burton, nasıl bir film çekerse çeksin, sanki her zaman aynı şeyleri anımsıyor ve bunlan canlandırmaya çalışıyor. tster komedi, ister korku filmi olsun, hep terk edilmiş veya ana babasından ayn bir çocuk, bundan dolayı da korkuyla geçen bir çocukluk... Senaryo yazarlan arasında adı geçen Andrew Kevin Walker'ın, kafa kesme konusunda sabıkası (!) olduğunu biliyoruz. David Fincher'in yönettiği "Yedi" (Seven, 1995) filminin senaryosunu VValker yaztnıştı. îzleyenler,GwynethPaltrow'unkafasının olduğu ima edilen o kutuyu hemen anımsayacaktır... Oysa "Hayalet Süvari"de ima filan yok. Kılıç, insanın içinı kaldıran bir ses çıkararak kafayı kesiyor, nefes, yemek borusu ve damarlar açığa çıkıyor, kanlar fışkınyor, kafa yere fırhyor. Ama niçin? Bu kanlı gösterinin tek bir sebebi var, o da, son yıllarda insanlann kesilip biçildiği filmlerin (Slasher) iyi hasılat yapması, devam bölümlehnin çekilmesi... Bütün o değerli oyuncu kadrosuna, ilginç renk uygulamasından çok başanlı sanat yönetıminc kadar gösterilen tüm hunere rağmen, "Hayalet Süvari" sonuçta bir Slasher kadar kanlı, gerilimli ve yüzeysel bir film. Şimdi Burton'a ve Alman eleştirmene sormak gerekiyor: Bu ne biçim çocuk filmi? Bir sayın Alman eleştirmenin, "Hayalet SüvarT'yi girmeden 'çocuk filmi' olarak nitelediğini belirtmiştik. Eleştirmen, belki de film bir çocuk klasiğinden uyarlandığı için yanılmıştı. Burada asıl anlaşılmaz olan, Burton' un böyle bir filmi çocuklann da görebileceği görüşünü savunması. Kendisi korku filmleriyle büyümüş ve bunun bir za PAZARIN PENCERESINDEN Yenilikçilere gerek vardı SELÇUK EREZ F DannyDe Vıto /Batman Wmona Ryder / Beter Böcek rannıgörmemiş... öte yandan, şöyle bir kuşku da insanın aklını çelmiyor değil: Ya Alman eleştirmen filmi görmüşse? Bir kadınla erkeğin gürültüyle seks yaptığı, daha sonra kadının bıçakla kendi kolunu kestiği, Hayalet Süvari'nin aynı kadının dudaklannı dişleriyle parçaladığı, başka sahnelerinde ellerin kafalann kesildiği bir filmi, ya gerçekten de 'çocuk filmi' saymışsa? Bu elbette mümkün değil. Kimsebukadar'habis'olamaz... (ABD'de ilgili kurum (MPAA), 17 'sinden küçüklerin yanlannda anne, baba veya bir yetişkin olmadan filmi görmelerini yasakladı. lngiltere'de ise yaş sının 15 olarak belirlenmiş.)^ (EPosta: ademayakta@europe.com) azilet Partisi'nde Yenilikçilerle Gelenekçiler yarıştılar. Aralarındaki fark neydi? Birinin, bu partinin öncülü olan kapatılmış Refah Partisi'nJn eski başkanı Necmettin Erbakan'ın güdümünde olması mı? Yoo, diğeri de Necmettin Erbakan'ınkine benzer bir nedenle siyasetten uzaklaştınlmış başka bir eski politikacının bariz desteğini almamış mıydı? Demek ki fark başka yerde aranmalıydı: Kutan, gazetelerin Ankara temsilcilerini davet ettiği çayda sorulduğunda, bu farkı önce kendısinin arkadaşları tarafından eleştirilecek kadar sabırlı olmasıyla açıkladı... Yani, "Gül, benim kadar sabırlı değil" demek istiyordu.. Sonra da bir şey daha söyledi: "Gül'le aramızda en ufak bir fark yok. Dünya görüşümüz, temsil ettiğimiz doğrular aynı. Olsa olsa yönetim anlayışında farklılık olabilir." Kutan'ın Diyarbakır'da, "asıl kimliğin din olması gerektiğini" açıkladığı konuşmasına, bu partinin gerek önde gelenlerinin söylemlerine, nlhayet son kongrede her söz alanın söylevini Allah'a yakanyla bitirmesine bakarsak, FP'nin en belirgin nitellğinin en azından "dindarlığın vurgulanmasının gerekliliğine inanılmasr olduğunu görürüz. Anayasa Mahkemesi'nin bu partinin öncülünü, dinsel aynmcılık odağı olduğundan kapatmış olduğunu, bu parti konusunda da aynı iddialar nedeniyie davalann açıldığını da unutamayız. öyteyse, dini ön plana alanlann oluşturduklan topluluklarda "yenilikçilik" ne demektir? "Gelenekçiler neden bunlara karşı çıkariar? Aralanndaki gerçek fark nedir? Bu sorulan tarihe ve başka ulkelere göz atarak kavramaya çalışalım: "Dinde "Yenilikçilik", Fransız Devrimi'nden sonra Ingiliz ve Fransız aydınlanma fılozofları tarafından önerilmiş olan "humanizma" ve 18. yy felsefı görüşlerinin sonucu olarak biçimlenmiştir. Bu düşünceler, Batı'daki din örgütlerinin üst kademelerinde yer alan "gelenekçıler"ce en başından beri yadırganmış, kötülenmiş ve yasaklanmışlarsa da bu tartışmalann sonunda, birçok dini bütün Avmpalının, bağlandığı dogmalarta, çağdaş gerçeklerin bağdaşmasını yeğlediği ortaya çıkmıştır: kavgasının, eninde sonunda işçi sınrfının ayaklanıp kapitalizmi altedeceği yani koşullann ve ihtiyaçların, sosyal dengeleri değiştirebileceği savına uyduğundan Stalin, Lysenko'yu Sovyet Bilim Akademisi Genetik Enstitüsü'nün başına getirdi. Dogru dürüst genetikçiler kovuldular ve Rusya'da genetik rezil oldu, geri kaldı... Yani, en hakiki mürşit, yol gösterici gerçekten bilim olmalı ve ne din ne de polltika onu gölgelememelidir! • Yeryüzünde bu kadar birbirinden farklı dinler ve bu dinlerin bu kadar çok inananı varken, çağdaş bir dinibütün hele biraz okumuş, yazmış ve biraz da aydınlanmışsa, bugün, inandığı dogmalardan başkalanna Inanan milyonlarca insanın hatalı bir yolda bulunduğunu ve eninde sonunda bu nedenle cezalandınlacağını kabul etmekte zorianmaz mı? Batıda "yenilikçiler" ile "gelenekçiler" arasında bu konuda yapılan tartışmalar, en azından bazı gelenekçilerle yenilikçilerin ortada bir yerde buluşmasına yol açtı: Mesela, bugün birçok Hıristiyan artık, inanç âlemindeki Isa ile tarihteki Isa'nın tam örtüşmediğini kabul etrnektedir Tarih, onu gerçekte olduğu gibi aktarmaya çalışır; buna karşılık inananı da Isa'ya Abdullah Gül... tarihçinin bahis konusu etmediği bazı nitelikleri yakıştırabilir. Kutsal kitaplarda yer alan olağanüstü dini deneyimler, gelenekçilere göre peygamberlere bir üst kaynaktan iletilir. Bunu, çağın verileriyle bağdaştırmakta güçlük çekenler ama dininden uzaklaşmak istemeyen yenilikçiler için de, bunlann sıradışı özeliiklere sahip bazı insanlann subjektif dini deneyimlerinden kaynaklandığını kabul etmek, bir çıkış yolu olabilmektedir. Bu konudaki düşüncelerini açıklayan yenilikçiler, her ne kadar gelenekçilerin şiddetli kınamalarına uğramışlarsa da aslında, bugün Batı'da kılıseye devam eden insanlann hiç olmazsa bir bölümüne, inançlarını çağdaş bilimie çelişmeden sürdürebilme imkânı sağladıklarından dininden soğuyup uzaklaşanlann giderek çoğalan sayısı bir oranda azalmıştır. Bizim "yenilikçiler" de aslında bu anlamda yenilikçilerse, dinini ön planda tutmaya yatkın vatandaşlanmızın oluşturduklan topluluklarda, tabii ki önce "gelenekçiler"in şiddetli saldınlanna uğrayacaklar, ama aradan zaman geçtikçe dinin çağdaş bilimie bağdaştınlmasına çalışılması sonucu müminlerin azalmayıp çoğaldığı görülerek haklı oldukları kavranacaktır...^ Tim Burton ve Johnny Deep "Hayalet Süvari" filminin setinde... • Bilimin, Kiliseyle çelişme zorunda kalacağından korkmayacak araştıncılarca gelıştırilmesi, jnsanlık için yararlı sonuçlara yol açmaz mı? Tersinin geçerliliği, bilimsel gelişmenin dizginlenmesi demek değii midir? Dinin, Darvvin'in vardığı bilimsai araştırma sonuçlanna itirazını biliyoruz.. Ama, Sovyetler Birliği'nde, genetik araştırma yapanlar üzerindeki dinsel öngütlerinkine çok benzer baskıların, bu ülkenin bu alanda nasıl geri kalmasına yol açtığını da unutmamamız gerekır: 1927'de SSCB'de Denisovich Lysenko adlı bir araştıncı, Lamark'ın, 19. yy' başında ortaya atmış olduğu düşüncelerden esinlenerek insanlann bitki ve hayyanlan, koşullan değiştirip istedikleri şekilde geliştirebileceklerini ileri sürmüştü. Lamarck, yüksek dallardaki yapraklan yemek için uzanan zürafalann boyunlannın uzadığını, bu zürafalann yavrularının da uzun boyunlu olduklannı, demek ki doğa koşullan değişirse yaratıklann özelliklerinin de değişebileceğini söylemişti. Bu, bilimsel araştırma ve denemeye dayanmayan görüş, Karl Marx'ın sınıf
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle