Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET DERGt P*> Her yere de dava açamadım tabii. 1986'da Ankara'da Çağdaş Sahne'de çok başanlı sekiz konserim oldu. Her gün doluydu. Konser günügelmedenbilettükeniyordu. Menajerim üç gün daha uzatahm dedi. Ama polisler sekiz gün için izin almışsınız deyip izin vermiyorlardı. Gelenpolisle ben muhatap oldum. Size davetiye verelim izleyin, illegal birtoplanti değil, ne yapıyorsak onu yapacağız diye ısrar ettim. Benim iyi bir dinleyicim vardı. Hikmet Ağabey... (H. Çetin) O gün konsere gelemeyeceksin diye ona telefon ettim. Böyle böyle bir durum var dedim. Gittim Çankaya'da bürosunda buluştuk. tster misin Cahit Bayar'a telefon edeyimmidedi. Cahit Bayar Ankara Valisi... Benim yanımdan onunla telefonla görüştü. Cahit Bayar izni verdi. Zaman geçti, konser saati yaklaştı. Polisler gitmiyor. Yazılı bir şey istiyorlar. Hikmet Abi, Cahit Bayar'la y ine görüştü. Valilikten polisleri telsızle çağırdılar, izin verildi. Konseri ancak böyle verebildim. 1988'de Derya Sineması'nda dört konserim vardı. Mart ayımnilkhaftasıydı. Konsere üçbeş gün kala, sakıncalı ilan edümiştim. Organizatör beni aradı, konser para kazanmak için yapılır, bundan sonrası beni ilgilendirmez ben gidiyorum dedi. Olayı çözmek için Erdal fnönü'ye gittim, Içişleri Bakanı da Mustafa Kalemli. Koca muhalefetpartisi lideri, içişlen bakanıy la benim aramda kuryelik yaptı. Hikmet Çetin'inodasındaydım.OnurKumbaracıbaşı da oradaydı. Bılgıler verdı benim adıma Hikmet Çetin Valiye. Hikmet Abi, telefonu kapattıktan sonra Vali seninle görüşmek istiyor, gider mısin dedi. Vali de Saffet Ankan Bedük. Ben valiyle niye görüşeceğim dedim, çocuklukarkadaşım değil, okul arkadaşım değil, bir şey değil, izin verecekse verecek, vermeyecekse vcrmeyecek. Ben ne diyeceğim valiye. Gitmem dedim. Ben türkü söy lüyorum, onlar benim türkü söy lememe izin vermiyorlar. Böyle bir şey olmaması gerekiyor. Mahkemeye başvurdukça kazandım. Ama havası kalmıyor adamın, konserveremeyecekdurumagetiriliyorsunuz sonunda. Böylece koptum açıkçası. Hiçbir şey de yapmadık değil tabii.. Orda burda yine konserler vermeye çalıştık ama saman alevi gibiy di o dönem. Hayvana giden çocukla televizyon karşısında oturan çocuk... Kars'tanüç öğretmen Bülent Koç, ArzuKoç ve Yener Tannverdi ile Doğu'daki eğitimin Bülent Koç mutfaktaki kütüphanesinde.. sorunlan... Doğu'dan üç öğretmen... KADERKARAÇAY " tlk geldiğim sene çok zorlandım. Farklı bir mekân, farklıbir yaşamdı. öğrencilerimiz Doğu'da okumanın ezikliğiyle tedirginlik duyuyorlardı. öğrenciyle öğretmen ilişkisinikurana kadar çevreyleolan ılişkiler gelişiyor ve aslında çok aşağıladığımız o kahve kültürüne giriyoruz. Doğu 'da kahveden uzak durmaruz çok zor..." Bu sözler altı yıldır Kars'ta öğretmenlik yapan Bülent Koç' a ait. Bugün bir okulda müdür yardımcılığı yapan Koç'un eşi de öğretmen. Koç çiftiyle Doğu'da öğretmen olmanın zorluklan hakkında söyleşiyoruz. Arzu Koç "Ders arasında yemek yapmak zorundakalıyorum. Pirinçpilavınıçoğu kez çiğ yiyoruz" diyerek kapının önündekı su borulannı gösteriyor. "Ayrıca donan su borulannı açmak çok zor. Ev, çocuk, okul ve eşimle uğraşmak bazen zor oluyor. Olumsuzluklanna rağmen lojman daha iyi. Tuvalet ve mutfak sorunumuz olmuyor. Köy evlerindc tuvaletler dışanya, barakaya yapılıyor; banyo sorunuda oluyor." Batı 'da okuyup da Doğu'da eğıtim verenler eksi 25 derecede yaşamaya alışmışlar ama asıl zorluğu çevre insanıyla ileşitim kurmakta yaşıyorlar. "llişkiler zor olsa da belli bir süreden sonra bizler kendimiz gibi yaşamaktan çok, onlann yaşamına uyum sağhyoruz. Bazen bu sorunlara bir de öğrencilerimizin velileri ekleniyor. Mesela biz çocuğa eğitimi cümle yöntemiyle veriyoruz. Kamtlanmış bir yöntem olmasına rağmen çocuğun velisi gelip bizi suçluyor. 'Çocuk daha a'yı, b'yibilmiyor.cümleyinasılokuyacakhoca?' diyerek kendileri öğretmeyeçalışıyor. Bazı çocuklanmız okuma yazmayı bu yüzden daha geç öğreniyor." Konuşmasırasındakapıçahnıyor. tçeri giren memur 'Su borulan donmuş açamıyoruz. Sıcak suyunuz var mıydı?' diyor. , Donan suyu açmak için uğraşıyorlar. Bülent Koç, bize dönerek 'En çok neye üzülüyonım biliyor musunuz? Ben okumay ı çok seven bir insanım ama istediğim kitaplann hiçbirini burada bulamıyorum. Bırakınkitabı,birtiyatromuz,sinemarruz bile yok. Tek sosyal aktivitemiz, televizyon ve kahvehane. Düşünün, geçen yıl sinema için Kars'a üç veya dört defa gidebildik" diyor. Konuşmaya katılan diğer bir öğretmen, "PekiKars'tatiyarovarmı?" diyerek alay lı gülümsüyor. Bülent hoca da onu göstererek " Bu arkadaş buray a ilk geldiğinde saçları omuzlanndaydı. tletişim kuracak hiç kimsesi yoktu. Birköylülerle iletişim kurdubirdekapısındakiköpekle" diyerek takılıyor. "Çürük düzende sağlam çark olmaz. Ezbere dayanan eğitim, en kötü eğitimdir. Biz öğrencilere bilgiden çok, o bilgiyi edinme yollarını öğretmeye çalışıyoruz. Ancak çocuğa verdiğimiz ödevin araştınlması gerekiyor. Çocuk ödevini bulamıyor. Çevrede ne bir kütüphane, ne bir araştırma yeri var " diyor. öğretmençevre ve öğretmenöğrenci ilişkilerine ayrı ayrı önem veriliyor Doğu'da. Çevreyle ilişkilerindışında, çocukla öğretmen arasındaki iletişimde de güçlükleryaşanıyormuş. Arzu Koç, "Çocuğun almış olduğu bir aile kültürü var. Bu kültür de demokrat bir yaklaşım değil. Mesela babasının yanında hiç konuşmuyor veya ailesi çocuğa değer vermiyor. Bu kanılan yıkmak da öğretmene düşüyor. Sınıfta ders yaparken çocuklara karşı mümkün olduğu kadar demokrat olmayaçalışıyorum. 'tstediğimiz her şeyi konuşabiliriz' diyorum. Çocuklar da bu tür bir davranışa veya yaklaşıma alışık olmadıkları için kendilerini ifade etmekte zorluk çekiyorlar." özellikle kadın öğretmenlerin bekâr olması, taliplennin artmasına neden oluyormuş. Köy delıkanlıları bekâr kadın öğretmenlere evlenme teklifediyor, ancak onlara ev vermek istemiyorlar. Arzu Koç," Bayan arkadaşın burada sevgili değıştirme lüksü yok. Bu durum, toplumun değer yargılany la çatışıyor. Bekâr arkadaşlar yüzük takarakinsanlankandınyorlar." öğretmenlerin öğrencileriyle olan ilişkilerinde asıl sorun, öğrenci velisinden kaynaklanıyor. Aile, çocuğunu kendi okumamışlığını bastırmak için okula gönderiyor. Çocuğun da kendine ait bir hayatı olabileceğı düşünülmüyor. Okul öncesi eğitim olmadığı için de çocuk okulla ilgili hiçbir şey bilmiyor. Defteri veya kalemi tutmayı bile okulda öğretiyoruz. Ayrıca veli çocuğu okula göndermekle her şey in çözüldüğünü sanıyor. Hiç Türkçe konuşulmayan ya da bozuk bir 'Türkçe'nın konuşulduğu bir evden gelen öğrenci çok zorluk çekiyor. Bülent öğretmen bu konuya ilişkin bir anısını şöyle HoyNare olayı... Burada bir yanhş sunuş var. 1989'dan sonra sanki ilk defa Kürtçe söyleyen benmışim gibi... Yok böyle bir şey. Kürtçe bu coğrafyada hep söylenegeldi. Ben, Hoy Nare ile ilk defa resmi makamlan bir karar verme konumuna getirdim. Ya yasak ya değil. Çünkü Kürtçe'nin türkü olarak kapalı konserlerde, düğünlerde, otel lobilerinde, düğünlerde söylenmesi sanki serbest gibi görünüyordu. Ama ben bunun yasak olduğunu, resmi makamlann önüne koyarak ispatladım. Zaten niyetim de buydu. Kimsenin bu konuyla ilgili yasağı yokmuş gibi bir hava estiriliyordu. Kamuoyunaneredeyse belli ölçüde mal oldu. O yasa tartışılır oldu. Samnm yasa değiştirildi. Ben ise bu arada ceza davasında beraat ettim, idare mahkemesinde de yasağı kaldırdım. 1.5 yıl sürdü kesinleşmesi. 1.5 yıl sonra ben niye bu kadar yıl bekledim dedim. Olayın tadı ve zamanı kaçıyor. Şimdi yeniden CD 'sini çıkardım. SHP de kendisini başka kul varlara taşıdı bizden uzaklaştı, ondan sonra Hoy Nare'yi söylediğım için ben sahneye çıkamaz oldum. Uğur Mumcu'nun öldüğü gün benim konserim vardı AKM'de. 1993'teAçıkhavada yapmak istediğim konserleri yasakladılar. 7 yıl hiç sahneye çıkmadım. 2 Nisan'da Ankara'da bir konser verdim. Şimdı yeniden konserler vermck ıstiyorum profesyonel anlamda. ^ Bülent, Arzu ve Ertan Koç...