04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 NİSAN 2000. SAYI736 nin orijinal şekli olan altı telli buzuki çalarak başlamış müziğe. Babası da müzisyen olan Saoulis'in en büyük eğlencesiymiş müzik dinlemek. "Benim için yeni bir şeyler keşfetmektı müzik. Kaseti ileri geri sararmüziği anlamaya çahşırdım. O zamanlarbunun bir okulu yoktu, hâlâ da yok. Ama, bence en iyi yol dabudur, çünkütamanlamıyla müziğe doğru bir araştırma yapmış olursunuz. Sürekli kendi kendinize yeni bir şeyler keşfeder, kendiniz için müzik yaparsınız." tlk buzukisini aldığında ailesi karşı çıkmış. Buzukiye de rembetiko müziğine de pek hoş bakılmıyormuş o zamanlar. Rembetiko'ya karşı olanbaskı dönemi mübadeleden sonraki yıllarda (1936), General Metaxas'ın Pire'deki batakhaneleri yakmasıyla başlamış. Buzuki çalmakbılepolislebaşınızın derde girmesi için yeterliymiş. Rembetiko müziğiyle ilgili herkes suçlu veya esrarkeş muamelesi görmüş. Ne Metaxas diktatörlüğü ne de komünist partı döneminde kabul görmemış rembetikocular. Buzukiler kınlmış, insanlar hapse atılmış. 60'lı yıllarda Yunan halkının rembetikoya karşı tepkisi hâlâ olumsuzdu. Bu yıllarda orta sınıftan eğitimli Yunanhlar, rembetikoya ilgi duymadıklannı, bu müziğin eski ve Türk tavnnda olduğunu söylüyorlardı. Ancakçokdeğil70'lerde,diktatörlükyıllannın sonlanna doğru rembetiko müziğine karşı yeni bir ilgi doğdu. O zamana kadar rembetikoya pek ilgi göstermeyen ve onun müzikal katkılannı azımsayan Yunanlı müzikbilimciler rembetiko müzığini araştırmaya koyuldular. Gail Holst kitabında bu dönemi anlatıyor:"Rembetikonunbırazcafcaflıbireyciliğinde ve hüznünde, polisi aşağılayıcı anıştırmalannda, esrarkeşlere özgü şifreli konuşmalannda öyle bir şeyler vardı ki, bunlar asker ve polis devletinde yaşayan halkın hoşuna gitmişti. Rembetiko 70'li yıllann gençliğine onlann anlayacağı bir dille seslenmişti." Şimdilerde i se Yunanistan 'da popüler bir türolarakkarşımızaçıkıyorrembetiko. Artık yeni neslin severek dinlediği, içinde banndırdığı farklı müzik türlerine geçiş kapısı olmuş." Dinleyen herkes kendinden bir şeyler buluyorbu şarkılarda. İnsanlar kendilenne ait olan bir şeye yıllar sonra yenıden sahip çıktılar. Birmüzik türü olmaktan öte önemli birde fonksiyonu vardı rembetikonun. Bu müzik aynı zamanda bir kapı, Ege'nin diğer yanına uzanan birköprüydü. Rembetikoyu yeniden keşfeden bu insanlar Türk kültürüyle aralarındaki ortak yanlan gördüler. Severek dinledikleri bu melodilerTürk insanı tarafindan da dinleniyordu. Böylece bir yakınlaşma oldu. Ve bu yakınlaşma devletlere ilişkin değil kültürle alakalıydı" diyor Saoulis. Her hafta sonu Yunanistan ve Istanbul arasındamekikdokuyan Saoulis bir yandan da yıllardır düşlediği bir proje üzerinde çalışıyor. Proje, Atina'daki Anadolu Araşbrmalan Demeği 'nin yayımladığı iki kitaptan yolaçıkarakhazırlanmış. Bukitaplarda 1920 göçünü yaşayan Anadolu Rumlan'yla yapılmışröportajlaryeralıyor.YannisSaoıuis, birkısmı Türkçe olanbuhikâyelerin üzerine müzik yaparak Exodus adlı bir albüm hazırlıyor. Haziran ayındatamamlanması planlanan Exodus' un TürkYunan yakınlaşmasını destekleyeceğini umut ediyor Saoulis. Türkiye ile Yunanistan arasında yıllar öncesine dayanan etkileşimin müziğe yansıması olan rembetiko, yıllar sonra Ege'nin iki yakasını bir araya getiriyor. Mübadele öncesi yıllarda olduğu gibi "Günaydın", "Yasu", "Kalimera" sözcükleri birbirine karışıyor tekrar. Pire'de, tstanbul'da ya da Ege'nin birköyünde hâlâ aynı türkülerçalınıyorsazlarda...^ Bente ChristensenErnst uzun yıllar yaşadığı îstanbul ve Ankara'dan etkilenmiş bir ressam. Sebze ve meyvelerin resmini yapmayı seven sanatçının ülkesi Danimarka'da da saygın bir yeri var. Bente ChristensenErnst.. İnsan \ eı ine meyve, sebze! H. GEORGE em Türk hem de Avrupalı sanatçılarhep Roma ve Paris gibi yerlere gitmek isterler. Oradan ilham alıp bir süre çalıştıktan sonra başanlı bir sanatçı olarak memleketlerine dönmeyi umarlar. Aynı istekle lstanbul'a gelen sanatçı hiç olmuş mudur? Inanmayabilirsiniz, evet, devlet dairesindeki memurlar bile bunu zor anlarlar, ama vardır. Bente ChristensenErnst adlı Danirnarkalı sanatçı bunlardan biridir. tstanbul 'daki Asmalımescıt mahallesi sanat mahallesi olmadan önce oraya yerleşti. O zaman Tayfur Sanlıman adlı Türk sanatçısıyla tanıştıktan sonra ona atölye olarak kullanılabilen ucuz bır daire sordu.TayfurBey ona bir işhanında durumu çok kötü bir daire gösterdi. Danimarkalı sanatçı daireyi kiralayıp (Jurnal sokağında) Türkiye'deki çalışmalanna başladı. Bente ChnstensenErnst aslında Türkiye'de yabancı değildi. Çok gençken iki yıl lstanbul'da kalmıştı. Resim yapmaya da seksenli yıllarda Ankara'dabaşladı.Yılmaz Aysel ve Mehmet Mutaf'ın 'Fabrika' adlı atölyesinde ilk sergisini açtı. 1984 yılında Siyah Beyaz Galerisi'nde de kişisel bir sergi açtı. Danımarka'yadöndükten sonra sanatını hızla geliştirip jürili sergilere katılmaya başladı. Artık sergılerini Kopenhag'ınen iyi galerilerinde açıyordu. Fakat Türkiye'yi hiç unutmadı. Her yıl Bodrum'a gidip yeni temalar ve ilham anyordu. Bodrum'a gittiği yıllardan birinde Türkçe' ye de çevrilen ünlü Danimarka şairi Henrik Nordbrandt ile tanışıp portresini yaptı. Boyutu 200x200 santimlik yapıt şu anda Danimarka Milli Koleksiyonunda... Bu portre birbaşlangıç oldu. 1997 yılında Asmahmescit Sanat Galerisi 'nde açtığı kişisel sergisinde, o sıralarda Fenerbahçe'de oynayan Jes Högh ile tanıştı. Danimarkalı futbolcu da portresinin yaptınlmasım istiyordu. Bente ChristensenErnst' in portrelerinin Chuck Close adlı Amerikah ressamdan etkilendiği söylenir. O aslında, Türkiye'deki H çok rötuşlu vesikalıklardan ve milli bayramlarda resmi binalara asılan kocaman Atatürkportrelerindenetkilenrnişti. Aslında onun temalarında genellikle insan yoktur. En çok çalıştığı temalar sebze ve meyveden oluşmaktadır. Fakat bu nesneleri gösteren tablolar da sanki sebzenin ya da meyvenin portresidir. Boyutu büyük olan çuval lannda bir ayva, bır limon ya da bir erik bir boşlukta uçar. Nesnenin büyüklüğü ve tecrit oluşu sanki ona "şahsiyet" kazandınr. Aynı zamanda koyu bir fonda bulunan nesnenin parlak renkleri onu saldırgan bir varlığa dönüştürür. Bazısı bu tarza hiperrealizm, bazısı sürrealizm, bazısı da popart derler. Bazısına göre Japon sanatına benziyor. Ne olursa olsun, Bente ChristensenErnst'in yapıtlannda ender bir yalınlık ve yakınlık göze çarpar. Sanatçı, sonikiyıl Sofyalı Sokağı'ndaki atölyesinin tadilatıyla meşgul olduktan sonra tekrar Istanbul'da kişisel birsergi açtı. Nişantaşı'ndaki Abdi tpekçi Caddesi 48/5 adresinde bulunan C.A.M. Contemporary Art Marketing galerisinde sergilenen yapıtlan 20 Mayıs'a kadar görülebi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle