Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ Heykeltıraş Ayhan Yılmaz'ın heykel sergisi 6 Mayıs'a dek Halkbank Sanat Galerisi'nde... I İnsana, yaşama dair. NESRİN KARACAN * • • • T ürkiye 'de sanat, sanat okullannın tekelinde bir etkinliktir neredeyse. Dünyarun her yerindc böy le mi? Değil elbette. Ancak, bizdeki yaşayış böyle olduğıından, her okullu, her akademısyen "sanatçı" adı altında anılır. Sanatın ne olduğuolmadığı, ney in doğru ya da yanhş olduğu, hatta gerçekliklerimizin ne olup olamayacağı bile, akademisyensanatçıda son bulan bir tartışma konusudur. Doğal değil mi? Adı üstünde akademisyen, sanata dair ders veren, üreten insanlar, denebilirse de, dcğildir. Çünkü, önegelenkonu, sanattır. Sanat etkinliği bireyin yaşamsal iradesini, etkinliğini amaçh kullanıp, bilinçlibir tasanm gücünü yaşantılaması, ürüne dönüştürmesi veürünleriylebelgelemesidir.Bu etkinliği, bir süreç içerir ve her meslekten olanın bu tanımı göğüsleyemeyeceği gibı, unvanlar da sanatçı olmanın değil, sadece kariyerin gös tergesidir. Ressamlık,heykeltıraşhk,mimarlık bir meslek dalına karşıhk gelir. Heykel, resim, grafik, seramik....sanatçılığına değil. Bu aynmlar, "sanat" olan ile "sanatsal" olanın, "heykel sanatına dair" olan ve "heykel" olan üretimlerın aynmlanmasını da beraberinde getirir. Yani, "insana dair" gerçekliğin yüksek derecede ifadesi olan yapılanmalarla, salt "ben"e ait yaşamanın ürünlerinin farklılığidır. tlksıralanan aynmlar gerçek bir süreci, deneyimi, yaşamayı, ıkincı sınıflama ise salt mesleki birüretimi ortaya koymaktadırlar. Her iki etkinlik de bir üretimi içerir ancak, söz konusu ilk süreç "piyasa"ya düşmez. Ikinci üretim biçimi ise, kendisinin yaşayabileceğı birpiyasa ve knterlerinı oluşturur. Sanatçı olanlar da, "sanatçı" anılanlar da, piyasada olanlar da, piyasada olmayanlar da bu ayrımlann bihncindedirler. Fakat, bu bilincı en iyi taşıyan, yayan, konuşan akademıksanatçı grubudur. Ne varki, bilinci, gerçekliği biçimleyip, değer biçen, yayan, öğre ten bir topluluğun üyelerinin de piyasada olması düşündürücüdür. Hal böyle iken, "sanatçı" adını korumak, konum, unvan kazanmak için üretip, sunar durumdadır. Böylece, eşindostun, öğrencinin, teknisyen ustanın işin her bir ucundan tutuşuylagerçekleştiriliveren fakat, her tarafı dökülen sergilerle karşılaşıyoruz. Kimi zaman ise, söz konusu "sanatçı"nın yaşantılamadığı, ondanbundan toparlanan, referanslan (konu, içerik, üslup, form) hep başkalannın olduğu gözden kaçmayan derleme yetersiz sergilerle yüzyüzegeliyoruz. Bir duyarlılık, serüven, sinmişlikve yaşamanın tadını alamadan boşluk, kızgınlık ya da acıma duygularıylaaynlıyoruzgalerilerden. Sanat "piyasası" ve "sanatçı"lan gücünü, kendinden olduğu kadar, toplumdan almaktadır. Hem de sömürerek. Çünkü, Türk toplumu çoğunlukla "heykel" deyince bulvardaki anıtı anlayan, yeterli sanat bilgi ve görgüsünden yoksun, sorgusuz, her şeyi kabul AYHAN YILMAZ Uluslararası sergi ve sempozyumlara katılan sanatçı, halen 1988 yılında mezun olduğu Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü'nde öğretim görevlisi. Yılmaz'ın heykellerinde, simgesel biçimlerdeğerlerin hâkim olduğu kozmik bir zamansallık ve çokanlamhlık ön plana çıkıyor. Kavramsal bir yaklaşım ve anlayışla ele aldığı heykel ve düzenlemelerinde imgelerin biçimlenmesi söz konusu. Bu imgesel boyutlanyla heykeller, mitlerinsan ve yaşama dair göndermelerde bulunur. Malzeme olarak genellikle taş (Andezit) veya metal kullanırken kavramlann sezinletilmesine yönelik biçimsel veriler, zaman zaman soyut bir işaret dilini de görselleştiriyor. ^ "Trans", 1991 lenip benimseyen bir yapıy a sahiptir. Gerçek sanatı istemek için, çok mesafe alması gereken toplum, bu mesafeyi yutmasını sağlayan düzeyi,ayağınagetiren"sanatçı"yıbaşının üstünde taşır. Buna bir de sanatın aşkın, gizemli, gerçeküstü yönü de eklenince, "piyasa"nın toplumu sömürme yolu da açılır. Hedef i günlük kaygılar, isim, unvan ve ayakta kalmak olan "sanatçı"lar, dalkavukluk ettiği, kimi zaman gözünü boyadığı bu toplumun "şımank" çocuklandır. Aynca tannsal bir vergi olan yetenekle, farklılıkla doğduklanndan şımanrlar! Yetenekleri olduğu için, aydınlanmaya, yenilenmeye, demeye, düşünmeye, araşürmaya, okumaya pek ihtiyaçlan da yoktur! "Sanatçf'lar, sanatı toplumbilimden, felsefeden, psikoloj iden uzaklaştınp, sadece "kendini" merkez alıp, salt diliyle, biçimiyle oynarken, geleneğe dayanıp, çağdaş gerçekliklere gözlerinı kapatıp tartışmaksızın, kitaplan itip, düşünceyi bırakıp, okuma, görme ve değişme korkulanndaki özürleriyle toplumu, arkadan gelenleri ve en önemlisi de, gerçek sanatı sakatlıyorlar. Hem de "sanatçı" adı altında. Serbest çalışan "sanatçnar bir tarafa, öğrenci yetiştirmek sorumluluğu üstlenip, el becerisi ve "sanatçı" aurası ile üreten "sanatçf'lann bu sakatlığı en çok yaşamlan boyu ya da kurum ışığı üstlerinden çekilene kadar sürer. Ne yazık ki, bu sözü edilenler ve biçimi, kızgınlıkla ya da kompleksle ortaya konmuş bir duygusallık gibi görünse de, düşünüp bizbize konuşulup paylaşılanpaylaşılamayan, açık edilenedilmeyen gerçeklerdir. Ama Ayhan Yılmaz' ın açmış olduğu serginin düşündürdüğü ve konuşturduğu/konuşturacağı gerçeklerdir aynı zamanda. Çünkü, Yılmaz, "piyasa" dışmda, "piyasa"da pek itibar görmeyen/etmeyen, "piyasa"nın dışmda, ezilmeden, kendi gücüy le "var" olabilen bir kişiliktir. O'nun burada yaptığımız aynmlarda, "değer" ifade edenlerinin içine girdiğini söylemekle, günümüz sanatındaki yerini belirleyip, sanatçı tavnnı açık edebiliriz. Bu tavır, Yılmaz'ı "piyasa sanatçf'lan karşısında mesafeli, uzak, ciddi hatta sevimsizkılıyorolsada, O'nun yaşadığı, yaşantılamayaçalıştığı enerji, süreç, heykel sevgisi ve hayata yükJediği anlam uğraşısındadır, umursadığı, metelik verdiği şeyler de değildir. Yılmaz'ın,"piyasa"yadagenel içindeki bu "duruşu"nu dile getirmek alışılagcldiği gibi işlerini, konularını anlatmaktan daha önemli. Ancak, Yılmaz'ın çalışmalan üzerinde, birkaç önemli özelliği de belırtmek gerekmektedir: tnsan ve hayvan vücutlanndan aldığı kesitler; merdiven, dalga, masa gibi simgeler Yılmaz' ın öğrencilik dönemlerinden bugüne kadaryaşadığı sürecin tanıklığını ederlerken, dündenbugüne taşıdığı, koruduğu, yeniden yapılandınp ürettiği form gücü ve güzelliğinin çekirdeğini de oluşturmaktadır.Taş ve metalde vücut bulan simgeselkavramsal buöğeler, titizbirustalıkla formsal güzelliği ve anlam çokluğu ile heykele dair bir sağlamlık kazanır. Yılmaz'ın heykelindeki bu özellik bugün birçok sanatçıyı etkileyip, kaynak oluşturmaktadır. Çünkü Yılmaz'ın heykellerindeki formsal güzellik, sağlamlık, çok anlamhlık ve içkınliğı malzemeye olan saygı ve titizlikle birleşince, heykelin gerçeküstü, aşkın aurasını kmp, mesafeyi ortadan kaldıran, dolaysızbirjeste dönüşür. Dil oyunu olmaktan öte, bir gerçekliktir ki, özellikle kendinden genç birçok meslektaşının yüzü ona döner. Formsal çekiciliğinaltını Yılmaz'ın heykelleri için yeniden çizerken bu özelliğin kavramsalcı bir yakJaşımla öne çıktığını ve bu yönelimin ona özel olduğunu dile getirmekte yarar var.^ (*) Yrd. Doç., Mersin Ü. Güz. San. Fak.