23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 ze. Bana kanmı bağışla, he valla.. Ocağma düştüm, zevzekliğimizi bağışla, güvenimiz tam sana, var gır, bildığını yap. Ameliyathaneye gırdim. Başta Anestezi Uzmanı Dr. Ahmet Müftüoğlu olmak üzere herkesin yüzü asık, bir yas havası var içerde. Çilem hemşirenin başı öne eğik, Emel gergin. Ne oldu dıye sordum, sus dediler, hasta uyusun hele bir. Hastarrun mahzun, sessiz hali onlan da etkilemişti herhalde diye düşündüm. Hastamı uyuttular. Yine göremedim gözlerinin içini. Steril solusyonlarla karnını boyamak için hastarrun üstünü açmca anlaşıldı gerginliğin, üzüntünün sebebi. Hastamın her yeri mosmordu, çürüklerle doluydu. Belli ki kötü bir dayak yemişti. Herhalde kocası dövmüştü, çok kıymetli, canından çok sevdiği, korumak için uğruna doktorunu bile tehdit ettiği kansını. Günlerden 8 Mart'tı ve 8 Mart Dunya Kadınlar Günü'ydü ve ben ameliyattaydım Ameliyat başanlı ama neşesiz geçti. Rahme zarar vermeden uru çıkarttık. Ama kimsenin ağzını bıçak açmıyordu Dr. Ahmet'ten başka. Söylenip duruyordu. Ben kocasırun kansının üstüne nasıl titrediğini anlattıkça söylenmesi artıyordu. Ben susuyordum, o susmuyordu.... Hastane koridorunda yakaladım kocayı, ameliyatın başanlı geçtiğini söyledim sevindi, çürüklerin ne olduğunu sordum, yılıştı. Bir kere oldu doktor bey bir daha olmaz dedi. Olursa benim de kendisini döveceğimi söyledim, döv dedi, istersen öldür, bu can sana feda dedi, kansının rahmi kurtuldu ya, sevindi.. ., > PAZARIN PENCERESİNDEN Seferis'in doğum günü korumacı atamıştım: Dağa güneşi, ovaya kartalı ve gemilerin oraya serin kuzey rüzgânnı. Güneş battı, irmi Dokuz Şubat 2000 yılı, Yorgo kartal uyuyakaldı ve gemiler, o serin Seferis'in yüzüncü doğum poyrazı alıp götürdüler. Azrail, bu fırsatı günüydü: Bu yıldönümü, Izmir kaçırmadı ve seni kapıverdi." Ticaret Odası'nın aydın yöneticileri ve Seferis, bu şiiri Ingilizce okuduktan sonra üyelerinin girişimiyle, doğduğu yer olan eklemiştı: "Size, bu şiirin ancak soluk bir Uria'da yapılan bir törenle kutlandı. yansıtını aktarabildim; oysa Yunancası ne 19'uncu yüzyılın önde gelen Yunanlı şairier göz kamaştıncıdır!" arasında sayılan Seferis'in, kendisini Seferis, bu söylevinde, Yunanistan'da eski yurdumuzda da anmaya değer kılan çağlardan beri dili damrtık, işlenmiş bir özelliklerini anımsamakta yarar vardır: Bir şekilde kullananlaria kaba olarak kere, doğup büyüdüğü Izmir ve yöresi, nitelendinlen, horgörülen halk diliyle yaşamının sonuna dek onun esin kaynağı konuşan ve yazanlann, iki ayn akımı olmuştur. Seferis, ilk şiirini, Uria'da 14 oluşturageldiklerini anlatmıştı. Sefens, "Dini yaşındayken yazmıştır. Cevat Çapan'ın, söylemler eskiden de zamanlannın halk Yorgo SeferisSeçme Şiirier (Yön Yayıncılık, diliyle yazılır ve okunurdu; din ululannın, 1994) çevirisinin önsözünde, bu şairin halk tarafından anlaşılıp benimsenmeyi 1950'de Ankara'da, Yunan amaçladıklannı düşünürsek, bu yüzyılın Büyükelçihğı'nde görevliyken ya da hemen başında Atina'da, bu dualan halk diline bu görevın ardından Izmir yöresine yapmış çevirmeye yeltenildiğinde ayyuka çıkanlann olduğu bir gezide edindiği izlenimlere de sapkınlığına endişe ile bakmamak elde yer verilmiştir: "anlamadığım bir büyücülük değildir." demişti, "Bugün bile Hazreti törenıne katılmış gibiyim. Bunun bende Isa'nın sözlerinin çevrilmesini günah ruhsal bir bunalım yaratacağını biliyorum sayanlar var." ama sonuçlarının ne olacağını Seferis'i sadece doğduğu bu topraklaria kestiremiyorum; sanki hiç düşünmeden memleketi arasında çeşitli ilişkileri dile atmışım gibi kendimi bu yaşantıya; sanki getirdiğinden değil, aynı zamanda bir şair ölülere meydan okumak için yapmışım olarak halk diline verdiği örtem, bu dile bunu... Ama dönmek için çok geç artık. sevgisi, bu dili, eninde sonunda Nobel Çark dönmeye başlamış bir kere. Körfezin ödülünü almaya değer bulunacak kadar iyi öbür yakasından birinin dumadan ve kullanması nedeniyle anmalıyız: Bu amansızca sardığı bir iplıkle bağlıyım bu niteliğinden esınlenmeli, özellikle, Tann'ya kıyıya." kendı anadilimizde yakarmaya Ailesi, 1914'te Uria'dan Atina'ya göçmüş; kalktığımızda buna karşı çıkan yobazlan bu nedenle, yaşamının ilk yıllannın, andıranlar konusunda söylediklerinden de çocukluğunun geçtiği topraklan yttirenlerin, ders almalıyız! onulmaz hüznü sezilir yaprtlannda.. İyi ki doğmuşsun Seferis: Seni de, senin Seferis önce Atina'da eğitilmiş, sonra da doğum gününü kutlayan Izmır'in aydın Paris'te, Sorbonne'da hukuk okumuş ve insanlannı da kutlanz! Nobel ödülünü ülkesine dönüp dışışleri bakanlığında alırken çevirmenlere teşekkür ederken göreve başlamıştır. Bir taraftan da şiir anadilinden yapılan çevirilerin o dilde yazmayı sürdüren Sefens'in görevi yazılmışının görkemini yansıtamadığından nedeniyle sürekli olarak bir ülkeden bahsaçmıştın: İyi şiir çevirisinin ancak diğerine atanması, çocukluğunda Uria'dan şairier tarafından yapılabileceğini Hilmi uzaklaşmayla başlayan yaşam çizgisinin, Yavuz'dan öğrenmiştim. alın yazısının, kendisini, Yunanca bilmem ve bu bitmez tükenmez nedenle şiıriennin aslını yolculuklanyla bilinen okuyamadım. Ancak, Ulyssess'e benzetmesine kendisi de şiir yazan ve bu özdeşleşmenin Cevat Çapan'ın senin bir şiirlerine yansımasına yol şiirini (Tria Krypha açmıştı. PoiemataGizlı Şiirier'den Seferis'in en başat "Sahnede" başlıklısı) çok niteliklerınden birinin, şiirien güzel hem de ahenkli halk dilıyle, konuşulan dille aktaran bir çevirisi, seni yazmanın gerektiğine tanımama ve sanatının inanması olduğu söylenır: 1 yüceliğini kavramama Kasım1963'teNobel yol açmıştı; bu vesileyle Ödülü'nü alanlann çevinleriyle seni bıze vermeleri gelenekselleşmiş yansıtmış olan Çapan'a da konferansta söyledikleri, bu teşekkürü bir borç bilirim: konudaki düşüncelerini "Kim duydu öğle üzeri / yansrtır. Şöyle konuşmuştu: Hançerin biley taşında "Çevirmenlerime teşekkür bilendiğini? / Hangi atlıydı borçluyum; onlar gelen Elinde kavı ve olmasalardı, siz beni meşalesı?/ Herkes yıkanıp tanıyamazdınız. Buna Serinletiyor ellerini./ Kimdi rağmen, dilimi, anadilim karnını deşen olmayan bir dile Bu kadının, bu çocuğun, çevirdiğimde büyük çapta bu evin? / Suçlu yok, yalnız rahatsız oluyorum. duman. / Kim kaçtı / Burada.... Bir istısna Çarparak nallannı kaldınm yapmak zorundayım; taşlarına? / Bunlar kendi affınıza sığınıyorum! kendilerınin gözlerini Sunacağım, sevilenin oymuş körier. / Hiçbir şeyin ölümü konusunda yazılmış hiçbir tanığı kalmamış çok kısa bir şiir,dir: artık." 4 Seni savunmak için üç Yorgo Seferis... SELÇUK EREZ Y Evl su bastı dlye... Aynı gün akşam hastamı kontrole gittim. îlk defa gördüm gözlerini, pınl pınl bakıyordu yüzüme. Duygulandun, gözlerim doldu. Sevinç dolu bakışlaruıın altında derin bir hüzün varmış gibi geldi bana. Hastama duygulanımınu belli etmemeye çalışarak kimin ve niçin dövdüğunü sordum kendisine. Gözlerini kaçırdı derhal, sustu. Üsteleyince, kocam dedi, kim olacak başka, kocam dövdü beni. Ve arkasından hemen ekledi, hak etmiştim ama dayak yemcyi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.... Ne yapmıştın da hak etmiştin, dıye sordum. Yanıtladı. Musluğu açık bırakmış cvi su basmış, kocası da haklı yere dövmüş onu. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Söyleyecek söz bulamadım dayağı hak ettiğine yürekten inanan hastama, sustum. Bir gün sonra hastamın kocasına ertesi günü taburcu edeçeğimi söyledim. Bana hastane masraflarının önemlı olmadığını, daha uzun süre yatmak istediklerini söyledi. Masraflı olacağını söyledim, hiç önemı yok doktor bey, dedi, önemli olan benim kanmın sağlığı. Kalsın biraz daha, iyileşsin iyice, o benim en kıymetli varlığım. Bir gün sonra hemşirelerim hastaneden telefon ettiler. Hastamı yalnız bırakıp gitmiş tüm yakınlan, benimle görüşmek istiyormuş. Annesiyle kocası hastane masraflannı kim ödeyecek diye kavga etmişler. Annesi ben öder alır giderim kızımı memleketime demiş, tMAM NİKAHLI koca da al kızını senin olsun, zaten rahmi yaralı demiş, ikisi de bırakıp gitmiş. Kimse sormamış ona fikrini, ne istediğini. Kalmış orta yerde, ne yol bilir ne iz. Ismi bile doğru mu, belli değil... Yine göremedim 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde ameliyat yaptığım hastamın gözlerinin içini, karardı yüzü..., kapandı..., küçüldü..., küçüldü..., kayboldu gitti.... Kim bilir belki şu anda kendisini çok seven ve kıymet veren kocasının yanında hak ettiği nedenlerle dayak yıyip gül gibi geçinip gidiyordur yine.. Tasası? Tasası da bizlere...^ başaramadılar, gittiler. Hastara yoktu yanlarında, zaten söz hakkı da yoktu. Gıyabında karar verilmişti, uyacaktı elbet. Hastanenin merdivenlerinden çıkıyorum, dudaklanmı yiyerek Ameliyathanenin kapısında bir dakika diye durdurdu kocası, gencecik sesiyle. Doktor dedi, sakın zarar vermeyesin onun rahmine. Sakın bıçak deyirme, yaparsan lazerle yap, yoksa hastama ilişme. Sinirlerime hâkim olmaya çalışarak ve güleryüz maskemi takarak bana bak, dedim adama, ben bu ameliyatı yapmıyorum, al hastanı git başka kapıya. Ağlamaya başladı birden çocuk sesiyle. Ne olur doktorum sen benım kusuruma bakma, sen bilmezsin bizim oralan, bızim töreyi, benim karım ,ok kıymetli benim gözümde, ama ya çocuk doğuramazsa, nasıl bakar bir daha benim anamın, ağamın yüzüne, nasıl yaşar çorak toprak gibi, vallahi yedirenıez kendine, öldürür kendini. Kıyma bi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle