04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 kur kazarak cesedi içine yerleştirdi ve üstünü betonla örttü. Cesedin kokusunu yok etmek için üzerine kuru yaprakla kanşık gübre döktü. Altı gün sonra polise giderek kansının ortadan kaybolduğunu, kırmızı bisikletini tren istasyonunun yakınlannda bir yerde bulduğunu söyledi. Sonunda polis soruşturmayı başlattı. Wieters'lcr de dahil olmak üzere, Hanny' nın arkadaşlan kan kocanın evdeki kavgalarını polise haber verdiler. Harry Wieters, "Onu Richard'ın öldürdüğünden adım gibi emindim, ama polisin elinde hiçbir kanıt yoktu. Polisin olay a yaklaşımı pek deprofesyonelcedeğildi. Richard polisten çok daha zekiydi," diyor. Garip ama, komşular arasında katil olmasına karşın Richard'ı hâlâ destekleyenler var. Karşı komşusu Coos Molenaar, "Richard belki sıradışıydı, ama iyi bir adamdı. Arada sırada birlıkte içerdik. Kansından pek sık söz etmezdi," diyor. Donker "Çarşamba, Kıyma Günü" başlıklı romanı yayımlamayı kabul etmiş olsaydı, Klinkhammer'in suçu belki de çok daha önce su yüzüne çıkacaktı. Ne var ki, zaman zaman Londra fuarlannda boy gösteren, küçük ama saygın bir yayınevinin sahibi olan Donker romanı beğenmedi, ama Khnkhammer'e iki bölümünü cinayet romanına dönüştürmesini önerdi. Yazarbu öneriyi kabul ctti ve "Ranson=Fidye" adıyla yayımlanan kitap iki bin kopya sattı. Bu sayı Hollanda pazan için oldukça iyi sayılırdı. Kitapta bir adam Amsterdam'daki Rembrandthuis galerisinden tablo çalmış gibi yapar, ama gerçekte onlan galerinin ıçınde bir yere gizlemiştir. Özgün metni okumuş olan Donker, Klinkhammer'in kansını öldürmüş olduğundan kuşkulanır ve bunu ona yansıtır. Klinkhammer, "Henüz bunu konuşmanın vakti değil," biçiminde üstü örtülü bir yanıt verir. Cinayetin gizi bir dokuz yıl daha su yüzüne çıkmamış olsaydı, Klinkhammer'in suçu Hollanda yasalanna göre zamanaşımına uğrayacak ve cezasını çekemeyecekti. Ama özgürlüğünün son yıllannda sergilediği davranışlar tüm kuşkulan üzerine çekmeye yetti. Klinkhammer, "Herkes durup dururken, bir yerlcrde birini öldürebilir," diyordu. Kız arkadaşıyla birlikte Klinkhammer'in evıni ziyaret eden gazeteci' John Schoor da oradan ayrıldığmda bir katille karşı karşıya geldiğine inanmıştı. "Insanlardan korkan, sürekli ölüm gibi, iç karartan konularla ilgili şakalar yapan, pek de tekin olmayanbiriydi." Klinkhammer bir gün bahçesinde bir çukurkazarken komşulanna, "Bir insanın sığabileceği denli büyük," diye seslenmişti. Donker'ebakılırsa, Klinkhammerkötübir üne sahip olmaktan hoşlanıyor, aynı zamanda da kansının yaşamında en çok sevdiği insan olduğunu söylüyordu. Bir cinayet romanı yazarının karısını öldürüp ardından bunu kaleme aldığı bu garip olay Hollandalılar tarafından yazann roman yazma uğruna kansının yaşamına kıymış olabileceği biçiminde değerlendirildi. Ancak Klinkhammer'in komşulan, yayıncısı, dahası Hanny'nin arkadaşlan bu yoruma katılmıyorlar. Donker, "Bu onlann görüşü, ama bana kalırsa inandıncı değil. Bence cinayet bir kaza sonucu gerçekleşti ve Klinkhammer telaşakapılarak cesedi yok etmeye çalıştı, onu bahçedcki barakanın altına gömdü," diyor. Bu tür durumlarda her zaman olduğu gibi, Donker "Çarşamba, Kıyma Günü" ile ilgili görüşünü ycniden gözden geçirdi ve avukatı aracıhğıyla Richard Klinkhammer'e kitabını şimdi bastırmak isteyip istemediğini sordu. Gelgelelim, bu kez de yaşamboyu hapis istemiyle yargılanan Klinkhammer bu isteğinden vazgeçmiş görünüyor.^ PAZARIN PENCERESINDEN Neden Fethullah? SELÇUK EREZ *?*"£ asında geçen haftanın sorusu, * "Bülent Ecevit'in Fethullah tutkusu nasıl açıklanmalı?" idi. Gazetelerden öğrendiğimize göre, devletin istlhbarat toplamakla görevli birimleri, sürekli olarak Fethullahçıların ordunun ve devletin üst basamaklarına kadar sızmaya çalıştıklarını, bunu güçleri elverdiğindeşeriatçı bir düzen kurmak için yaptıklarını belgelerle açıklayadursun, Başbakan, Fethullah Gülen'i methedip duruyor. Ecevit'in bu dinci örgüte tutkunluğunun nedenlerini bulmak için gerilere gitmek, Ecevit'in CHP'liyken ve Sonra DSP'yi kurarken söylediklerini gözden geçirmek gerekir. "Demokratik Sol" deyimi, ilk kez 1970'te Birinci Demokratik Sol Düşünce Forumu'nda duyulmuş, ardından, Bülent Ecevit, önce, Marksizm'den kaynaklanmadığı için "sosyal demokrasi" yerine "demokratik sol" deyiminin kullanıldığını açıklamış, sonra, bu yılı izleyen senelerde, Demokratik Sol'un ne olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Ecevit'e göre, bu, "Türkiye'nin koşullanna dayanan, dogmacılık ve özenticilığe kapılmayan yerli bir sol düşünce akımı geliştirilmesi ihtiyacından doğmuştur." (CHP: Hikmet Bila, Milliyet Y., 1987, s. 405) Ecevit'in bu düşüncelere nasıl vardığını saptamak için çevresinin o yıllarda söylediklerine de kulak kabartmalıyız. Prof. Ahmet Yücekök, Bülent Bey'in danıştıklarındandı; "özgür İnsan" dergisinin 1973 Nisan sayısındakı bir makalesinde, Demokratik Sol'dan önceki girişimlerini, düşüncelerini anlatır: "195060 dönemi, CHP'nin bürokratik devrimci çizgıdeki muhalefetine tanık oldu.. Demokrat Parti'ye yakıştırılan 'gericilik' suçlamasıydı. Gerçı DP, tek parti devrine düşmanlığı kamçılamak için halkın din duygularını okşamıştı ama DP'nin oy tabanı, Türkiye'nin en gelişmiş okumayazma oranının en yüksek olduğu bölgelerdeydL CHP ise Türkiye'nin en geri kalmış bölgelerinde oy alabılmekteydi. Bu nedenle bu 'gericilik' suçlamasına askerbürokratlardan başka kımse inanmadı ve 1954'te CHP daha büyük bir yenilgiye uğradı." Ecevit'in yönetimindeki CHP'nin "Ak günlere" başlıklı 1973 seçim bildirgesinde de "halkla bütünleşmek" için neler yapılacağı anlatılır: "Dine bağlılığın yenileşmeye, ilerlemeye, sosyal adaletçi atılımlara engelmiş gibi görünmesinden yalnız, sömürülerini sürdürebilmek için halkı karanlıkta tutmak isteyen maddiyatçı ve çıkarcı çevreler değil, o çıkarcı çevrelerin oyununa gelerek, aldatmacasına kanarak, dıne, geleneklere, manevi değerlere bağlılığı, ilericilikle bağdaşmaz sanan bazı aydınlar da sorumlu idiler. Bu sanıya kapılanlar, geçmişte halkın din duygularını incittikçe insanlık onurunu da zedelemişlerdir ve o yüzden halkı, din istismarcısı büyük çıkar çevrelerinin kucağına doğru itmışlerdir." Ecevit, DSP'yi kurduktan sonra da "halkla bütünleşmenin, onu gerici olarak kabul etmemek, dindarlığına saygılı davranmakla gerçekleşeceğini" anlatmayı sürdürdü. Görüyoruz ki Bülent Bey, CHP'nin seçimlerde özlenen boyutta oy alamamasını, sol partilerin halktan uzak kalmasına bağlamıştı.. Bu düşünce, şöyle bir yol izlemişe benzer: "Halktan uzaklığın en belirgin göstergesi dine uzak durmaktır! Halk dindarsa, sen de öyle olacak, ya da görüneceksin.. Dindar bir sol parti seçimleri rahat kazanır." Peki, "sol" parti, dindar olduğunu nasıl açıklayacaktır? Görünen odur ki bu yılki Bükreş gezisinde olduğu gibi televizyon kameraları önünde el açıp dua etmek ve Fethullahçılar gibi bazı Islami cemaatlerin desteğini aramak, bu "dine bağlılıgı" açıklamanın yolları olarak algılanmıştır. "Ecevit'ten Ecevit'e" başlıklı bir kitap yazmış olan Engin Ünsal, "kendini solda peygamber saydığım" anlatır (Inkilap Kitabevi, s. 187 ve s. 214) Bu nedenle olacak, Ecevit'in "Marksiznrfden ayn, Türkiye'ye özgü bir sol akım oluşturma sevdası sonucu doğduğu anlaşılan akım, yani giderek Demokratik Sol adını almış olan siyasi hareket, Bülent Bey'in burada aktarılan sözlerine ve diğer demeçlerine bakılırsa, öyle Marksizm çapında bir akımla karşılaştırılacak derinliğe sahıp bir şey olmayıp sığlığı ve masa başında, eksik felsefe ve tarih bilgilerine dayanması sonucu olsa da Libya Liderı Kaddafi'nin kitabındakilerle mukayese edilebilir bir düşünce zeminine sahıptir. Bülent Bey siyasal teorilerinde maalesef yanılmaktadır: "Dine bağlı sol bir parti Türkiye'de başanlı olur!" düşüncesi, masa başında üretilmiş, ancak bilimsel Richard ve Hannelore 'nin evL. Hannelore annesi gibi öldürüldü... Klinkhammer'in Hanny'yi neden öldürdüğübelkihiçbirzamanbilinmeyecek,ama alkolün bu olayda büyük bir payı olduğu söylenebilir. Klinkhammer'in anlattıkları doğruysa, nasıl öldürüldüğü biliniyor. 31 Ocak 1991 günüKlinkhammerkansını.polise göre tahta bir sopayla, eşek sudan gelinccye dek dövdü. Ardından bahçede bir çu Fethullah Gülen yöntemlerle sınanmamış bir varsayımdır; Demokratik Sol Parti'nin son seçimlerde birinci parti çıkması ise Bülent Bey'in dine bağlı göründüğü ve Fethullah Bey'e yüz vermesinin sonucu değil muhtemelenparlamentodaki diğer partilerin özlemlere cevap verememesi karşısında, halkın bu sefer DSP'yi denemek istemesinin ve öcalan'ın yakalanmasının sonucudur. Bülent Bey, bu hafta bir açılışta "Zamanla değiştiğini" açıklamış; A. Yücekök, yukarıda konu edindiğimiz Ecevit'in politikasını açıklayan yazısını, "Paşa dalkavukluğu yerine halk dalkavukluğu yapmak CHP'nin yüzakıdır!" diyerek bitirmiştir. Ecevit'in bu gibi söylemlerle yerini aldığı Ismet Paşa, ileri yaşta da değişilebileceğinin, bir şeyler öğrenilebileceğinin en güzel ömeklerini sergileyen bir kimseydi.. Bilmem kaç yaşından sonra viyolonsel dersi alması, Ingilizce çalışması bunun yansıtıydı. Bülent Bey'in de "bilimsel düşüncenin ilkeleri" konusundaki eksikliğini giderecek kitaplar okuması, ya da Boğaziçi'nde bu konuda aydınlanacağı bir yaz kursuna devam etmesi, kendisinin doğru yönde biraz daha değişmesine ve ülkemizin biraz daha yalpalamadan ilerlemesine pekâlâ yol açabilir.^ Polisiye roman yazarı Richard Klinkhammer yıllardır gerek yazılı basında, gerekse televizyonda verdiği demeçlerde kansını öldürdüğünü, üstü örtülü bir biçimde de olsa sezdiriyordu. Ne var ki, söyledikleri yalnızca bir avuç insan tarafından ciddiye alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle