Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 ŞUBAT 2000. SAYI 724 lanna yardımcı oldu ve zamanla bu gazetenin en saygın köşe yazarlanndan biri durumunageldi. Camus' nün yazın ünyasındaki en büyük atılımı "Yabancı"nın 1942yılındayayımlanması ve büyük biryankı uyandırmasıyla gerçekleşti. Gençleri başkaldınya özendiren niteliğinc karşın, zamanla herkesin başucukitabı olan yapıtın "yalınlığı ve gücü" Camus'nün gözdesi Andre Malraux'yuderindenetkiledi. "Yabancı",ogünbugündür, en çok satan kitaplar arasındaki yerini koruyor. 40'lıyıllar Camus'nün enüretkenolduğu dönemdi. Bu dönemde çok sayıda tiyatro yapıtının yanı sıra, kuşatma altında bir yaşamı anlattığı yergi türündeki" Veba" romanı yayımlandı. Bu romandan sağladığı başanyla parasal yönden de rahatlayan Camus, başta Calderon ve Dostoyevski olmak üzere, çok sevilen kimi tiyatro oyunlanndan uyarlamalar yaptı. BAŞKENT GUNLERİ Soğuk günlerde sıcak partiler MÜŞERREF HEKİMOĞLU C Francine Camus, ikizleriyle... Kadınları çok sevmlştf Kadınlan çok sevmiştı Albert Camus, kitap yazmak dışında, ateşli aşk mektuplan yazmaktanda büyük birkcyifalırdı. Sürekli kadınlann peşi nde koşan yazar ikinci kansını ruhsal bir bunalıma sürüklemişti. Camus'nün en keyifli anJan tiyatro oyunculan, özellikle de kadın oyuncularla birlikte olduğu anlardı. tspanyol tragedya oyuncusu MariaCasares ile 16 yıl sürenbirilişkisi oldu. Camus insanı büyüleyen, yakışıklı bir erkekti ve bu özelliklerinden olabildiğince yararlandı. Yazarın 28 yaşında yazdığı ve Don Juan'lığın erdemlerine değindiği "Sisifos Söylencesi"ni okuyanlara, onun birkadm delisi olduğu gerçeği hiç de şaşırtıcı gelmez. Camus bu yapıtın bir yerinde, "O (Don Juan) kadınları hep aynı tutkuyla sevdiğinden ve her birine tüm benlığiyle bağlandığından, doğuştan sahip olduğu bu yeteneğini sürekli kullanmak zorundadır. Yoğun bir sevgi neden endcr yaşansın ki? Don Juan' ın ey lemlerinde niceliksel bir töre vardır. Azizler ise, nitelik peşinde koşarlar" der. Camus'nün yaşamöyküsünükaleme alan Olivier Todd, yapıtında yazarın çapkınlığmın kimi zatnan şaşılacak boyutlara vardığmı (her ne kadar Simone de Beauvoir'ın kendisine yeşil ışık yakmasına karşı direndiyse de) ve bunun ikinci eşi Francine'i nasıl etkilediğini anlatır. Camus 'ye göre, eşine son derece bağlı bir kadın olan Francine, kendisini tek bir nesneye odakladığı için yaşama sırt çevirmiş ve yüreğinı tüm dünyasal zevklere kapalı tutmuştur. Oysaki, Don Juan'm sevgisi özgür kıhcıdır. Camus'nün sürekli başka kadınlann peşinden koşmasından ve bu davranışına ipe sapa gelmez gerekçeler sunmasından usanarak umutsuzluğa kapılan Francine intiharakalkışır. Bu olaydan duyduğu vicdan azabı yazarın, bir bakıma kendi portresini nefret ve kınamayla çizdiği ve en iyi yapıtlanndan biri olan, "Düşüş" adlı kitabının özünü oluşturur. Francine daha sonra Camus'ye bu kitabı kendisine borçlu olduğunu söyler. Todd, Camus'nün mektuplanndan da yola çıkarak her şeyi içtenlikle ele aldığı y a şamöyküsünde, yazann kimi anlamsız davranışlannı bağışlamasa da, genelde onun duygulanna ortak olmay < ı çahşıyor. Varlıklı biraileden gelen Ispanyol oyuncu Maria Casares'in de en az Camus denli ateşli ve tutkulu ol duğuna, sık sık sevgili değiştirme konusunda onunla boy ölçüşebileceğine değinen Todd, "Camus bir Don Juan ise, Maria da Don Juana idi," diyor. Albert "Yabancı "yı M. Mastroianni oynatnıştu Maria Casares dışında, Camus'nün yaşamına giren kadınlar arasında genç ressam Mi, yine bir tiyatro oyuncusu olan Catherine Sellers ve Vogue dergisine reklam ilanlan hazırlayan Amerikalı Patricia Blake vardı.<« TheGuardian'dan ami avlulannda çok buluşuyoruz son günlerde, eski dostlan uğurluyoruz, uzun süre görmediğimiz dostlarla buluşuyoruz, anılarta kucaklaşıyoruz. Hüzün derinleşiyor, yalnızlık artıyor giderek. Doğal bir ölüm mutlu bir son sayılıyor artık. Çünkü doğaya ters ölümler de var, insana da tersl Varetmenin güzelliğini, onurunu yaşamayanlar, yok etmeyi, üstelik ne biçimde, hangi yöntemlerle, öldürmeyi amaçlayanlar ölümü acılaştınyor, yaşama sevinclni de solduruyor. Son yolculardan biri Hale Ozansoy. Onu uğuıiarken yıllardır görmediğim Ülker Erginsoy'a kavuştum telefonda. Kamu görevinde seçkin bir kişi olan Hayrettin Ozansoy'u, Prof. Cavit Erginsoy'u anımsadım, ünlü fızikçi Oppenheimer'e dönük öykülerie bir yolculuk yaptım belleğimde. Başkentin yaşamında, özünde, çekırdeğinde yer alan bir kişi Hale Ozansoy. Geçen yıllann yaşantısında panltısı var. Bir cumhuriyet kızı olarak güzel yaşıyor Ankara'yı. Cumhuriyet balolannı, Süreya gecelerini, opera ve tiyatro galalannı, golf kulübünü, dost toplantılannı renklendiren bir kadın, yaşama sevincini yeşerten bir eş, güvenilir bir dost, sevgiyle dolu bir anne, sonra da büyükanne. Betin Yiğrt anlattı geçen gün, Readers Digest dergisinde okumuş galiba. ölümden söz eden bir yazı, belli beklentiler nedeniyle ölümü geciktiriyor kimi kişiler. O beklentiler gerçekleşinceye kadar direniyor. Sonra rahat bir solukla aynlıyor dünyamızdan. Belki bilimsel yorumu da var ama örnekler kanıtlıyor. Ayşe ve Rıza Erkmenoğlu çifti de yaşadı bu olayı. Ozansoy ve Erkmenoğlu ailelerinde iki anne, özlem dındikten sonra aynldı dünyamızdan. Beriin'de uzun yıllardan sonra Ankara'ya döndü genç Erkmenoğullan. Hasta anneler ondan sonra yaşamını yitirdi. Kavuşma sevincini paylaştıktan sonra. önce biri bayan Erkmenoğlu, bir hafta sonra Hale Ozansoy. Belki bir rastlantı ama ötesi de var. Sevgi ve umutla ölümü geciktiriyor kimi hastalar. Rıza Erkmenoğlu da bir gün anılannı yazar belki. Ayşe Erkmenoğlu da çok renkli bölümler katabilir Beriin yıllanna. Alman başkentinin çok ilginç dönemine rastlayan bir başkonsolos. Babil Kulesi gibi bir yaşam. Ülkeye dönüşte bakanlık dışında bir kurumda yer alması da bir başka gerçeği kanıtlıyor. Belli boşluklan diplomatlar dolduruyor ülkemizde. Belli yetenekleri, dil bilgileri, düzeyleri, birikimleri nedeniyle yalnız kamu kesimi değil, özel kesim de onlardan yaraıianıyor son yıllarda. Kimi de üniversitelerde ders veriyor. Güzel bir birikimi genç kuşaklara aktanyor. Emekliliğini de güzel değeriendiriyor. içtenlikle. Kimi zaman da sessiz kalarak. Izleyenler de etkilendi sanınm. Çok konuşarak hiçbir şey söyleyemeyenler de var değil mi? Dışişleri Bakanı Ismail Cem yoktu bu kokteylde. Eski bakanlardan Hikmet Çetin ile Devlet Bakanı Mehmet Ali Irtemçelik vardı. Büyükelçi Nazım Belger ve eşi LJtvanya iklimini yadırgamayacak. Eskişehir yolundaki Girişim Sitesi'nde kara buza gömülerek yaşıyor, tehlikeli yolculuklaria Dışişleri trafığine de katılıyor. Dış göreve giden büyükelçiler onuruna güzel evlerinde verdikleri veda partisinde hava ısındı, buzlar eriyiverdi! Ev sahiplerinin sevecenliği ve gülecenliğiyle. Kara buza karşın buzul yolculuğu göze alıyor dostlar. LJtvanya yolu da mayısta açılıyor, ama önce ABD'ye uçuyor Belger çifti. Torunlannı görecekler. Kuşkusuz ısınmaya da gereksinimleri var. Merkezdeki yıllarda biraz üşüdüler! Torun sevgisi çok sıcak bir olay. Dışişleri ailesinde de güzel yaşanıyor. Üçüncü Dışişleri ailesinde üçüncü kuşak sevincini yaşayanlar arasında Büyükelçi Ümit Pamir ve eşi Dilek Pamir... kuşağa ulaşanlar sonbahara ulaşmadan tomurcuğun yeşermesini kutluyor. Yeni Birieşmiş Milletler delegemiz Büyükelçi Ümit Pamir de genç dedeler arasına katıldı bir süre önce. Dilek Pamir de gözleri parlayarak meydan okuyor büyükanneliğe. Neşesi, şıklığı ile göze çarpıyor son partilerde. Ümit Pamir'in Birieşmiş Milletler'e atanması da olumlu karşılanıyor başkent çevrelerinde. Aynca merak ediliyor. Boşalan göreve kim gelecek? Ecevit'e danışmanlık güç bir görev çünkü. Dış politikada ağıriığı, geçmişi, birikimi olan özel bir devlet adamı. Ümit Pamir güçlüğe karşın güzel yürütüyor görevini. Kişiliğine yaraşır düzeyde, olaylara bakışını, düşüncesini, içtenlikle belirterek, eleştiriden de geri kalmayarak danışmanlığa da güzel boyutlar katıyor. Sanınm Ecevft de güzel değeriendiriyor bu işbiriiğini. Büyükelçi Pamir'in Birieşmiş Milletler delegeliği de bu doğrultuda bir olay bence. Ümit Pamir dış politikanın odaklandığı bir görevden gidiyor yeni görevine. Başaniar diliyorum.^ Camus 1957ytlında ikizlerle... Büyükelçi Aydan Karahan ikinci kez gidiyor Hollanda'ya. llk görev mesleğe başladığı yıllarda. İkinci gidiş aynlıktan önceki dönemde. Hale ve Aydan Karahan Ankara Palas salonlannda bir kokteylle veda etti dostlanna. Bakanlar, milletvekilleri, başta bakanlıklardan üst düzey görevliler, yabancı diplomatlaıia hayli kalabalık. Dışanda soğuk ısınyor, ama içerde sıcak esintiler var. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Cumhur Aspargut ve eşi de konuklar arasında. Orgeneral Aspargut ilginç sorulara çarpıcı yanıtlar veriyor. Kimi usta bir diplomat zarifliğiyle, kimi doğrudan, ödünsüz bir