Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ na edildiği durumlarda, sorunun muhatabı olmayan tıp öne çıkanlarak gerçek sorunun çözümünden uzaklaştınlma çabalanhepyaşandı... Anımsatırsak... " Bu uluslararası belgelerin ortaya çıkışının hemen önüne baktığınızda, tıp mesleğinin bu trajik sorununa ilişkin acı deneyimler var, 1980'lerde, 1970' lerde, hatta 1900'lere kadar uzanan sureçte, tngiltere'de, Hollanda'da, Italya'da, Almanya 'da yaşananlar var. Insan yaşamına aykın olduğu için kabul edemediğimiz açlık grevleri bir yöntem olarak, özellikle tutuklu ve hükümlüler, mülteciler gibi gruplar tarafından gerçekleştirilen bir faaliyet. Bunun muhatabı hükümetler, devletin ilgili organlan... Burada insanı esas alan içtenlikli ve gerçekçi çözümlerden imtina edildiği zaman,taraflardanbirinin faaliyetinin meşrulaştınlması amacıyla tıp araç haline getiriliyor ve tartışmanın önüne çıkanlıyor... Burada, bugün yaşanılanlarda meşrulaştırılmak istenen hükümet mi? Kuşkusuz. Şu son yaşadığımız dönemde, kamuoyu haklı olarak bir soruya yanıt aradı: tyi de tıp bile bile insan sağlığı için hiçbir şey yapmayacak mı? Kamuoyu bu yanıtı iyi niyetli olarak anyordu, bunu anlayışla karşıhyoruz Demin ifade ettiğim gibi, tıp bilimi yüz yıl lardır gerçek çözümü yakalayabilmek için tartıştı. Tıp bu konuda da tabii ki imkânlannı sunacak, ama mesele bunun gerçekçi çözümünün nerede olacağı konusunda düğümlenmiş vaziyette. Sonuç olarak bu son dönemdc hükümetin, kamuoyunun bu genel hali, Ambulanstan inerken "Biziyaktılar" dedi ama sözleriya duymazlıktan gelindiya da çarpıtüdu tartışmayı bu noktaya getirmiş oldu. Burada şunu çok açık ifade etmek gerekiyor ki, son dönemde bir trajik hadise daha var, ş+ bukonuda,herhangibirtarafgirlikilişki gelerde, sözleşmelerde... son derecc tek taraflı bilgilenme, gerçek bilmizyok... Bu cümlenin çıkış noktası nedir? Ama uluslararası sözleşmelere rağmen Bu soğuk cümle, yıllann acılı deneyimle giden mahrumiyet, duygu ve düşüncelerin bilgiye dayalı olmayan ifadesi yaşandı. Biltutuklu ve hükümlülerden yana taraf ola rinin sonucunda oluşmuştur. Doğal olarak giye dayalı olmayan, özgürce konuşamadırak gösterildiniz ve yaşamdan yana çığ herkesin aklma gelen soruya, "Peki insanlahklarınız bastınlmak istendi... ra yardımcı olunmayacak mı, ya danasıl yar ğınız, özgürce kendinızı ifade edemediğıniz, Bu tabii kı, büyük bir talihsızliktir.ancak dımcı olunacak" sorusuna, üp ılmirun bütun paylaşamadığınız, kendinizi zenginleştireimkânlanyla, titizlikle yapılan bilimsel ça mediğiniz bir ortamda sağlıkl ı bir karara ulaşunu ifade etmek isöyorum, söz konusu olan sadece uluslararası belgeler değil, bugün ül hşmalar, tartışmalar sonucunda verilmiş ya şabilmek mümkün değil... Bu ortam özellikle ve özenle hanriankemizde geçerli olan, Sağlık Bakanlığrmn nıttır. Ne yazık ki, sözünü ettiğiniz durumla, dı... yayımladığı, Hasta Haklan Yönetmeli yani tarafolmakla suçlanmakla karşılaşmaği'nde ki, bugün birçok sağlık kuruluşunda, mızın çok rastlantı olmadığını düşünüyoruz. Türkiye son birkaç haftay ı normal düşünkafanızı kaldırdığınız her yerde okuma şan Bu durumun sadece ülkemizde yaşanmadı me yeteneğini yitirmiş bir halde yaşadı. ğınıbiliyoruz. Birçok ülkede, tıbbındoğru Evet, ne yazık ki; bilerek böy le bir ortam yasınız vardır tek cumle vardır: Kişinin onayı olmadan, kendisine herhangi bir tıbbi yar dan mtidahıl olmadığı kimi konularda, bu ratıldı, haklı gibi gözükebılen bırtakım önkonulann çözümüne ilişkin içtenlikli, gerdımda bulunulamaz. Bu her yerde olan bir lemleralmdı, fiili, restni önlcmleralındı, inşeydir, hem uluslararası, hem de ulusal bel çekçi çözümlerin ortaya çıkanlmaktan imtısanlarkendi kendine önlemler aldı, sonuçta bilgiden uzak, bilgiden mahrum, doğal reflekslerin kışkırtıldığı bir süreç yaşandı. Doğal reflekslerc hürmet etmek gerekiyor ama biz 2001 yılını konuşuyoruz, bu doğal reflekslerle gerçekçi, aİalcı, insanı esas alan bilimsel çözümler konusunda beceri gösterilebilmeliydi. Ne yazık ki bu gösterilemedi. Sonuçta, bunu tırnak içinde söylüyorum, iki tarafin sorununda tıp öne çıkanldı ve gerçek sorun tartışılmaktan alıkonuldu. Tarrışma, ölmek iizerc olan bir insana doktorların müdahale edip edemeyeceği zeminine orurruldu... Bizim bu dönemde yaptığımız gerek bu ülkedeki, gerek uluslarararası düzeyde hekimlik mesleğine ilişkin birikimleri ifade etmek, biz artı hiçbir şey söylemedik. Hiç kimseye zorla tedavi uygulanamayacağını söylediniz... Bu ne yazık ki, hekimlik mesleğinde hergün, sonderecesıklıklayaşananbir durum, açlık grevlerine özgü bir şey de dcğıl. Birörnek vertnek ıstiyorum. Kanscr hastası bir bayana, ilaç tedavisi dcdi23 Aralık'ta cemevine getirildi, yaktı mı, yakıldı mı? ğimızkemoterapi tavsiyecdildi. Bayan sağlık konulanndabilgili olduğu için ilaçtedavisinin saçlannı dökeceğini biliyordu ve sadece çocuklan kendisini dökük saçlanyla hatırlamasınlar diye, sadece bu gerekçey le, tedaviyi kabul etmedi. Bu hastaya hekimliğin gereği olarak her gün yeniden yeniden, bu tedaviyi kabul etmezse ne gibi sonuçlar olabileceği anlatıldı. Düzgün bir hekimhasta ilişkisi kurulduğu için, onun anlayabileceği bir şekilde bu bilgi paylaşıldı, ama sonuçta bayan bu tedaviyi kabul etmedi. Aslında yaşamının süresini kısaltıyordu, ama hiç kımse de bu bayanı elinden kolundan tutarak, yatırarak ilaç tedavisi girişiminde bulunamazdı. Çünkü buradaki kritik nokta, bu kişinin bu karan vermede tıbben yeterliliği var mıdır? Tartışma bu. Eğer bu karan vermede yeterliyse, bunun aksi bir tutum, yani zoru içeren bir tutum, tıp mesleğinin bir unsuru değil, ne yazık ki değil... Bu tıp mesleği için kahredici bir durum, burada biz kahroluyoruz. Burada hekimlerin yaşadığı travmayı tahmin etmek çok kolay olmasa gerek. Kezlerce açıklanmasına rağmen bu bilgi tartışmaların dışında tutuldu. Ölüm oruçlarma katılanlar genel kabullerin ötesinde değerlendirilerek "müdahale" meşrulaştırılmak istendi... İnsan yaşamına yönelik her türlü eylem, doğal kabul edilemez. Bu hekimlik mesleğinin bütünüyle inkân anlamına gelir. Yanan insanlar, kendilerini yakan insanlar, birileri tarafından yakılan insanlar... Gerçek bilgiye şu anda sahip değiliz, ortada birtakım görüntüler var. Hekımleraçısındanıse sadece bir gerçek var, insan yaşamına yönelik her türlü faaliyet bizim varlık sebebimizin inkândır, bu nedenle bu yasanılanlan kabul etmemiz zaten mümkün değildir. Bunu söylemek istedim, çünkü bu, polemik düzeyinde yürüyen bir tartışmadır... Açlık grevindeki bir kişiy le hekim arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlayabiliriz? Açlık grevlerinde de ey lemci hasta olarak kabul edilir ve düzgün bir hastahckım ilişkisi yeğlenir. Türkiye 'de ne yazık ki bunu gerçekleştirme şansı da olmadı. Bir dönem, Sayın Adalet Bakanı 'yla 3 Aralık'ta yaptığımız görüşme sonucunda, Tabip Odası uzman heyetlennin açlık grevcilerini günlük izlemesi, kabul ediyorlarsa muayenesi ve bütün bunlan kayıt altına alma faaliyeti gerçekleştirildi. Toplam 10 cezaevinde, toplam 135 ölüm orucunda bulunan tutuklu ve hükümlünün übbı muayeneleri yapıldı. Muayeneleri ne kadar sâreyle yapabildiniz? Bunu, 3 Aralık ile görüşmelerin kesildiği gün olan 14 Aralık arasında yaptık, on bir gün. Görüşmeler kesilince tutuklu ve hükümlüler muayeneyi kabul etmemeyebaşladılar ve daha sonra da 19 Aralık'ta bir operasyon gerçekleştirildi. Operasyonu Türkiye'de ilk kez üç bakanlık, Adalet, tçişleri ve Sağlık Bakanlıgı yaptı... Burada bir soru sormak istiyorum, neredeyse bir senedir bu operasyona hazırlanılmış, ce/aevi maketleri üzerinde çalışılmış... Sizce de bu operasyonun k a r a n alınmış olmasma rağmen arabuluculuk onayı verildi, bir oyalamamn aracı haline getirildiğinizi mi düşünüyorsunuz? Bugünden bakınca, hakikaten son derece üzgünüz. Ama eğer şu soruyu soruyorsamz, bunu baştan bilseydinız, ne yapardınız diyorsanız, TTB olarak biz yine aynı şeyi yapardık, çünkü bizim için, içtenlikli olarak insan yaşamı kritik öneme sahip ve bu sebeple, kuşkusuz açlık grevlerinin insanı esas alan bir şekilde çözümü için, her türlü çabayı sarf ederdik. Öğrenmek istediğim, önceden alınmış kararlarla bugün yaşanan vahşetin ortaya çıkardığı görüntü...