03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 ARALIK 2000. SAY1 771 13 namak çok anlamlıdır. Bizde ise Çehov oynamak önemli bir yazann önemli bir oyununu sahnelemekle tanımlanır, o kadar. Oysa kanımca sanat yaşama dokunduğu, yaşamdan beslendiği ölçüde gerçektir, içtendir, sahicidir... Kendini hangi noktada görüyorsun? Neler yapnıak istiyorsun? Yaptığın işlerde kendini nasıl görmek istiyorsun? Büyük düşleri olanlardanım galiba. Bir büyük düşüme ulaştığımı hissettiğim zaman hemen daha büyük ve daha güzeli oluşur. ŞimdimeselaFridaKahlo'yu oynamak istiyorum. Kahlo Meksikah bir ressam kadın. Üç yıldır Kahlo ile oturuyorum, kalkıyorum. Onun adına ne varsa topluyorum. Kahlo'nun Meksika'sı 30'lar, 40'lar... Meksika toplumu bizim toplumumuzla birçok açıdan benzerliklertaşıyor. Mesela feodal yapının hâlâ devam ediyor olması.. .Oradaki kadının uyanışı, kendini ifade etme yolunubuluşu, mücadeleye atılma biçimi... Fnda Kahlo belki bu kadın hareketinin çok önemli isimlerinden biri. özgürlük tutkunu bir kadın. Bedensel olarak da çok ciddi bir sorunu var. Ama dış dünyayla ilişkisınde mücadeleci, sosyalist kimliğiyle 20. yüzyılın en önemli ressamlarından. Bütün bunlan niye anlattım? Kahlo'yu oynamak, benim için şimdilık güzel bir düş. Oynadığım anda kuşkusuzyeni bir düşün yolculuğuna çıkacağım. "Hay ır" deme inadını sürdüren sınırsız bir"özgürlük" arayı şmı kendine temel alan, anlamaya ve paylaşmaya yönelik bir yolculuk olmalı bu. Ve içten... Hep yalnız bir Jülide'den söz ediyorsun. Bu son oyunda da yalnızsın galiba... Hep yalnız olmak istemiyorum. Bu sefer iki kadın beraber oynamak istiyorum. Daha yazılmış bir şey yok. Ama benim düşüncemde, Frida Kahlo, iki kadın. Ben çok kalabalıklarla tiyatro yapamıyorum. İnsan sayısı ne kadar artarsa, genlim o kadar artıyor. Benim için tiyatro yapmak sır paylaşmak gibi bir şey. Ve ben sırlanmı herkesle paylaşamam. Aslında çok utangacım. O yüzden sayıdan korkuyorum. On kişiyle çahşmaklaüç kişiyle çalışmak arasında çok büyük fark var. Geçen yıl yurtdışından döndün. Neler yaptın? Üç yıl Berlin'dekaldım. Yurtdışındayken tiyatro workshop'lannakaüldım. Dil ve dans eğitimi aldım. Aynca tek kişilik bir oyunla değişik şehir ve ülkelere rurne yaptırn. Ne buldun vvorkshop'larda? Sadece sanatta değil, bu dünyada yaşayan bir birey olarak içtenliği çok önemsiyorum... Katıldığım vvorkshop'larda şöyle bir şey hissettim; çok kopuktu. Halbuki o teatral bir buluşma olamaz. Çünkü paylaşım yok. Yeniden üretim yok. Her bildiğimiz şeyi o an unutarak yeniden üretmeye çalışıp anlamaya çalışmak, bir içtenlikle olur diye düşünüyorum. Ama workshop'larda ben bunu çok fazla hissedemedim. Workshop'lar genelde bir pazarlama ve tanıtim aracıdır bence. Biraz da yeni dünya düzeninin getirilerinden biri diye düşünüyorum. Eminim Grotowski'nin öğrencileri de bir oyun çahştıklannda en başından başlayarak bir yaratı sürecine giriyorlar. Ama workshop'larda gösterilenler mekanik bir hareket trafiğini aşamıyor. Dünyadaki her şey gibi bu da sonuçta paray a dayal ı bir şey. Pazarlanıyor, tuketiliyor. Bir de insanlan vicdanı açıdan rahatlatıyor. Biraz daha bilgilendım diye düşünüyorsun. Ama sonuçta para ödüyorsun ve bilgiyi satın alrruşoluyorsun. 199091 sezonuiKfaıSevdalı Rnlutoyu•undaki rolönle leyiiTÜtfia gönlÜBde tatat kardıın. Daha Mara â* aynı oyiura' oyBamakiçmFransa'yagittia,detilıni? Mehmet Ulusoy, Sevdah Bulut'u Tür m nüyorsun? Başlangıçlar heprisklidirama heyecan vericidir. Yeni yüzyıl, birbaşlangıcın adı. Bunun tabii heyecan veren, şaşırtan, beklentilere yol açan bir yanı var. Ama dünyaya şöyle bir baktığımızda, çok umutlu şeyler söyleyemiyorum. Geçmişte ideallerine sanlan, hep hayata dair bir umut besleyen, yenı dünyalar kurmanın düşüyle yola düşenler, bunun için bedellerödemeyi göze alabılen insanlar, toplumlaroldu. Amagelecekteki dünyaya baktığımda, bir yandan küreselleşme diye bir olguvar. Ortaktanımlarla,herşeyiniçininboşaltıldığı, tekleştirıldiği, tüketimin pompalandığı, ideallerin artık önemsenmediği, hatta klişe ve demode bulunduğu bir dünyaya doğruadımattık. Bence çok önemli bir şeyi kaybediyor insanlık: Romantizmini kaybediyor; kendine değil dünyaya ait olan, insanhğa ait olan ortak bir duyguyu, ortak bir ideali kaybediyor. Bu, benim için, ne yazık kı çok karamsar bir dünyaya doğru gidışı gösteriyor. Hissedişi kaybediyoruz. O anlamda çok tehlıkeli göriiyorum küreselleşmeyi. Bu dünyada birçok renk, birçok insan, birçok kültür var. Bu tarifler farklı olduğu için güzel zaten. Bir Kızılderıli kültürünü kaldırmak, yok etmek, ağır ağır eritmek ne kadar acımasız ve emperyalistçe bir şeyse, bu ülkede, bir Kürt'ün, bir Ermem'nin ya da bir Rum'un evini yakmak, yok etmek de o derece acımasızdır. Ve o kültürün farkhlığını söylemek 'bölücülüktür' diye tanımlarsak, o zaman çok önemli bir şeyi kaybediyoruz demektir: O da, bizden farklı olanı, bizim gibi düşünmeyeni, hissetmeyeni, giyinmeyeni, konuşmayanı, bir zenginlik olarak algılamıyor olmaktaki yoksulluktur. Türkiye'deki sanatı nasü değerlendiriyorsun? Türkiye'deki sanat, Türkiye'deki ekonomiden, tarihsel süreçten ve toplumsal yapıdanbağımsızalgılanamazkuşkusuz. Sanatla ilişkıde bir sorun var; bir okuma geleneğinin, düşünce tarihi geleneğinin olmaması. Yaratıcı birtakım ey lemlerin, buna bağh olarak da oluşturulmaya çahşılan sanatsal yapılaruı çok kaypak ya da derinliksiz noktalarda duruyor olması. Aslında sanatın kaynağı olan 'büyükmotivasyon' bu ülkede var; kaos var, çatışma var, paradoks var. Her an insanlan dehşete düşüren, karşı koyuşu kışkırtan, 'bukadan daolmaz' dedirtentümolaylarkarşımızda duruyor. Biz sanatsal eylemlilikiçindeki insanlarise, ifade yollannıbulamıyoruz sanki, günlük, derinliksiz birtakım şeyler yapmaya yöneliyoruz. Çünkü yaratıcılığımız yeterince derin yerlerden kaynaklanmıyor. Duygulan ifade edecekyolu, yordamı, cesareti taşımıyoruz. Çok olumlu birtabloçıkmıyorkarşımıza. t Neden? Tabii ki birçok nedeni var. Birincü olarak bu ülkede sürekl i baskı var. Hâlâ düşünce suçuyla cezaevlerinde yatan binlerce insan var. tnsanın bir şey söylemesini ve bunu söylerken yaratıcı bir ifade yolu bulmasını engelleyecek bir tarihsel süreç var. On yılda bir yapılmış darbeler var. ölmenin çok doğal olduğu, artık kanıksanır olduğu bir ülkede yaşıyoruz. 7... 17...22 ölü. Bekliyoruz, sayıyoruz, insan yaşamlannı rakamlara indirgiyoruz. F tipi cezaevleri yaptınmı ve "Hayata DönüşOperasyonu" ılekarartılanhayatlara yenilerini ekliyoruz. Biliyoruz ki tehdit, hücrelere kapatmalar ve ölüm oruçlan süriiyor. Vicdanlanmızın, bugünümüzün ve gcleceğimizın karartılmaması için; yaşarru yeniden üretme düşü taşıyan bız sanatçılar 24... 25 diye saymak istemeyen toplumsal vicdana yeniden ve yeniden çağnda bulunurken "yaşamı savunuyoruz". lşte tam bu nokta sanatın doğuşunu olanaklıkılankoşullandaberabe "Ses", 1998 (Berlin).. "tçimdeki Çığlık", 199697 (Dostlar Tiyatrosu)... rinde oluşturuyor diye düşünüyorum. Ama bunu ifade etmeye gelince daha çocukluktan itibaren aile, okul, devlet her an başımızda bir baskı. Bu koşullarda zaten sanatsal ifadeye dönüşecek bir yapının kurulması mümkün değil. Çünkü öncelikli olarak bireysel bir iç özgürlük temelinde gerçekleşmeyen kişilik4erin, toplumsal sarsıntılar karşısında duygulanmak, öfkelenmek, üzülmek dışında yaratıcı birrefleksi geliştirmesi doğal olarak çok mümkün obnuyor. Tam da bu nedenle daha çok anlamaya çalışarak, okuyarak, gelişmeye açık olarak ve yaratma cesaretinin heyecan verici labirentlerine dalmayaadaylığımızıilanederekbelkiböylesi birrefleksi yakalayacağız. örneğin kuşatılmışlığın bireyi bu denli boğduğu bir ülkede, bir dünyada, Çehov oy F tipi cezaevUriıüpntesto amactyla TÜYAP'la düzenlenen eyiemde Kural hücrede.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle